Ve ben severim seni. Geceleri uyuyamayıp çıktığın o balkonda, rüzgârın apansızca dağıttığı saçlarını severim. Kızmama rağmen bırakamadığın, rüzgârı umursamazken yaktığın sigarayı dudaklarına uzatmanı severim. Sonra imrenirim, sigaranın olduğu konumda olmayı dilerim. Sonra öfkelenirim, sigaranın dudaklarında o denli sakin kalmasına. Zira, ben olsam çoktan tutuşmuştum sana, dudaklarına. Sigaranı söndürdükten sonra ayaklarını bir çocuk misali yere süre süre içeri yürümeni severim. Antika dizili eski salonunda, benimle beraber aldığın pikaba bir plak koyup onu usulca dinlemeni severim. Eski müzik kulaklarını ve salonunu doldururken kitaplığından aldığın o şiir kitabını severim, Cemal Süreya sanki, Sevda Sözleri gibi duruyor. Yanlışım varsa düzeltiver, aklımı sende kaybedeli çok oluyor sevgili. Kitabın kapağını yavaş yavaş açan parmaklarını severim, onları saçlarımda gezdirirdin. Senin parmaklarına benim saçlarım ve kitapların haricî her şey ancak haram sayılır. Ne dikkat etmişim sana, senin parçalarına. Hâlâ aklımda o derin, koyu gözlerin. Şefkatle baktığında açılıyor rengi, o zaman pek bir güzel oluyor. Kusurlu ama şekilli burnun, orta kalınlıktaki kendiliğinden renkli dudakların. Dudakların en çok benim tenimde güzel mesela, tenimde yangın çıkarıyor inanır mısın? Ulan ne sevmişim ama seni, nasıl sevmişim öyle. Ya da olmadı böyle söylemek, seni sevmemişim ben. Seni sevmeyi sevmişim, çok sevmişim. Hiç dinmek bilmeyen bir heyecan ve aşkla seni sevmeyi sevmişim. Eğer olur da bir gece kalplerimiz birbirini sararken tenlerimiz sevişirse tüm bu sözleri senin güzel yüzüne dökeceğim, sözüm olsun Mavi Gül.