Рет қаралды 36,295
Batujoy siz oyunları sıkılmadan oynayın diye kendisi oynar, özetleyerek hap halinde tüm bilgiyi size sunar. Batman Arkham, GTA, Spider-Man, God of War, Mafia gibi çeşitli oyun serilerine uyarladığım bu konsepti şu an Uncharted serisine uyguluyorum. Hayatımdan esintiler ve kendi yorumlarımı da kattığım bu serilere göz atabilirsiniz.
--------------------------------------------------------------------------------------------------------
●Instagram; / batujoy
●Steam; steamcommunity...
●İletişim, iş birliği, sponsorluk için: batuhandemirbas@gmail.com
--------------------------------------------------------------------------------------------------------
“Playstation sahibiyseniz oynamanız gereken 10 oyun” diye başlık atan
haber siteleri vardır ya? İşte burada benim en çok ilgimi çeken oyun Infamous olmuştu. Uncharted tabii ki listede vardı fakat ellerinizden elektrik atıp şehirde özgürce gezebileceğiniz bir yapım varken kim ne yapsın ki tabancayla ilerleyip oradan oraya atlayan bir adamı? Anlayacağınız Uncharted benim radarıma bile girmemişti.
Hikayeye Marco Polo’nun “İnanmayacaklarını bildiğim için gördüklerimin yarısını bile anlatmadım.” Sözüyle, aynı serinin ilk oyununda olduğu gibi bu oyunda da aksiyonun tam ortasında başlıyoruz. Aradan iki sene geçtikten sonra grafikler, hikaye anlatıcılığı, her şey ilerlemiş... Yani birin yaptığı ne varsa Uncharted 2 onu alıyor ve daha iyisini yapıyor. Yıkık dökük bu trende
gözlerini açan, kan revan içinde olduğunu fark eden Nathan Drake, aynı bizim gibi olan bitenden habersiz gibi dursa da, uçurumun kenarında sarkmasından dolayı harekete geçmek zorunda kalıyor ve oyuna hızlı bir giriş yapıyoruz.
Kendini kurtarmaya kimsenin gelmeyeceğini bilen karakterimiz, yaralı bir şekilde ağır adımlarla ilerken patlamanın etkisiyle sağ sola savruluyor ve yine bayılıyor. Bu seferki flashbackteyse, Nathan’la Chloe’nin aslında birbirini tanıdığını, hatta aralarında romantik bir ilişki olduğunu görüyoruz. Biz bu soygunu yapıp parayla ayrı yollara dağılana kadar, Harry’ye bir şey çaktırmayalım diyorlar ve sahne değişiminde Nate, kara saplanmış, 2. Oyun için oldukça özel bir anlamı olan Phurba adındaki hançeri görüyor.
Chloe ışıkları kapattıktan sonra içeri giren ekibimiz, lambayı kırarak içinden Borneo’daki bir dağı gösteren bir harita alıyor. Anlaşılan Marco Polo, Shambala’yı ve Cintamani taşını bulmuş. Bu da Tibet Budist kültürü için önemli olan, ruhani bir krallık. Taş da aynı şekilde dilediğinizi yerine
getirdiği söylenen bir mücevher ama oyundaki anlamını şu an için bilmiyoruz. Tam bilgileri aldık, çıkacağız, her şey yolunda gidiyor derken Flynn bize öyle bir kazık atıyor ki, karakterimiz kendini alarm sesleri ve oldukça tedirgin edici lazerlerin arasında buluyor.
Nate’le Chloe, küçük bir talihsizlik sonucu ayrı düştüğünde, karakterimiz önceki oyundan tanıdığımız Elena’yla karşılıyor. Kadın hatırlarsanız bir gazeteciydi ve buraya savaş suçlusu olan Lazarevic’i görüntülemek için gelmiş. Hemen ardından Chloe'nin de gelmesiyle Nathan dışındakiler
bunu pek istemese de tüm ekip birlikte yola devam ediyor ve çözdüğümüz birkaç bulmacanın ardından tapınağa ulaşıyorlar. Nate yine bakıyor o meşhur günlüğüne ve heykelin konumunu defterdekine uygun hale getirip hançeri de anahtar gibi kullanınca gizli bir geçit açılıyor.
Ve Nathan yaralı bir şekilde yürüyor, yürüyor, bayılmadan hemen önce birini fark ediyor ve sahne değişiminde gözlerini oldukça huzurlu bir köy evinde açıyor. Üstelik kurşun yarasının da icabına bakılmış. Tibetçe konuşan bu adamın ismi Tenzin. İkisi de birbirinin ne konuştuğundan habersiz fakat adamın dosthane tavırları, çay ikram etmesi ve sıcak tutacak bir mont vermesinin ardından Nate, Tenzin’i takip etme kararı alıyor.
Artık istediğine ulaşan Lazarevic, fazlalıklardan teker teker kurtulma kararı alsa da, Shamballa’nın koruyucuları mı diyeyim, yerel halkı mı diyeyim garip garip mavi adamlar çıkıyor ve karmaşadan yararlanan ekibimiz tekrar kaçarak şehre ilerlemeye başlıyor. Şimdiki planımız taşa Lazarevic’ten
önce ulaşıp onu yok etmek fakat tam Chloe’in taşı yok edeceği sırada Nate bu taşın aslında doğu kültüründe önemli yere sahip olan Yaşam Ağacı'nın bir parçası olduğunu keşfediyor.
Sıradaki sahnede Nate'i Tenzin’le birlikte köyde görüyoruz. Geçen zamanla birlikte kahramanımız az da olsa Tibetçe öğrenmiş. Ardından Nate ile Chloe konuşmaya başlıyor ve bize Elena’yı sevip sevmediğimizi soruyor. Elbette tavırlarından bu sorunun cevabını zaten bildiğini anlıyoruz ve Elena'nın Sully’le birlikte geldiğini gördüğümüzde Chloe’yi ortamdan ayrılıyor.
Bunca tehlikeyi atlatmanın ve uğraşın ardından herhangi bir hazine ele geçirememenin burukluğunu yaşayan ekibimiz bu durumu şakalı bir şekilde dile getiriyor.
Vay be, aradan geçen 15 yılın ardından hala daha taş gibi oyun. Artık üçüncü oyunun hikayesinde görüşmek üzere. Merak etmeyin, arayı fazla açmayacağız.