Erdem Bayazıt- Aşk Risalesi
8:54
6 жыл бұрын
Пікірлер
@Ferhatsöyler4
@Ferhatsöyler4 Ай бұрын
Durmadan geçiyordu o zamanlar...
@MeleknurAkar
@MeleknurAkar Ай бұрын
Ama sen uzaklardaydın kalbim
@SenaKalkan-q4x
@SenaKalkan-q4x 2 ай бұрын
Dirilmek yeniden Yerin uyanması gibi, kımıldaması gibi toprağın Bulutları yarması gibi gün ışığının Yağmurun ansızın boşanması Binlerce kuşun bir anda parlaması havalanması Erimesi gibi karların ve buzulların Patlaması gibi dal uçlarında tomurcukların. Dirilmek yeniden Yüzyıl süren bir berzahtan geçmişiz gibi Kandan kinden öfkeden Üstümüze bir sağnak boşanmış gibi Sürekli lekelendiğimiz, çözülmeye terkedildiğimiz Bir bataktan çıkar gibi. Yürürken, otururken, yatarken Hep çürümek durumunda kalmış Duyduklarımızdan dolayı kulaklarımız Gördüklerimizden ötürü gözlerimiz Dokunduklarımız için ellerimiz. Belli bir bozgun yaşamışız Her şeye ölüm dadanmış sanki Kadınlar ki anne olmamak için direniyorlar Erkekler ki savaşmayı tümden unutmuşlar Çocuklar zaten hiç çocuk olmuyorlar Çocukluk kalkmış dünyadan gibi Her çocuk antik çağ filozoflarından bir kalıntı sanki. Aşkın son saltanatını yaşamak için mi ey kalbim Ruhun serüvenine bir kale olmak için mi? Bu başkaldırma kanatlanma. Durmadan geçiyordu o zamanlar Üstümüzden tanklar, toplar, binler tonluk arabalar Boğuk bir ses, madeni bir böğürme Bir metropol devinin içimiz titreten iniltisi Ta uzaklarda şehirlerin üstünde kımıldayan Bir korkunun yüreğimizde biriken tedirginliği Bir sam yeli gibi bedenimizi yüzümüzü saçlarımızı Yalayarak Çekiyordu bizi ve herkesi. Ama sen uzaklardaydın ey kalbim Uzaklardaydın, sevdiğim uzaklardaydı Ayın ve yıldızların çağlayarak Berrak şelaleler yaparak Coşku içinde aktığı Bir yerlerdeydi. Hani bir gün bir çobana rastlamıştık Kavalıyla bir sümbülü emziriyordu Adı ferhat mıydı neydi Koyunların, kuşların, böceklerin ve çiçeklerin Sadakatten mest oldukları Her birinin gözlerinde Kaybolur gibi, kayar gibi Dalıp gittiğimiz o saadet evreni Kayaların yüzlerinden okuduğumuz o ebedi bilinç Bizi çekip almıştı kılcal damarlarımızdan. Yaslan göğsüme sevdiğim Benim gönlüm gök gibidir açık deniz gibidir Pas tutmaz benim içim yeryüzü gibidir toprak gibidir Sen ki bulut gibisin Ay gibisin, güneş gibisin bazen. Usul usul inen Yağmur tıpırtılarını Dinler gibi Dalıp gitmiştik Sen konuşuyordun İpil ipil yağan bir yağmur gibi konuşuyordun Onlar ki konuklarımızdı Adları Keremdi, Yusuftu, Kaystı Hepsi de ezelden tanıdıktı dosttu. ( Ara Çağrı ) Sen bir taze haber gibi gelmiştin, unutmadım Her gelişin bir taze haberdi, unutmadım Aşktı alıp verilen altın bir vakitti yaşadığımız Bir muştuyu algılamanın sürekli gerilimiydi sanki unutmadım. Can oynanırdı evlerde yollarda meydanlarda Can alınıp can verilirdi hiç unutmadım Sen uyurdun, uykun bir tepeden seyredilen uçsuz bir vadi Kıyısından seyredilen bir denizdi sanki, unutmadım. Ah sevgili! Hayat görünürdü kapından, bir çırpınış yüreklerimizde Sen evinden çıktığında güneşler doğardı içimizde unutmadım. Toprağa düşen tohum, onda gizlenen renk şekil koku Senin için biçimlenirdi renklenirdi kokardı senin için unutmadım. Ebedi masum çocuklar zamanın solmayan çiçekleri İstemişlerdi de ezan okumuştu Bilal bir sabah unutmadım. O dirildi, O dirildi diye birden çalkalanan sokaklar Ölüm ki sonsuza açılan bir kapıydı hiç unutmadım Ey aşk ey dirilik soluğu ey evrenin hareket kaynağı Nasıl unuturum nasıl unuturum hiç unutmadım. Haydi gel sevgilim Uzanalım toprağın altına Çiçekler mayalansın göğsümüzde Bu akıp giden, bu kör gidip yol giden Kalabalıkları bu insanları Ezen çiçekleri, bir kere bile farkına varmayan Dökülen bu yıldızları yağmur birikintilerine Çiğneyerek geçen bu adamları ve kadınları Uyarmak için, bir an durdurmak için Bu bizi terkeden, bacaları öksüz ve boynu bükük Bırakıp giden leylekleri, o güzelim hacı leylekleri İçimizde sonsuzluk kavislerinden izlerini taşıdığımız Ama şimdi kendimizi zorlasak da anımsayamadığımız tasarlayamadığımız o kırlangıçları Ah tekrar dönülebilir mi? yaşayabilirmiyiz, Uzansak yerin altına ve toprak olsak. Haydi gel sevgilim Bir daha deneyelim Bir kere daha kesmek için yolunu kalabalıkların Yüreğimizden, gönlümüzün derinliğinden Vermek, hep vermek için Çünkü dağıttıkça çoğalır bizim zenginliğimiz Aşkın bir adı da berekettir En iyi anlatandır o Hıra’da bir mağarada Gözden döküleni Gönülden geçeni. Ah hep o kelimeyi bulmak için bütün bu Çabalarım Seni çağıracak olan. Nasıl da unuttuk Oysa daha anar anmaz adını Ansızın patlayan bahara bir pencere açmışız gibi Kış ortasında çıkıveren güneş gibi Birden sıyrılıverip bulutlardan Üryan görülen can gibi Doldururdun içimizi Ve eviçlerimizi. Ah oruçlu bir ağustos vaktinde Bir kayanın dibinden kaynayan Soğuk ve berrak sulara Uzanıp kana kana Avuç avuç alıp Yüzümüzde, içimizde Duyduğumuz Gibi Aşk. Ah bir yalnızlık vaktinde Herkesle birlikte olduğumuz Gene de yalnız olduğumuz Bir parkta Ta uzaklardan gelir gibi Bir tamburdan bir ezginin Bizi bizden ve herşeyden Alıp götürdüğü gibi Aşk. Haydi gel sevgilim gene arayalım Makam-ı İbrahimde rastlanan ayak izlerini Dedesinin elinden tutup Kubays dağına götürdüğü Yüzüsuyu hürmetine yağmur istediği Yeryüzünün bereketlenip çiçeklerle bezendiği Develerin coşarak çöllerde Ayak sesleriyle şiirler bestelediği O vakitleri. Haydi gel bir daha bir daha Arayalım Herkesin ve herşeyin uykuya vardığı Bir vakitte Gürül gürül Bardaktan boşanır gibi Yeryüzünü ve gökyüzünü Dünyanın bu yüzünü ve öbür yüzünü Geceyi ve gündüzü Dolduran Yüreğimizi kuşatan O kitaptan Okunanı. Yaşamak, avını gözleyen Sessiz gergin Soluk soluğa Bir atmaca Sağ elimin Parmakları ucunda. Ve ölüm Bir güvercin Beyaz Süzülen masmavi gökten Berrak sulara.
@mustafabayram1899
@mustafabayram1899 2 ай бұрын
100yıl geçti bu berzahtan tam 100 yıl
@susutan9451
@susutan9451 3 ай бұрын
Gece 23:38 Tarih 20.07.24 Ve yeniden burda … tıpkı 6 sene önce
@murattopal9946
@murattopal9946 3 ай бұрын
Bir insan böyle güzel bir şiir yazabilir mi? Her dinlediğimde şaşırıyorum. Rahmet olsun güzel insanlara.
@garipyolcu107
@garipyolcu107 3 ай бұрын
Aşkın bir adıda yorulmamaktir
@Rabiakarakoyun6904
@Rabiakarakoyun6904 3 ай бұрын
Muhteşem💙💙
@passengers02
@passengers02 3 ай бұрын
Vakit: 01:36 25.06.2024
@garib2752
@garib2752 4 ай бұрын
aşkın bir adı da yorulmamaktır*
@tevfikkayahan499
@tevfikkayahan499 4 ай бұрын
Her bildirimde yeniden dinlemek dileğiyle.
@gamzekarakoc6466
@gamzekarakoc6466 4 ай бұрын
sevdiğimi burada bulur muyum? sanmam..
@ŞairVasıfÖztürk
@ŞairVasıfÖztürk 4 ай бұрын
31.05.2024 Aikın bir adı da yorulmamaktır
@muhammedikbaldemir2449
@muhammedikbaldemir2449 5 ай бұрын
YARABBİ YARABBİ YARABBİ CÜMLE ÜMMETİ MUHAMMEDİ SANA LAYIGIYLA KUL, HAZRETİ MUHAMMED MUSTAFA SALLALLAHÜ ALEYHİ VESSELLEM EFENDİMİZE LAYIGIYLA ÜMMET OLMAYI NASİP EYLESIN AMİN AMİN AMİN AMİN AMİN
@Muhammed-pd7ji
@Muhammed-pd7ji 5 ай бұрын
AŞK RİSALESİ Dirilmek yeniden Yerin uyanması gibi, kımıldaması gibi toprağın Bulutları yarması gibi gün ışığının Yağmurun ansızın boşanması Binlerce kuşun bir anda parlaması havalanması Erimesi gibi karların ve buzulların Patlaması gibi dal uçlarında tomurcukların. Dirilmek yeniden Yüzyıl süren bir berzahtan geçmişiz gibi Kandan kinden öfkeden Üstümüze bir sağnak boşanmış gibi Sürekli lekelendiğimiz, çözülmeye terkedildiğimiz Bir bataktan çıkar gibi. Yürürken, otururken, yatarken Hep çürümek durumunda kalmış Duyduklarımızdan dolayı kulaklarımız Gördüklerimizden ötürü gözlerimiz Dokunduklarımız için ellerimiz. Belli bir bozgun yaşamışız Her şeye ölüm dadanmış sanki Kadınlar ki anne olmamak için direniyorlar Erkekler ki savaşmayı tümden unutmuşlar Çocuklar zaten hiç çocuk olmuyorlar Çocukluk kalkmış dünyadan gibi Her çocuk antik çağ filozoflarından bir kalıntı sanki. Aşkın son saltanatını yaşamak için mi ey kalbim Ruhun serüvenine bir kale olmak için mi? Bu başkaldırma kanatlanma. Durmadan geçiyordu o zamanlar Üstümüzden tanklar, toplar, binler tonluk arabalar Boğuk bir ses, madeni bir böğürme Bir metropol devinin içimiz titreten iniltisi Ta uzaklarda şehirlerin üstünde kımıldayan Bir korkunun yüreğimizde biriken tedirginliği Bir sam yeli gibi bedenimizi yüzümüzü saçlarımızı Yalayarak Çekiyordu bizi ve herkesi. Ama sen uzaklardaydın ey kalbim Uzaklardaydın, sevdiğim uzaklardaydı Ayın ve yıldızların çağlayarak Berrak şelaleler yaparak Coşku içinde aktığı Bir yerlerdeydi. Hani bir gün bir çobana rastlamıştık Kavalıyla bir sümbülü emziriyordu Adı ferhat mıydı neydi Koyunların, kuşların, böceklerin ve çiçeklerin Sadakatten mest oldukları Her birinin gözlerinde Kaybolur gibi, kayar gibi Dalıp gittiğimiz o saadet evreni Kayaların yüzlerinden okuduğumuz o ebedi bilinç Bizi çekip almıştı kılcal damarlarımızdan. Yaslan göğsüme sevdiğim Benim gönlüm gök gibidir açık deniz gibidir Pas tutmaz benim içim yeryüzü gibidir toprak gibidir Sen ki bulut gibisin Ay gibisin, güneş gibisin bazen. Usul usul inen Yağmur tıpırtılarını Dinler gibi Dalıp gitmiştik Sen konuşuyordun İpil ipil yağan bir yağmur gibi konuşuyordun Onlar ki konuklarımızdı Adları Keremdi, Yusuftu, Kaystı Hepsi de ezelden tanıdıktı dosttu. Sen bir taze haber gibi gelmiştin, unutmadım Her gelişin bir taze haberdi, unutmadım Aşktı alıp verilen altın bir vakitti yaşadığımız Bir muştuyu algılamanın sürekli gerilimiydi sanki unutmadım. Can oynanırdı evlerde yollarda meydanlarda Can alınıp can verilirdi hiç unutmadım Sen uyurdun, uykun bir tepeden seyredilen uçsuz bir vadi Kıyısından seyredilen bir denizdi sanki, unutmadım. Ah sevgili! Hayat görünürdü kapından, bir çırpınış yüreklerimizde Sen evinden çıktığında güneşler doğardı içimizde unutmadım. Toprağa düşen tohum, onda gizlenen renk şekil koku Senin için biçimlenirdi renklenirdi kokardı senin için unutmadım. Ebedi masum çocuklar zamanın solmayan çiçekleri İstemişlerdi de ezan okumuştu Bilal bir sabah unutmadım. O dirildi, O dirildi diye birden çalkalanan sokaklar Ölüm ki sonsuza açılan bir kapıydı hiç unutmadım Ey aşk ey dirilik soluğu ey evrenin hareket kaynağı Nasıl unuturum nasıl unuturum hiç unutmadım. Haydi gel sevgilim Uzanalım toprağın altına Çiçekler mayalansın göğsümüzde Bu akıp giden, bu kör gidip yol giden Kalabalıkları bu insanları Ezen çiçekleri, bir kere bile farkına varmayan Dökülen bu yıldızları yağmur birikintilerine Çiğneyerek geçen bu adamları ve kadınları Uyarmak için, bir an durdurmak için Bu bizi terkeden, bacaları öksüz ve boynu bükük Bırakıp giden leylekleri, o güzelim hacı leylekleri İçimizde sonsuzluk kavislerinden izlerini taşıdığımız Ama şimdi kendimizi zorlasak da anımsayamadığımız tasarlayamadığımız o kırlangıçları Ah tekrar dönülebilir mi? yaşayabilirmiyiz, Uzansak yerin altına ve toprak olsak. Haydi gel sevgilim Bir daha deneyelim Bir kere daha kesmek için yolunu kalabalıkların Yüreğimizden, gönlümüzün derinliğinden Vermek, hep vermek için Çünkü dağıttıkça çoğalır bizim zenginliğimiz Aşkın bir adı da berekettir En iyi anlatandır o Hıra’da bir mağarada Gözden döküleni Gönülden geçeni. Ah hep o kelimeyi bulmak için bütün bu Çabalarım Seni çağıracak olan. Nasıl da unuttuk Oysa daha anar anmaz adını Ansızın patlayan bahara bir pencere açmışız gibi Kış ortasında çıkıveren güneş gibi Birden sıyrılıverip bulutlardan Üryan görülen can gibi Doldururdun içimizi Ve eviçlerimizi. Ah oruçlu bir ağustos vaktinde Bir kayanın dibinden kaynayan Soğuk ve berrak sulara Uzanıp kana kana Avuç avuç alıp Yüzümüzde, içimizde Duyduğumuz Gibi Aşk. Ah bir yalnızlık vaktinde Herkesle birlikte olduğumuz Gene de yalnız olduğumuz Bir parkta Ta uzaklardan gelir gibi Bir tamburdan bir ezginin Bizi bizden ve herşeyden Alıp götürdüğü gibi Aşk. Haydi gel sevgilim gene arayalım Makam-ı İbrahimde rastlanan ayak izlerini Dedesinin elinden tutup Kubays dağına götürdüğü Yüzüsuyu hürmetine yağmur istediği Yeryüzünün bereketlenip çiçeklerle bezendiği Develerin coşarak çöllerde Ayak sesleriyle şiirler bestelediği O vakitleri. Haydi gel bir daha bir daha Arayalım Herkesin ve herşeyin uykuya vardığı Bir vakitte Gürül gürül Bardaktan boşanır gibi Yeryüzünü ve gökyüzünü Dünyanın bu yüzünü ve öbür yüzünü Geceyi ve gündüzü Dolduran Yüreğimizi kuşatan O kitaptan Okunanı. Yaşamak, avını gözleyen Sessiz gergin Soluk soluğa Bir atmaca Sağ elimin Parmakları ucunda. Ve ölüm Bir güvercin Beyaz Süzülen masmavi gökten Berrak sulara. Bir yıldız kayıyor kayıyor kayıyor Bir dal uzuyor uzuyor Bir gül kanıyor bir seher vaktinde Yanıyor bir ateş için için İçimde içimin de içinde Bir ezgi dönüyor dönüyor dönüyor Bir ney eriyor dudaklarımda Aşkın bir adı da yorulmamaktır. Ankara, 1979 Erdem Bayazıt ( 1939 - 2008 )
@faysalacar1474
@faysalacar1474 5 ай бұрын
Seslendirenin Erdem abi olduğunu düşünüyordum simdiye kadar ama Osman Nalbant seslendiriyormus
@zeynep2594
@zeynep2594 6 ай бұрын
Yaslan göğsüme sevdiğim benim gönlüm gök gibidir.. 22.04.24 02.32
@sadecekul8991
@sadecekul8991 6 ай бұрын
Ölmekten değil,dirilmekten yoruldum.🥀
@siyahnhatras1225
@siyahnhatras1225 6 ай бұрын
Bütün peygamber şairlerini kıskandıracak kadar güzel…
@tugrulemindolek9126
@tugrulemindolek9126 3 ай бұрын
Çüüüüüş
@flieryta
@flieryta 8 ай бұрын
Büyük şiir, vesselam.
@Rabiakarakoyun6904
@Rabiakarakoyun6904 8 ай бұрын
😊😊😊
@aliihsankarakoyun5928
@aliihsankarakoyun5928 8 ай бұрын
Teşekkürler
@emrecanasatr1514
@emrecanasatr1514 8 ай бұрын
 AŞK RİSALESİ Dirilmek yeniden Yerin uyanması gibi, kımıldaması gibi toprağın Bulutları yarması gibi gün ışığının Yağmurun ansızın boşanması Binlerce kuşun bir anda parlaması havalanması Erimesi gibi karların ve buzulların Patlaması gibi dal uçlarında tomurcukların.  Dirilmek yeniden Yüzyıl süren bir berzahtan geçmişiz gibi Kandan kinden öfkeden Üstümüze bir sağnak boşanmış gibi Sürekli lekelendiğimiz, çözülmeye terkedildiğimiz Bir bataktan çıkar gibi.  Yürürken, otururken, yatarken Hep çürümek durumunda kalmış Duyduklarımızdan dolayı kulaklarımız Gördüklerimizden ötürü gözlerimiz Dokunduklarımız için ellerimiz.  Belli bir bozgun yaşamışız Her şeye ölüm dadanmış sanki Kadınlar ki anne olmamak için direniyorlar Erkekler ki savaşmayı tümden unutmuşlar Çocuklar zaten hiç çocuk olmuyorlar Çocukluk kalkmış dünyadan gibi Her çocuk antik çağ filozoflarından bir kalıntı sanki.  Aşkın son saltanatını yaşamak için mi ey kalbim Ruhun serüvenine bir kale olmak için mi? Bu başkaldırma kanatlanma.  Durmadan geçiyordu o zamanlar Üstümüzden tanklar, toplar, binler tonluk arabalar Boğuk bir ses, madeni bir böğürme Bir metropol devinin içimiz titreten iniltisi Ta uzaklarda şehirlerin üstünde kımıldayan Bir korkunun yüreğimizde biriken tedirginliği Bir sam yeli gibi bedenimizi yüzümüzü saçlarımızı Yalayarak Çekiyordu bizi ve herkesi.  Ama sen uzaklardaydın ey kalbim Uzaklardaydın, sevdiğim uzaklardaydı Ayın ve yıldızların çağlayarak Berrak şelaleler yaparak Coşku içinde aktığı Bir yerlerdeydi.  Hani bir gün bir çobana rastlamıştık Kavalıyla bir sümbülü emziriyordu Adı ferhat mıydı neydi Koyunların, kuşların, böceklerin ve çiçeklerin Sadakatten mest oldukları Her birinin gözlerinde Kaybolur gibi, kayar gibi Dalıp gittiğimiz o saadet evreni Kayaların yüzlerinden okuduğumuz o ebedi bilinç Bizi çekip almıştı kılcal damarlarımızdan.  Yaslan göğsüme sevdiğim Benim gönlüm gök gibidir açık deniz gibidir Pas tutmaz benim içim yeryüzü gibidir toprak gibidir Sen ki bulut gibisin Ay gibisin, güneş gibisin bazen.  Usul usul inen Yağmur tıpırtılarını Dinler gibi Dalıp gitmiştik Sen konuşuyordun İpil ipil yağan bir yağmur gibi konuşuyordun Onlar ki konuklarımızdı Adları Keremdi, Yusuftu, Kaystı Hepsi de ezelden tanıdıktı dosttu. ( Ara Çağrı ) Sen bir taze haber gibi gelmiştin, unutmadım Her gelişin bir taze haberdi, unutmadım  Aşktı alıp verilen altın bir vakitti yaşadığımız Bir muştuyu algılamanın sürekli gerilimiydi sanki unutmadım.  Can oynanırdı evlerde yollarda meydanlarda Can alınıp can verilirdi hiç unutmadım  Sen uyurdun, uykun bir tepeden seyredilen uçsuz bir vadi Kıyısından seyredilen bir denizdi sanki, unutmadım.  Ah sevgili! Hayat görünürdü kapından, bir çırpınış yüreklerimizde Sen evinden çıktığında güneşler doğardı içimizde unutmadım.  Toprağa düşen tohum, onda gizlenen renk şekil koku Senin için biçimlenirdi renklenirdi kokardı senin için unutmadım.  Ebedi masum çocuklar zamanın solmayan çiçekleri İstemişlerdi de ezan okumuştu Bilal bir sabah unutmadım.  O dirildi, O dirildi diye birden çalkalanan sokaklar Ölüm ki sonsuza açılan bir kapıydı hiç unutmadım  Ey aşk ey dirilik soluğu ey evrenin hareket kaynağı Nasıl unuturum nasıl unuturum hiç unutmadım.  Haydi gel sevgilim Uzanalım toprağın altına Çiçekler mayalansın göğsümüzde Bu akıp giden, bu kör gidip yol giden Kalabalıkları bu insanları Ezen çiçekleri, bir kere bile farkına varmayan Dökülen bu yıldızları yağmur birikintilerine Çiğneyerek geçen bu adamları ve kadınları Uyarmak için, bir an durdurmak için Bu bizi terkeden, bacaları öksüz ve boynu bükük Bırakıp giden leylekleri, o güzelim hacı leylekleri İçimizde sonsuzluk kavislerinden izlerini taşıdığımız Ama şimdi kendimizi zorlasak da anımsayamadığımız tasarlayamadığımız o kırlangıçları Ah tekrar dönülebilir mi? yaşayabilirmiyiz, Uzansak yerin altına ve toprak olsak.  Haydi gel sevgilim Bir daha deneyelim Bir kere daha kesmek için yolunu kalabalıkların Yüreğimizden, gönlümüzün derinliğinden Vermek, hep vermek için Çünkü dağıttıkça çoğalır bizim zenginliğimiz Aşkın bir adı da berekettir En iyi anlatandır o Hıra’da bir mağarada Gözden döküleni Gönülden geçeni.  Ah hep o kelimeyi bulmak için bütün bu Çabalarım Seni çağıracak olan.  Nasıl da unuttuk Oysa daha anar anmaz adını Ansızın patlayan bahara bir pencere açmışız gibi Kış ortasında çıkıveren güneş gibi Birden sıyrılıverip bulutlardan Üryan görülen can gibi Doldururdun içimizi Ve eviçlerimizi.  Ah oruçlu bir ağustos vaktinde Bir kayanın dibinden kaynayan Soğuk ve berrak sulara Uzanıp kana kana Avuç avuç alıp Yüzümüzde, içimizde Duyduğumuz Gibi Aşk.  Ah bir yalnızlık vaktinde Herkesle birlikte olduğumuz Gene de yalnız olduğumuz Bir parkta Ta uzaklardan gelir gibi Bir tamburdan bir ezginin Bizi bizden ve herşeyden Alıp götürdüğü gibi Aşk.  Haydi gel sevgilim gene arayalım Makam-ı İbrahimde rastlanan ayak izlerini Dedesinin elinden tutup Kubays dağına götürdüğü Yüzüsuyu hürmetine yağmur istediği Yeryüzünün bereketlenip çiçeklerle bezendiği Develerin coşarak çöllerde Ayak sesleriyle şiirler bestelediği O vakitleri.  Haydi gel bir daha bir daha Arayalım Herkesin ve herşeyin uykuya vardığı Bir vakitte Gürül gürül Bardaktan boşanır gibi Yeryüzünü ve gökyüzünü Dünyanın bu yüzünü ve öbür yüzünü Geceyi ve gündüzü Dolduran Yüreğimizi kuşatan O kitaptan Okunanı.  Yaşamak, avını gözleyen Sessiz gergin Soluk soluğa Bir atmaca Sağ elimin Parmakları ucunda.  Ve ölüm Bir güvercin Beyaz Süzülen masmavi gökten Berrak sulara.  Bir yıldız kayıyor kayıyor kayıyor Bir dal uzuyor uzuyor Bir gül kanıyor bir seher vaktinde Yanıyor bir ateş için için İçimde içimin de içinde Bir ezgi dönüyor dönüyor dönüyor Bir ney eriyor dudaklarımda  Aşkın bir adı da yorulmamaktır. Ankara, 1979 Erdem Bayazıt ( 1939 - 2008 )
@Alevlog1071
@Alevlog1071 8 ай бұрын
Yüreğimin yorulduğu affetmekten yorulduğum bir zamandan yazıyorum.Hayatı güzelleştiren şiirlerdi bir zamanlar .gecenin üüçünde hatırlamışken ağlayarak dinliyorum .Kendime özüme davama Efendime Rahman’ıma dönmek duasıyla/06.02.2024
@e-n3r
@e-n3r 8 ай бұрын
"Aşkın bir adı da yorulmamaktır..."
@Nisanurreee
@Nisanurreee 8 ай бұрын
İsmet Özel’in “Yıkılma Sakın” dediği yerden, Erdem Bayazıt’ın Aşkın bir adı da yorulmamaktır”a…
@flieryta
@flieryta 8 ай бұрын
İsmet özelle başlayıp hep orda kaldım…
@ÜzeyirMara
@ÜzeyirMara Ай бұрын
Bu ne güzel bir yorumdur❤
@Rabiakarakoyun6904
@Rabiakarakoyun6904 9 ай бұрын
Çok güzel bir şiir 😊 kesinlikle dinlenmesi gereken 1 şiir🎈
@sumeyyesema
@sumeyyesema 9 ай бұрын
ama sen uzaklardaydın ey kalbim...
@aliihsandogan__
@aliihsandogan__ 9 ай бұрын
Şiiri seslendiren kim acaba ?
@fatmanur911
@fatmanur911 9 ай бұрын
Gece 01.13 Tarih 25.12.23 Yıllar sonra yine buraya gelirsem diye..
@enesguler389
@enesguler389 Ай бұрын
Mevlit kandilinde dinlenir
@1453den
@1453den Ай бұрын
bizdee not düşelim
@turnamehmett
@turnamehmett 10 ай бұрын
Dirilmek yeniden Yerin uyanması gibi, kımıldaması gibi toprağın Bulutları yarması gibi gün ışığının Yağmurun ansızın boşanması Binlerce kuşun bir anda parlaması havalanması Erimesi gibi karların ve buzulların Patlaması gibi dal uçlarında tomurcukların. Dirilmek yeniden Yüzyıl süren bir berzahtan geçmişiz gibi Kandan kinden öfkeden Üstümüze bir sağnak boşanmış gibi Sürekli lekelendiğimiz, çözülmeye terkedildiğimiz Bir bataktan çıkar gibi. Yürürken, otururken, yatarken Hep çürümek durumunda kalmış Duyduklarımızdan dolayı kulaklarımız Gördüklerimizden ötürü gözlerimiz Dokunduklarımız için ellerimiz. Belli bir bozgun yaşamışız Her şeye ölüm dadanmış sanki Kadınlar ki anne olmamak için direniyorlar Erkekler ki savaşmayı tümden unutmuşlar Çocuklar zaten hiç çocuk olmuyorlar Çocukluk kalkmış dünyadan gibi Her çocuk antik çağ filozoflarından bir kalıntı sanki. Aşkın son saltanatını yaşamak için mi ey kalbim Ruhun serüvenine bir kale olmak için mi? Bu başkaldırma kanatlanma. Durmadan geçiyordu o zamanlar Üstümüzden tanklar, toplar, binler tonluk arabalar Boğuk bir ses, madeni bir böğürme Bir metropol devinin içimiz titreten iniltisi Ta uzaklarda şehirlerin üstünde kımıldayan Bir korkunun yüreğimizde biriken tedirginliği Bir sam yeli gibi bedenimizi yüzümüzü saçlarımızı Yalayarak Çekiyordu bizi ve herkesi. Ama sen uzaklardaydın ey kalbim Uzaklardaydın, sevdiğim uzaklardaydı Ayın ve yıldızların çağlayarak Berrak şelaleler yaparak Coşku içinde aktığı Bir yerlerdeydi. Hani bir gün bir çobana rastlamıştık Kavalıyla bir sümbülü emziriyordu Adı ferhat mıydı neydi Koyunların, kuşların, böceklerin ve çiçeklerin Sadakatten mest oldukları Her birinin gözlerinde Kaybolur gibi, kayar gibi Dalıp gittiğimiz o saadet evreni Kayaların yüzlerinden okuduğumuz o ebedi bilinç Bizi çekip almıştı kılcal damarlarımızdan. Yaslan göğsüme sevdiğim Benim gönlüm gök gibidir açık deniz gibidir Pas tutmaz benim içim yeryüzü gibidir toprak gibidir Sen ki bulut gibisin Ay gibisin, güneş gibisin bazen. Usul usul inen Yağmur tıpırtılarını Dinler gibi Dalıp gitmiştik Sen konuşuyordun İpil ipil yağan bir yağmur gibi konuşuyordun Onlar ki konuklarımızdı Adları Keremdi, Yusuftu, Kaystı Hepsi de ezelden tanıdıktı dosttu. ( Ara Çağrı ) Sen bir taze haber gibi gelmiştin, unutmadım Her gelişin bir taze haberdi, unutmadım Aşktı alıp verilen altın bir vakitti yaşadığımız Bir muştuyu algılamanın sürekli gerilimiydi sanki unutmadım. Can oynanırdı evlerde yollarda meydanlarda Can alınıp can verilirdi hiç unutmadım Sen uyurdun, uykun bir tepeden seyredilen uçsuz bir vadi Kıyısından seyredilen bir denizdi sanki, unutmadım. Ah sevgili! Hayat görünürdü kapından, bir çırpınış yüreklerimizde Sen evinden çıktığında güneşler doğardı içimizde unutmadım. Toprağa düşen tohum, onda gizlenen renk şekil koku Senin için biçimlenirdi renklenirdi kokardı senin için unutmadım. Ebedi masum çocuklar zamanın solmayan çiçekleri İstemişlerdi de ezan okumuştu Bilal bir sabah unutmadım. O dirildi, O dirildi diye birden çalkalanan sokaklar Ölüm ki sonsuza açılan bir kapıydı hiç unutmadım Ey aşk ey dirilik soluğu ey evrenin hareket kaynağı Nasıl unuturum nasıl unuturum hiç unutmadım. Haydi gel sevgilim Uzanalım toprağın altına Çiçekler mayalansın göğsümüzde Bu akıp giden, bu kör gidip yol giden Kalabalıkları bu insanları Ezen çiçekleri, bir kere bile farkına varmayan Dökülen bu yıldızları yağmur birikintilerine Çiğneyerek geçen bu adamları ve kadınları Uyarmak için, bir an durdurmak için Bu bizi terkeden, bacaları öksüz ve boynu bükük Bırakıp giden leylekleri, o güzelim hacı leylekleri İçimizde sonsuzluk kavislerinden izlerini taşıdığımız Ama şimdi kendimizi zorlasak da anımsayamadığımız tasarlayamadığımız o kırlangıçları Ah tekrar dönülebilir mi? yaşayabilirmiyiz, Uzansak yerin altına ve toprak olsak. Haydi gel sevgilim Bir daha deneyelim Bir kere daha kesmek için yolunu kalabalıkların Yüreğimizden, gönlümüzün derinliğinden Vermek, hep vermek için Çünkü dağıttıkça çoğalır bizim zenginliğimiz Aşkın bir adı da berekettir En iyi anlatandır o Hıra’da bir mağarada Gözden döküleni Gönülden geçeni. Ah hep o kelimeyi bulmak için bütün bu Çabalarım Seni çağıracak olan. Nasıl da unuttuk Oysa daha anar anmaz adını Ansızın patlayan bahara bir pencere açmışız gibi Kış ortasında çıkıveren güneş gibi Birden sıyrılıverip bulutlardan Üryan görülen can gibi Doldururdun içimizi Ve eviçlerimizi. Ah oruçlu bir ağustos vaktinde Bir kayanın dibinden kaynayan Soğuk ve berrak sulara Uzanıp kana kana Avuç avuç alıp Yüzümüzde, içimizde Duyduğumuz Gibi Aşk. Ah bir yalnızlık vaktinde Herkesle birlikte olduğumuz Gene de yalnız olduğumuz Bir parkta Ta uzaklardan gelir gibi Bir tamburdan bir ezginin Bizi bizden ve herşeyden Alıp götürdüğü gibi Aşk. Haydi gel sevgilim gene arayalım Makam-ı İbrahimde rastlanan ayak izlerini Dedesinin elinden tutup Kubays dağına götürdüğü Yüzüsuyu hürmetine yağmur istediği Yeryüzünün bereketlenip çiçeklerle bezendiği Develerin coşarak çöllerde Ayak sesleriyle şiirler bestelediği O vakitleri. Haydi gel bir daha bir daha Arayalım Herkesin ve herşeyin uykuya vardığı Bir vakitte Gürül gürül Bardaktan boşanır gibi Yeryüzünü ve gökyüzünü Dünyanın bu yüzünü ve öbür yüzünü Geceyi ve gündüzü Dolduran Yüreğimizi kuşatan O kitaptan Okunanı. Yaşamak, avını gözleyen Sessiz gergin Soluk soluğa Bir atmaca Sağ elimin Parmakları ucunda. Ve ölüm Bir güvercin Beyaz Süzülen masmavi gökten Berrak sulara. Bir yıldız kayıyor kayıyor kayıyor Bir dal uzuyor uzuyor Bir gül kanıyor bir seher vaktinde Yanıyor bir ateş için için İçimde içimin de içinde Bir ezgi dönüyor dönüyor dönüyor Bir ney eriyor dudaklarımda
@leylataskn947
@leylataskn947 10 ай бұрын
Daha iyisi henüz olmadı🥀
@Yusicim
@Yusicim 10 ай бұрын
Şiirlerin şiiri 🌷
@karanergis17
@karanergis17 11 ай бұрын
sesinde maraş'ım gizli❤
@suleymankemalak4108
@suleymankemalak4108 Жыл бұрын
Müjdeyle birlikte dinledik
@busra9710
@busra9710 11 ай бұрын
sak’la beraber dinledik
@jandarmaozelharekat8946
@jandarmaozelharekat8946 Жыл бұрын
AŞK RİSALESİ Dirilmek yeniden Yerin uyanması gibi, kımıldaması gibi toprağın Bulutları yarması gibi gün ışığının Yağmurun ansızın boşanması Binlerce kuşun bir anda parlaması havalanması Erimesi gibi karların ve buzulların Patlaması gibi dal uçlarında tomurcukların. Dirilmek yeniden Yüzyıl süren bir berzahtan geçmişiz gibi Kandan kinden öfkeden Üstümüze bir sağnak boşanmış gibi Sürekli lekelendiğimiz, çözülmeye terkedildiğimiz Bir bataktan çıkar gibi. Yürürken, otururken, yatarken Hep çürümek durumunda kalmış Duyduklarımızdan dolayı kulaklarımız Gördüklerimizden ötürü gözlerimiz Dokunduklarımız için ellerimiz. Belli bir bozgun yaşamışız Her şeye ölüm dadanmış sanki Kadınlar ki anne olmamak için direniyorlar Erkekler ki savaşmayı tümden unutmuşlar Çocuklar zaten hiç çocuk olmuyorlar Çocukluk kalkmış dünyadan gibi Her çocuk antik çağ filozoflarından bir kalıntı sanki. Aşkın son saltanatını yaşamak için mi ey kalbim Ruhun serüvenine bir kale olmak için mi? Bu başkaldırma kanatlanma. Durmadan geçiyordu o zamanlar Üstümüzden tanklar, toplar, binler tonluk arabalar Boğuk bir ses, madeni bir böğürme Bir metropol devinin içimiz titreten iniltisi Ta uzaklarda şehirlerin üstünde kımıldayan Bir korkunun yüreğimizde biriken tedirginliği Bir sam yeli gibi bedenimizi yüzümüzü saçlarımızı Yalayarak Çekiyordu bizi ve herkesi. Ama sen uzaklardaydın ey kalbim Uzaklardaydın, sevdiğim uzaklardaydı Ayın ve yıldızların çağlayarak Berrak şelaleler yaparak Coşku içinde aktığı Bir yerlerdeydi. Hani bir gün bir çobana rastlamıştık Kavalıyla bir sümbülü emziriyordu Adı ferhat mıydı neydi Koyunların, kuşların, böceklerin ve çiçeklerin Sadakatten mest oldukları Her birinin gözlerinde Kaybolur gibi, kayar gibi Dalıp gittiğimiz o saadet evreni Kayaların yüzlerinden okuduğumuz o ebedi bilinç Bizi çekip almıştı kılcal damarlarımızdan. Yaslan göğsüme sevdiğim Benim gönlüm gök gibidir açık deniz gibidir Pas tutmaz benim içim yeryüzü gibidir toprak gibidir Sen ki bulut gibisin Ay gibisin, güneş gibisin bazen. Usul usul inen Yağmur tıpırtılarını Dinler gibi Dalıp gitmiştik Sen konuşuyordun İpil ipil yağan bir yağmur gibi konuşuyordun Onlar ki konuklarımızdı Adları Keremdi, Yusuftu, Kaystı Hepsi de ezelden tanıdıktı dosttu. ( Ara Çağrı ) Sen bir taze haber gibi gelmiştin, unutmadım Her gelişin bir taze haberdi, unutmadım Aşktı alıp verilen altın bir vakitti yaşadığımız Bir muştuyu algılamanın sürekli gerilimiydi sanki unutmadım. Can oynanırdı evlerde yollarda meydanlarda Can alınıp can verilirdi hiç unutmadım Sen uyurdun, uykun bir tepeden seyredilen uçsuz bir vadi Kıyısından seyredilen bir denizdi sanki, unutmadım. Ah sevgili! Hayat görünürdü kapından, bir çırpınış yüreklerimizde Sen evinden çıktığında güneşler doğardı içimizde unutmadım. Toprağa düşen tohum, onda gizlenen renk şekil koku Senin için biçimlenirdi renklenirdi kokardı senin için unutmadım. Ebedi masum çocuklar zamanın solmayan çiçekleri İstemişlerdi de ezan okumuştu Bilal bir sabah unutmadım. O dirildi, O dirildi diye birden çalkalanan sokaklar Ölüm ki sonsuza açılan bir kapıydı hiç unutmadım Ey aşk ey dirilik soluğu ey evrenin hareket kaynağı Nasıl unuturum nasıl unuturum hiç unutmadım. Haydi gel sevgilim Uzanalım toprağın altına Çiçekler mayalansın göğsümüzde Bu akıp giden, bu kör gidip yol giden Kalabalıkları bu insanları Ezen çiçekleri, bir kere bile farkına varmayan Dökülen bu yıldızları yağmur birikintilerine Çiğneyerek geçen bu adamları ve kadınları Uyarmak için, bir an durdurmak için Bu bizi terkeden, bacaları öksüz ve boynu bükük Bırakıp giden leylekleri, o güzelim hacı leylekleri İçimizde sonsuzluk kavislerinden izlerini taşıdığımız Ama şimdi kendimizi zorlasak da anımsayamadığımız tasarlayamadığımız o kırlangıçları Ah tekrar dönülebilir mi? yaşayabilirmiyiz, Uzansak yerin altına ve toprak olsak. Haydi gel sevgilim Bir daha deneyelim Bir kere daha kesmek için yolunu kalabalıkların Yüreğimizden, gönlümüzün derinliğinden Vermek, hep vermek için Çünkü dağıttıkça çoğalır bizim zenginliğimiz Aşkın bir adı da berekettir En iyi anlatandır o Hıra’da bir mağarada Gözden döküleni Gönülden geçeni. Ah hep o kelimeyi bulmak için bütün bu Çabalarım Seni çağıracak olan. Nasıl da unuttuk Oysa daha anar anmaz adını Ansızın patlayan bahara bir pencere açmışız gibi Kış ortasında çıkıveren güneş gibi Birden sıyrılıverip bulutlardan Üryan görülen can gibi Doldururdun içimizi Ve eviçlerimizi. Ah oruçlu bir ağustos vaktinde Bir kayanın dibinden kaynayan Soğuk ve berrak sulara Uzanıp kana kana Avuç avuç alıp Yüzümüzde, içimizde Duyduğumuz Gibi Aşk. Ah bir yalnızlık vaktinde Herkesle birlikte olduğumuz Gene de yalnız olduğumuz Bir parkta Ta uzaklardan gelir gibi Bir tamburdan bir ezginin Bizi bizden ve herşeyden Alıp götürdüğü gibi Aşk. Haydi gel sevgilim gene arayalım Makam-ı İbrahimde rastlanan ayak izlerini Dedesinin elinden tutup Kubays dağına götürdüğü Yüzüsuyu hürmetine yağmur istediği Yeryüzünün bereketlenip çiçeklerle bezendiği Develerin coşarak çöllerde Ayak sesleriyle şiirler bestelediği O vakitleri. Haydi gel bir daha bir daha Arayalım Herkesin ve herşeyin uykuya vardığı Bir vakitte Gürül gürül Bardaktan boşanır gibi Yeryüzünü ve gökyüzünü Dünyanın bu yüzünü ve öbür yüzünü Geceyi ve gündüzü Dolduran Yüreğimizi kuşatan O kitaptan Okunanı. Yaşamak, avını gözleyen Sessiz gergin Soluk soluğa Bir atmaca Sağ elimin Parmakları ucunda. Ve ölüm Bir güvercin Beyaz Süzülen masmavi gökten Berrak sulara. Bir yıldız kayıyor kayıyor kayıyor Bir dal uzuyor uzuyor Bir gül kanıyor bir seher vaktinde Yanıyor bir ateş için için İçimde içimin de içinde Bir ezgi dönüyor dönüyor dönüyor Bir ney eriyor dudaklarımda Aşkın bir adı da yorulmamaktır. Ankara, 1979 Erdem Bayazıt ( 1939 - 2008 )
@rabiabozkurt7663
@rabiabozkurt7663 Жыл бұрын
Oruçlu bir ağustos vaktinde bir kayanın dibinde kaynayan soğuk ve berrak sulara uzanıp kana kana avuç avuç alıp yüzümüzde duyduğumuz gibi aşkı… Ne güzel tariftir bu
@yusufsiyi1645
@yusufsiyi1645 Жыл бұрын
Sözlerin efendisi 🌷
@zehraerdogan2889
@zehraerdogan2889 Жыл бұрын
Senin için …
@muharremcezbe
@muharremcezbe Жыл бұрын
1:01 Belli bir bozgun yaşamışız Her şeye ölüm dadanmış sanki Kadınlar ki anne olmamak için direniyorlar Erkekler ki savaşmayı tümden unutmuşlar Çocuklar zaten hiç çocuk olmuyorlar Çocukluk kalkmış dünyadan gibi Her çocuk antik (çağ filozoflarından) bir kalıntı sanki.
@nonamenosurname9688
@nonamenosurname9688 Жыл бұрын
Unutmadim...
@MarjinalDavetci
@MarjinalDavetci Жыл бұрын
Üstadım neştersiz ciğer ameliyatı yaptınız
@zubeyirzbyr
@zubeyirzbyr Жыл бұрын
Bu şiir bana sürekli sorumluluklarımı hatırlatıyor.
@m.fatihdamkac8099
@m.fatihdamkac8099 Жыл бұрын
efsane
@ıııIıı-r9x
@ıııIıı-r9x Жыл бұрын
Yedi güzel adam ve ashabı kehf çok başka
@kaderbayrakk
@kaderbayrakk Жыл бұрын
Kendimi sürekli burda buluyorum .🤍
@akagunduzgeylani0
@akagunduzgeylani0 Жыл бұрын
Bir yıldız kayıyor kayıyor kayıyor Bir dal uzuyor uzuyor Bir gül kanıyor bir seher vaktinde Yanıyor bir ateş için için İçimde içimin de içinde Bir ezgi dönüyor dönüyor dönüyor Bir ney eriyor dudaklarımda Aşkın bir adı da yorulmamaktır.
@idarecinizkonusuyor5675
@idarecinizkonusuyor5675 Жыл бұрын
O güzel insanlar o güzel atlara binip gittiler ..Allah mekanını cennet eylesin...Ölüm bize ne uzak bize ne yakın ölüm, ölümsüzlüğü tattık,bize ne yapsın ölüm
@eminturkoglu
@eminturkoglu Жыл бұрын
Dirilmek yeniden Yerin uyanması gibi, kımıldaması gibi toprağın Bulutları yarması gibi gün ışığının Yağmurun ansızın boşanması Binlerce kuşun bir anda parlaması havalanması Erimesi gibi karların ve buzulların Patlaması gibi dal uçlarında tomurcukların. Dirilmek yeniden Yüzyıl süren bir berzahtan geçmişiz gibi Kandan kinden öfkeden Üstümüze bir sağnak boşanmış gibi Sürekli lekelendiğimiz, çözülmeye terkedildiğimiz Bir bataktan çıkar gibi. Yürürken, otururken, yatarken Hep çürümek durumunda kalmış Duyduklarımızdan dolayı kulaklarımız Gördüklerimizden ötürü gözlerimiz Dokunduklarımız için ellerimiz. Belli bir bozgun yaşamışız Her şeye ölüm dadanmış sanki Kadınlar ki anne olmamak için direniyorlar Erkekler ki savaşmayı tümden unutmuşlar Çocuklar zaten hiç çocuk olmuyorlar Çocukluk kalkmış dünyadan gibi Her çocuk antik çağ filozoflarından bir kalıntı sanki. Aşkın son saltanatını yaşamak için mi ey kalbim Ruhun serüvenine bir kale olmak için mi? Bu başkaldırma kanatlanma. Durmadan geçiyordu o zamanlar Üstümüzden tanklar, toplar, binler tonluk arabalar Boğuk bir ses, madeni bir böğürme Bir metropol devinin içimiz titreten iniltisi Ta uzaklarda şehirlerin üstünde kımıldayan Bir korkunun yüreğimizde biriken tedirginliği Bir sam yeli gibi bedenimizi yüzümüzü saçlarımızı Yalayarak Çekiyordu bizi ve herkesi. Ama sen uzaklardaydın ey kalbim Uzaklardaydın, sevdiğim uzaklardaydı Ayın ve yıldızların çağlayarak Berrak şelaleler yaparak Coşku içinde aktığı Bir yerlerdeydi. Hani bir gün bir çobana rastlamıştık Kavalıyla bir sümbülü emziriyordu Adı ferhat mıydı neydi Koyunların, kuşların, böceklerin ve çiçeklerin Sadakatten mest oldukları Her birinin gözlerinde Kaybolur gibi, kayar gibi Dalıp gittiğimiz o saadet evreni Kayaların yüzlerinden okuduğumuz o ebedi bilinç Bizi çekip almıştı kılcal damarlarımızdan. Yaslan göğsüme sevdiğim Benim gönlüm gök gibidir açık deniz gibidir Pas tutmaz benim içim yeryüzü gibidir toprak gibidir Sen ki bulut gibisin Ay gibisin, güneş gibisin bazen. Usul usul inen Yağmur tıpırtılarını Dinler gibi Dalıp gitmiştik Sen konuşuyordun İpil ipil yağan bir yağmur gibi konuşuyordun Onlar ki konuklarımızdı Adları Keremdi, Yusuftu, Kaystı Hepsi de ezelden tanıdıktı dosttu. Sen bir taze haber gibi gelmiştin, unutmadım Her gelişin bir taze haberdi, unutmadım Aşktı alıp verilen altın bir vakitti yaşadığımız Bir muştuyu algılamanın sürekli gerilimiydi sanki unutmadım. Can oynanırdı evlerde yollarda meydanlarda Can alınıp can verilirdi hiç unutmadım Sen uyurdun, uykun bir tepeden seyredilen uçsuz bir vadi Kıyısından seyredilen bir denizdi sanki, unutmadım. Ah sevgili! Hayat görünürdü kapından, bir çırpınış yüreklerimizde Sen evinden çıktığında güneşler doğardı içimizde unutmadım. Toprağa düşen tohum, onda gizlenen renk şekil koku Senin için biçimlenirdi renklenirdi kokardı senin için unutmadım. Ebedi masum çocuklar zamanın solmayan çiçekleri İstemişlerdi de ezan okumuştu Bilal bir sabah unutmadım. O dirildi, O dirildi diye birden çalkalanan sokaklar Ölüm ki sonsuza açılan bir kapıydı hiç unutmadım Ey aşk ey dirilik soluğu ey evrenin hareket kaynağı Nasıl unuturum nasıl unuturum hiç unutmadım. Haydi gel sevgilim Uzanalım toprağın altına Çiçekler mayalansın göğsümüzde Bu akıp giden, bu kör gidip yol giden Kalabalıkları bu insanları Ezen çiçekleri, bir kere bile farkına varmayan Dökülen bu yıldızları yağmur birikintilerine Çiğneyerek geçen bu adamları ve kadınları Uyarmak için, bir an durdurmak için Bu bizi terkeden, bacaları öksüz ve boynu bükük Bırakıp giden leylekleri, o güzelim hacı leylekleri İçimizde sonsuzluk kavislerinden izlerini taşıdığımız Ama şimdi kendimizi zorlasak da anımsayamadığımız tasarlayamadığımız o kırlangıçları Ah tekrar dönülebilir mi? yaşayabilirmiyiz, Uzansak yerin altına ve toprak olsak. Haydi gel sevgilim Bir daha deneyelim Bir kere daha kesmek için yolunu kalabalıkların Yüreğimizden, gönlümüzün derinliğinden Vermek, hep vermek için Çünkü dağıttıkça çoğalır bizim zenginliğimiz Aşkın bir adı da berekettir En iyi anlatandır o Hıra’da bir mağarada Gözden döküleni Gönülden geçeni. Ah hep o kelimeyi bulmak için bütün bu Çabalarım Seni çağıracak olan. Nasıl da unuttuk Oysa daha anar anmaz adını Ansızın patlayan bahara bir pencere açmışız gibi Kış ortasında çıkıveren güneş gibi Birden sıyrılıverip bulutlardan Üryan görülen can gibi Doldururdun içimizi Ve eviçlerimizi. Ah oruçlu bir ağustos vaktinde Bir kayanın dibinden kaynayan Soğuk ve berrak sulara Uzanıp kana kana Avuç avuç alıp Yüzümüzde, içimizde Duyduğumuz Gibi Aşk. Ah bir yalnızlık vaktinde Herkesle birlikte olduğumuz Gene de yalnız olduğumuz Bir parkta Ta uzaklardan gelir gibi Bir tamburdan bir ezginin Bizi bizden ve herşeyden Alıp götürdüğü gibi Aşk. Haydi gel sevgilim gene arayalım Makam-ı İbrahimde rastlanan ayak izlerini Dedesinin elinden tutup Kubays dağına götürdüğü Yüzüsuyu hürmetine yağmur istediği Yeryüzünün bereketlenip çiçeklerle bezendiği Develerin coşarak çöllerde Ayak sesleriyle şiirler bestelediği O vakitleri. Haydi gel bir daha bir daha Arayalım Herkesin ve herşeyin uykuya vardığı Bir vakitte Gürül gürül Bardaktan boşanır gibi Yeryüzünü ve gökyüzünü Dünyanın bu yüzünü ve öbür yüzünü Geceyi ve gündüzü Dolduran Yüreğimizi kuşatan O kitaptan Okunanı. Yaşamak, avını gözleyen Sessiz gergin Soluk soluğa Bir atmaca Sağ elimin Parmakları ucunda. Ve ölüm Bir güvercin Beyaz Süzülen masmavi gökten Berrak sulara. Bir yıldız kayıyor kayıyor kayıyor Bir dal uzuyor uzuyor Bir gül kanıyor bir seher vaktinde Yanıyor bir ateş için için İçimde içimin de içinde Bir ezgi dönüyor dönüyor dönüyor Bir ney eriyor dudaklarımda Aşkın bir adı da yorulmamaktır. Erdem Bayazıt
@j.j.abramskilledstarwars7078
@j.j.abramskilledstarwars7078 Жыл бұрын
Allah rahmet eylesin hadi gel sevgilim aşk bir berekettir ❤
@fatihozkan656
@fatihozkan656 Жыл бұрын
AŞK RİSALESİ Dirilmek yeniden Yerin uyanması gibi, kımıldaması gibi toprağın Bulutları yarması gibi gün ışığının Yağmurun ansızın boşanması Binlerce kuşun bir anda parlaması havalanması Erimesi gibi karların ve buzulların Patlaması gibi dal uçlarında tomurcukların. Dirilmek yeniden Yüzyıl süren bir berzahtan geçmişiz gibi Kandan kinden öfkeden Üstümüze bir sağnak boşanmış gibi Sürekli lekelendiğimiz, çözülmeye terkedildiğimiz Bir bataktan çıkar gibi. Yürürken, otururken, yatarken Hep çürümek durumunda kalmış Duyduklarımızdan dolayı kulaklarımız Gördüklerimizden ötürü gözlerimiz Dokunduklarımız için ellerimiz. Belli bir bozgun yaşamışız Her şeye ölüm dadanmış sanki Kadınlar ki anne olmamak için direniyorlar Erkekler ki savaşmayı tümden unutmuşlar Çocuklar zaten hiç çocuk olmuyorlar Çocukluk kalkmış dünyadan gibi Her çocuk antik çağ filozoflarından bir kalıntı sanki. Aşkın son saltanatını yaşamak için mi ey kalbim Ruhun serüvenine bir kale olmak için mi? Bu başkaldırma kanatlanma. Durmadan geçiyordu o zamanlar Üstümüzden tanklar, toplar, binler tonluk arabalar Boğuk bir ses, madeni bir böğürme Bir metropol devinin içimiz titreten iniltisi Ta uzaklarda şehirlerin üstünde kımıldayan Bir korkunun yüreğimizde biriken tedirginliği Bir sam yeli gibi bedenimizi yüzümüzü saçlarımızı Yalayarak Çekiyordu bizi ve herkesi. Ama sen uzaklardaydın ey kalbim Uzaklardaydın, sevdiğim uzaklardaydı Ayın ve yıldızların çağlayarak Berrak şelaleler yaparak Coşku içinde aktığı Bir yerlerdeydi. Hani bir gün bir çobana rastlamıştık Kavalıyla bir sümbülü emziriyordu Adı ferhat mıydı neydi Koyunların, kuşların, böceklerin ve çiçeklerin Sadakatten mest oldukları Her birinin gözlerinde Kaybolur gibi, kayar gibi Dalıp gittiğimiz o saadet evreni Kayaların yüzlerinden okuduğumuz o ebedi bilinç Bizi çekip almıştı kılcal damarlarımızdan. Yaslan göğsüme sevdiğim Benim gönlüm gök gibidir açık deniz gibidir Pas tutmaz benim içim yeryüzü gibidir toprak gibidir Sen ki bulut gibisin Ay gibisin, güneş gibisin bazen. Usul usul inen Yağmur tıpırtılarını Dinler gibi Dalıp gitmiştik Sen konuşuyordun İpil ipil yağan bir yağmur gibi konuşuyordun Onlar ki konuklarımızdı Adları Keremdi, Yusuftu, Kaystı Hepsi de ezelden tanıdıktı dosttu. ( Ara Çağrı ) Sen bir taze haber gibi gelmiştin, unutmadım Her gelişin bir taze haberdi, unutmadım Aşktı alıp verilen altın bir vakitti yaşadığımız Bir muştuyu algılamanın sürekli gerilimiydi sanki unutmadım. Can oynanırdı evlerde yollarda meydanlarda Can alınıp can verilirdi hiç unutmadım Sen uyurdun, uykun bir tepeden seyredilen uçsuz bir vadi Kıyısından seyredilen bir denizdi sanki, unutmadım. Ah sevgili! Hayat görünürdü kapından, bir çırpınış yüreklerimizde Sen evinden çıktığında güneşler doğardı içimizde unutmadım. Toprağa düşen tohum, onda gizlenen renk şekil koku Senin için biçimlenirdi renklenirdi kokardı senin için unutmadım. Ebedi masum çocuklar zamanın solmayan çiçekleri İstemişlerdi de ezan okumuştu Bilal bir sabah unutmadım. O dirildi, O dirildi diye birden çalkalanan sokaklar Ölüm ki sonsuza açılan bir kapıydı hiç unutmadım Ey aşk ey dirilik soluğu ey evrenin hareket kaynağı Nasıl unuturum nasıl unuturum hiç unutmadım. Haydi gel sevgilim Uzanalım toprağın altına Çiçekler mayalansın göğsümüzde Bu akıp giden, bu kör gidip yol giden Kalabalıkları bu insanları Ezen çiçekleri, bir kere bile farkına varmayan Dökülen bu yıldızları yağmur birikintilerine Çiğneyerek geçen bu adamları ve kadınları Uyarmak için, bir an durdurmak için Bu bizi terkeden, bacaları öksüz ve boynu bükük Bırakıp giden leylekleri, o güzelim hacı leylekleri İçimizde sonsuzluk kavislerinden izlerini taşıdığımız Ama şimdi kendimizi zorlasak da anımsayamadığımız tasarlayamadığımız o kırlangıçları Ah tekrar dönülebilir mi? yaşayabilirmiyiz, Uzansak yerin altına ve toprak olsak. Haydi gel sevgilim Bir daha deneyelim Bir kere daha kesmek için yolunu kalabalıkların Yüreğimizden, gönlümüzün derinliğinden Vermek, hep vermek için Çünkü dağıttıkça çoğalır bizim zenginliğimiz Aşkın bir adı da berekettir En iyi anlatandır o Hıra’da bir mağarada Gözden döküleni Gönülden geçeni. Ah hep o kelimeyi bulmak için bütün bu Çabalarım Seni çağıracak olan. Nasıl da unuttuk Oysa daha anar anmaz adını Ansızın patlayan bahara bir pencere açmışız gibi Kış ortasında çıkıveren güneş gibi Birden sıyrılıverip bulutlardan Üryan görülen can gibi Doldururdun içimizi Ve eviçlerimizi. Ah oruçlu bir ağustos vaktinde Bir kayanın dibinden kaynayan Soğuk ve berrak sulara Uzanıp kana kana Avuç avuç alıp Yüzümüzde, içimizde Duyduğumuz Gibi Aşk. Ah bir yalnızlık vaktinde Herkesle birlikte olduğumuz Gene de yalnız olduğumuz Bir parkta Ta uzaklardan gelir gibi Bir tamburdan bir ezginin Bizi bizden ve herşeyden Alıp götürdüğü gibi Aşk. Haydi gel sevgilim gene arayalım Makam-ı İbrahimde rastlanan ayak izlerini Dedesinin elinden tutup Kubays dağına götürdüğü Yüzüsuyu hürmetine yağmur istediği Yeryüzünün bereketlenip çiçeklerle bezendiği Develerin coşarak çöllerde Ayak sesleriyle şiirler bestelediği O vakitleri. Haydi gel bir daha bir daha Arayalım Herkesin ve herşeyin uykuya vardığı Bir vakitte Gürül gürül Bardaktan boşanır gibi Yeryüzünü ve gökyüzünü Dünyanın bu yüzünü ve öbür yüzünü Geceyi ve gündüzü Dolduran Yüreğimizi kuşatan O kitaptan Okunanı. Yaşamak, avını gözleyen Sessiz gergin Soluk soluğa Bir atmaca Sağ elimin Parmakları ucunda. Ve ölüm Bir güvercin Beyaz Süzülen masmavi gökten Berrak sulara. Bir yıldız kayıyor kayıyor kayıyor Bir dal uzuyor uzuyor Bir gül kanıyor bir seher vaktinde Yanıyor bir ateş için için İçimde içimin de içinde Bir ezgi dönüyor dönüyor dönüyor Bir ney eriyor dudaklarımda Aşkın bir adı da yorulmamaktır.