Buradan Fransız Teorisi'nin temel kaynağının Heidegger olduğu anlaşılıyor.

HEIDEGGER I OKUYUP .... Yabani DOMUZ GIBI DAVRANANLAR A SELÂM OLSUN!🙋‍♀️🙋‍♀️🤦🏽‍♀️🤦🏽‍♀️🤦🏽‍♀️

Merhaba Yeniden Arabi kısmı bitti. Emin hocanın meseleyi *doğru anladığını ifade etmek isterim.* Kavramsal çerçeve bağlamlar doğru... Emin bey meseleye burada bir felsefi düşünce ve ontoloji olarak almış başka yapamazdı... Yaşayabilir miyim diye sormamasına ve düşünmememesine bütün bunların da izahı doğru olduğu halde anlattığına inanmadığı için onu yaşamayı istememe sonucuna ulaştırıyor Emin Hocayı. Çok doğru anlarım ama yaşamam. Bu bir paradox. Düşüncede yani felsefede tutunup, felsefede kalarak kendini Hak ve hakikatten engelemiş. Felsefe değil ve ontoloji değil dese hele, şu anlattığımı bir yaşayayım dese idi o vakit bu ilmin tarif ettiği insanın ve her insanın da istemekle, anlatılanı kendinde bulacağını da bilirdi. Bura mühim fakat hoca inanmıyor sadece doğru biliyor. İlmin, şuhudun şahitliğinde yaşayan aşkı huzuru ve bir insan olma imkanının da bu aşk ve huzur olan içsel yaşantı ile hakikatin kendisinden de ortaya çıkabileceğini anlamanın ötesine geçip İSTEYEMİYOR.... Hak ve Zat varlığının felsefenin yani Hakkı düşünsel tanımlamanın ötesine geçildiğinde yaşantıda yaşanılabilecek olması ile varlık ile ona ulaştıran ilim arasında ilişkide mahal olmayı seçemiyor. Ona göre bütün bunlar sadece bir düşünce o kadar. Ve felsefe çalışması olarak kalıyor. Çünkü ona göre İbn Arabi de felsefe yapmış oluyor. Yani Hakkı, aşkı huzuru yaşamamış sanki. Böylece EMİN bey ilmin mahalli olmayı sağlayabilen hakikat durumumun hakkın hakkı olarak hakikatinin hakikat bulmasını isteyemiyor. Suretten hapislikten özgürlüğe çıkarak, zatın alemi yönetiği kamilin kendisinde açığa çıkmasını ve huzur, aşk *olma* halini ve hazineler sahibi insan olmayı, ulvilik olan Hakkın hakkı hakikati halinin kendinde çıkmasını düşünemiyor. Hiç bir yaşantıda bulunamayacak elde edilmesi gerek mücevher olduğunu anlayamıyor. Hakkın Hakkı hakikat olmaya yönelmesi gerekirliğini anlamaması, bu işe düşünce bilgi bağlamında yaklaşmasındandır ki bu nedenle öteye geçemiyor. Çünkü yaşantıya ulaşmasını kendinden engellemiş. Böyle olması ile sadece doğru bilen ve doğru anlayan bir felsefe hocası olarak kalıyor. Bu neye benziyor. Kapıya geliyor, cam kapıdan içerdeki mükellef sofrayı dosdoğru görüyor tarif ediyor. Fakat aç karınla seyrediyor ama itince kapının açılacağını ve mükellef sofranın karnını doyuracağını bilemiyor. Camın ötesinde bir görünenler bütünü değil, açlığını giderecek yaşanılarak sofranın keyfinin çıkarılacak yer olduğuna inanmıyor. Elinin ucunda cam kapının arkasını yaşama imkanını kaçırıyor. YAZIK. FERARİ'Yİ SATAMAMIŞ. Şinasi Karaca 0 505 477 95 87

Saygın Hocam varlığı dşündüğümde beni heyecanlandıran bildiğim en etkili isim. Güzel sunum için teşekkürler. Konuşmada geçen şeylerin şeylemesi ve varlığın varlıklamasından Heidegger penceresinden baktığımda anladığım; Varlığın niteliğine ve niceliğine, mutlaklaştıran/donduran amprizim ve spotlar altında bakmaktansa varlığın zaman ve zemin ilişkiselliğini ortaya çıkartacak, labaratuar dışında bir anlamda diğer duyuların zayıfladığı, kulak kabartmanın öne çıktığı Herekleitosun diyalektik yöntemini bilerek ama Parmenides'in bütünselliğinden baktığımımzda duyumsayabileceğimiz bir noktadan yönelip deneyimlemek. Böylece tarihselliğin getirdiği kir pasın altından, otantik olanın ortaya çıkacağını umabiliriz. Hegel Tinin Fenomenolojisinde amprik zihnin elinde çarmıha dönüşmüş diyalektik yöntemi asli unsuruna, anlam çarkına döndürmeye çalışıyor bana göre. Benzer bir yöntemle Heidegger de otantik varlığı açığa çıktığındaki otantikliğe döndürmek için varlığı labaratuar ya da sözlükten çıkartıp zaman ve zeminiyle değerlendirileceği "ait olduğu" an'a döndürmeye çalışıyor. Bunun da bir gece yürüyüşünde, Parmenides'in atlı arabaları ile mümkün görüyor. Gece dendiğinde yalnızca ışık ve karanlık sentezi değil, çöl gecesinin yakıcılığı, tundra gecesinin uğultusu, sibirya gecesinin ıssızlığı ve yaşanmış ve yaşanacak tüm gecelerin "duyumsanışının olanağını" amaçlıyor. Böylece gecenin gecelemesi açığa çıkabilecektir.

Kudüs üzerinden Amsterdam'a gitmek gibi... İbn Arabi üzerinden Heidegger... Ne alakası varsa. Tamamen zorlama.

1:53:12 İbn Arabi'nin teşbih-tenzih anlayışı ile "hakk" düşüncesi ve Heidegger'in "dasein" dediği bu düşünürlerin ontolojisinde aynı işlevi işaret ediyor... (özetle)

BİİZNİLLAHİ TEALA YENİ BİR ASIR kitabını okuyunuz. Sitesinde pdf olarak yüklü açılır okunur. Net olarak Allahu teala hz.lerinin VUCUD sıfatının gerçeğini ve NURUNDAN ( nur sure 35.ayet) kuantlardan-atomlara halk-etmesini ve meleklerin ( kuvvetler) varlık hakikatini ve daha birçok bilgiyi bulacaksınız. Bu eseri okuyan Allaha iman sahibi lakin Allahın varlık hakikatini bilmeyen FİZİK MEZUNU bir Müslümanın okuyup hayret ettiği ve başkası söylese delilik derdim ifadesinde bulunduğu ve üniversite fizik hocalarına ilettiği bir eser. Eser SAHİBİ İLE ZAHİREN HİÇBİR BAĞLANTIM YOKTUR...

1:49:36 Ses sorunu yaşandığını farkettim, söylediklerimi özet olarak buraya yazacağım. Bilginize saygıyla. Emin Hocam İbn Arabi ile Heidegger düşünceleri arasında etkile/n/me ilişkisi kurmanın zorlam olarak gördüğünü söyledi. Durmuş Günay Hocamın yokluk ve hiçlik üzerinden yönelttiği soru bağlamında belirtmek isterim ki bana göre anlatılanlar çerçevesinde dahi her iki düşünürün ontolojisi de aynı kabule dayanıyor: İbn Arabi'nin Hakk, Lâtaayyün, Kenz-i Mahfi/Gizli Hazine dediğine Heidegger Dasein ve Hiçlik adını veriyor. Her ikisi de "yokluk"tan söz etmiyor. Hiçlik yokluk yahut ademiyyet değil zaten, belir/lenim/sizlik demek. Bu itibarla İbn Arabi metafizi ile Heidegger metafiziği temel kabulleri bakımından olduğu kadar benim "epistemontoloji" diye kavramsallaştırdığım şekliyle bilgi-varlık bütünleşmesi fikri çerçevesinde de buluşuyor/örtüşüyor diye düşünüyorum.

Felsefe ve bilim, hukuk, sanat, eğitim vs. Hepsi sınıfsal karakter taşır. Kapitalizm gibi sınıfsal sistemler oldukça felsefe de bilim de hukuk da vb. Devam edecektir. Hiç birisinin sonu gelmedi. Birileri söyledi diye de bitmez. Tarihin sonu, sanatın sonu, felsefenin sonu gibi pompalanan argümanlar kapitalist sistemin sorgulanmaması için üretiliyor. Akademik dünyada da kabul gördü. Toplumlar umut etmesin, gelecek için eşitlikçi vb. Kurgular hayal etmesinler. Mümkünse nihilist olsunlar diye enetelektüel ve akademik alanda böyle tehlikeli argümanlar sürekli piyasaya sürülüyor

Hartmancıyım diyerek Heidegger'e giydiren Saygın hoca 3 sene sonra Heideggerci oldu bu arada :)

Burada Hegel yorumcularından Alexandre Kojève’den söz ederken, Alexandre Koyré demişim. Paris’teki Rusların büyük ağabeyi olan Koyré, Amerika’ya giderken Hegel konusunda ders vermekle Kojève’i görevlendirmiştir. O da bir filozoftur. Uzun uzun anlatayım derken kısa kestiğim için bir yanlış yapmışım. Soner Kavuncuoğlu’ya bu yanlışımı düzeltmeyi sağladığı için teşekkür ederim

Malezyadan başka yer bulamadı mı ki! Malezya hangi cehennemin dibi!

MaşaAllah Türkiye çölünde bir vahaya daha denk geldik. Kasım Küçükalp Hoca'yı 2sene çantası taşınması gereken elit hocalar sınıfına dahil edebiliriz sırf şu performans rahlesine oturup dizimi dizine değdirip bütün birikimine mirasçı olmayı gerekli kılıyor ya..Nasib!Türkiye'ye rağmen Türkiye için birşeyler yapmayı sürdüren🌿💛🌹🌿işini düzgün yapan herkese Selam olsun💚

Mr. Kalın olay mahallinde.

Almanca bilenler M. Heidegger'in "Forsweg'i" ve N. Hartmann'ın "Weglosigkeit'ı" arasındaki farkı açıklayabilirler mi? T. Mengüşoğlu Weglosigkeit'ı N. Hartmann'ın Felsefe Arkivi için yazdığı "Almanya'da Yeni Ontologi" adlı metnin II. bölümünün ikinci paragrafına düştüğü dipnot ile birlikte "Aporia" olarak çevirmiş. Bahsi geçen dipnotta şöyle söylüyor; "N. Hartmann bu terimi Almancaya, "gidilecek yolun yokluğu" demek olan Weglosigkeit kelimesi ile çevirir. Bir yolun bulunmaması fenomenlerin tahlili sırasında güçlükler, çelişmeler, zıtlıklar, Grekçe bir kelime ile 'Apori'ler şeklinde ortaya çıkar. Bunların çözümleri gerekli olmadığı gibi bazen tamamiyle imkan dışı olabilirler; bu durumda onlar "halis" Aporilerdir ve herhangi bir temele (örneğin varlığın temeline) aittirler - T.M" Her iki düşünür de Aporia'yı kullanıyorlar. Bu iki Aporia kullanımı arasında bir fark var mı yahut bir çeviri uyuşmazlığı mı söz konusu (Türkçe ya da Almanca)? Bunun dışında Aporia'nın Platon ve Aristoteles düşüncesinde farklı ele alındığı söylenebilir mi? Bu iki düşünürün Aporia'yı kullanma (ya da çözme) biçimleri arasında bir fark var mıdır ve bu kullanımların tarihsel sonuçları nasıldır? Ve cesur bir spekülasyona başvuracak olursak, N. Hartmann ve M. Heidegger'in Aporia'yı kullanım biçimleri arasında diğer iki düşünürün kullanımları ile bir benzerlik (ikililer arasındaki farkın benzerliği olarak) bulunabilir/kurulabilir mi? Sorularım yersiz, ancak birbirleri ile çağdaş bu ikililerin Aporia'yı birbirlerinden farklı kullandıkları izlenimine kapılmamak -en azından benim- elimde değil. Soruşturmalarımı nihayete erdirebilir yahut sorularıma cevaplar alabilirsem buraya dönmeyi ihmal etmeyeceğim ve bir kulağımı da -her ne kadar 3 yıllık bir bataklığa batmış bir konuşma olsa da- burada tutacağım.

1:53:17'de söz edilen ve çevirisi "ormancı yolu" olan kavramının telaffuzundan yazılışını çıkarsayamadım. Almancası olan birisi kavramı bahşederse çok müteşekkir olurum.

Dikotomimi dediniz Saygın Bey... Kabul ama ne kadar Sokratvari değil mi ; )

İbrahim Kalın işin içinde olunca ,Din Allah söylemi eksik olmuyor. Nasıl bir korku ve yalakalık inanılmaz :); "Allah gani gani rahmet eylesin,mekanı cennet olsun" . Ne gerek var anlamadım. Niye böyle bir ihtiyaç duyuyorsunuz? Bir de bastıra bastıra vurgu yapıyor Kadın . Heidegger'in nazizim yanlısı gibi gözükmeye çalıştığı dönemleri anımsatıyor. Halbuki Kalın'ın bile bu tip bir yalakalığı istediğini sanmam (acaba istiyormu ki?)

O kadar ‘derin’ filozof olmayan yuzlerce kisi olup biteni rahat anlayabilmiş de ıkına sıkına yere göge sığdıramadığınız Heidegger niye anlayamamış? Anlayamayan birini nasıl bu kadar yüceltebiliyorsunuz? Tahsildaroğlu peynir, ata ekmeği ve akıl… Sizi anlıyorum ve bu yüzden hayli tedirginim…

Adam gizli müslümandı, Ankara bile anladı bunu! siz anlamadınız.

Felsefeyle ilgilenen zeki insanlar...neden ölen insanların arkasından gani gani rahmet diliyorsun neden mekanı cennet olsun gibi bir laf ediyorsun...adalet varsa ve bu bir imtihansa herkez yaptığı suçların günahların cezasini çekmeli...ve yaraticiya akıl vermek ne haddinize 😂...beyin gelişimi Cok önemli gelişim olmadan egitmek ciddi mantıksal sorunlara yol açabilir...

Spinozayla başlayan, Patanjali ile devam eden yolculuğumun bir gün Heidegger'a çıkacağına ve bu sayede İbrahim Kalın'ın hiç bilmediğim bir yönünden istifade edeceğimi rüyamda görsem anlamlandıramazdım... Hayat ne kadar renkli ve güzel. Dogmanın, ahlakın gölgesinin verdiği karamsarlık ve mutsuzluğu, Etik/anın neşesi ve aydınlığının tamamen sileceğine, varoluşun birliğe ulaşacağına dair umudum taptaze. (henüz ;)) Emeği geen herkese teşekkürler.

Önay hocanın okuduğu metinler nerelerden alıntı. Yazılırsa çok iyi olur. Teşekkürler bu faydalı seminer kaydı için

Beklemek felsefenin fiyakasıdır.. 03:43’te başlıyor ses!

✓

Bir sonrakine de Reis’i çağırın da Kasımpaşa’da nasıl top oynadığını anlatsın bari.

Logosa bağımlı isimler ve eylem arasındaki kamufle olmuş transendental anlam bağlantısı: Belgin Kurzweg : Belgin: Ayırıcı özellik şiarı olan,; Kurzweg: duraksamadan anlamlarına geliyor. Heidegger'in erken dönem ve Geç dönem praxis ve poiesis ayrımlarını (belgi'sini) duraksamadan hızlıca vermiş. Burada logos fenomeninin kendini ereignis eylemi içinde açık edişine canlı canlı tanık olabiliyoruz diyebiliriz. Buna benzer örnekler için beni dinlemek isteyebilirsiniz belki de...

Transzendental için öneri: Sınırötesi

Wittgenstein ve Heidegger dizgelerinin karşılaştırıldığı bir oturum olsa...

🙏👏👏👏👏Müthişsiniz..Sayenizde felsefeye ilgim çok arttı..

Seyid hüseyin nasrın öğrencisi ibrahim kalın

Hocanın ilmi derin. Video son derece verimli

Çeviri, "yeniden yazmaktır", haliyle konu hakkında uzman olmayı gerektirir.

03:43 sesli görüntülü başlangıç

Saygın hoca 50 dil biliyor sanıyorum :) / Ulus Baker'i akıllara getiriyor. Muazzam

Aynılar aynı yere :)

Yeni gördüm, güzel bir etkinlik.Tebrikler

Sn. Prof. Dr. Önay Sözer'e veda anması için en uygun kişiyi davet ettiğiniz için sonsuz teşekkürler.

Kadir ve Çiğdem hocalarıma teşekkürler.

kzbin.info/www/bejne/boXNkmear5qXbMU keyifli izlemeler

Tebrik ederim.

Laf laf keşke tanığım bazı insanlar orada olmasaydı. tuluat . adamı imam yapacaklar türkiye bu şu konuşana bak sanki yüksek alim . Ne anlarsın sen bu işlerden?

Saygın hocanın felsefi yönteminde enteresan bir ahenk var . Müteşekkir oldum. selamlar

Hayırdır yav? Son zamanlarda zırt pırt fişini çektiğiniz internete düştünüz. Hayırdır İbo! Burada entel gözüksen nolcek? Bastır milletin paralarıyla bir kitap reisin gibi sende. Şak! Dağıt Amerikada. 😂 Senin bıyığını...

Teknik zorluk ve sıkıntıları aşan verimlilikte bir program oldu. Emeği geçen ve katılanlara teşekkürler....

Konuşmaya katılmamayı seçemeyen sözde akademisyenlere de buradan yazıklar olsun

Yayın ikide bir donmuş, İbrahim Kalın’ın sesi sürekli yankı yapmış ama ona rağmen hiçkimse sesini çıkarmamış. Madem İbrahim Kalın’ı çağırıyorsunuz, yayına biraz daha özen gösterseydiniz iyi olurmuş. Yakıştıramadım..

Çok teşekkür ederim.Harika bir yayındı

Tam da Heidegger'in izinden gidiyor İbrahim Kalın: Onca insanın onurunu ayaklar alıtına alan zulm düzeninin en büyük düzencilerinden olarak tarihin kara sayfasında yerini alacaktır. Zayıf kişilikler, bilgi, inanç, birikim yüksek ahlaktan yana değil mevki ve güç uğruna yüksek yıkımın yananda yer alabiliyor. Ne yazık ki vicandlı, ahlaklı ve de erdemli kılmıyor demek ki eğitimlilik..!?

Müzik güzel