hocam vejeteryanlık daha ayrıcalıklı olmaz mıydı:)
@gungorkurt931319 сағат бұрын
hocam tebdül olmuşsunuz biraz yavaş ruhunuz sizi takip edemiyor artık
@muhabbetullahozcan972219 сағат бұрын
Müslüman, edepli, haya sahibi,nazik,kibar ,medeni ağırbaşlı, efendi ,görgülü, bilgili ,merhametli, saygılı v.s.gibi özelliklere sahip ornek insandir. Ancak, maalesef günümüzde az da olsa bazı istisnaları tenzih ederim çok kaba ,şımarık,çikarci ,menfaatçi. Dışlayıcı. Adalet duygusu kaybolmuş, anlattıkları ile yaşamımız birbirini tutmayan,yaptığı yanlışı kitapta yerini bulan bir İnsan topluluğu olduk .şu son 20 ,25 sene içerisinde ki durumumuz ortada .yalan,iftira .birde sosyal medyada sözde din adamı kisvesinde ağzından çıkanı kulağı duymayan,sarıkli ,cübbeli,sakallı bağırıp çağıran ,salya, sümük ağlayan bir güruh var bunlardan insanlar ürküyor.örnek bir Müslüman olamadık. Rabbım utandırmasın ülkemize ve insanlık alemine faydalı işler yapmayın nasip etsin .
@mustafaseker6919 сағат бұрын
Mustafa hocam cansın can ❤
@mehmetaliyesilyayla125019 сағат бұрын
Havanda su dövmüşsün
@mustafanar864520 сағат бұрын
Cumhuriyetin ve Atatürk'ün hayatı, ABD gibi bir ülkede olsaydı, yani bu zamanları ABD yaşasaydı, 50 bin kere filmini yapıp bütün dünyaya izlettirmişti. Peki bizde ne oluyor... ?
@babylonthegreatwasremembered20 сағат бұрын
*Din neden güzellemelerle anlatılır? Zaten güzel olan bir şeyi güzellemelerle iyi göstermeye gerek var mıdır? Hayır yoktur.* *Sadece kötü olan şeylerde güzelleme yapılmasına gerek duyulur.* *Kırk haramilerin kötülük yolu güzellemelerle anlatılarak, sanki bu yol iyilik yoluymuş gibi gösteriliyor.* *Birçok din adamı, dini kasten yanlış çeviriyor* Din adamları yabancı bir dili kasten yanlış çeviren çevirmenlere benziyorlar. Çünkü bu adamlar için din kendilerinin geçim kapısı, hatta içlerinden bazıları için GÜCE, ZENGİNLİĞE ve İTİBARA kavuşma yoludur. ~~~ Hem Kuran, hem de Muhammed ve onun peşinden gidenlerin yaptıklarını anlatan sayısız İslami kayıt var. Bu kayıtlara göre Muhammed'in yolu olan İslam, ta ortaya çıktığı ilk zamanlardan beri hep başkalarının boyun eğdirildiği, boyun eğmeyenlerin öldürüldüğü, mallarının gasp edildiği, eşlerinin ve kızlarının cariye olarak alındığı, erkeklerin köle olarak kullanıldığı, sağ bırakılanların da cizye haracına bağlandığı bir yol olmuş. Yani teslim alma, boyun eğdirme yolu olmuş. Bu bilgiler başka yerde değil, ilk başta İslami kaynaklarda bulunuyor ve ayrıntılı bir şekilde anlatılıyor. Yukarıda anlatılan bütün bu uygulamalar baştan aşağı sadece ve sadece ŞEYTANİ KÖTÜLÜKLERDİR. Ancak bu dinden çıkar sağlayan din adamları, çıkarlarını sürdürmek için halkın bu yolda devam etmesini sağlamaya çalışıyorlar. Bu yüzden de dini anlatırken kasten yanlış çevirmenlik yapıyorlar. Örneğin şunları yapıyorlar. 1) Yukarıdaki anlatılan kötülükleri örtmek için olayları tersyüz edip Müslümanların saldırılarından zulüm görmüş insanları ZALİM OLARAK gösteriyorlar. 2) Geçmişte yaşanmış ve kayda geçmiş olayları halka KASTEN ANLATMAYARAK BUNLARI GİZLİYORLAR. Örneğin Talkan ve Curcan katliamlarını. 3) Yaşanmış kötülükler ve kayıtlar apaçık ortada olduğu halde bunları yok saymakla ya da çarpıtmakla kalmıyorlar, üstüne üstlük bu yolu İYİLİK, GÜZELLİK ve KUL HAKKINA GİRİLMEYEN BİR YOL olarak gösteriyorlar. Yani GÜZELLEME YAPIYORLAR. ~~~ *Aşağıdakilerden hangileri BAŞKALARINA KÖTÜLÜK YAPMAK olarak görülemez:* * Başkalarının yerleşmiş oldukları topraklara göç etmek ve yerli halk kendini savunmak isteyince de bunların erkeklerini öldürmek, mallarını yağmalamak, karılarını ve kızlarını cariye olarak almak. Yerli halkın topraklarını kendi malı yapmak. Bunlar Medine'de yaşayan yerli halkın başına gelen olaylardır. * İran'a ve Orta Asya'ya giderek buralarda yaşayan insanları ÖLDÜRMEK, GASP YAPMAK, CİZYE HARACI ALMAK ve KARILARINI KIZLARINI CARİYE YAPMAK için askeri seferlere çıkmak. Bu toplumlar Müslümanlara saldıran toplumlar değildi, tersine Müslümanların onlara saldırdığı Arabistan'dan çok uzaklarda yaşayan toplumlardı. * 1962 yılına kadar KÖLE TİCARETİ YAPARAK KÖLE - KUL HAKKINA GİRMEK. _"Araplarda kölelik ne zaman kalktı?"_ _"Suudi Arabistan, Yemen ile birlikte, Birleşik Krallık'ın baskısı altında köleliği 1962 yılında kaldırmıştır. Bunu 1970 yılında Umman takip etmiştir."_ ~~~ *Dinden geçinen ruhban:* "Kul hakkı vardır." Madem kul hakkı var, o zaman sen neden geçimini bu dine inanmayan milyonlarca insandan alınan vergilerden sağlıyorsun? Sen neden kul hakkına giriyorsun? ~~~
@Silly_kitty.3320 сағат бұрын
akp siyasal islamın gerçek yüzünü ortaya çıkardı, millette doğru yola doğru ilerleyecek umarım
@babylonthegreatwasremembered20 сағат бұрын
*İslam = Siyasal İslam* *İslam dini en başından beri siyasaldı.* Muhammed sadece Allah'ın dinini insanlara sözle bildiren bir elçi değildi. Muhammed'in dini uygulama şekli tamamen siyasaldı. Siyasal yapılarda olan şeylerden bazıları: * Siyasal bir yapının hüküm sürdüğü kendine ait toprağı vardır. * Siyasal bir yapının üzerinde hüküm sürdüğü bir halk kitlesi vardır. * Siyasal bir yapının yasaları vardır ve bu yasalara uymayanları cezalandırır. * Siyasal bir yapı halktan vergi alır. * Siyasal bir yapının emrinde bir ordusu vardır ve bu ordu birileriyle savaşır. * Siyasal bir yapı yendiği toplumlardan vergi alır, esir alır. Muhammed Mekke'den Medine'ye göçer göçmez yukarıda sayılanları oluşturacak adımları atmaya başladı. Muhammed yanına toplanan adamlarıyla giderek güçlendi ve zamanla ortaya bir devlet çıktı. Bu devlet bir İslam devletiydi, yani bir din devletiydi. Günümüzde de aynı şey vardır. Örneğin: _"Afganistan ya da resmî adıyla _*_Afganistan İslam Emirliği,_*_ Orta Asya'nın güneyinde denize kıyısı olmayan bir ülkedir."_ _"İran veya resmî adıyla _*_İran İslam Cumhuriyeti,_*_ Güneybatı Asya'da yer alan bir ülkedir."_ ~~~ *Mekkeli Müslümanlar sırf Mekke'de kalmaya devam etmek istedikleri için öldürülme tehlikesiyle yüzyüze kaldılar.* *Peki Mekkeli Müslümanları öldürmekle korkutanlar kimlerdi? Mekkeli Müşrikler miydi? Hayır. Onların böyle bir tehlikeye girmelerinin nedeni, bu iyi rahmani bir yol diyerek katıldıkları çok tehlikeli dini bir yapıydı. Böylesine tehlikeli dini bir oluşuma katılmış olmaları başlarına böyle büyük bir belayı getirdi. Katıldıkları bu yeni oluşum onların gruptan ayrılmalarına izin vermedi. Bu yeni dini oluşumun kuralı şuydu: YA BENİMSİN, YA TOPRAĞIN.* *Yani onların Mekke'den göç etmelerine neden olan şey, Mekkeli Müşriklerin zulmü değil, gönüllü olarak katıldıkları Müslümanlardı. Onlar öldürülme tehlikesi yaşayarak asıl zulmü Müslümanlardan gördüler.* Muhammed Mekke'den Medine'ye göç ederek kendisine katılmak istemeyen Müslümanların öldürülmesini emretti. Eğer bu Müslümanlar diğer Müslümanlar gibi göç ederlerse öldürülmeyeceklerdi. Onlar "küfre sapanlar" oldukları halde Medine'de diğer Müslümanlarla birlikte olacaklardı. Bu kişiler öldürülme korkusuyla Medine'ye göç etmek zorunda kaldılar ve gerçekte Muhammed'in dinini kabul etmedikleri halde münafık yani ikiyüzlü bir hayat yaşamak zorunda kaldılar. Muhammed neden İslam dinine inanmayan ve "küfre sapan" bu insanların kendisine katılmasını istiyordu? Çünkü amacını gerçekleştirmek için çok sayıda adama ihtiyacı vardı. Bunların İslam'a gerçekten inanıp inanmamaları önemli değildi. Önemli olan yeterince kalabalık bir ordusunun olmasıydı. Amacı kervanlara saldırmak ve bölgede hakimiyet kurmaktı. Bu yüzden kalabalık olmaları şarttı. Daha sonra güç kazandıkça, Muhammed ve adamlarından korkan birçokları Muhammed'e katıldılar. Yani onlar, sırf can güvenliklerini sağlamak için güçlü olanın tarafında olmayı seçtiler. Bunlar da gerçekten İslam'a inanan topluluklar değillerdi. Nisa 89 göç etmek istemeyen Müslümanların inat etmeye devam ederlerse öldürüleceklerini, 97'de de öldürülenlerin ne durumda olacaklarını anlatır. *Nisa 89:* Arzu ettiler ki kendilerinin küfre saptıkları gibi siz de sapasınız da beraber olasınız. Bu sebeple, onlar Allah yolunda hicret edinceye kadar içlerinden dost edinmeyin. Eğer bundan yüz çevirirlerse, onları yakalayın ve bulduğunuz yerde öldürün. Onlardan ne bir dost edinin, ne de bir yardımcı. *Nisa 97:* Kendilerine zulmetmekteler iken meleklerin canlarını aldığı kimseler var ya; melekler onlara şöyle derler: “Ne durumdaydınız? (Niçin hicret etmediniz?)” Onlar da, “Biz yeryüzünde zayıf ve güçsüz kimselerdik” derler. Melekler, “Allah’ın arzı geniş değil miydi, orada [Medine'ye] hicret etseydiniz ya!” derler. İşte bunların gidecekleri yer cehennemdir. O ne kötü varış yeridir. _"Diyanet İşleri Meali (Yeni)"_ _"Nisâ Suresi 97. Ayet Açıklaması"_ _"Bu âyette, hicret emrinin gelmesi üzerine, mü’minlerle birlikte hicret etmeyip Mekke’de müşriklerle beraber kalan, onlarla içli dışlı olan bazı müslümanlar kınanmaktadır."_ Muhammed'le gelen İslam dini insanları bu dine boyun eğdirmeyi amaçlıyordu. Eğer İslam sadece dinsel bir sistem olsaydı, o zaman inanmayanlara sadece kitaplarla gidilirdi ve sadece inananlar gönüllü olarak bu dine boyun eğerdi. Ancak İslam dini inanmayanlara kılıçlarla gitti ve boyun eğmeyenleri öldürdü. Bir dinin silahlı bir ordusu varsa, o zaman o din sadece bir din değildir. Böyle bir din, dine dayalı siyasal bir sistemdir. Yani bir din devletidir demektir. İslam dini bir İslam devletiydi ve bir devletin yaptıklarını yaptı. İslam dini başka ülkeleri fethetti, onlardan ganimet aldı, insanları kendisine köle yaptı, fethettiği yerlerdeki halklardan cizye aldı. İslam devleti tıpkı günümüzdeki dünyadaki büyük devletler gibi başka ülkeleri fethetti ve onları sömürdü. Hatta topraklarını ele geçirdiği yerlerde yaşayan insanların kendi dillerini bile yok etti. İslam devleti sadece Arabistan coğrafyasında kalmakla yetinmedi, doğuda Orta Asya'ya, batıda da İspanya'ya kadar yayıldı. Her devlette olduğu gibi İslam devletinde de başa geçmek isteyenler birbirleriyle güç mücadelesi içinde oldular. İslam devletinin başına geçebilmek için birbirlerinin ve sayısız Müslümanın kanını döktüler. Örneğin Muhammed ölünce insanlar vergi vermeyi bıraktılar. Bunun üzerine Ebubekir bunları İslam'a tekrar boyun eğdirerek onlardan vergi alabilmek için Ridde savaşlarını başlattı. Bu savaşlarda yaklaşık olarak 30.000 kişinin öldüğü söyleniyor. Çünkü İslam dini sadece öteki dünyaya gitmeyi ve oradaki nimetlere kavuşmayı amaçlayan bir din değildi. İslam dini aynı zamanda bu dünya nimetlerine erişmeyi hedefleyen bir dindi. Bunun için de paraya, zenginliğe ihtiyaç vardı. Bu hedefe ulaşmak için insanlara yalnızca kitapla gitmek ve dini anlatmak yeterli değildi. İnsanların üzerinde hüküm sürebilmek için kılıç kullanmak gerekiyordu. Çünkü kılıç kitaptan daha etkiliydi. İslam kılıç yoluyla İslam devletinin başındakilere bu dünya nimetlerini, yani ganimetlerini sağladı. İslam dininin siyasal yöneticileri bu dünya nimetlerini hemen elde ettiler. Bunlara erişmek için öteki dünyaya gitmeyi beklemediler. Öte yandan İslam dini, bu dünya ganimetlerinden pay alamayanlara da öteki dünya nimetlerini vaat etti. Ancak bu nimetleri elde edecek olanların, bunlara erişmesi için öteki dünyaya gitmeyi beklemeleri gerekiyordu. Çok beklemek istemeyenler büyük bir hevesle gazze ve seriyye denilen savaşlara katıldılar. Bunlar biraz bu dünya ganimetlerinden pay aldılar. Fakat onları bekleyen en büyük nimet öteki dünya nimetleriydi. Birçokları bu savaşlarda öldüler ve öteki dünya nimetlerine kavuştular. ~~~ *Gazveler = Muhammed'in katıldığı savaşlar:* _"Gazve (Arapça:غزوة), İslam peygamberi Muhammed'in İslam Ordusu'nun başında bizzat katıldığı askerî harekâtlardır. 27 tane gazve gerçekleştirilmiştir."_ *Seriyyeler = Muhammed'in katılmadığı savaşlar:* _"Seriyyelerin sayısı konusunda 35 ila 66 arasında rakam verilmektedir. Bunun sebebi, harekâtların nitelendirilmesindeki farklılıklardır. Seriyyelerden olmasına karşın Mute Savaşı, gazve olarak anılır."_ ~~~
@huseylnyagci767020 сағат бұрын
akp emri bil mağruf diyerek geldi, ama 20 yıldır yaptığı pislik hırsızlık ahlaksızlık arşı alayı patlattı. Çürümüş kokuşmuş bir düzen kurdular.
@babylonthegreatwasremembered20 сағат бұрын
*Bir Müslümanın kişiliğini dinindeki kurallar şekillendirir.* *İslam dinine göre günahlar dinsel ritüellerin karşılığında bağışlanır. Bu kural Müslümanları kötülüğe teşvik eder.* *Örneğin hacca giden, oruç tutan, kurban kesen Müslümanların günahları sıfırlanır.* ~~~ *Ateistlerden farklı olarak deistler de aslında birer teisttir.* *Ateist* = Yaratıcının varlığına inanmayan kişi. *Teist* = Yaratıcının varlığına inanan kişi. Uyguladığı dinin Yaratıcıdan geldiğine inanan kişi. *Deist* = Yaratıcının varlığına inanan kişi. Gerçek Yaratıcıdan geldiğine inanmadığı için herhangi bir dini uygulamayan kişi. ~~~ *TEİST biri için, inandığı yaratıcının dinini uygulamasında günahları sıfırlayan dinsel ritüel muhasebesi vardır.* Bu yöntemde Müslüman bir teistin cennetlik olabilmesi için dini ritüelleri ile günahları karşılaştırılır ve dinsel ritüellerin işlenen günahlardan fazla olup olmadığına bakılır. Örneğin 100 günahı sıfırlamak için 101 puanlık bir ritüelin uygulanması gerekir. Kendince bunun hesabını yapan Müslüman bir teist günah işlemekten çekinmez ve yaratıcıdan korkmaz. Çünkü günahlarını bazı dinsel ritüelleri uygulayarak sıfırlayacağını bilir. Bir teistin tek korkusu cehennemlik olmaktır. Bu nedenle yaratıcıdan korkar. Cehennemlik olmamak için yaratıcıya inanır ve onun gönderdiğine inandığı dini uygular. Dinini uygulama şekli de yukarıda anlatıldığı gibi günah işlemek ve bu günahlarını bazı dinsel ritüellerle sıfırlamak şeklinde olur. Cennetlik ya da cehennemlik olmak konusunda Müslüman bir teistin dini görüşünün özeti şöyledir: * Cehenneme girecek olanlar sadece yaratıcıyı ve onun dinini kabul etmeyenlerdir. * Yaratıcıyı ve onun dinini kabul etmeyenler TAMAMEN GÜNAHSIZ olsalar bile cennete girmeyecekler. Cennete girmek şöyle dursun, tam tersine bunlar cehenneme atılacaklar ve orada sonsuza kadar yanacaklar. * Yaratıcıyı ve onun dinini kabul ettikleri için Müslümanlar TAMAMEN GÜNAHKÂR olsalar bile cennete girebilecekler. Bunun için bazı dinsel ritüelleri yapmaları yeterlidir. Bu ritüellerin onların başkalarına yaptıkları bütün kötülükleri hasıraltı edeceğine inanırlar. Çünkü inandıkları yaratıcının adaletine göre, sırf yaratıcıya inandıkları için onun kendilerini kayıracağına inanırlar. Çünkü inandıkları yaratıcı için önemli olan tek şey, bunların kendisini ve dinini kabul etmesidir. İnandıkları din onlara yaratıcının yönteminin bu olduğunu öğretmiştir. ~~~ *DEİST biri için, inandığı yaratıcıyı memnun etmesinde günahları sıfırlayan dinsel ritüel muhasebesi yoktur.* Bu yöntemde bir deistin yaratıcının gözünde iyi biri sayılması ve onun tarafından ödüllendirilmesi için, dini ritüellerin miktarıyla günahların miktarının bir karşılaştırması yapılmaz. Çünkü bir deistin inandığı yaratıcı ile bir teistin inandığı yaratıcı arasında büyük bir fark vardır. Öyle ki, bu fark Yaratıcı ile Şeytan arasındaki fark kadar büyüktür. Çünkü bir deist gerçek Yaratıcının sırf kendisine tapınıyorlar diye kötülük yapanları cennete koyacağına ve buna karşılık iyilik yapanları da kendisine ve dinine inanmadığı için sonsuza kadar cehennemde yakacağına inanmaz. Bir deistin gözünde bu çok büyük bir haksızlık olarak görülür. Bir deist Yaratıcı tarafından iyi biri olarak görülmenin asıl yolunun iyilik yapmak ve kötülük yapmaktan kaçınmak olduğuna inanır. ~~~ Sonuç olarak kendilerini yaratıcının dininden giden kişiler olarak görenlerin birçoğu, inandıkları din tarafından şekillendirilen insanlar haline gelirler. *Adam kayıran bir yaratıcıya inanan İYİ NİYETLİ Müslüman bir TEİST* : İnandığı dinin kendisine ritüeller yoluyla cennetlik olma fırsatını verdiğini bilir. Buna rağmen elinden geldiğince iyi bir insan olmaya ve günah işlememeye dikkat eder. *Adam kayıran bir yaratıcıya inanan KÖTÜ NİYETLİ Müslüman bir TEİST* : Böyle biri inandığı dinin kendisine ritüeller yoluyla cennetlik olma fırsatını verdiğini bilerek günah işlemeye, başkalarına kötülük yapıp onların hakkını yemeye devam eder. ~~~ *Adam kayırmayan bir yaratıcıya inanan bir DEİST* : Gerçek Yaratıcının kötüleri kayırarak kötülüğü teşvik ettiğine inanmaz. Bu yüzden Yaratıcının insanları kötülüğe teşvik eden bir dini gönderdiğine de inanmaz. Böyle inanan bir deist günah işlememeye, tam tersine elinden geldiğince iyi bir insan olmaya dikkat eder. ~~~ *Hangisi bir toplumu daha iyi yapar?* *Paralel din* : İnsanın vicdanına ve yaşanmış hayat tecrübelerine dayalı özlü sözler mi? yoksa, *İnanılan din* : Sen kötülük yapsan da dini ritüelleri yaparak bunları sıfırlarsın ve cennete gidersin diyen dini inanç sistemi mi? Bunun cevabı çok açıktır. Dinsel ritüelleri kötülükleri teşvik etmek amacıyla oluşturulmuş dini bir sistemden topluma gerçek bir fayda gelmez. Hatta fayda sağlayarak toplumu İyi bir duruma getirmek şöyle dursun, tam tersine kötülüğü teşvik ederek kötü bir duruma bile getirir. Peki öyleyse toplum neden hepten bozulmuyor diye de sorulabilir. Bunun cevabı dinsel olmayan etkilerdir. Çünkü hiç değilse şu iki şey, insanları kötülükten kaçınmaya ve iyi bir insan olmaya yönelten bir etki yapıyor: 1) *Vicdan:* Vicdan insanları kötülükten alıkoyar. Vicdanlı insanlar sadece dini sistemin ne söylediğini dikkate almaz. Dini sistem ritüellerle günahlarını sıfırlayabileceğini söylese de, içinden gelen bir ses, "Hayır öyle düşünme, bu yanlış, sakın yapma, yoksa sonra bunun hesabını verirsin" der. Yani vicdanının sesi dininin sesini bastırır. 2) *Toplumsal gözlemlere dayanan bilgelik:* Bu bilgelik uzun zaman içinde iyi ve kötü davranışların nasıl sonuçlandığını bilmeye dayanır. Bu bilgelik halk arasında söylenen özlü sözlerden de görülebilir. Örneğin şöyle sözler vardır: _"Allah kul hakkını affetmez."_ Kuran'da açıkça böyle bir söz olmasa da halktan birçoğu bunun doğrudan söylendiğine inanır ya da bazı sözlerin bu anlama geldiğini sanarak öyle yorumlar. Ayrıca dinsel olmayan başka özlü sözler de vardır. Örneğin, _"Allah bilir kulunu, giydirir çulunu."_ _"Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste [yavaş yavaş]."_ _"Yediğin hurmalar, sonra (...) tırmalar."_ _"Rabbim neylerse güzel eyler."_ _"Elbet bir gün Allah'tan belasını bulur."_ _"Eden bulur."_ Yukarıdaki gibi bazı özlü sözler toplumu etkileyen paralel bir din gibidir. Bu sözlerin doğru olduğuna inananlar, ilk başta kazanıyor olsalar da, KÖTÜLERİN EN SONUNDA KAYBEDECEKLERİNE inanırlar. Bu yüzden inandıkları dinin kendilerini teşvik ettiği kolay yoldan gitmek istemezler. Çünkü kendi başlarına da aynısının geleceğini hesaplayarak kötülük yapmaktan korkarlar. Öte yandan yukarıdaki bu sözleri değil de, SADECE KENDİ DİNİ İNANÇLARINI TEMEL ALAN MÜSLÜMANLAR daha farklı bir hesap yaparlar. Çünkü bunlar için önemli olan şey sadece dinlerindeki kurallardır. Bunlara göre Allah kendisine inananları bağışlar, yeter ki dinden çıkmasınlar. Bu yüzden de böyleleri başkalarının hakkını yemekten asla çekinmezler. Kendileri de inandıkları yaratıcı gibi haksızlık yaparak adam kayırırlar. Bunlar, din diye izledikleri yolun, gerçekte kötülüğü teşvik eden bir yol olduğunun farkında bile değildirler. Eğer, (1) vicdanın sesi, (2) dinsel olmayan özlü sözler olmasaydı ve sadece dini inanç olarak günahlar ritüellerle sıfırlanır öğretisi temel alınacak olsaydı, muhtemelen toplum çok daha kötü bir duruma gelirdi. Bireylerin ve toplumun hepten bozulmasının önündeki asıl engelin, insanların inandıkları dinin kuralları değil, halk arasında yerleşmiş olan özlü sözlere dayalı paralel din olduğu söylenebilir. Çünkü halk dinini uygularken bunları da dikkate alır ve dininin kendisine kötülük yapmak için verdiği fırsatları kullanmaktan kaçınır. ~~~ *Deistlerin yolunun, yukarıdaki özlü sözlere dayalı bir yaşam biçimi olduğu söylenebilir.* *Dine inanan teistlerden farklı olarak deistler, teistlerin kötülüğü teşvik eden muhasebeye dayalı inançlarından etkilenmezler.* Yine de herkesin kişilik olarak birbirinin aynı olmadığı açıktır. Bu yüzden yukarıdaki etkilerin, kişilere ve içinde bulundukları şartlara göre değişiklik göstereceği de ayrı bir gerçektir. ~~~
@atilmakina490320 сағат бұрын
Sizi tanıdığım için çok memnun oldum . Bizlere umut verdiniz . Teşekkür ederiz ...
@turgayofiss191420 сағат бұрын
Bu dersinizi , bütün öğretilen ve alışılmış/alıştırılmış duygusuz ezberden ibaret bir din ve allah ilişkisi olan ve bunun farkında olmayan ( biz yine de öyle diyelim )islam alemine öğretmek / anlatmak lazım . Yaşadıkları ve bizlere de yaşattıkları bu zulmün kaynağı şurada ne güzel anlattığınız bir saate sığan dersten ibaret . Ezber veb bu ezberi ne güzel söylediniz " dondurulmuş yiyecek gibi " her gün her saat tüketmekten aynı o yiyecek gibi tatsız ,tuzsuz ve manasız oldular. Düştükleri kuyunun kalabalığı şimdilik gözlerini örtüyor ama o kalabalığın bir sonu var ve o son hep hüzünlü hep pişmanlık ve geç kalmışlık duygusu ile huzursuz bir şekilde oluyor...
@mustafayasar801121 сағат бұрын
Saygılar hocam Emeğine sağlık
@sevketkesen931621 сағат бұрын
Yeni keşfettim hocam sizin ilminiz den faydalanmak için 1,5 x te dinliyorum 😂
@AidinÜnal21 сағат бұрын
Sayın hocam Bir siz kaldınız bizleri yeni bir şeyler söyleyen. Yalnız bizim ahlakımızın bozulması Araplaşmış dini kültürle bize anlatılır olalı beri Atatürk ün ölümünden sonra başlayan bu güne kadar gelen bir süreç hocam. saygılar selamlar
@J4K4bo21 сағат бұрын
Kapitalizm parayı, gücü tek değer haline getirerek kendisi dışındaki bütün değerleri yok eder Marx okumadan kapitalizmi ve kapitalist toplumu anlayamazsınız
@cumamay405421 сағат бұрын
❤😂🎉😢😮😅😊
@cumamay405421 сағат бұрын
Selam aleyküm hayırlı sohbetler
@sedakaranfil98321 сағат бұрын
Türkiye'de şu an ateist, agnostik ve deist sayısının 10 milyonu bulduğu tahmin ediliyor. Siz Diyanet İşleri Başkanı olsaydınız, bu sayı bu kadar artmazdı, senelerin ateisti olarak söylüyorum, pek çoğu tepkiseldi çünkü siyasi İslamcılara karşı. Ben Akp öncesi başladım uzaklaşmaya ama belki de güzide Konya ilimizin bir ilçesinde doğup büyümüş olmaktan da kaynaklanmış olabilir. Böyle mutlu olsam da sizi dinlemek güzel en azından her dinine bağlı insanı siyasal İslamcı gibi görme yanlışına düşmemek için...
@Yrddoçdraristotales21 сағат бұрын
Muhteşem tesbitler, teşekkürler hocam bu kadar harika anlatılamazdı
@gunesakkayatv21 сағат бұрын
Merhaba güzel insan sevgiler
@magicalvideos99921 сағат бұрын
Mustafa hocam çökmüşsünüz Adana'da üniversitede hoca iken dipcik gibiydiniz...
@gokhansar78721 сағат бұрын
Abi benim fikrim var haftada bir gun icin FOSEPTİKTEN TAŞANLAR DAN bu hafta olsun
@sedatdemir334021 сағат бұрын
Cüppelinin cehennem ateşine dayanıklı kefen beziyle öbür dünyayı, Feslinin ipe sapa gelmez bilgisiyle bu dünyayı anladığını sanan kitle için Mustafa Öztürk'ü anlamak mümkün mü!?
@hakaneldeniz402121 сағат бұрын
Ne güzel be! 70-80 sene ömür yaşa,vur kır yak yık,çal çırp önüne gelene zarar ver canını yak bu pis dünya uğruna her melaneti yap her günahı işle sonra geri gel bir 70 sene daha yaşa yine aynı b.kları yine ye,olmadı git bir daha gel git git gel...ta ki adam olana cenneti hak edene kadar öyle mi?...Böyle saçmalık olamaz.Zaten bu dünyada yaktığı canların ahı onu 5000 yıl yaşasa dahi asla peşini bırakmazdı,adaletli bir tanrının da o yüce adaletine aykırı bir şey olurdu.
@cembravo591621 сағат бұрын
Akaid,siyer kelam,fıkıh,tefsir arapça,meal.mezhep,tarikat,cemaat alim,ulema,müştehid,Tanrının mesajına nekadar engel varsa insanların önüne koymuşlar halbuki bunları bir kenara çeksek mesaj çok net ,ADAM OLUN...
@hakaneldeniz402121 сағат бұрын
Bir insanın ömrü ortalama 60-70 senedir.Bu kadar uzun bir zamanda bir insan tekamül etmemişse,yani kamil insan olamamışsa sittin sene daha yaşasa da ölüp gidip tekrar bu dünyaya geri gelip bir 70 sene daha yaşasa da vallah billah ondan hiç bir halt olmaz.Bu dünyaperest ahmakların kendi kendilerini aldatma arzusuna dayalı fantazilerinden ibaret bir safsatadır.Ne dinde ne kitapta yeri yoktur.Eğer reenkarnasyon denen saçmalık mantıklı bir şey olsaydı her insan tekamül eder,herkes kamil isan olur Allah'ın cehennemi yaratmasına da hiç gerek kalmazdı herkes cennete giderdi.Gerçeği peygamber 1500 yıl önce söylemiş: Müminler(kalpten gönülden içten samimi iman edenler) tüm insanlığa nispetle simsiyah bir öküzün üstündeki tek tük beyaz kıllar gibidirler.Gerisi cehenneme namzet yaratıklardır.Yaradılış gayesi gereği Allah'ın muradına itiraz etmesi mümkün olmayan meleklerin bile dayanamayıp : Rabbimiz bunları sakın yaratma! diye itiraz ettikleri zümredir.
@cembravo591621 сағат бұрын
Hocam , günümüzde dinler işlevini kaybetmiş durumda oyüzden gereksiz kendinizi yoruyorsunuz tanrının kitaplarda çok çok affetmesi büyük bir problem düşünsenize her suç işlediğinizde mahkeme sürekli sizi affediyor cezalandırılmıyorsunuz suç işlemeye yeniden affedileceğiniz için işlemeye devam edersiniz. Benim inandığım deizmin tanrısı çok affedici değil , oyüzden adam olmam gerekli ,hakkımda bir kanaat notu vericek ayağımı denk almam gerek. Kalın sağlıcakla
@alico39221 сағат бұрын
❤❤❤
@guru414521 сағат бұрын
Nedenmi haram çünkü çölde domuz yetişmiyor o dönemde bukadar basit 😂
@cengizacar152421 сағат бұрын
Öyle olsa ayette domuz, sizi diğerlerinden ayırt etmek için korumak için haram kılınmıştır derdi.Pis olmasından bahsediyor.
@kemalbaltal744122 сағат бұрын
Aslın da allahsız değil günümüz Müslümanı, Allahın zati sıfatlarını üzerinde taşıyan ilahlar edinmişler zaten, üstelik allahın sıfatlarını üzerinde barındıran ilah ilan edilmiş kişinin de bu işe itirazı yok, bu toplum kendini aşmış, artık çözüm yok, sadece bir şey var akıbeti beklemek, o da çok uzak değil.
@AylinGokcek22 сағат бұрын
Hocam iyi ki varsiniz♥️
@kampvemotor22 сағат бұрын
Saçmalık yani. Haşa Allah cc yanlış üretmiş bizi...
@serlale22 сағат бұрын
Gidin sorun, iman ettim demenin hayatınızda ne yaratıyor, davranışınıza nasıl aksediyor diye sorsak, cevap veriyorlar. Bir sürü olması gereken sıralıyor. Ama fiilen davranışı öyle değil. Bu da çok büyük sorun, çünkü sandığı kişi değil. O zaman da ikna etmek de mümkün değil, o kişinin dönüşmesi de mümkün değil.
@hasankarakus447222 сағат бұрын
Camiye gelin Müslüman olursanız para veririzden, Camiye gelin yardım edin, siz bize para verin konumuna gelmişiz 😂
@tayfunselcuk891822 сағат бұрын
Ozaman kitaplarin tanrilar tarafindan gonderilmedigini dinin peygamber ruyalari uydurmalarinoldugunu dinlerin olmadigi nimi snliyoruz
@calbancalban22 сағат бұрын
Abi sizin guzel konusmalarinizi dinliyorum ama cok cok cok ozel bir konu icin size ulasmam lazim Bu konu o kadar onemlili herseyi degistirecek bir konu ama sizin engin bilginize ihtiyacam var. Lutfen benimle iletisime gecin
@metinergundogdu22 сағат бұрын
❤❤❤
@osmanyilmaz508922 сағат бұрын
Hocam. Ben size günümüz dindarlarını şöyle özetliyebilirmiyim. Vatandaş karısını çok seviyor ama güzel bir kadın görüncede, karısını aldatmaktan geri durmuyor. Yakalanıncada, karıcığım seni çok seviyorum lütfen beni boşama diye yalvarıyor. Karısı ona tamam seni affetim deyincede, yine soluğu başka kadında alıyor. Amaa,karısını çok seviyor.
@nadirozturk166122 сағат бұрын
düşündünüz mü diye sorduğunuz soruyu ormanın dışından birinin değerlendirmesi gerekir.
@mayonnerissela832322 сағат бұрын
Mustafa hoca güzel anlattı ama bende biraz ekleme yapayım; Iman demek güvenmek demektir ama, 1 adım daha geriye gidersek, iman EMIN olmak demektir. M ve N kök harflerdir (etimolojide sesli harf yoktur. Arapcada sesli harfler üstün, esre, ötre koyarak üretilir). Sen sana anlatılanların dogru/hakikat oldugundan eminsin. Görmedin ama inanıyorsun. Öz Türkcede (Azarbeycan, Özbekistan gibi ülkelerde) BEN demek yerine MEN denir. Men ile MANA da aynı kökten gelir. Yani; kendi inandıgın seye kendin bir MANA verirsin ve bu verdigin MANA inanc olur. Insanların okuma yazma bilmedikleri dönemde, okuma yazma bilenlerin yazdıkları, kendi verdikleri MANA inanc, din olmustur. Ve bugün sen bunların yazdıklarının hakikatler oldugundan EMINsin, iman ediyorsun. Mustafa hoca bugün anlattıklarını 30 yıl önce anlatsaydı, ülke bugünlere gelirmiydi?
@Defnemc4hs22 сағат бұрын
Çok güzel yayın inanılmaz samimi dürüst insansiniz
@aquilanoncapitmuscas337223 сағат бұрын
Din sıradan insanlar için gerçek, aydınlar için yalan, iktidarlar içinse kullanışlıdır.” Seneca. Uyananlara ve uyandıranlara tahammüleri yok..
@mechmasterspro23 сағат бұрын
HOCAM SİZİ ÇOK SEVİYORUZ LÜTFEN HALKI BİLGİLENDİRİN
@BatuAKM23 сағат бұрын
Elhamdülillah Ateistim
@utkank6523 сағат бұрын
Müslüman, şekilcilği çok sevdi, içini boşalttı ve dini “sağ ayakla mı sol ayakla mı” seviyesine indirgedi. Ahmet Arslan’nın dediği gibi “site yönetimi”
@yldzylmaz487923 сағат бұрын
Youtıbeyi takip etmek itikat Mustafa Hocamızdan dinleyip anlamak iman🤔🤔
@ozgurcelik716423 сағат бұрын
DİNSEL BİLİNCİN DÜZELTİLMESİ Aziz Yardımlı Kültürel dizgede din de başkaları gibi yalnızca bir bileşendir, herşeyi belirleyen ilke değil. Bu nedenle Max Weber yaptığı gibi yeni ekonomik biçimi Protestan etiğin doğasından türetmek yerine, hem etik hem de ekonomik bileşenlerin Reformasyon sonrasında yeniden biçimlenen dinsel bileşen ile uyum içinde yeniden belirlendiklerini söylemek daha doğru görünür. Dinsel bileşenin yanısıra bilimsel, teknolojik ve politik değişimler ve gelişimler de olmaksızın yeni ekonomik düzenin ortaya çıkması olanaksızdı. 16'ncı yüzyıl Avrupasında Olgunun ortaya çıkması için gerekli tüm Koşullar biraraya gelmişti. (Yine, Max Weber'in Protestan etiğin püritan karakterini bir hırs anlatımı olan "kapitalizmin" kaynağı olarak görmesi gözden kaçırılmayı hak etmeyen devasa saçmalıklardan biridir.) Hıristiyanlığın Üçlülük kavramına göre homo sapiens Tanrı ile bir ve dolayısıyla özgürdür. Müslümanlığın monistik Bir kavramına göre homo sapiens Tanrı karşısında teslim olan kuldur. Bu iki belirlenim bu iki din doğar doğmaz ona inanmaya başlayan kültürlerin etik karakterlerini belirleyemezdi. Bilinç değişimi bir zaman sorunudur. Kavramların tam olarak özümsenmesi, tüm vargılarının çıkarsanması ve insanların bilinçlerinin bu dinsel ilkelere göre yeniden biçimlenmesi yüzyılları gerektirdi. Ve bu "oluş" yüzyılları açıktır ki henüz ereğine erişmiş değildir. Hıristiyan üçlülük kavramının sonuçları Reformasyona dek insan bilincine ulaşamadı (15 yüzyıllık bir gecikme ile). Müslüman monizm kavramının sonuçları Gazali aracılığıyla daha kısa bir zaman içinde anlaşılmaya başladı (4 yüzyıllık bir gecikme ile). Öte yandan, İslamik monizm Müslümanlığın ilk yüzyıllarında sanat alanındaki kısıtlamalar dışında Müslümanların felsefe, bilim ve iyi politika yapmalarını engellemedi. Klasik felsefenin hazineleri ile beslenen İslamik felsefeciler ve bilimciler Romalıların ve Bizanslıların tersine ellerindeki kaynakların değerlerini anladılar ve yalnızca onları çevirmekten çok daha ötesini yaptılar. (Hıristiyan Bizans 529'da Atina'daki tüm felsefe okulları ile birlikte Platonik Akademiyi ve Aristotelesci Liseyi de kapattı.) Oluş sürecindeki İslamik tin Roma İmparatorluğunun egemenliği sırasında kesintiye uğrayan bilimsel ve felsefi etkinliğin yeniden dirilmesine götürdü. Farabi, İbni Sina, İbni Rüşt gibi felsefeciler ve bilimciler bütünüyle özgürce Klasik Felsefi tinin yarım bıraktığı işi üstlendiler ve sürdürdüler. Ama kurgul çalışmaları İslamik düşüncenin monistik-analitik tini ile bütünüyle tutarsızdı. Gazali "Felsefecilerin Tutarsızlığı" (Tahâfut al-falâsifa) başlıklı bir kitap yazarak bu yanılgıyı, daha doğrusu bu "tutarsızlığı" düzeltti ve bu rasyonalist felsefecilerin ateist olmasalar da İslamik tine ait olamayacaklarını gösterdi. İbni Rüşt bu duygu felsefeciliğini ve mistik tepkiyi beğenmedi ve "Tutarsızlığın Tutarsızlığı" başlıklı bir kitap ile Gazali'yi yanıtladı. Ama bunun bir yararı olmadı. İslamik epistemoloji görgücülüğe döndü ve ortaya bir tür "tanrıbilimsel vesilecilik" çıktı. Gazali'nin açıklama yoluna göre, örneğin pamuğun ateş ile tutuşturulduğu her seferinde yanması bir neden-sonuç ilişkisini ya da nedensel determinizmi göstermiyordu; olay Tanrının istencine bağlı ve "Tanrının karışmasının bir ürünü idi - tıpkı daha şaşırtıcı tansıklar durumunda olduğu gibi." Gazali kitabında Platon, Aristoteles, Farabi ve İbni Sina gibi felsefecilerin düşüncelerini de reddetti. Öte yandan, Gazali'nin en önemli öğrencilerinden biri olan Thomas Aquinas Gazali'nin skolastizmini Hıristiyanlığa uyguladı. İngiliz görgücüsü David Hume daha ileri bir dönemde Gazali'nin kuşkuculuğuna yeni bir biçim verdi. "Hüccetü’l Islam” ("İslamın Tanıtı") olarak görülen Gazali (1058-1111) İslamik kültürü boyun eğici karakterine doğru döndürmede önemli rol oynadı. Özgür ussal düşünceyi yadsıdığı için, dine ve felsefeye yaklaşımında "yüreğine" başvurdu. Tanrıyı evreni yaratma konusundaki tüm mantıksal zorunluktan bağışık tutarak ve doğadaki nedenselliği yadsıyarak, olayların tanrısal istencin keyfi kararları nedeniyle birbirine bağlandığını ileri sürdü ve tansıkları Tanrının keyfi istencinin sonuçları olarak doğruladı (vesilecilik). Bilgiyi "Tanrı yüreğime düşürdü" diyerek ve bilgiyi onun çoğuna anahtar olan ışıktan" türeterek. rasyonalist felsefecilere karşı çıktı ve insanın ussal bilgiye yetenekli olmadığını ileri sürdü. Gazali gizemci idi ve gizemsel deneyimin amacı tanrısal yüklemlere yaklaşmaktan oluşuyordu. Tanrısal öz bu dünyada insan deneyiminin ve bilgisinin ötesinde kalır ve insan bilmediği bir Tanrıya inanmayı kabul etmelidir. Ama öte dünyada onu duyusal olarak "görebilir." Tanrısal özde "yitiş" ya da "ortadan kalkış" olarak gördüğü gizem deneyiminin tüm şeylerin birliğini ve dolayısıyla kendini deneyimlemenin de yitişini görmekten başka birşeyden oluşmadığını düşünüyordu. (Bu deneyim tüm ayrımı dışlayan bir tür analitik özdeşlik ilkesinin deneyimlenmesi gibidir.) Gazali gizemciliği ile insanı yükselttiğini ve onu gerçekliğe ulaştırdığını düşünüyordu. Gerçekte tam tersini yaptı ve insanı değersizleştirme ve küçük düşürme eğilimlerini güçlendirdi. Gizemcilik bilgiyi reddeder ve insanı nereden geldiğini bilmeyen, ne olduğunu anlamayan önemsiz bir varlığa indirger ve yüzyıllar sonra nihilizmin yeni türlerinin bir kez daha yapacak olduğu gibi insanı değersizleştirir. Kararlı ve tutarlı bir monist olarak, Gazali Tanrının birliği gibi din kavramına uygun olmayan analitik-monistik bir tasarımda insanı ve insanlığı sildi ve bu soyutlamayı gerçeklik olarak ileri sürdü. Kul Tanrıyı içselleştiremez, çünkü bu onu kulluktan çıkaracaktır. Kul kendini Tanrıda yalnızca yok eder çünkü kendinde daha şimdiden bir hiçliktir. Kulun Tanrı ile "birleşmesi" kendini bire gömmekten, kendini birde silmekten başka birşey olamaz. Kul özgürlük bilincinden, bir istençten yoksun olduğu için, bir efendiye gereksindiği için kuldur. Kul için Tanrı yalnızca kendisine boyun eğmesi gereken dışsal bir güçtür.