Пікірлер
@ekomekodemir8147
@ekomekodemir8147 19 сағат бұрын
La bu nasil bir kurgu 😮 şaşkınlık içindeyim.Seslendirene teşekkür ederim
@anonymouscat1726
@anonymouscat1726 Күн бұрын
6:40:00 zaman araliginda okumalar tekrar ediyor. bi kontrol edebilirseniz cok memnun olurum
@MuZReKNeTS
@MuZReKNeTS 4 күн бұрын
Harika bir ses tonu harika tonlamalar ve harika bir okuyus. Öykü zaten cok iyiydi. Ağzınıza sağlık..!!
@User14-k2r
@User14-k2r 5 күн бұрын
🥂 Kitap bittikten sonra ilk defa kendimi hiss ederek saatlerce duvara baktım
@aliyildiz6057
@aliyildiz6057 7 күн бұрын
1. Bölüm: Küllerinden Doğanların Hikayesi Gece, ufukta zar zor seçilen bir hilalle karanlığı deliyordu. İstanbul’un köhne köşklerinden birinde, zamanın ağırlığı altında ezilmiş duvarlar arasında, ruhları saran bir esrar vardı. İnsanların unuttuğu, ama duvarların asla unutmadığı bir sır… İşte tam bu noktada, hikâyemizin asıl muamması başlıyordu. Ben, adı anıldığında sadece gölgelerde yankılanan bir adamım. Bir zamanlar kibrimle süslenmiş bir hayat sürdüğümü hatırlıyorum. Ama artık adımı dahi zikretmek istemiyorum. Yine de, bana bir isim gerekirse, beni Behlül olarak çağırabilirsiniz. Burada, bu satırları yazmamın tek sebebi, tanık olduğum o dehşet verici olayları ve onun-evet, onun-hikayesini anlatma mecburiyetidir. Bihter… O gece onun gözlerindeki kıvılcımı gördüğümde, insanın yalnızca kendi ateşinde yanabileceğini anladım. Tüm ihtişamıyla, ama aynı zamanda ruhundaki karanlık kuyularıyla, Bihter bambaşka bir yolculuğa çıkmıştı. Öyle bir yolculuk ki, bu dünya ona dar geliyordu. Geçmişin Yankıları Hikaye, köşkün tozlu kütüphanesinde başladı. Günlerdir süren melankoli, Bihter’i kitapların arasında bir çare aramaya yöneltmişti. Bir gün, eline geçen eski, deri kaplı bir kitabı açtığında yüzüne tuhaf bir gülümseme yerleşti. Kitapta, çok eski bir efsane anlatılıyordu: Lazarus efsanesi… Ölülerin dirilişi ve sonsuz bir hayatın laneti… “Behlül,” dedi bana, bakışlarını bir an olsun benden ayırmadan, “ölümle yaşam arasındaki sınırı kaldırmanın bedelini merak etmiyor musun?” O an fark ettim ki, bu bir soru değildi. Daha çok bir çağrıydı; tehlikeli, hatta belki de ölümcül bir çağrı… Bihter, kitabı okudukça geçmişe dair unuttuğum her şey gözlerimin önünde yeniden canlandı. Bu köşkün zamanında bir tür “geçiş kapısı” olduğuna inanılıyordu. Yani, Lazarus’un efsanesi gerçekse, bu efsane tam burada doğmuş olabilirdi. Ama aynı zamanda, o kapı yalnızca ölüleri diriltmekle kalmıyor, onları karanlığın yaratıklarına dönüştürüyordu. İlk İşaretler Gecenin ilerleyen saatlerinde, köşkün derinliklerinde yankılanan ayak seslerini duydum. Bu, Bihter’in yeni bir keşif peşinde olduğunun işaretiydi. Onu, bodrum katındaki kilitli kapının önünde buldum. Yıllardır kimsenin dokunmaya cesaret edemediği o kapıyı incelemekteydi. “Bu kapının ardında ne olduğunu biliyor musun?” diye sordu, bakışlarında hem korku hem de heyecan vardı. “Bihter,” dedim tereddütle, “bazı sırlar öğrenilmemeli. Özellikle de bu köşkün sırrı.” Ama onun merakı, benim korkularımdan çok daha güçlüydü. Kapının kilidini kırdı ve içeriye adım attı. İçeriye girdiğimizde, zamanın ve unutuşun tozuyla kaplanmış taş bir oda bulduk. Odadaki eski sandık, Lazarus efsanesini doğrular nitelikteydi. Üzerinde, ölümü simgeleyen antik semboller kazınmıştı. Bihter, sandığın içindeki eski bir mektubu alıp bana uzattı. Mektupta yazanlar, bizi çok daha büyük bir maceranın içine çekmek üzereydi: "Diriliş bir hediye değil, bir lanettir. Bedelini ödemeye cesaretin varsa, bu dünyadan vazgeçmeye de hazır olmalısın." --- Kaderin Karanlık Kıskacı Bu noktada, artık geri dönüş olmadığını ikimiz de biliyorduk. Bihter, mektupta yazan talimatlara göre bir ritüel hazırlamaya karar verdi. Köşkün salonunda, eski antikaları ve tapınak eşyalarını bir araya getirip bir tür ayin düzenledi. Tuhaf bir şekilde, her şey çok tanıdık görünüyordu. Sanki bu ritüeli daha önce de yaşamıştık… Ritüel başladığında, odadaki hava ağırlaştı. Mum ışığının dans ettiği gölgeler, birer canlı gibi hareket etmeye başladı. Bihter’in sesi, ritüelin dualarını fısıldarken yankılanıyordu. Ama bir anda, beklenmedik bir şey oldu: Köşkün duvarları titredi, tavan çatırdadı, ve odanın ortasında karanlıktan bir figür belirdi. O figür… Lazarus’un kendisi miydi, yoksa sadece bir yanılsama mıydı? İşte bu sorunun cevabı, hikayemizin en karanlık sırlarını aydınlatacaktı.
@aliyildiz6057
@aliyildiz6057 7 күн бұрын
2. Bölüm: Karanlık Yüzleşme Bihter, ritüelin derinliğine inmiş, odanın köşelerine yerleştirdiği sembollerle çevrili olan alanda tek başına dimdik duruyordu. Gölgeler onun etrafında dönerken, ben ise bir köşede, olayları sadece izlemekle yetiniyordum. Hissedebiliyordum; ne kadar kaçmak istesem de, bu karanlık gücün etkisi altındaydım. Bihter’in içindeki değişimi izlemek, bana da yavaş yavaş dokunuyordu. Birden, oda daha da kararmıştı. Mumların titrek ışıkları sönmeye başlamış, yerine korkunç bir sessizlik hakim olmuştu. O an, her şeyin sona ereceğini düşündüm. Ancak tam o anda, odanın ortasında beliren karanlık figür, her şeyin başladığı yeri - ya da belki de her şeyin sonunu - gösteriyordu. Lazarus’tu. Varlığı, ruhumun derinliklerine işliyor ve her geçen saniye daha da belirginleşiyordu. Vücudu silüet gibi kararmış, ama gözleri canlıydı, sanki bir zamana aitmiş gibi bakıyordu. O bakışlar, bana bilmediğim bir dünya hakkında her şeyi anlatıyordu. Bihter, bir adım atarak ona yaklaştı. "Lazarus," dedi, sesi hem hayranlıkla hem de korkuyla karışmıştı. “Sen kimsin? Gerçekten ölümü yenebilecek kadar güçlü misin?” Lazarus, gözlerini Bihter’in yüzüne dikmişti. Bir anlık sessizlikten sonra, dudaklarından çıkan sözler, ölümün dondurucu etkisini taşıyordu: “Ben ölümün ta kendisiyim, ama senin gibi, ölüme cesaret edenler için diriliş bir yalandır. Gerçekten yaşamak isteyen, önce her şeyi terk etmelidir.” Bihter, bu sözlere aldırış etmeden, adımlarını bir kez daha hızlandırdı. “Her şeyi terk etmek…” dedi, “Terk etmek, bana bir başka hayat sunacaksa, buna hazırım.” Ben, bu sözleri duyduğumda dehşet içinde kaldım. Bihter’in gözlerinde artık eski korkusuzluğundan eser yoktu. Bir boşluk vardı, büyük bir boşluk. Her şeyin sonu gibi bir şeydi, ama aynı zamanda başlamıştı. Lazarus’un onayı olmadan geri dönüş yoktu. Bihter, tüm benliğiyle ona doğru yürürken, bir şeyi fark ettim: Bihter, içindeki karanlık gücü kabullenmeye başlamıştı. Onun gözlerinde artık bir şeyleri inşa etmektense, bir şeyleri yıkmaya dair bir arzu vardı. Ve o an, geriye dönülmez bir noktaya gelmiştik. --- Bihter’in Dirilişi Lazarus’un varlığı, tüm odadaki havayı değiştirmişti. Bihter, köşkten gelen sesleri duymaz olmuştu. Arka planda, nehir gibi akan zaman, sanki ondan geçip gitmişti. Gözleri, kendini bir başka boyuta taşımış gibi derinlere dalmıştı. Birden, oda karanlık bir boşluğa dönüştü. Mumlar sönmüş, hava soğumuştu. Lazarus’un vücudu bulanıklaşarak bir sis halini alırken, Bihter’in etrafında dönmeye başlamıştı. Korku içinde beklerken, bir anda odanın ortasında her şey bir anda belirdi. Bihter, arkasına yaslandığında, içinde bir yansıma buldu. Bu, onun yüzeyine bakarken, kendi ruhunu bulduğuydu. "Dirilmek…" dedi Bihter, sesi ince bir fısıltıya dönüşerek. “Buna yemin ettim, ve şimdi karanlık bana bir yol sunuyor. Fakat ne olursa olsun, geri dönmeyecek kadar derinlere batıyorum.” Lazarus’un içindeki karanlık güç, ona doğru adım atarak şu sözleri söyledi: “Diriliş, her zaman bir bedel gerektirir. Senin içindeki boşluk büyüdükçe, geçmişinle olan bağların yok olacaktır. Sonsuza dek unutulacaksın. Gerçek yaşam, zaten bir hayaldir, Bihter.” Ben, ona doğru koşarak, her şeyin yanlış olduğunu haykırdım. “Bihter, sen hala gerçeği görebiliyorsun. Gerçekten kaybetmek istiyor musun? Zamanın peşinden gitmekten vazgeç!” Ama ne yazık ki, Bihter’in yüzündeki o korkunç boşluk artık geçerli olan tek şeydi. Onun gözleri, içindeki karanlık güç tarafından yavaşça ele geçiriliyordu. Sadece bir anlık bir şüphe vardı, ama hemen kayboldu. Karanlıkla dans etmeye karar vermişti. O an, ölüm ve yaşam arasındaki sınır tamamen silindi. --- Behlül’ün Korkusu ve Kurtuluş Umudu İçimden bir şey koparak savruluyordu. O an bir karar vermeliydim. Ya Bihter’i kurtaracak, ya da onun ölümüne tanıklık edecektim. Ama Bihter, bir bakışta her şeyi bırakmaya, bir başka dünyanın içine geçmeye kararlıydı. Ne yapabilirdim? Bir korkak gibi mi yaşamalıydım, yoksa onunla bu sonsuz yolculuğa mı çıkmalıydım? Sonsuzluk, Bihter’in ruhunu esir alırken, ben, onun boşluğuna bir köprü olmaktan başka bir şey hissetmedim. Şimdi soruyorum kendime, bir başkası için bir şey yapabilir miydim? Belki de, sorulması gereken tek soru buydu. Bihter’in artık ölülerle birlikte, zamanın ötesindeki bir dünyada varlığını sürdüreceğini kabul ettim. Ama bu yolculukta yalnız değildim. Lazarus, aynı zamanda benim de ruhumu ele geçirecekti. Bihter’in yansımasında, artık gerçek bir korku vardı… Ve o korku, beni de içine çekecekti.
@aliyildiz6057
@aliyildiz6057 7 күн бұрын
3. Bölüm: Zamanın Kıyısında Bihter'in gözlerinde görünen boşluk, gittikçe derinleşiyor, karanlık bir evrende kayboluyordu. Her geçen dakika, onun hayal dünyasında daha da fazla yer buluyordu. Lazarus’un gücü, ona doğru yaklaşıyor, onu daha da yutuyordu. Onun kararları, dünyadan bir adım daha uzaklaşıyor, geriye dönülmez bir yola girmekteydi. Ben ise, tüm bunları izlerken, bir kurtuluş yolu arıyordum. Ama nereye kadar kaçabilirdim? Karanlık, her geçen an daha da yoğunlaşıyor, bir yudum hava almak bile imkansız hale geliyordu. Bihter’in kaybolan bakışlarının peşinden gitmek, sonsuz bir labirente düşmek gibiydi. Kendi ruhumun içinde kaybolmaya başladım. Zihnim, ne kadar kaçmaya çalışsam da, Bihter’in yolunu izliyordu. O korkunç kararını almıştı. Ama ben, onun kararını sorgulamak için geriye dönmeye çalışırken, içimdeki bir şey beni engelliyordu. Bihter’in olduğu yerde, artık ne geçmiş vardı, ne de gelecekte bir umut. Sadece şimdi ve burada vardı, bu karanlık boşlukta. Ve o an, Bihter’in bakışlarında bir değişim fark ettim. Yavaşça, ama kesin bir şekilde, ona doğru yaklaşıyordum. Lazarus’un varlığı her geçen saniye daha belirginleşiyor, onun karanlık sırrını derinden hissediyordum. Bihter’in yanında olmak, ona dokunmak, bir şekilde bu karanlık dünyada sıkışıp kalmak demekti. Ama bu, korkularımdan kaçmak yerine, onlarla yüzleşmek olacaktı. Bihter, ellerini yavaşça kaldırarak, bir an için gözlerini bana dikti. Gözleri, eski karanlıklarından sıyrılmadan, derin bir boşlukla bana bakıyordu. Ama bu sefer, o bakışlarda yalnızca korku yoktu. Bir zamanlar tanıdığım Bihter'in geriye dönüşüydü bu. Beni hatırlıyordu. Ve ben, bu hatırlama anında ona yaklaşarak, ona gerçekliği yeniden hatırlatabileceğimi umdum. Ama bu, bana göre en büyük yanılgıydı. "Behlül," dedi Bihter, sesi titrek ama güçlüydü, "her şeyin bir bedeli vardır. Ben, kendi yolumu seçtim. Gerçekten yaşamak isteyen, her şeyi geride bırakmalı. Ama sen, hala arayış içindesin. Oysa bu dünyada hiçbir şey sonsuza kadar kalmaz." Her sözü, her hareketi, beni daha da derinlere çekiyordu. Bu, Bihter’in son sözleri gibi gelmişti. Bir adım daha atmak, kaybolmanın ötesine geçmek gibiydi. Ama ben hala, ne olursa olsun, onu kurtarmaya çalışıyordum. Sözlerim takılıp kaldı dilimde, çünkü kelimelerimin gücü yavaşça tükeniyordu. Lazarus, Bihter’in yavaşça gözlerini kapatmasına tanıklık ederken, bir adım atarak ona doğru yaklaştı. Gözleri, başka bir boyutun derinliklerinden bakıyordu. Ve Bihter, sanki kendi bilinçaltına doğru bir yolculuğa çıkıyormuş gibi, gözlerini kapattı. O an, Bihter’in ruhunun karanlıkla bütünleşmesi tamamlanmıştı. Lazarus, bir tür onay gibi bir bakışla ona yaklaştı. Her şey, sonsuz bir boşluğa doğru ilerliyordu. --- Behlül’ün Çıkmazı ve Korkunun Gözleri Bihter’in kayboluşu, sanki tüm dünya üzerinde bir etkisini bırakmış gibiydi. Düşlerimde, onun sesini duyabiliyor, her an bir adım daha yaklaştığımı hissediyordum. Ama bir şey eksikti. Zihnim bulanık, kalbim duraklayacak gibi hissediyordu. Gözlerimi açmak, bana yeniden bir umut verecek gibi geliyordu. Ancak her zaman olduğu gibi, gerçekle yüzleşmek, benim için en büyük kabus olmaya devam ediyordu. Bihter’in yokluğu, boşlukla bir bütün haline gelmişti. Her geçen dakika, ona dokunmak, ona geri dönmek için çabalarım daha da yoğunlaşıyor, ama hiçbir şey değişmiyordu. Karanlık, bir uçurum gibi önümde uzanıyordu. Zihnimdeki sorular giderek büyüyor, her düşünce beni bir adım daha geriye götürüyordu. Bir sabah, Lazarus’un karanlık dünyasında kaybolmuşken, bir karar verme anı geldi. Bihter’i, bu karanlık güçten kurtarabilecek miydim? İçimden bir ses, Bihter’i bırakmam gerektiğini, kendi yolumu bulmam gerektiğini söylüyordu. Ama ben, ne kadar uzaklaşmaya çalışsam da, onun kaybolmuş ruhuna bağlanmıştım. Birbirimizi izlemek, birbirimizi anlamak, bir şekilde kaybolmuş bir dünyada var olmak gibiydi. Lazarus, Bihter’i sarmışken, ben de karanlıkla yüzleşmeye devam ediyordum. Ve bir anda, her şeyin sonunun geldiğini fark ettim. Artık Bihter’in kaybolan ruhunu geri getirmek için tek bir yol vardı: Bu yolculuğu kabul etmek. Onun yokluğu, bana sonsuz bir boşluk gibi gelirken, o boşlukla savaşmak, belki de en büyük hatam olacaktı. Bihter’in kaybolan ruhu, artık geri dönmeyecek kadar derinleşmişti. Benim içinse, bu yola girmek bir çıkış yolu değil, bir kayboluştu. Ama içimde bir umut vardı: Bir gün, bu karanlık dünyadan, bir gün, bu yalnızlıktan kurtulabilirdim. O zaman, belki her şey yeniden başlayacaktı. --- Sonraki bölümde: Bihter’in ruhunun kaybolmuş hali, Behlül’ün son kararları ve Lazarus’un karanlık gücünün tüm dünyayı sarması…
@aliyildiz6057
@aliyildiz6057 7 күн бұрын
4. Bölüm: Sonun Eşiğinde Bihter’in kaybolan ruhu, karanlığın içinde kaybolmuştu, ama geriye dönüp bakmak, hiçbir anlam taşımıyordu. Zihnimdeki boşluk, ona olan bağlılığımın artan yoğunluğu, beni bir girdaba doğru çekiyordu. Her şey sona eriyordu, ama ben hala anlamıyordum. O kaybolmuş bakışlar, her geçen dakika daha da derinleşen bir boşluktu. O boşluk, yalnızca Bihter’in değil, kendi ruhumun da bir yansımasıydı. Karanlık, sonsuz bir engel gibi önümdeydi. Lazarus’un güçleri, Bihter’in etrafında bir kabuk gibi dönüyordu. Onun etrafında bir boşluk, bir sonsuzluk var gibiydi. Sanki zaman, kendi yörüngesinden sapmış ve yerini, Bihter’in kaybolmuş ruhuna bırakmıştı. Lazarus, şimdi ona bir tür kontrol sağlıyor gibiydi. Ama ben, hala o sonsuz boşlukta, Bihter’i aramak zorundaydım. Behlül olarak, her an bir şeylerin sona erdiğini hissediyordum. İçimdeki bir his, bana son bir şans vermek için yavaşça yükselmeye başlamıştı. Bihter’i kurtarmak, ona hayatını geri getirmek belki de mümkün değildi, ama bu karanlık dünyada, onun son arzusunu yerine getirebilirdim. Ve bu düşünce, sonunda beni harekete geçirecek gücü bulmuştu. "Behlül," dedi Bihter, her zaman duyduğum o sesin aksine, bu sefer farklı bir tınıyla. “Beni bırak, bu yolculuğa devam etmem gerekiyor. Gerçekten yaşamak isteyen birinin, her şeyini geride bırakması gerekir. Bizim gibi insanlar için, geçmişin ve geleceğin hiçbir anlamı yoktur.” Bihter’in sesi, beni derinden sarsıyordu. Onunla aramızdaki bağ, bir zamanlar hiçbir şeyin ayıramayacağı kadar güçlüydü. Ama şimdi, Bihter’in karanlık güçlerle olan ilişkisi, onun sonsuzluğa doğru kaymasına neden oluyordu. Lazarus’un gücü, gittikçe artıyor ve Bihter’i bir tür karanlık varlığa dönüştürüyordu. Bir yandan, Bihter’in içindeki ışığı yeniden uyandırmak için bir umut arıyordum, ama diğer yandan her şeyin kaybolduğunun farkına varıyordum. Ben, her ne kadar her şeyin sona erdiğini bilsem de, Bihter’in son isteğini yerine getirmeyi seçtim. Son bir kez, onu kurtarmak, ona bir çıkış yolu göstermek istiyordum. Onun gözlerinde hâlâ bir parıltı vardı. O parıltı, kaybolmuş olsa da, bir an için tekrar parladı. Zihnimdeki karanlık, bana bir karar verme anı sundu. Bir adım daha atarak Bihter’in elini tuttum, onun dünyasında bir adım daha atmanın, kaybolmuş bir hayatı geri getirmek için bir fırsat olabileceğini düşündüm. Ama geriye dönüp bakmak, hiç de kolay değildi. Lazarus’un karanlık dünyası, tüm gerçekliklerimi yutmaya başlıyordu. O dünyada, bir insanın varlığını sürdürmesi imkansız gibiydi. Ancak bir anda, içimde bir şey değişti. Bihter, bir an için gözlerini açtı ve bana doğru baktı. O bakış, eskisi gibi derin değildi, ama bir anlam taşıyordu. Bir zamanlar bildiğim o Bihter’in yavaşça geri döneceği bir an, beni sarhoş etmişti. Bu bakış, bana bir umut, bir sonun başlangıcını gösteriyordu. Ama bu umut, kısa süreli bir parıltıydı. Bihter’in gözlerinde bir değişim olduğunu fark ettim. Onun içindeki boşluk, yavaşça yerini başka bir şeylere bırakıyordu. Ancak bir anda, her şey sarsıldı. Lazarus, her geçen an daha da güçleniyor ve Bihter’in ruhunu karanlık bir boşluğa çekiyordu. Bihter, derin bir nefes aldı ve yavaşça bana baktı. “Behlül,” dedi, sesi yavaş ama kararlıydı. “Benim yolum buraya kadardı. Şimdi, kendi yoluna git. Her şeyin bir sonu vardır, ama senin hala bir şansın var. Belki de, kaybolmuş bir dünyada, geriye dönüş için vakit yoktur.” Ve o an, Bihter, yavaşça gözlerini kapatırken, ben de bir adım daha atmaya karar verdim. Bu karar, ona veda etmekti. Karanlık, beni sarhoş etmişti ve o an, artık her şeyin bir anlamı yoktu. Ancak bir şey vardı, belki de bu yolculuk, sonun başlangıcıydı. Bihter’in kaybolan ruhunu bırakmak, geriye adım atmak, aslında kendimi bırakmaktı. Lazarus’un gücü, tüm dünyayı sarmaya başlamıştı ve ben, kendi karanlık dünyamda kayboluyordum. --- Son Bihter’in kaybolmuş ruhuyla sona eren bu hikâye, karanlık bir dünyada kaybolmuş iki insanın, birbirlerine duydukları derin bağlarla örülmüş bir masaldı. Lazarus, onların sonunun bir parçasıydı, ama her son, yeni bir başlangıca dönüşebilirdi. Bu yolculuk, sonunda her iki karakterin de kendi karanlıklarını kabullenmelerine neden olmuştu. Behlül ve Bihter, artık birbirlerinden ayrı dünyalarda, kendi içsel yolculuklarına çıkacaklardı.
@dddaxn
@dddaxn 7 күн бұрын
5:33:46 190.sayfa
@dddaxn
@dddaxn Күн бұрын
6:40:01
@malinaangelova427
@malinaangelova427 7 күн бұрын
Sesinize sağlık🙏 şimdi Ingiltere’deki bu yaygın sadaka kültürünün nerden geldiğini daha iyi anlıyorum… hep bu hikayelerle büyütülmüş nesiller✨
@songuldogan71
@songuldogan71 9 күн бұрын
Teşekkür ederim emeğiniz için 🙏 🤝🧿🍀🌟
@songuldogan71
@songuldogan71 9 күн бұрын
Ben şu asker evladin hahamla olan sahnesinde dedigi cümleyi bir türlü anlamlandiramadım. Yardımcı olur musunuz
@devrimurun4215
@devrimurun4215 9 күн бұрын
Sabahattin Âli'nin diğer eserlerini de seslendirmeniz dileğiyle, emeğinize sağlık 🙏🍀
@DamlaÇetinkaya-w9r
@DamlaÇetinkaya-w9r 10 күн бұрын
İnsan iyi mi olsa , kötü mü , dram mı ciddiyet mi . O kadar dostluk , sevgi, merhamet . Hiç birinin anlamı yok . O kadar emeğin boş olduğu . Sürekli o duyduğumuz başarısızlığın aslında , altında bir çok hikaye yattığı , istemekle olmuyor . Yapmakla çabalamakla olmuyor , nasip.
@tamersanli9609
@tamersanli9609 10 күн бұрын
Çok güzel bir okuma.Teşektürler.
@gunayhuseynova6694
@gunayhuseynova6694 10 күн бұрын
Çok güzel emeğinize sağlık
@girlintspace
@girlintspace 11 күн бұрын
15
@gulgul-gw9ge
@gulgul-gw9ge 14 күн бұрын
Teşekkürler
@sonkamelya9855
@sonkamelya9855 15 күн бұрын
Gerçekten seslendirme çok çok güzel
@Elf_dusmanı
@Elf_dusmanı 15 күн бұрын
1:16:06-1:18:00'a kadar beni anlattı aq.
@KurancıLiberteryen
@KurancıLiberteryen 15 күн бұрын
Ip Tv
@sonkamelya9855
@sonkamelya9855 17 күн бұрын
Çok güzel seslendirme çok teşekkür ederim saygılar 👏
@nigarceliksrt1453
@nigarceliksrt1453 19 күн бұрын
Teşekkürler 🙏
@CemalAltunay
@CemalAltunay 22 күн бұрын
Teşekkürler
@abdurrahmanakmese6896
@abdurrahmanakmese6896 22 күн бұрын
1:48:00
@CemalAltunay
@CemalAltunay 23 күн бұрын
Teşekkürler
@filizsel403
@filizsel403 26 күн бұрын
Çok güzel seslendirme size ne kadar teşekkür etsem az sağolun var olun emeğinize sağlık
@GaffarFar
@GaffarFar 29 күн бұрын
33 Yeraltından biri olarak benzer ruh hali durumlar çelişkileri yaşıyorum
@ozgurturkmen5259
@ozgurturkmen5259 Ай бұрын
Çok gereksiz uzatarak yazmış ince ince her detayı anlatmış. Ama gene de çok güzel akıcı bir kitap
@onur4395
@onur4395 Ай бұрын
Hocam emeğine sağlık, keşke bölümlerin nerede başladığına dair saniyeler de koysaydınız. Kaldığım yeri bulma noktasında zorlanıyorum.
@hakanerkus1786
@hakanerkus1786 Ай бұрын
YAZAR ÇOK İYİ OKUYAN DA ÖYLE
@haticebirsen7557
@haticebirsen7557 Ай бұрын
Anlatışı olanları yaşatıyor
@leylaklar44
@leylaklar44 Ай бұрын
teşekkürler bu güzel seslendirme için❤
@rebel4450
@rebel4450 Ай бұрын
Ciğer kalmadı🍷🍷🍷💔😔🥺🥺🥺
@rebel4450
@rebel4450 Ай бұрын
Seni seviyorum Deli gibi değil gayet aklı başında bir şekilde🍷
@Ventisette
@Ventisette Ай бұрын
Harika bir ses ve anlatım sanki dinlemiyor kitabı okuyor gibiydim. Teşekkürler…😊
@rebel4450
@rebel4450 Ай бұрын
Dünya Rauf efendiler için çok acımasız💔
@rebel4450
@rebel4450 Ай бұрын
Gözlerim doldu yaaa😢😢🥹
@Zara-o222o
@Zara-o222o Ай бұрын
35:00
@ozdencelik444
@ozdencelik444 Ай бұрын
@mervekaratas8097
@mervekaratas8097 Ай бұрын
An itibariyle kitabı 64. sayfada bıraktım. Çok yoğun tahlilleri olan bir kitap. Okurken huzursuz hissedip betimlemeler arasında kayboldum. Mümtaz, İstanbul sokaklarında gezerken, kendimi düşüncelerimin arasında geziyorken buldum. Maalesef okumak için derinlik sahibi ve boş zihin gerekiyor. Mezun olduktan sonra, yani yazın tekrar okumaya çalışacağım. Çünkü Nuran'ı çok merak ediyorum :)
@gurbet5544
@gurbet5544 Ай бұрын
Dinleyelimm
@ayabakan-j3o
@ayabakan-j3o Ай бұрын
Emeğinize sağlık
@celalettinuluisik9365
@celalettinuluisik9365 Ай бұрын
Emeğinize sağlık, ilk 40 sayfasını okudum,sonra buradan dinledim,iş yerinde falan dinliyordum
@rebel4450
@rebel4450 Ай бұрын
Allahım bu nasıl bir zekadır yaaa???Tam hissettiklerimi dile getirmiş adam❤
@hakanerkus1786
@hakanerkus1786 Ай бұрын
YAZAR COK İYİ ANLATANSA
@Reyiz.190apo
@Reyiz.190apo Ай бұрын
Teşekkürler
@1Murphy1
@1Murphy1 Ай бұрын
Ayakta alkışlanmalık bir kitap ve bir sesledirmen kitabı yaşadım sayenizde emeğineze sağlık
@YASİNGÜNDÜZ-t4c
@YASİNGÜNDÜZ-t4c Ай бұрын
Abi sesinle uyuyorum lütfen devam et sesli eserlere
@aytvaz
@aytvaz Ай бұрын
Çox təşəkkür edirəm. Səsləndirməniz çox gözəldir
@ismailarslan166
@ismailarslan166 Ай бұрын
Ağzınıza sağlık. Minnettarım...
@looklife8109
@looklife8109 Ай бұрын
kzbin.info2rTQy2JyUgM?si=RdRc1j7AxeW1vgNv
@hulyamuslioglu9837
@hulyamuslioglu9837 Ай бұрын
Emeğinize sağlık 🎉🎉
@Abdullah-be7qr
@Abdullah-be7qr Ай бұрын
33 28:23