Рет қаралды 481
Sözlükte “yemin etmek” anlamına gelen îlâ kelimesi terim olarak kocanın yemin, adak veya bir şarta bağlamak suretiyle eşiyle cinsel ilişkide bulunmayı kendisine yasaklamasını ifade eder. Kur’ân-ı Kerîm’de terim anlamında bir defa geçen îlâ (el-Bakara 2/226), Hz. Peygamber’in eşlerine îlâ yapmasına dair rivayet başta olmak üzere bazı hadislerde de yer almaktadır (aş.bk.). İslâm’dan önce Câhiliye Arapları îlâyı zıhâr gibi bir boşama yöntemi olarak uyguluyorlardı. Ancak bu yöntem geniş bir zamana yayıldığı için daha çok kadını baskı altına almak, ona zarar vermek için kullanılıyordu. Koca herhangi bir sebeple eşine kızdığında bir iki yıl veya daha uzun süreyle ona yaklaşmamaya yemin ediyor, süre bitiminde gerektiğinde yeni yeminle süreyi uzatıyordu. Îlânın sonuna kadar evlilik akdi devam ettiğinden kadın yeni bir evlilik yapma imkânı bulamıyordu. İslâmiyet, eşler arasında meydana gelen anlaşmazlıkların cinsel açıdan diğerini terk boyutuna varması halinde bu davranışın özellikle kadını mağdur etmemesi için belirli bir sınır getirmiştir. Eşlerin birlikte yaşayıp yaşamayacaklarına karar verebilmeleri amacıyla yeterli bir deneme süresi olan dört aylık bir zaman içinde dönüş olmaması ayrılık konusunda bir kararlılığa işaret ettiğinden sürenin bitiminde evliliğe son verilerek eşin serbest bırakılması sağlanmıştır. Bu bakımdan îlânın çağdaş hukukta boşanma sebebi sayılan terkle yakın benzerliği vardır.
Îlânın meşruiyeti Kitap ve Sünnet’le sabittir. Kur’ân-ı Kerîm’de, “Kadınlarına yaklaşmamaya yemin edenler dört ay beklerler. Eğer bu süre içinde yeminlerinden dönerlerse şüphesiz ki Allah her şeyi çok bağışlayan ve çok merhamet edendir. Eğer boşamayı kastederlerse muhakkak Allah her şeyi çok iyi işiten, çok iyi bilendir” buyurulur (el-Bakara 2/226-227). Hz. Âişe’den nakledilen, “Resûlullah eşlerine îlâ yaptı ve kendisine helâli haram kıldı. Arkasından da haramı helâl yaptı ve yeminden dolayı kefâret verdi” (Buhârî, “Nikâḥ”, 91, 92, “Ṭalâḳ”, 21; Tirmizî, “Ṭalâḳ”, 21; Nesâî, “Ṭalâḳ”, 32) şeklindeki rivayet ve bu olayın ayrıntılarıyla ilgili hadisler îlânın meşruluğunun diğer delilleridir. Sade bir hayat yaşayan Hz. Peygamber eşlerinin bazı maddî taleplerinden dolayı üzülmüş ve îlâ yaparak onlardan bir ay uzak kalmıştır. Daha sonra nâzil olan Ahzâb sûresinin 28-29. âyetleriyle Resûl-i Ekrem’in hanımları, müreffeh bir hayat yaşamak üzere kendisinden ayrılmak veya Allah’ı, resulünü ve âhiret hayatının güzelliklerini tercih etmek hususunda serbest bırakılmış, bunun üzerine onlar da isteklerinden vazgeçerek Hz. Peygamber’le yaşamayı tercih etmişlerdir.
Îlâ, kocanın eşine yaklaşmamak üzere Allah’a veya O’nun örfen yemin için kullanılabilen sıfatlarına yemin etmesiyle gerçekleşir. Koca, cinsî temastan uzak kalmayı kendisine ağır gelebilecek bir adağa yahut boşama gibi bir şarta bağlamak suretiyle de îlâ yapabilir. “Allah’a yemin ederim ki dört ay (altı ay veya bundan sonra, hayatta oldukça vb.) seninle cinsî temasta bulunmayacağım”; “Seninle temasta bulunursam üzerime hac (yahut bir ay oruç tutmak) farz olsun”; “Seninle ilişkiye girersem evliliğimiz sona ermiş olsun” gibi sözlerle îlâ meydana gelir. Bunlar, boşamada olduğu gibi niyete bağlı olmaksızın sonuç doğuran açık ifadelerdir. Îlâ niyeti bulunması halinde kinayeli ifadelerle de îlâ yapılabilir. Eşiyle ilişkisini kesmeyi kastederek söylediği, “Bundan sonra seninle bir yastığa baş koymam” gibi sözler bu nitelikteki ifadelerdir.
Birbirinden fazla faydalı içerik için sayfamızı takip edebilirsiniz.
www.youtube.com/ @gencyuvatv