AH'lar Ağacı - (Didem MADAK)

  Рет қаралды 13,015

Ayşegül Yıldırım

Ayşegül Yıldırım

Күн бұрын

#mehmetyıldırım

Пікірлер: 20
@AysegulYldrm
@AysegulYldrm 4 жыл бұрын
Bir ilaç içsem bari diye düşündüm, Biraz kolonya sürünsem, Ferahlasam, pencereyi açsam. Şöyle bir şey yazdım sonra: Yağmur, çamurlu bir elbise dikiyor şehre Sıkılıyoruz hepimiz bu çamurlu giysinin içinde. Berbattı, Bir şiire böyle başlanmazdı. İç ses diye söylendim, Ardından Yıldırım Gürses… Aptal aptal güldüm bir de buna. Ayşecik vazoyu kırıyor Ve “tamir et bakalım” diyordu babasına. Yapıştırsam da parçalarını hayatımın Su sızdırıyordu çatlaklarından. Karnabahar kızartmıyordu asla Başroldeki kadınlar. Güçlü bir el silkeledi beni sonra Sanırım Tanrı’nın eliydi. Sayamadım kaç ah döküldü dallarımdan. Binlerce yeşil gözü olan bir zeytin ağacı gibi, Çok şey görmüşüm gibi, Ve çok şey geçmiş gibi başımdan, Ah…dedim sonra Ah! İç ses, diye söylendim Çocukken şöyle dua ederdim Tanrı’ya: Tanrım bana hiç erimeyen, Kırmızı bir bonbon şekeri yolla. Eski tül perdelerden gelinlik biçerdik Kardeşimle kendimize durmadan, Olmayan çayları, Olmayan fincanlardan içerdik. Olmayan kapıları açardık, Olmayan ziller çaldığında. Siyah papyonlu olurdu mutlaka Resim defterimizdeki damat. Yedi günde yarattığımız dünya Mutlu olurduk pastel koksa. Ve şimdi şöyle dua ediyorum Tanrı’ya: Olanlar oldu tanrım Bütün bu olanların ağırlığından beni kolla! Kaybolmak istemiştim bir zamanlar Kapının arkasında yokum demiştim Ve divanın altında da. Bulamazsınız ki artık beni, hayatın ortasında. Kaybolmak istemiştim bir zamanlar Beni kimse bulamazdı Tanrı’nın arkasına saklansam. O Kocamandı,en kocamandı o. Bir kız çocuğunun hayalleri kadar. Bir zamanlar kendimi Bulunmaz Hint kumaşı sanmıştım. Kaç metredir benim yokluğum? Benden daha çok var sanmıştım. Benim yokluğumdan dünyaya Bir elbise çıkar sanmıştım. Dünyanın çıplaklığına bakmaya utanmadan Sonunda ben de alıştım. Ah…dedim sonra, Ah! Güzin Ablası kitaplar olan bir kızdım, İçim sıkılmasa o kadar Tek bir satır bile okumazdım. Taş bebeğim ters çevrilince ağlardı Bir derdi var derdim. Derdimi demeyi ben taşbebeğimden öğrendim. Ninni derdim, ninni bebeğim! Cam gözlerini kapardı,naylon kirpiklerini. Plastik gözkapaklarının ardında, Bilirdim rüyaları yoktu bebeğimin, Gözyaşları da. Ağladıkça tükürüğümden sürerdim gözaltlarına. Bu kadar kolay harcamazdım rüyalarımı, Kırmızı çantamda bayram harçlıklarım olmasa. İnsan çıtır ekmeği ısırdığında, Kırıklar dolar kucağına, İşte orası umudun tarlasıdır. Ve orada başaklar ağırlaştığında, Sayısız ah dökülürdü toprağa. İç ses, diye söylendim Ve ah dedim sonra, Böyle ah demeyi beli bükük bir ahlat ağacından öğrendim. Dallarına salıncak kurardı çocuklar, Hızlı yaşanan bir hayatın şarkılarıydı salıncaklar. Meyveleri tatsızdı Eski bir lanetten dolayı Herkes dişlerdi acı meyvelerini, Ve herkes söverdi ona. İsmini yazardı herkes onun bağrına, Ah derdi o. Ah! Bıçağın ucundaydı insanların hafızası ‘İnsan unutandır ve insan unutulmaya mahkum olandır.’ Tanrı şöyle derdi o zaman: Ah! Ne çok dikeni vardı ahlat ağacının Tanrım, Ulaşılamazdı, Sen sarılmak istesen ona, O sana sarılmazdı. Ne çok dikenin vardı Tanrım! Ne çok isterdim, Sana sarılamazdım. Ve şöyle derdim o zaman: Ah! Ahlat ahların ağacıydı, Yaşlanmaya başlayanların, İtiraf edilememiş aşkların, Evde kalmış kızların. Ahlat ahların ağacıydı, Cezayir nasıl cezaların ülkesiyse, Öyleydi işte. Ve etimoloji Eti’lerden kalma Bir zaman birimiydi yanılmıyorsam. Ve yanılmıyorsam yalnız insanların, Kahvaltı edip ağladıkları pazar sabahları yokmuş o zaman. Mesela o zamanlar Mutsuz olduğunda insanlar, Yok olurmuş bazı dakikalar. Gülümsedim o sıra, Bazen sevinirim, Sevinmek nedense hep yedi yaşında Ve ah… dedim sonra, Ah! Bazen ah diyorum durmadan, Şimdi ben ahlatın başında, Otuz iki yaşımda. Ahlar ağacı gibi. Rengarenk çaputlar bağladım yıllarca dallarıma, Mavi, mor, kırmızı ve yeşil, İstedim, hep istedim, Sen iste derdim, iste yeter ki Vereyim. Her istediğimi verdim. Arttım, fazlalaştım, Eksikli yaşamaktan. Ahlar ağacıyım ,gibisi fazla. Başka bir şey istemem Artık beyazlaşan üç-beş tel saçıma, Hesabımı vermekten başka. Vasiyetimdir: Dalgınlığınıza gelmek istiyorum Ve kaybolmak o dalgınlıkta. At arabasıyla kağıt toplardı Her sabah çingene kadınlar. Üst üste yığılırdı buruşuk kirli kağıtlar Şaşırırdım Kadınların mı yoksa kağıtların mı memeleri kocaman? Bir zamanlar öfkem beni zora koşardı. Kızıl yelelerim yapışırdı terli alnıma Ne eğere gelirsin ne de semere derledi bana. Yeniden doğmuş olurdum oysa, Öldüğümü sandıklarında, Yalnızca kağıtlarda iyi koşan bir at olarak. Vasiyetimdir: En güçlülerinden seçilsin Beni taşıyacak olanlar. Ahtım olsun, Yükleri ağırlaşsın diye iyice, Tabutumun içinde tepineceğim. 2- Bir göl vardı evimizin karşısında, Mavi gözleri olan, Kara yağız bir şehirde yaşamışım meğer yıllarca. Ya siz, Nasıl bilirdiniz çocukluğunuzu ey cemaat? Nasıldı Öldürdüğünüz birinin cenaze namazını kılmak? İlk üç vişneyi verdiğinde bahçedeki ağaç Annem sevindiydi hatırlarım. Ah demişti. Ah! Üç küçük kırmızı dünya verilmişti sanki ona. Annem çok sevinmelerin kadınıydı. Bazen sevinince annem gibi, Rengarenk reçeller dizerim kalbimin raflarına. Annem çok sevinmelerin kadınıydı, Sıcak yemeklerin. Başına diktikleri o taş, Ne zaman dokunsam soğuktur oysa. Ben okşadığımda ama,ısınır sanki biraz. İç ses! Bu bahsi kapa! Mutfağa gidip domates çorbası pişirdim. Çoktandır öksüz olan mutfakta Buğulandı ve ağladı camlar, Gözyaşlarını kuruladım perdelerin ucuyla. Çoktandır öksüz olan dünyaya baktım, Allah babasıyla baş başa kalmış insanlara, Poşetin tamamını beş bardak suya boşaltınca, Sanki biraz rahatladım. Kazanlar dolusu çorba kaynatsam sanki, Artık kimse mutsuz olmayacaktı. Ah…dedim sonra, Ah! İç sıkıntımla çektirdiğimiz bu fotoğrafta, Aynı vampir gibi çıkacağız. Kırmızı çorbama ekmek doğrayınca, Sanki biraz ferahladım. Karıştırdım ve iç ses diye fısıldadım: Hala aç mısın? Bir tren geçti yine tam o sıra Ustura gibi kara, Düdük çala çala, Geçti şiirimin ortasından. Kes şunu dedim,kes artık! Oldu olacak, Kan kardeşi olsun ruhumla yollar. Merak ederdim, Kesik başları ve sarı ışıklarıyla Nereye gider bu insanlar? Raylar uzanırdı içimde kilometrelerce Bir kara yılan gibi, Bilemezdim menzil neresi? Ah…dedim sonra Ve acilen makas değiştirdim. İç ses, diye söylendim, Raydan çıkma bundan sonra. Kuyruk sallardı, annemden kalma maaşım her üç ayın sonunda. Sevinirdi, Kocaman bir kara kediyi okşamış gibi ellerim. Sarımsak kokulu fötr şapkalı amcalarla, Muhabbet ederdik kuyrukta. Bizler sarımsak kokan uzun bir dizenin, Fötr şapkalı kelimeleriydik, Çürük dişlerimizle bizler, Dökülmüş harfler gibi kelimelerden, Saf ve pembe gülümserdik. Bizler her üç ayın sonunda yeniden doğan bebeklerdik. Neden ilerlemiyor bu kuyruk derdik, Neden hep aynı yerdeyiz, Hayattan söz edilirdi, Zor denirdi, Ve ardından susulurdu mutlaka. Fötr şapkalı amcalardan biri Ah derdi sonra, Ah! Kuyruk öfkeyle kıpırdanırdı o zaman. 3-24/07/16 “Bir Arap şairi şöyle demiş, Savaşta yenilen halkına, Ağlamayın, ağlamayın, acınız azalır!” Uzun bir dize dayardı hayat her sabah karnıma Şiir için düelloya gelmiş bir sevgili gibi, Sorardı: Daha yazacak mısın? Hayır derdim, Artık yazmayacağım. Ama şöyle denir: Kılıç çeken kılıçla ölür. Ama şöyle denir: Kaderden kaçılmaz. Ama yazgısını yaldızlı çokomel kağıtları gibi, Tırnaklarıyla düzeltemiyor insan. Yıllarca biriktirdim rengarenk çokomel kağıtlarını kitap aralarında. Âşık olduğumda, Çikolata kokardı kırmızı yazgım. Hayatıma hayat diyemem artık. Sarı yazgım her sonbahar onu biraz daha fazla,ömür yaptı. Maviye de, yeşile de dili dönmez ömrümün artık. Kara yazgımı şimdi kim bilir Hangi kitabın arasında saklıyorsun tanrım? Ah.. dedim sonra Ah! İç ses, diye söylendim, Başımda rüzgâr vardı Başımda uğultular… Kalbim usulca kıpırdardı Ve ses çıkarırdı dokununca Çan çiçeğiyle karıştırırdı onu belki Bir başkası olsa. Başımda rüzgâr vardı, Yine esiyordum Hızla dönmeye başladı kalbim Rüzgargülüyle karıştırırdı onu belki Bir başkası olsa. Başımda uğultular… Fırtına çıktı sonra, Yaşadığını anladı kalbim, Böyle yaşanamaz derdi Bir başkası olsa. Bir zamanlar meydan okumak isterdim. Kaç meydanını okudum da bu hayatın. Yalnızca iki harfini öğrendim: A H! Ah benim nergis kokulu cehaletim… Ruj lekeleri bıraktın bardaklarda Anlatmak isterdin kendini durmadan Bir bardağa bile olsa. Ne diyecektin, ne söyleyecektin Şairlerin şahı olsan, Bir AH’dan başka. Bana yıllarca, bunca sözü boşa söylettin. AH! Güçlü bir el silkeledi beni sonra Sanırım tanrının eliydi, Sayamadım kaç ah döküldü dallarımdan, Çok şey görmüşüm gibi Ve çok şey geçmiş gibi başımdan Ah dedim sonra, Ah! İç ses, diye söylendim. Gel! Ahlar ağacından sen de biraz meyve topla. Vasiyetimdir: Bin ahımın hakkı toprağa kalsın…
@Zeynepatalayl
@Zeynepatalayl 3 жыл бұрын
Eline sağlık 🙂
@Zeynepatalayl
@Zeynepatalayl 3 жыл бұрын
Birde Kimin seslendirdiğini ogrenebilirmiyim baydir gelip dinliyorum ama kim seslendiriyor bilmiyorum..
@uzunbiryolculuk6746
@uzunbiryolculuk6746 3 жыл бұрын
Hayatımda daha güzel şiir okuyan birini daha dinlemedim.Hissettiriyor, ağlatıyor..
@cigarannem7258
@cigarannem7258 3 жыл бұрын
*Bulamazsınız ki artık beni, hayatın ortasında.*
@YILDIZAY-s9y
@YILDIZAY-s9y 8 ай бұрын
Niye meydan sana kalmış sevinsene biz seyrettik kaşarları
@tugceguday2155
@tugceguday2155 3 жыл бұрын
Kaç meydanını okudum da bu hayatın , yalnızca iki harfini öğrendim. Ah.
@berfinsagnc
@berfinsagnc 4 жыл бұрын
Bir gün izlenmelerin azlığından sıkılıp bu işi bırakırsın diye çok korkuyorum.
@AysegulYldrm
@AysegulYldrm 4 жыл бұрын
Çok izlenme adına yapmadığına yakinen şahidim. İçiniz rahat olsun sevginiz daim...
@YILDIZAY-s9y
@YILDIZAY-s9y 8 ай бұрын
Amk sïkılmssın
@rumeysa115
@rumeysa115 3 жыл бұрын
“Olanlar oldu Tanrım, bütün bu olanların ağırlığından beni kolla”
@Esraguzel_00
@Esraguzel_00 3 жыл бұрын
"Ahh dedim sonra, tanrım bana hiç erimeyen kırmızı bi bonbon şekeri yolla..."
@YILDIZAY-s9y
@YILDIZAY-s9y 8 ай бұрын
DGEL BÏZDE ÇOK YARSIN ŞEKERÏ BAßKALARINIDA GETÏR İKRAM YAPALIM DEMEKKÏ TANRI DUYMUŞ SENÏ
@berrakcelik7263
@berrakcelik7263 4 жыл бұрын
Güzel bir seçim 👍👏👏
@Rukiyesvnc
@Rukiyesvnc 3 жыл бұрын
Kötü hissettiğim zamanlar hep dinleyesim geliyor ve o kadar çok dinledim ki artık şiiri ezbere biliyorum. 🥺
@mavimadam511
@mavimadam511 3 жыл бұрын
🌍 çokomel kağıtları boğazımda düğümleniyor
@YILDIZAY-s9y
@YILDIZAY-s9y 8 ай бұрын
AMK TOPU SÏKTÏK SÏKÏMÏZ KALMIŞ GETÏRÏVER
@hurkan19o3
@hurkan19o3 3 жыл бұрын
Ne diyeceğimi bilemedim, dilim düğümlendi. Eline sağlık 💐🌹
@demetyolcu
@demetyolcu 2 жыл бұрын
Sayamadım kaç ah döküldü dallarımdan.. 💛
@bade2240
@bade2240 3 жыл бұрын
Masiro❄🌈🐼
Didem Madak Ah'lar Ağacı Yorum Eser Gökay
14:11
Ferit
Рет қаралды 849 М.
SİTARE (Dilaver Cebeci)
7:31
Ayşegül Yıldırım
Рет қаралды 13 М.
How Strong is Tin Foil? 💪
00:26
Preston
Рет қаралды 124 МЛН
HAH Chaos in the Bathroom 🚽✨ Smart Tools for the Throne 😜
00:49
123 GO! Kevin
Рет қаралды 15 МЛН
Do you choose Inside Out 2 or The Amazing World of Gumball? 🤔
00:19
Son Dizesiz Şiirler Didem Madak
45:46
ALF YAPIM
Рет қаралды 165 М.
Oğuz Atay   Demiryolu Hikayecileri Bir Rüya
24:54
A.Bekir YILMAZ
Рет қаралды 7 М.
Mutsuza Kim Bakacak - Didem Madak  (yorum: Tünay Yılmaz)
4:41
Tünay Yılmaz
Рет қаралды 51 М.
Ah'lar Ağacı | Didem Madak | Tuğba Dursun
13:43
Tuğba Dursun
Рет қаралды 2,9 М.
Mutsuza Kim Bakacak - (DİDEM MADAK)
4:38
Ayşegül Yıldırım
Рет қаралды 12 М.
"ÜÇ NASİHAT" Lev Nikolayeviç TOLSTOY sesli öykü Akın ALTAN
20:25
KARŞINA ÇIKAN HER İNSANI HIZIR BİL | HER OLAYI HAYIR BİL
11:14
Hakan Mengüç
Рет қаралды 237 М.
Didem Madak röportajı
4:38
stpuhaev
Рет қаралды 128 М.
Ahmed Arif ile 60 Dakika Şiir
59:14
Şiir Sandığı
Рет қаралды 201 М.
DİDEM MADAK & Bennu Yıldırımlar seslendirdi
14:01
Her Hayat Bir Hikayedir - Belgesel
Рет қаралды 14 М.
How Strong is Tin Foil? 💪
00:26
Preston
Рет қаралды 124 МЛН