Celal Kazdağlı ve Cemalettin Taşcı ile Politiki Programı Mühim Şeyler - 97 Bölünmüş Toplum #MühimŞeyler
Пікірлер: 30
@Olus_Ugur3 күн бұрын
Soruma geri döndüğünüz için teşekkür ederim
@muratorem98039 күн бұрын
cemalettin taşçı’nın 60 dakikaya sığdırdığı şu çok nitelikli analizi yapacak ne fakülte var ne akademisyen var artık tüm dünyada… “emeğini satmak imkanı bile bulamayanların yanındayım…” ne kadar sarsıcı ve hüzünlü bir tespit ve ne kadar gerçekçi…
@emincaskan37868 күн бұрын
Kesinlikle. Bende aynı tespite takıldım
@trs38359 күн бұрын
Harika analiz ve anlatım, kafamda bir çok şey düzgün bir sıraya oturdu, 1 sene Türkiye sosyolojisi dersi alsam muhtemelen bu kadar kafam berraklaşmazdı.
@theyoutubeliva9 күн бұрын
Mükemmel bir yayın. Ağzınıza sağlık.
@nihalercan33828 күн бұрын
1967 de Kuşadası’nda Kuştur tatil köyü açılmıştı.
@s.hakanylmaz83769 күн бұрын
Bu yıl kızım İstanbul Erkek Lisesi’nden mezun olacak okulumuzun ismini duyunca mutlu oldum😊
@fulyasayn8 күн бұрын
Çalıştıkları yerler şehir dısında ve yerleşim yerleri bu çevrede konumlandığı için orta sınıf site tipi yerlere yerleşmek zorunda kalmıştır.Bu durum kendileri gibi çocuklarınında aynı seviyedeki kişilerle muhattap olmalarına ve nitelikli insan sayısının artırılmasına vesile olmuştur.Alt sınıfla arasındaki uçurumun daha belirgin görünmesinin sebebi bu olabilir.90'lara doğru özelleştirmelerle birlikte bu durum ortadan kalkmaya baslamış,nitelikli yetişen bu azınlık topluluğu yurtdışına çıkmış,verilen eğitim kaitesinin düşmesiyle de vasata doğru evrilen bir toplum ortaya çıkmıştır.Yapılan en büyük hatanın bu tip yerlerin(lojman,kooperatif) ortadan kaldırılması olduğunu ve erken emeklilik sistemi ile bu çalışan insanların ortada bırakılması olduğunu düşünüyorum.Bu yerleşim yerlerine alt gruptan baska insanlar getirilebilseydi ve emekli edilenler kendi konumlarında başka insanları yetiştirebilecek bir duruma sahip olabilselerdi ,ileriki senelerde daha gelişerek ilerleyebilirdik diye düşünüyorum.Bu konu zaman zaman kafamı kurcalamakta,naçizane kendi gözlemimden düşüncemi paylaşmak istedim.
@alpistif71357 күн бұрын
One Hundred Years of Solitude roman olarnini bilmiyorum ama dizi olarak sizin izlemenizi istiyorum.
@CemalettinNTASCI7 күн бұрын
Dizinin ilk sezonunu izledim.
8 күн бұрын
Hocam, bahsettiğiniz altta kalmış, öfke biriktirmiş olan kesimi gerçekten dinleyip sorunlarını çözmeye çalışan en görünür örnek Bernie Sanders gibi geliyor bana. Ve onlarca yıldır çizgisini bozmamış biri. Kendisini takip ediyor musunuz, ediyorsanız hakkında ne düşünüyorsunuz? Ayrıca, sonlara doğru "güçlünün zayıfı ezmemesi gerektiği" örneği üzerinden bahsettiğiniz konuda sizinle aynı görüşte değilim. Bunu "yalnızca benim görüşüm" değil "olması gereken" olarak görmeye geçiş özünde sübjektif değil objektif ahlak görüşüne sahip olmak değil mi? Siz burada sübjektif ahlaki savunuyor olabilirsiniz, ama ben tahmin ediyorum ki insanların çok büyük bir çoğunluğu ahlaki değerlerini üniversal genel-geçer ahlakı doğrular olarak görür, bunun da kaçınılmaz sonucu olarak az ya da çok bunun polisliğini yapar. Bu onların haklı olduğu anlamına gelir demiyorum, sadece bunun belli bir toplum kesimine mal edilebileceğini hiç sanmıyorum, onu demeye çalışıyorum. Bu konuda ayrıca Zizek'in beğendiğim bir yorumu var, özetle şunu diyor: dogma denen şey her zaman negatif değildir, hatta bazı şeylerin dogma haline getirilmiş olması ilerlemenin ta kendisidir. Örneği de şu şekilde veriyor: işkence veya tecavüzün kötü olduğu önermelerini ele alalım. Bu iki önerme de günümüz toplumunun büyük çoğunluğunda üzerinde tartışma bile açtırılmayacak şekilde doğru. "Ama aslında bazı durumlarda..." gibi bir cümleye başladığınız anda karşı taraf sizinle tartışmayı kesiyor, hatta bunun tartışılmasına genel olarak da ortam vermiyor. Bu dogmatik bir tutum, kendi doğrularını dayatma da içeriyor, ama aynı zamanda ilerlemenin ta kendisi değil mi? Ben bu yorumu epey başarılı buluyorum, "Zizek dogmatism" diye aratarak bulabilirsiniz.
@LaDisperata_8 күн бұрын
İlerleme olarak tarif ettiği şey gerilemeden başka bir şey değil. İşkence ve tecavüz gibi yıkıcı dürtüleri toplumdan kazıyıp attığın zaman görünmez ve kadınsı kötülüklerin karşılıksız kalacağı aynı zamanda gücü elinde bulunduran azınlık iktidar odaklarının tahakkümüne olası dirençleri ve karşıt güçlerin kırıldığı bir düzen ortaya çıkar. Modern sol negatif seçilimdir. Zararsızlıklarıyla yıkıcı zararlardan ve zararlılardan insanlığa daha fazla zarar veriyorlar.
@CemalettinNTASCI7 күн бұрын
Sanders'i "takip ediyorum" dersem abartmış olurum. Göz ucuyla takip ediyorum diyelim. "Söylemine" katılsam da, işi yapış tarzı itibariyle, Demokratların "gazını almaktan" başka bir faydası yok/olmuyor. "İşte içimizde bunları bile söyleyenler var" babından. Yani "iyi bir insan / kötü, beceriksiz bir siyasetçi" gibi bir laf edeyim aşaırı basitleştirdiğimi bilerek. "Gülünün zayıfı ezmemesi"ni zaten aşırı, irkiltici olsun diye seçtim. Programların sonlarına doğru zihnim yoruluyor, ifadelerim zayıflıyor, derdimi tam olarak dile getiremedim. Esas vurgulamak istediğim, bugün bize tartışılmaz görünen şeylerin bile nispi olarak çok yeni şeyler olmasıydı. Mahalle baskısı, bugün, "güçlü olanın zayıf olanı ezmemesini neden yüceltiyorsunuz" demeyi bile imkansız hale getirmiş durumda. Böyle düşünenler vardır ama söyleyemezler. Bu ilerleme midir, gerileme midir, beni ilgilendirmiyor. Mahalle baskısının insanlığa kattıkları vardır, maliyetleri vardır. Eğer bu hususta böyle çalışıyorsa, "toplumun aklı" öyle tercih etmiş diye bakarım.
@mdhtheory9 күн бұрын
Yurtdışında gözlemlediğim ve Türkiye'nin yakın tarihiyle karşılaştırdığımda üstesinden gelemediğim bir durum var. Bizim şikayet eden bir kesimimiz var. Bu kesim Erdoğan karşıtlığında birleşmiş vaziyetteler. Aslından her şey bu kesimin istediği dahilinde üretilmesine rağmen ulaşamadıkları, ulaşmak istedikleri şeyler tam olarak ne? Bu şikayet her seferinde Türkiye ve Avrupa karşıtlığında dile geliyor ve Avrupa'ya ait olan bir idealeşmede sonlanıyor. Ancak Avrupa'ya baktığımda bu bölünmüşlüğün çok katı olduğunu görüyoruyorum. Yani geçirgenlik neredeyse sıfır derecesinde. Türkiye bu konuda Erdoğan'ın ilk dönemleri kadar olmasa da hala çok esnek değil mi? Yarın bu şikayet edenleri Avrupa'nin ortasına bıraksak bütün problemleri bitecek mi? Ya da problem ettikleri neye çözüm bulacaklar?
@chesstyer9 күн бұрын
Avrupa çoğunluğa ilkokulda öğretilen, Atatürk'ün örnek aldığı idealleşmiş yer. Şu anki durumun ne olduğunu insanlar "100 euro'ya ne aldım 100 liraya ne aldım" tarzı vidyolarda öğreniyorlar. Yani öğrenmiyorlar.
@ufuk10348 күн бұрын
Fordizm, emek, biriken emeğin işçiye verilmesi... falan olay nasıl bu kadar yanlış anlaşılır yada manipüle edilir şaşkınım. Cemalettin bey diyor ki geçmiş zamanda üretilen katma değerin ileri zamanda bir fabrikadaki işçiye neden verelim?! Aynı şeyi ben de soruyorum; Ford'un 'icat ettiği' imalattan üretilen katma değer bugün hala Ford ve mirasçılarına neden veriliyor? Ford bir fikir sundu hadi emek de sarfetti diyelim, bunlar tek başına yapmadı haliyle işçiler de vardı, Ford'un ürettiğinden sağlanan onun torununa hak oluyor da makineyi fiziki emeğiyle üretenin torununa neden kalamıyor o miras? Emek sayesinden üretilen değerin paylaştırmasına neden sermaye/patron karar veriyor; fabrikada emeğin ürettiği değer/katma değer vs artık her neyse bunun paylaştırılmasına işçiler karar versin. Artı değer bir patronun yat almasına yaracağına bir grup işçinin ev sahibi olmasına yarasın mesela. Amaç toplumun kalkınması ise katma değerin tek kişinin iradesine bırakılması mı yoksa o toplumu oluşturan ve emeğiyle değeri var eden kişilere bırakılması mı daha mantıklı? Daha ayrıntılı olarak Richard Wolff iş yeri demokrasi üzerine yazdıklarına bakılabilir.
@stalker19038 күн бұрын
labor theory of value delik deşik edilmiş bir zırvadan ibaret. kendinizi din gibi inandırdığınız için iktisadi ilişkilerin sadece emek ve artı değer etrafında döndüğünü sanıyorsunuz.
@kus_uctu8 күн бұрын
Girişimci miras bırakamayacaksa servet biriktirme, yatırım yapma, değer üretme konusunda motive olması zor. Diğer taraftan işçilerin ailelerine miras kalması pratikte uygulanabilir olduğunu düşünmüyorum. Sizin de haklı olduğunuz noktalar vardır mutlaka, ben kendimce yanıtlamak istedim.
@ufuk10348 күн бұрын
@@kus_uctu girişimci serveti, yatırımı artı değerle yapıyor mirası da aynı şekilde artı değerden bırakıyor. Sermayenin illa bir kişi şart değil sermaye=para bunu kamu da sağlayabilir ama emek öyle değil onu başka bir yerden tedarik edemezsin. Şimdi yapay zeka, teknoloji, robotlar… bunları hepsini emek üretecek bunların ürettiği değeri de Emekçi almalı, 8 saat yerine 2 saat çalışmalı.
@CemalettinNTASCI7 күн бұрын
Hangi emek? Emeğini "satamayana" ne olacak? Başkasının emeğinin artı değerini "bugün bir biçimde bir yerde iş bulmuş, emeği esasen makine sayesinde aşırı katma değer üretir hale gelmiş" birilerine paylaştırıp durmanın manası ne? "Olay nasıl bu kadar yanlış anlaşılır" demişsiniz ya, bence siz sadece beni değil, bütün olayı fevkalade yanlış anladınız ve durmadan, kalabalık bir koro halinde tekrarlayıp durduğunuz için yanlış anlamanın farkına varma şansını hepten kaybettiniz. Ford'un torununa da miras kalmasın. Mevzu bu mu? Ford'un işçisinin torununa "da" miras kaldı. Eğer Ford'un işçisi olamasaydı, muhtemelen çocuğunu doğru dürüst besleyemeyecek, o da kendi çocuğunu okutamayacaktı. Mevzu nasıl bu tür terimlerle düşünülebiliyor, tuhaf. Ford kendi başına yapmadı, işçileri vardı. O işçilerin arasında "sömürüyorsun lan beni" deyip kızıp giden olduysa, yerine yüzlercesi sırada bekliyordu. Aralarında Ford'un yaptığını yapabilecek olan kimse yoktu. Yani Ford kızıp "aklettim ama uygulamıyorum ulan yürüyen bandı" dese, o işçilerin ve kapıda bekleyenlerin hiçbiri, Ford'un işçisi olarak kazandıklarını kazanamayacaklardı. İşçiler Ford olmadan da Ford varmış gibi üretim yapsınlar sonra nasıl paylaşılacağına da karar versinler. Ama esas mesele bu değil, işçiler zaten Ford'la kavgalı değiller. Onun sayesinde standartları yükseldi. O standart yükselmesi sayesinde sizin/bizim gibiler tarlada çalışma mecburiyetinden kurtulup okuma fırsatı bulduk. Sonra "işçi hakları" filan. İşçilerin dert etmediklerini onların "adına" dert ederek... Masal bunlar.
@CemalettinNTASCI7 күн бұрын
@@ufuk1034 Mesele "Ford'un parası" değil. Para zaten onun değil, kredi alıyor, yani parayı basandan alıyor, yani kamudan alıyor. Mesele "Ford'un işi örgütlemesi". O örgütlemeden, işçi "yahu böyle verimsiz oluyor, bir yürüyen bant yapalım, daha kısa sürede daha çok otomobil üretelim" demedi. O "örgütleme becerisi" son derece nadir bulunan bir nebattır. Dünyada her yüz teşebbüsün doksanı ilk yıl içinde batar. Kalanın yarısı da ilk beş yılda. İş örgütlendikten sonra "a, ben de yaparım, emek ne kadar ikame edilemez" filan geyikleri... Ne diyeyim! Başını kitaplardan kaldırıp hayata bakmak gerekiyor biraz. Örgütlenmemiş (sendikalaşmadan filan söz etmiyorum, rolleri tarif edilip birbirini destekleyecek biçimde belirli bir ürünü ortaya çıkarak şekilde birbiri ile ilişkilendirilmemiş) emek, sıfır katma değer üretir. "Sıfır". Onu katma değer üretecek şekilde örgütleyenin, üretilen katma değerdeki payı ne olmalı? Ford'un başlangıça parası (=sermayesi) yoktu, olmasa da olurdu. Kredi alır/aldı, herhangi bir katma değer üretme şansı bulamamış emeği örgütledi, onlara otomobil sahibi olabilecekleri kadar ücret ödedi, krediyi ödedi, sermaye sahibi oldu. İşi o sermayeyle yapmadı yani. İş yaptı sermaye sahibi oldu. Başkaları da teşebbüs ettiler, battılar. Onları bilmiyoruz. Onların işçileri "keşke bizim patron batmasa da bizi sömürmeye devam edebilse" durumundaydılar. Öyle düşüneceklerine, "emek her şeydir, o da bizde, batmayacak üretimi yapalım" deseydiler ya. Yapsaydılar ya.
@beslinoztekin13606 күн бұрын
Cemalettin Bey çevresini değiştirsin bence. Artık üniversitedeki arkadaşları mıydı, işyerindeki arkadaşları mıydı kimdi bilemem ama, bir zamanlar sinirlendiği kesime laf geçirip duruyor ama, bu dinleyene bir şey ifade etmiyor. Amcamın asker anılarını dinlemek gibi oldu, birilerine sinirlenmiş, onlar yanlış düşünüyorlarmış, onlar söyleymiş böyleymiş. 50 sene öncesinde kalmış adamlara laf sokmayı bırakıp, yeni birşeyler söylemek lazım, ya da yeni birşeyler söylenmese de yeni birilerine söylediğinin farkına varıp ona göre paketleyip söylemek lazım. Ötekilerden bir şey olmadı, olmaz, onları ikna etmeye de gerek yok, şimdiki insanlara, onların ne kadar haksız olduğunu anlatmaya da gerek yok. Geçmişin hayaletleri onlar, boşverin.
@stalker19035 күн бұрын
geçmişin hayaletleri dediğiniz, bugün fatih altaylı'dan tutun nevşin mengü'ye, yılmaz özdil'den celal şengör'e, artık aklınıza hangi popüler isim gelirse, anaakım "muhalefet"in sürüyle takip ettiği figürlerde hortlamış durumda. hayalet dediniz diye hortlama dedim, yoksa aslında bir süreklilik mevcut. vidyoda emrah safa gürkan'a bile laf sokuyor, öyle düşünün :)