Рет қаралды 2,677
AHUDUDU ŞERBETİNDEN İÇTİM.. İÇTİKÇE KENDİMDEN GEÇTİM..
Emektar tiyatro sanatçıları ile güçlendirilmiş, tanınmış oyunculardan oluşan bir ekipten güzel bir oyun izledik.
Tiyatrokare bugüne kadar en çok sahnelenmiş ve yanı sıra sinema filmi ve TV dizisi olarak seyirciye sunulmuş bir eseri sahneleyerek büyük bir risk de almış.
Öyle ki bu eserin izlediğim ilk sinema filmi babamla yaşıt, 1944 yapımı. Sonrasında gerek oyun olarak sahnede, gerekse dizi olarak televizyonda birçok kez izledim. Daha önceden izleyenler hep bir kıyaslama içinde olacaklardır.
Ama güzel olan tarafı eser her zaman dilimine uyacak ve iç konuları ile karakterleri yerel özelliklere uyarlanabilecek bir esneklikte olması.
Orijinalinde kendini ABD başkanı sanan evin "neşeli" çocuğu bizim oyunda 3.Dünya savaşında bir komutan oluvermiş.
İzlediğimiz oyunun aksayan tek noktası süresiydi bence. Bekçi karakterine daha çok sahne vermek için, yazdığı tiyatro eserini(!) üç defa okuma bir defa da canlandırma kısmı eklenmiş. Özellikle canlandırmanın iki kez tekrarı süreyi önemli şekilde uzatmış.
Ekibin yoğun bir turne programında olmasından kaynaklı olduğunu düşündüğüm bir konu da; Bülent Seyran ve Nedim Saban'ın performansının düşük olduğuydu. Sanki biraz tutuktular.
Oyun sonunda selamlama sırasında seyircilere ahududu şerbeti ikram etmeleri de güzel düşünülmüş. Ancak gördüğüm kadarıyla bir izleyici içmeyi reddetti.
Ama her şey bir yana Melek Baykal ve Suna Keskin'i sahnede izlemenin keyfi bir başkaydı.