Bilim Tarihi ve Felsefesi-22
1:19:37
Ahlâk-ı Alâî-22
1:20:40
3 ай бұрын
İstanbul'un Edebiyat Mahfilleri-26
1:37:48
İstanbul'un Edebiyat Mahfilleri-25
1:24:31
Пікірлер
@Torkwomen
@Torkwomen Күн бұрын
Koca Sinan..
@mucahitbulut5322
@mucahitbulut5322 Күн бұрын
🤲
@Torkwomen
@Torkwomen Күн бұрын
Harika, bilmediğimiz ne çok şey var ..
@Torkwomen
@Torkwomen Күн бұрын
Mükemmel , ufuk açıyor..
@ahmetoz3976
@ahmetoz3976 Күн бұрын
Sofistlerin hikmet ehli filozoflararın cedelci çıkmaları üzücümü
@MinnetKorkmazyigit
@MinnetKorkmazyigit Күн бұрын
Hepsinin önünde bir kitap var gibi. Hangi kitap gibi. Hoca da 39:49 da söylüyor. Kitaba bakmadan söyleyin diye. Bahsettiği kitabı bilen var mı
@ahmetcansun3561
@ahmetcansun3561 2 күн бұрын
Hakikat sorgulaması şu üç şekilde yapılır. Ne var ne yok, varlığa dair. Doğru ve yanlış nedir, bilgiye dair. İyi ya da kötü olan şey nedir, değere daier
@ahmetcansun3561
@ahmetcansun3561 2 күн бұрын
Hakikatın üçüncü anlamı, Bazen hakikatı bir değerin sıfatı olarak kullanıyoruz. Örneğin, adalet hakikattır, doğruluk hakikattır vb.
@ahmetcansun3561
@ahmetcansun3561 2 күн бұрын
Vakaya mutabık her yargı hatadır, yanılgıdır.
@ahmetcansun3561
@ahmetcansun3561 3 күн бұрын
Hakikatın ikinci anlamı, Bazen hakikat bir şeyin sıfatı olarak değil, bir önermenin sıfatı olarak kullanılır. Önermenin sıfatı olarak hakikat nedir? Bir masanın varlığı hakikattır demeyiz de masaya ait bir yargının hakikat olduğunu söyleriz. Masa kırmızıdır hakikattır demek, masa kırmızıdır doğrudur demektir. Masa kırmızıdır önermesi doğrudur demek masa kırmızıdır vakaya mütabıktır demektir. Vakaya mütabık olması da kırmızılığın gerçekte masada olması demektir. Bu da hakikatın ikinci anlamıdır. Bu anlama hakikatin epistemolojik anlamı diyoruz ...
@ahmetcansun3561
@ahmetcansun3561 3 күн бұрын
İspat, aksinin imkansız olduğunu göstererek bir iddianın doğruluğunu göstermektir.
@ahmetcansun3561
@ahmetcansun3561 3 күн бұрын
Hakikat nedir? Hakikatin birinci anlamı, Hakikat bir varlık değil bir sıfattır. Dolayısıyla hakikat mevsufuna göre değerlendirilir. Kavramsal olarak hakikat zihinde vardır. Ancak varlık aleminde hakikat yoktur. Varlık aleminde tek tek olgular ve olaylar vardır. Hakikatin bir şeye sıfat olması o şeyin zihin dışı alemde var olması olarak değerlendirilir. Hakikatin ontolojisi için şu üç soruyu sorarız. 1) X var mı yok mu? Varsa eğer, 2) X nedir? Özellikleri nelerdir. 3) X ile X olmayan mevcutlar arasında nasıl bir ilişki vardır. Determinizm varlıklar arası ilişkiyi zorunlu gören bir anlayıştır. Bu anlayışa göre varlıkların varlık nedeni sözkonusu sebeplerdir. Bir şeyin (x'in) var olup olmadığı kaç farklı yolla tespit edebiliriz. 1) Eğer x duyularla idrak edilebilen mahsus(hissedilen) bir şey ise bu durumda x vardır diyebiliriz. 2) Bazen x mahsus(hissedilen)birşey değildir. Yani duyularla idrak edilmez, ancak özelliklerinden birisini idrak edebiliriz. Bilim bu yöntem üzerinden ön kabullerler ilerler. Örneğin atom, yer çekimi, nötron vb şeyler duyularla, hatta teleskopla görülmüş birşey değildir. Ama atomun etkilerini idrak edebiliyoruz. 3) Bazen x'in kendisi de özellikleri de mahsus(hissedilen) değildir, yani duyularla idrak edilemez. Dolayısıyla x'e dair birşey söylenemiyor. Ama mahsus olan yani duyularla algılanan birşeyin açıklanabilmesi için x'in varlığını zorunlu olarak kabul ederiz. Örneğin, bir yaratıcının var olduğuna bu yöntemle gidiliyor. Evrende düzen diye birşey vardır. Evrende bir düzen varsa bir düzenleyici de vardır. Dolayısıyla bir yaratıcı vardır sonucuna varırız. Eser müessir ilişkisi yani. Bu üç yolun dışında birşeyin var olduğunu iddia ediliyorsa bu iddia meşru değildir. Bu üç yola Okam'ın Usturası denir. Özet olararak, x'in varlığını kabul edeceksen, Ya x'in kendisi var olacak, Ya x'in özellikleri var olacak, Ya da var olan birşeyin açıklanması için x'in varlığını kabul etmek zorundayız. İlk iki yönteme tecrubi yol, üçüncü yola akli yol diyoruz.
@bayramoden6981
@bayramoden6981 4 күн бұрын
Son 10 dakikadaki düşüncelerinizden bir kitap çıkarılır hocam. Çok doğru tespitler tebrik ediyorum.
@mustafafurkansarkas8141
@mustafafurkansarkas8141 4 күн бұрын
Mükemmel 🎉
@bayramoden6981
@bayramoden6981 6 күн бұрын
Allah razı olsun, elinize, dilinize, emeğinize sağlık hocam🤲
@ahmetcansun3561
@ahmetcansun3561 7 күн бұрын
Kesret neden vardır ve neden giderilemiyor. Varlık alemiyle bilgi üzerinden ilişki kurduğumuzdan bu bizim gerçeklikle doğrudan doğruya ilişki kuramadığımız anlamına gelir. Bu da herhalükarda gerçekliğin zihnimizdeki suretiyle karşı karşıya olduğumuz anlamına gelir. Eğer bu gerçekliğe gidebilseydik kesret dediğimiz durum olmazdı. Bu durumda tek bir din, tek bir felsefe ekolu, tek bir bilim anlayışı olurdu. Gerçekliğin doğasına dair ortaya çıkan ihtilafları gidermek için gerçekliğin kendisine gidemediğimizden kaynaklanıyor. Felesefede buna emistemolojinin ontolojiye indirgenememesi diyoruz...
@betulkobal
@betulkobal 8 күн бұрын
Bahsedilen kitap listesini görebilsek iyi olurdu !!!
@ahmetcansun3561
@ahmetcansun3561 8 күн бұрын
Klasik insan kendisini değiştirmesi için; metafizik, dini, irfani ve tecrubi bilgiye ihtiyaç duyar. Burada bilgi eşittir erdemdir. Modern insan varlığı değiştirmek için; ihtiyaç duyacağı ilk bilgi çeşidi tecrubi (teknoloji) bilgidir, ikincisi felsefi (tecrubi bilgiyi temellendirmek için gerekli) bilgi, üçüncüsü dini bilgi, en son irfani bilgidir. Burada bilgi eşittir (dış alem üzerindeki)güçtür.
@ahmetcansun3561
@ahmetcansun3561 8 күн бұрын
Bilgi eşittir değiştirebilme gücüdür. Bilgi konusu üzerinde egemenlik kurma imkanı verir. Bilgi aracılığıyla neyi değiştirmek istiyorum. Klasik insan, Bilgi aracılığıyla kendisini değiştirerek erdemli insan olamayı ister. Modern insan ise dış alemi değiştirmek ister. Klasik insan varlık aleminde karşılaştığı olumsuzlukları değiştiremediğinden kendini değiştirerek uyum sağlar. Modern insan ise bilgi sayesinde varlığı değiştirme gücüne sahip olduğundan dış dünyayı değiştirme ona istediği şekli verme yoluna girer.
@ahmetcansun3561
@ahmetcansun3561 8 күн бұрын
Varlık aleminde karşı karşıya kaldığımız kesretin sebebi nedir. İnsana mahsus, başka bir varlıkta olmayan şey bilgidir. Ortada bilgi varsa mutlaka bir bilinen vardır. Bilinen varsa bir bilen de var demektir. Bilgi=Bilen ile nesne arasındaki ilişkidir. İnsan hayatta kalabilmek için varlık alemi ile bilgi üzerinden ilişki kuruyor. Çünkü insan diğer canlı türleri içinde en zayıf türdür. Diğer canlılar iç dürtülerle hayatta kalırken insan ancak aklını kullanarak, bilgiyle bunu gerçekleştirebilmektedir. İkinci aşamada elde edilen bilgi ile varlık alemini değiştirme, müdahele etme gerçekleşmektedir. Bunun için eyleme geçmek gerekir. Eylem=Varlık alemini değiştirmek. Eylem için bize gerekli olan şey bilgidir. Bilgi yoksa eylem de yoktur. İnsan için bilgiden donra ikinci önemli olan şey değerlerdir. Olguların iyi, kötü, fayda, zarar yönünü değerler sayesinde buluruz. Eylem için hem bilgi, hem de değer gerekir. Bilgiyi sağlayan yetiye nazari akıl, Değeri sağlayan yetiye de ameli akıl diyoruz. Dolayısıyla insanın hayatta kalabilmesi için hem olanın bilgisine ihtiyacı var hem de olması gerekenin bilgisine ihtiyacı var. İnsan değerler sayesinde gücü yettiği halde yapması gerekenler ile yapmaması gerekenler arasında bir seçim yapar. Değerler sayesinde yapmaması gerekenleri yapmaz. Bu yüzden ahlak diye birşey vardır. Değerin kaynağı iradedir yani ameli akıldır.
@ahmetcansun3561
@ahmetcansun3561 8 күн бұрын
Din, felsefe, bilim ve irfan bu dört disiplin insanı hakikata götüren unsurlardır.
@maveradan
@maveradan 9 күн бұрын
Ne zaman başlıyor Nurcan hoca
@ahmetcansun3561
@ahmetcansun3561 11 күн бұрын
Varlıkta değişim iradi değildir, yani değişim olumlu olabileceği gibi olumsuz da olabilir. Dolayısıyla varlıktaki değişim bizi varlığı aşkın bir güce götürür.
@ahmetcansun3561
@ahmetcansun3561 11 күн бұрын
Nazari aklın kıstası doğruluk ve yanlışlıktır. Bir şey doğru ise al, yanlış ise alma... Ameli aklın kıstası ise zarar ve faydadır. Bir şey faydalıysa al, zararlı ise alma...
@ahmetcansun3561
@ahmetcansun3561 11 күн бұрын
Evrende ve doğada var olan değişim doğa ve evren ile ilgili açıklama yapma ihtiyacını doğurmuştur.
@ahmetcansun3561
@ahmetcansun3561 12 күн бұрын
Evrenin salt mekanikten oluştuğunu yani bilinçten ve şuurdan yoksun olma iddiasında, nasıl oluyor da evrende bilinç, şuur ve canlılık vardır. Nasıl oluyor da kendinde olmayan şeyi kendinden meydan gelen şeylere verebiliyor. Buna karşı olan görüş ise mutlak varlık yani tanrı anlayışıdır. Burada dini dünya görüşü ve dini olmayan dünya görüşü ortaya çıkıyor. Dini dünya görüşüne göre temel gerçeklik, yani herşeyin kaynağınada bulunan temel gerçeklik bilinç ve şuur sahibi olan bir varlık. Bunlara göre temel gerçeklik salt potansiyel ve mekanik olan maddedir. Dini dünya görüşünde temel gerçeklikte bilinç ve şuur olduğu için varlık aleminde ahlaki bir düzen vardır. Bu dini dünya görüşünde varlık alemi maddi ve maddi olmayan var olanlardan oluşuyor. Materyalist dünya görüşüne göre ise var olmak eşittir maddi olmak demektir. Maddi olmayan hiçbir şey var değildir. Dini dünya görüşüne göre insan hayatı dünya hayatından ibaret değildir. Materyalist dünya görüşüne göre insan hayatı dünya hayatından ibarettir.
@ahmetcansun3561
@ahmetcansun3561 12 күн бұрын
Filozof evrendeki herşeyin değişiyor olmasından şu sonuca ulaşıyor, demekki bu şeylerin varlığı zorunlu değildir. Değişimden kaynaklı olarak, Laipniz'in sorusu ile, olmayabilecekken bütün bunlar neden var. Sonuç olarak, evren neden var sorusu ortaya çıkıyor. Bu sorunun cevabından yarılma çıkıyor. Bu yarılmalardan biri materyalimzdir. Materyalistler evreni kadim olarak görüyor. Bu felsefeye de materyalizm denir. Madde nedir? sorusuna materyalistlere göre madde salt potansiyeldir. Yani madde, olgular aleminde gördüğümüz hiçbirşey değil ama herşey olabilme potansiyelidir. Milleti doğa filozofların maddi birşeyin temel gerçeklik olabileceği saçylenmişti. Hava, su, ateş gibi. Ancak felsefi aklın ortaya çıkması ile maddi olan şeyin temel gerçeklik olamayacağı farkedilmeye başlandı. Çünkü maddede hem madde var hem de o maddenin muhteviyatını oluşturan bir form var. Materyalistlere göre madde salt mekaniktir. Mekanik, kendisinde bilinç ve şuur olmama halidir. Ancak maddede hareket olduğu için ve bu hareket bir bilinç ve şuura ihtiyaç duyduğu için ve madde de bilinç ve şuur olmadığı için madde temel gerçeklik olamaz sonucu ortaya çıkmış. Bir şeyin temel gerçeklik olması için bilinç ve şuur taşıması gerek.
@ahmetcansun3561
@ahmetcansun3561 13 күн бұрын
Oku emri, en genel anlamda düşün anlamına gelir. Ancak buradaki okuma ve düşünme emrine bir sınırlama bir tahsis getiriliyor. Rabbin adıyla oku denilince, Rabbin adıyla olmayan okumaları bir dışlama var. Buradan Rabbin adıyla olmayan bir okuma olduğu anlaşılıyor. İşte dini olmayan bu okuma biçimi materyalist okumadır.
@ahmetcansun3561
@ahmetcansun3561 13 күн бұрын
Kur'an'nın sünnete olan ihtiyacı sünnetin Kur'an'a olan ihtiyacından daha fazladır. (Ahmet İbn Hanbel)
@ramazankaya3546
@ramazankaya3546 13 күн бұрын
Hocamız liyakati çok güzel anlatıyor, Abi bu görüntü nedir Allah aşkına.
@MUSHIR.TihKWD
@MUSHIR.TihKWD 14 күн бұрын
Nedensellik turnusol kağıdıdır. Meşşailerin çeşitli görüşlerini kabul etseler de nedenselliği kabul etmeyen bir alim Meşşai sayılamaz.
@ahmetcansun3561
@ahmetcansun3561 14 күн бұрын
Hem modern hem müslüman olmanın şartlarını bulma durumu ortaya çıkıyor.
@ahmetcansun3561
@ahmetcansun3561 14 күн бұрын
Sekülerlik insan merkezli bir bilme anlayışı demektir.
@ahmetcansun3561
@ahmetcansun3561 14 күн бұрын
Dekart kendi içine baktığı zaman fıtri ideaların olduğunu görüyor. O fıtri idealardan biri de tanrı fikri, yani mükemmel varlık fikri. Benim içimde böyle bir fikir var ancak ben mükemmel bir varlık değilim. Dolayısıyla bu fikir bana dışarıdan konmuş olmalı, işte kendisindeki tanrı kavramından dışarıda bir tanrının var olması gerektiği sonucuna ulaşıyor, tanrının var olmasından dolayı da dış alemin var olması gerektiği sonucuna ulaşıyor. Ama kogitonun tanrıya ve dış dünyaya ait bilgisi yakini değildir. Bu bilginin garantörü kogitodur. Dekart tanrıya inanasa da din ve tanrı anlayışı onun için birinci olmaktan çıkıyor. Onun için insan artık merkezde, hakikatı bilmek için ihityaç duyduğu herşeye sahiptir. Sonra gelen fikozoflar burada tanrı fikri bulmayacaklar ancak insanla ilgili düşüncenin temeli buradan almış olacaklar. Dolayısıyla insan, kendisinden hareketle ontoloji yapabilir, kendisinden hareketle epistemoloji yapabilir, kendisinden hareketle değer üretebilir. Klasik düşüncenin ve onun oluşturduğu insan zihninin modern düşünce ile ilgili temel sorunu budur. Bir müslüman olarak modern düşünceyle ile nasıl bir ilişki içinde olmalıyım sorusunun cevabını bulmalıyım.
@ahmetcansun3561
@ahmetcansun3561 15 күн бұрын
Dekart kendi içine baktığında fıtri ideaların var olduğunu görüyor. O fıtri idealardan biri de tanrı fikri yani mükemmel varlık fikridir. Tanrı fikrinden yola çıkarak dış alemi Diyorki benim içimde böyle bir fikir ama ben mükemmel bir varlık değilim. Dolayısyla bu fikir bana dışarıdan konmuş olmalı diyor. İşte bu içteki tanrı kavramından dışırıda bir tanrının var olması gerektiği sonucunu çukartıyor. Tanrının varlığından da dış alemin var olduğu sonucunu çıkartyor. Ama kogitonun dış aleme ve tanrıya dair bilgisi yakini bir bilgi değildir. Bunların var olmasının garantörü kogitodur. Dolayısyla Dekart tanrıya inanıyor, ancak Dekart'ta tenrı bilgisi birinci fikir, birinci bilgi değildir.
@ahmetcansun3561
@ahmetcansun3561 15 күн бұрын
İnsan bilgisi ikimtürlüdür. Ya akli bilgisir ya da tecrubi bilgidir. Dekart aradığı yakini bilgiyi ne akli bilgide ne de tecrubi bilgide bulabiliyor. Bu tarz bir bilgi istidlali bilgi yani vasıtalı bilgi gurubuna girer. Buradaki vasıta zihinde ortaya çıkan kavramdır. Bu tarz bir bilgide ilim ile malum birbirinden ayrıdır. Akıl bu ontolojik boşluğu doldurmak için yürümek zorunda kalıyor. İşte istidlali bilginin şüphe testinden çıkamamasının nedeni ilim ile malum arasındaki ontolojik mesafa yani ayırımdır. Birisi zihinde, birisi dış alemde... Demekki varsayımsal olarak bir şeyin şüphe testinden sağlam çıkabilmesi için ilim malum ayırımı olmaması lazım... Yoksa mevcut boşluğa şüphe konulabilir... Dekarttaki şüphe varsayımsal şüphedir, yoksa sağduyu seviyensinde bir şüphe değildir... Düşünüyorum o halde varım sözü ile kendisi ve kendisinin var olmasının bilgisi, yani ben, yani kogito yerde ortaya çıkmış oluyor... Eğer Dekart'ın kendisine dair bilgisi akli ya da tecrubi bilgi olursa kogito şüphe testinden sağlam çıkamaz. Çünkü bu bilginin süphe testinden sağlam çıkmamasının nedeni birinin içte alemde, ötekinin dış dünyada olamsındandır. Demekki kogitonun bilgi ile kendisi aynı şeydir. O yüzden düşünürken çok güçlü bir şaytan dahi sizi varlığınızdan sizi şüpheye sevk ettiremez. Düşüncenin içeriği hakkında şüpheye kapılabilir. Ancak düşünürken var olduğunuzdan kimse insanı şüpheye düşüremez... İşte bu düşünce tarihinde epistemolojik öznenin ortaya çıktığı andır... Modern insan bu epistemolijik öznedir. İnsan hep vardı ancak ontolojik olarak var olan insan daha sonra epistemolojik insan olarak ortaya çıktı.
@ahmetcansun3561
@ahmetcansun3561 16 күн бұрын
İstidlali bilgi vasıtalı bilgi demek. Bunda ilim ile malum birbirinden ayrıdır. Bilgi ile bilinen şey arasında ontolojik boşluk vardır. Dekart'ın şüpheciliği varsayımsaldır, sağduyusal olarak varlıktan şüphe etmez. Dolayısıyla zihinde olanla dışarıda olan herşey birbirine mutabık olmayabilir. İşte zihnin dışında kalan herşey Dekart'ın şüphe testinden geçmemesi durumu burada ortaya çıkıyor. Dolayısıyla bu varsayımsal yaklaşımla dış dünyadan elde edilen bilgi yakini bilgi olamaz. Burada bir biginin şüphe testinden geçebilmesi için ilim, malum ayırımı olmaması lazımdır. Düşünüyorum o halde varım sözü ile var olmasının bilgisi ben ya da kogitodur. Eğer Dekart'ın kendisine dair bilgisi akli ya da tecrubi bir bilgi olursa bu durumda kogito şüphe testinden sağlam çıkamaz. Bu durumda kogitonun bilgisi ile kendisi aynı şeydir. O yüzden düşünürken kişinin kendisini var kabul etmesi şüpheye yer bırakmayacak kadar gerçektir, hakikattir. Çünkü düşünce ile kişi aynı şeydir. İşte düşünce tarihinde bu durum epistemolojik öznenin ortaya çıktığı andır. Modorn insan bu epitemolojik öznedir. İnsan hep vardı ama daha önce ontolojik olarak vardı, sonra epistemolojik olarak var oldu. Şüphe testinden geçen sadece kogito (suje) yani ben kaldı. Şüphe testinden geçemeyen klasik kabuller Dekart tarafından gerçekliğe ulaşmak için beşeri bilgiye yeni bir zemin oluşturma çabasına girer. İnsanın dışından kalan objelerin insan beyninde kavramsal bir karşılığı var. İşte bu kavram ile obje arasında ontolojik bir boşluk var, bu boşluk varlıkların var olması ile ilgili herzaman bir şüphe oluşturabilir. Şüphe testinden geçemeyen işte bu dış dünyadır. Bu dış dünyayı yeniden inşaa etmek için kogitonun hangi imkanlara sahip olması gerek. Kogitonun hakikatı bilmesi için ihtiyaç duyacağı herşeye sahip olması gerek. İşte Dekart şüphe testinden geçen kogitoyu merkeze alarak ve hiçbir otoriteyi kabul etmeden şüphe testinden geçemeyen dış dünyayı, yani akli ve tecrubi bilgiyi yeniden inşa etme çabasına girer. Modern insanı anlamanın temel çıkış noktası işte burasıdır. Kogitonun kendine yeten tek otorite olması ve dış dünyayı inşa edecek yeterlilikte kendini görmesidir. Kısacası Dekart bu yaklaşımıyla, insanın kendisinde bulduğu imkanlardan hareketle ontoloji, bilgi ve değer anlayışı inşa edebileceğini ortaya koymuş oluyor. İşte modern düşüncenin temelini bu anlayış oluşturuyor. Modern filozofların ortak olarak Dekart'tan kabul ettikleri şey herşeyin insan merkezli olarak yeniden tanımlanmasıdır. Bu yüzden Dekart modern felsefenin babası olarak kabul edilir.
@ahmetcansun3561
@ahmetcansun3561 16 күн бұрын
Modern düşüncenin ortaya çıkmasının nedeni klasik düşüncenin gelişen ve değişen yeni olay ve olgulara cevap vermemesinden dolayı ortayı çıkıyor. Dekart, beşeri bilgiye sağlam bir zemin bulma çabası içine girerek klasik düşüncenin üzerine inşa edildiği bütün kabulleri şüphe testinden geçiriyor. Klasik kabuller şüphe testinden geçemiyor. Şüphe testinden sadece kogito(suje) şüphe testinden sağlam çıkıyor.
@ahmetcansun3561
@ahmetcansun3561 16 күн бұрын
Klasik anlayışta merkezde din vardır. Bir filozof, bir arif dinden ya da tanrı anlayışından yola çıkarak bir ontoloji, bir epistemoloji, bir ahlak anlayışı oluşturmaya çalışıyor... Modern anlayışta merkezde insan vardır. Bir filozof, bir arif insandan yola çıkarak bir ontoloji, bir epistemoloji, bir ahlak anlayışı oluşturuyor...
@ahmetcansun3561
@ahmetcansun3561 16 күн бұрын
Peygamber artık yok fakat hayat devam ediyor. Ortaya yeni olaylar, yeni olgular, yeni düşünceler çıkmaya devam ediyor. Haliyle peygamberin yokluğundan ortaya çıkan muazzam bir epistemolojik boşlukla karşı karşıyayız. Hem nazâri hem de ameli hikmet açısından neyin İslami olup olmadığı ortaya çıkıyor. İşte İslami düşünce bu epistemolijik ve ameli pratik boşluğu doldurmak için sistematik bir şekilde ortaya çıktı.
@ahmetcansun3561
@ahmetcansun3561 17 күн бұрын
Belli bir inanca sahip biri düşünceyle, akılla, bilimle ve hakikatla nasıl bir ilişki kurmalı. Müslüman olmanın felsefi bir anlamı var mı, yok mu. Bir yerde duruyorum ve bir manzara görüyorum. Eğer Müslüman (inaçlı bir) olarak başka bir manzara görüyorsam, farklı anlamlandırıyorsam o zaman inancımin felsefi bir değeri var demektir. Eğer inanmayan biri ile aynı okumayı yapıyorsam demekki bendeki inancın bir felsefi değeri yoktur..
@ahmetcansun3561
@ahmetcansun3561 17 күн бұрын
Dünyanın en zor işi muhataplarımızın da bizim gibi birer insan olduklarını kabul etmemizdir...
@ahmetcansun3561
@ahmetcansun3561 17 күн бұрын
Temelde bir sorgulama içinde olmamızın sebebi doğduğumuz andan itibaren kendimizi içinde bulduğumuz gerçeklik aleminin sürekli değişiyor olmasıdır... Felsefe bu yüzden başladı... Gerçeklik aleminin değişiyor olması onun varlığının zorunlu olmadığı anlamına gelir... Olmayabilecekken bütün bu varlık neden vardır...(Laibniz) Ben ne zaman ben kimim sorusunu sorarım, Öteki ile karşılaşınca bu soruyu sorarım...
@ahmetcansun3561
@ahmetcansun3561 17 күн бұрын
Farkındalık sorumluluk getirir...
@lllmmkk
@lllmmkk 18 күн бұрын
Allah razı olsun sizdən
@ilhanyldz4721
@ilhanyldz4721 19 күн бұрын
Allah razı olsun Allah sağlık versin
@arifkutluca
@arifkutluca 20 күн бұрын
Emeği geçen herkesten Allah razı olsun İnşallah. Faydalı olacağına inanıyorum.
@dervismercan
@dervismercan 21 күн бұрын
abuzer hocamın bu serideki derslerini 26. derse kadar dikkatle dinlemeye çalıştım. bir defter dolusu not aldım. bazı yerleri geriye sararak tekrar dinledim. aslında 27. dersi de dinleyip, seriyi bitirdikten sonra genel bir izlenim yorumu yazmak istiyordum. ancak bu dersin bir kısmıyla ilgili bir şeyler yazmak, belki de sormak, belki de anlamaya çalışmak istediğimi fark ettim. 27. dersten sonra yine gelen bir değerlendirme yazarım inşaallah. tabi, değerlendirme derken, sanki derslere not vermek gibi, onun kıymetini takdir etmek gibi bir şeyden bahsetmiyorum. elbette bu bir küstahlık olur. kastettiğim şey bu değil. derste geçen şeye gelirsek: logos anlatılırken, isa a.s.'ın hristiyanlar tarafından "işte sizin aradığınız logos budur, tecessüm etmiş olarak isa'dır" minvalindeki görüş aktarılırken, bunun etkileyici bir retorik olduğunu fark ettim. hele ki hocamız açıklaya açıklaya gelip tam yerinde noktayı koyunca, "ha! tam oturdu" gibisinden bir durum yaşıyor insan. ancak dersi bir müslüman olarak dinliyorum. tanrı'ya ait sıfatların bir beşere (isa as) yüklenmesi ciddi bir sorun. yani "şirk" dediğimiz şeyin vukua gelmesi. sonradan fark ettim ki, tanrı'nın sıfatlarına ortaklığın temellendirilmesini dinliyorum. yani bunu abuzer hoca yapmıyor. bundan bahsetmiyorum. yanlış anlaşılmasın. o, aktarıyor. temellendirmeyi yapan yapmış. peki değinmek istediğim ne o zaman? hocamızın tarzını az çok anladığımı düşünüyorum. bir filozofun görüşünü aktarırken, o esnada o filozofun gözünden bakıyor gibi hissediyorsunuz evrene. bu büyük bir başarı. o konuyu son ders yorumunda yazmayı düşünüyorum. bir de hocamız bazen o görüşü aktarıyor, ancak o görüşün değerlendirmesini yapmıyor. yani, böyle baktılar, bunu gördüler, diyor, ama şuradan bakınca da şu görünürdü falan gibi bir başlık açmıyor. niye açmıyor, demiyorum. bu onun dersi anlatma şekli. zaten dikkatli takip eden, aslında birbirini yıkan, bazı yerlerde yeniden inşa eden o felsefe yapma sürecini anlıyor ve dolayısıyla dolaylı olarak hoca bir görüşün değerlendirmesini felsefe tarihine yaptırıyor. bu da çok ciddi bir başarı. ama bu ancak dikkatli olunursa fark edilebilir gibi sanki. yani aktardığı bazı görüşleri sanki hocamız da çok mantıklı bulmuş izlenimi oluşabilir kişide. yani derslere ortasından başlamış, dikkatini vermeden dinleyen kişi belki böyle anlayabilir. bilemiyorum. ama bunu, yukarıda da işaret etmeye çalıştığım gibi şuna bağlıyorum: abuzer hoca felsefe tarihindeki filozofların yerine geçerek, onların gözünden bakarak felsefe tarihini çalışmış. dolayısıyla, aktardığı görüşleri, görüş sahibinin kendisinden dinliyormuş gibi hissediyorsunuz. aslında ben bu yazıya farklı bir şey ifade etmek için başlamıştım. ancak yazının kendisi beni buraya getirdi. yazarken, gözden kaçırdığım yerleri de fark etmiş olabilirim. yazıdaki kırılmayı fark edersiniz zaten. 27. dersi de bitirebilirsem, genel bir değerlendirme de yazacağım inşaallah...
@timucinsahin5823
@timucinsahin5823 22 күн бұрын
Keşke Türklüğün tanımını da yapsadiz. Türk nedir? Bir etnisite mi? Yoksa Turkler bizi kesti diyen ermenilerinki gibi anadoluda yasayan muslumanlar mi? Yoksa avrupadakilerin dedigi gibi bosnadaki muslumanlar mi?
@aliosmancamkran125
@aliosmancamkran125 25 күн бұрын
Çok istifade ettim. Emeği geçenlerden Allah razı olsun