Рет қаралды 65,105
Hiç bir zaman bir gruba ait olamamış, hatta arkadaşı dahi olmamış, henüz 5 yaşındayken gece yarıları zorla uyandırılıp zalimliğe uğramış, müziğe babasından sebep nefret ederek başlayıp, kulakları duymadığı halde dünyanın en iyi müzisyenlerinden biri olmayı başarmış bir hayatın hikayesi bu.
İnsan duyduğunda kulaklarına inanamıyor. Çünkü bir insanın sağır olmasına rağmen müzik yaptığını, üstelik dünyayı etkilediğini söylemek, onun beş kulaklı olduğunu söylemek gibi bir şey… Beethoven acı denen olduğunun bize neler yapabileceğini, istersek onlara yön verebileceğimizi gösterdi. Onun geçtiği çocukluktan geçip de böylesine önemli birine dönüşmek çok zor. Beethoven ya yok olup gidecekti ya da böyle kabından taşacaktı.
Beethoven, 17 Aralık 1770’te almanya da doğdu ama Beethoven'u tanımak için dedesini de tanımak gerek. Belçikada dünyaya gelen dedesi almanyaya taşındığında 20 yaşındaydı. İlk önce bir sarayda Baş Korist olarak iş buldu, koroda şarkılar söylüyordu. 1761’de ise, bu sarayın Kapellmeister’i olarak atandı. Artık orkestra şefi olmuştu ve adı, yaşadığı şehrin en iyi müzisyenlerinden biri olarak geçiyordyu Tek çocuğu, yani Beethoven’in babası Johann da, yine bu sarayda tenor olarak çalışıyordu. Bunun yanında keman ve klavye dersleri de veriyordu. Mutsuz bir çocukluk geçirecekti Beethoven. Günler geçecek, sonbaharda dökülen yapraklar misali hayatında engel olamadığı dökülmeler karşısında taşlaşacak, giderek içine kapanacaktı. Annesi ve kardeşlerini hep hasta olarak hatırladı. Sonra da teker teker kardeşlerinin ölümünü görecekti… 7 kardeşlerdi ve Beethoven ikinci çocuktu. Kardeşlerinden 3’ü sağır, 2’si kör, diğeri de zeka özürlüydü. Kardeşlerinin dördü ölmüş, geriye sadece 2 tanesi kalmıştı. Yoksulluk çeken bir evleri, yoksul sofraları vardı. Babası Johann ise, sürekli sarhoş gezen bir alkolikti. Sadece alkolik de değildi üstelik. Aynı zamanda gözü çok yükseklerdeydi ve oğlunun yaşamını bir zindana çevirdiğinin farkında bile değildi…