Bana dua edenden ALLAHU teala hazretleri razı olsun
@handanserhanoglu70447 ай бұрын
AllAH sizden Razi Olsun Hocam Bizi Bilgilendiriyorsunuz Elhamdülilleh
@Ali-ey5zm3 жыл бұрын
ALLAH razı olsun 🖐👍🖐
@sarkomutan41963 жыл бұрын
Cevizi peynir ile üzümü ekmekle yemek unutulmuş bir sünnettir bu sünneti hatırlatana yüz şehid sevabı yazılır hz Muhammed (s.a.v)
@hayattircandirislam74703 жыл бұрын
Kardeşlerim hepinize tafsiyem tefekkür ediniz tefekkürün hayatinizi duzene koymaya büyük faydalari var gunde bir saat tefekkur imaninizi artirir hatalardan arinmaniza büyük faydalari var gunde bir saat tefekkur ediniz ve herkese tavsiye edin Allah rizasi icin
@seriatcgencelkonyevik.s70643 жыл бұрын
ALLAH razı olsun kerem hocam
@pridexx2239-x5e4 ай бұрын
Allah'u Ekber
@beratmahiroglu19393 жыл бұрын
Allah razı olsun
@adem66533 жыл бұрын
Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.V.), Sünnetler 1. Her işe besmele ile başlardı. Hayırlı işlerde sağını, diğer işlerde solunu kullanırdı. 2. Yemekten önce ve sonra ellerini yıkardı. 3. Yemeğe besmele ile başlardı. Başta besmeleyi unutursanız «Bismillahi fi evvelihi vel ahirihi» deyin buyururdu. 4. Sağ elinin üç parmağı ile yemek yer ve parmaklarını yalamadan silmezdi. Bereket nereye iner belli olmaz derdi. 5. Yemekte tabağın kendi önüne gelen tarafından yerdi. 6. Yerde oturarak yemek yerdi. Ayakta ve yürürken yiyip içmezdi. 7. Yere düşen lokmasını temizleyip, yerdi. 8. Yemeğe sofradakiler ile beraber başlardı. 9. Suyu oturarak ve üç yudumda içerdi. Her yudumda besmele çekerdi. Dudağından ayırmadan, tek nefeste bir şey içmezdi. 10. Su içtiği kabın içine solumazdı. 11. Midesinin üçte birini yemeğe, üçte birini suya, üçte birini de nefesine ayırırdı. 12. Acıkmadıkça yemez, tam doymadan sofradan kalkardı. 13.Tabağına yiyebileceği kadar yemek alır, tabağında artık bırakmazdı. 14. Sofrada bir yere dayanarak yemek yemezdi. Ağzında yemek varken konuşmazdı. Sofrada güzel şeylerden bahsederdi. 15. Yemeğe tuz ile başlar, yemeği tuz ile bitirirdi. 16. Günde iki öğün yerdi. Bir öğünde tek çeşit yemek yerdi 17. Yemekten hemen sonra yatmazdı. 18. Meyveyi yemekten önce yerdi . 19. Yemeği yiyip sofradan kalkacağında: "el-Hamdu lillâhillezi et'amenâ ve sekânâ ve ce'alenâ min'el-müslimîn" yâni "Bizi yedirip içiren ve müslümanlar zümresinden kılan Allâh'a hamdolsun!" diyerek duâ ederdi. 20. Yemeğe kusur bulmaz, beğendiği yemekse yer, değilse yemezdi. Yiyecek ve içecekleri çok sıcakken yemez ve içmez, biraz soğumasını beklerdi 21. Pazartesi ve Perşembe günleri oruç tutardı. Orucunu hurma olduğu zaman hurma ile, hurma yok ise su ile açardı. 22. Tanıdığı tanımadığı herkese selam verirdi. Çocuklara da selam verirdi. 23. Bir meclise girerken ve bir meclisten çıkarken selam verirdi. 24. Kendisine birisi el uzattığında, karşısındaki kişi elini çekmedikçe o da elini çekmezdi. 25. Kadınlarla tokalaşmazdı. 26. Büyüklerine oturmaları için yer verir, onlara ikramda bulunurdu. 27. Verdiği sözde durur, ahde vefa gösterirdi. 28. Hediyeleşirdi ve gelen hediyeye aynıyla veya daha güzeliyle karşılık verirdi. 29. Kahkaha ile gülmez. Sadece tebessüm ederdi. 30. Ya hayır söyler, ya da susardı. 31. Tane tane ve orta bir ses tonu ile konuşurdu. Kelimelerini saymak isteyen sayabilirdi. 32. Konuşurken önemli şeyleri üç defa tekrar ederdi. 33. Konuşmasına Allah'ın c.c. adıyla başlar ve konuşmasını yine Allah'ın c.c. adıyla bitirirdi. 34. Dünyalık bir şey için öfkelenmezdi. 35. Beyaz elbise giymeyi severdi. 36. Şaka bile olsa yalan söylemezdi. 37. Aksırdığı zaman elini ya da elbisesini ağzına koyar, sesini alçaltırdı. 38. Uyumak için sağ tarafına yatar, sağ elini sağ yanağının altına koyardı. 39. Günde yüz defa tövbe eder ve ümmetine de tövbe etmesini emrederdi. 40. Yüzükoyun yatmaz, " Bu Allah'ın hoşlanmadığı yatış şeklidir." derdi. 41. Yatağa girdiğinde avuçlarını birleştirip, İhlas, Felak ve Nas Surelerini okur, avucunun içine üfler, sonra da elleri ile bütün vücudunu sıvazlardı ve bunu 3 defa tekrar ederdi. 42. Kimseyi görünüşüne göre değerlendirmez, fakirleri sever, onlarla beraber otururdu. 43. Sabah namazının sünnetini odasında kılar ve cemâatle farzı edâ etmek üzere mescide giderdi. 44. Mest giyerdi. 45. Ayakkabılarını giyerken önce sağdan başlar, çıkarırken önce soldan çıkarırdı. 46. Takke ve sarıkla başını kapatıp, namazını cemaatle kılardı. 47. Soğan ve sarımsak kokusuyla mescid ve meclislere yaklaşmazdı.48. Üzerinde kutsal kelimeler ve ayetler yazılı eşya ile tuvalet gibi yerlere girmezdi. 49. Misafirlerine ikramda bulunur. Misafir ve ziyaretçilerini temiz bir kılık kıyafetle karşılardı. 50. Hapşuranın «Elhamdülillah» demesini ister. Bunu duyanın, karşılık olarak «Yerhamükellah» demesini ister. Hapşuranın karşılık olarak «Yehdina ve yehdi kümullah>> demesini isterdi. 3 defadan fazla hapşuranın nezle olduğunu anlar, ona bir şey söylemezdi. 51. Davet edildiği yere gider, davet edilmediği yere gitmezdi. 52. Esneme gelince bunu mümkün olduğunca gizlerdi. Ağzını eliyle kapayarak esnemeyi gidermeye gayret ederdi. Namazda iken esneme gelirse ayakta iken sağ elinin tersi, diğer hallerde sol elinin tersi ile ağzını kapatırdı. 53. Koşu sporu yapar, hanımı Aişe ile yarışırdı. 54. Kimsenin kusurunu araştırmaz, bildiği kusurları başkalarına anlatmazdı. 55. Abdest alırken misvak kullanır, diş temizliğine çok özen gösterirdi. 56. Kurban Bayramı'nda kurban kesilmeden evvel bir şey yemezdi. 57. Bütün namazlarını huşu ve huzur içerisinde korku ve ümit arasında kılardı. 58. Çevresini temiz ve düzenli tutardı. «Allah temizdir, temiz olanı sever>> buyururdu. 59. Sadaka verirdi,"Az sadaka, çok belayı def eder." ve "Yarım hurma ile de olsa sadaka verin." buyururdu. 60. Gece "Teheccüd Namazı" kılmak için uykusundan uyanırdı. 61. Hanımlarına karşı çok iyi davranırdı. Onlara güzel söz söyler ve onlarla istişare (fikir alış verişi) yapardı. 62. Aldığı emanetleri en güzel şekilde korurdu. 63. Çok tefekkür ederdi. Ölümü her gün düşünürdü. 64. Mezarlıktan geçerken selam verip, mezardakilere dua ederdi. 1 Fatiha, 11 İhlas okurdu. 65. Tırnaklarını Cuma günü keserdi. 66. Bir kapıdan içeri girmeden önce selam vererek, izin ister, bir cevap alamazsa dönerdi. 67. Kabristandan geçerken « Esselamu aleykum ya ehlel kubur» (Ey kabir sakinleri Selamun Aleykum) derdi. 68. Kimseden bir şey istemez. Kendi ihtiyacını kendisi giderirdi. Kendi söküğünü bile kendisi dikerdi. 69. Hasta akraba, dost ve yakınlarını ziyaret ederdi. Onları teselli eder, onlara moral verir, onlara dua ederdi. 70. Hasta ziyaretini kısa tutardı. Hastaların hoşa gitmeyecek hallerini başkalarına anlatmazdı. 71. Kendisinden bir şey istenildiğinde asla " Yok" demezdi. 72. İlmin her türlüsünün öğrenilmesini isterdi." İlim Çin'de de olsa alınız." derdi. 73. Kendisine yapılmasını istemediği bir şeyi başkasına yapmazdı. 74. Cam bir kaseden su içerdi. 75. Ayakkabılarını giymeden önce ters çevirip silkeler içine bir şey girmişse düşmesini sağlardı. 76. Yolda yürürken sağa sola bakmaz, önüne bakarak yürür ve gittiği yere hızlı adımlarla ulaşırdı. 77. Aile büyüklerine karşı saygılı davranır, onlara ihsanda bulunur, hayır dualarını alırdı. 78. Daima abdestli gezerdi, gece yatarken de abdestli yatardı. 79. Birisi kendisine seslendiğinde sadece başını çevirmez, o kişiye tüm vücudu ile dönerdi. 80. Cuma günü gusül abdesti alırdı. 81. Güzel koku sürünürdü. 82. Camiye girerken içeride biri varsa selam verir, kimse yoksa "Esselamu aleyna ve ala ibadillahissalihin" derdi. 83. Birisi konuştuğunda onu dinler, sözünü kesmezdi. Toplum içinde herhangi bir kişi ile fısıldaşarak konuşmazdı. 84. Evden çıkarken aynaya bakar, kendine çeki düzen verirdi. 85. Tarak, ayna, misvak, kürdan, makas, sürmedan taşırdı. 86. Yatmadan önce, göz sağlığı için, üç defa sağ gözüne, üç defa sol gözüne ismid sürmesi çekerdi. 87. Yatmadan önce dişlerini misvakla temizler, uyanınca dişlerini yine misvaklardı. 88. Yetimleri, çocukları çok sever, onlara zaman ayırır, onlarla ilgilenirdi. 89. Öğle namazını kıldıktan sonra, bir miktar uyur, 'kaylule' yapardı. 90. Ev işlerine yardım ederdi. İşlerinde başkalarına danışır, fikir alışverişinde bulunurdu. 91. Bir hata görse, yumuşak bir dil ile hata yapanı uyarırdı. 92. Temiz ve helal olan şeylerden yer, şüpheli ve haram olan şeylerden uzak dururdu. 93. Müslümanların yabancı dil öğrenmesini emrederdi. Nitekim Hz. Peygamber, Zeyd b. Sabit'e Yahudi dilini okuyup yazmayı öğrenmesini emretmiştir. 94. Yeşilliğe ve akan suya bakmaktan hoşlanırdı. 95. Hurmayı ve kabak yemeğini severdi. 96. Ara sıra toprakta çıplak ayakla yürürdü. 97. Kuran'ı anlamak için okuyun derdi. 98. İki kişi konuşurken izin almadan aralarına girmezdi. 99. Yeni bir elbise edindiğinde onu Cuma Günü giyerdi. 100. Biri ona kötülük yapsa onu affeder, ona iyilik ile karşılık verirdi. [Hz. Peygamber Efendimiz'in (S.A.V.) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "Ümmetimin bozulduğu bir sırada kim sünnetlerime sarılırsa ona yüz şehid sevabı vardır." (Beyhaki, Taberani)]
@TheShelby203 жыл бұрын
Bunu nasıl kopyalıya bilirim?
@erayylmaz22053 жыл бұрын
Çok faydalı oldu allah razı olsun kardeşim benim
@kunaguero18163 жыл бұрын
@@erayylmaz2205 aynen kardrşim
@paylasmakguzeldirmcecen3 жыл бұрын
Seni yaradana kurban olayım ey Allah'ın kulu 🌹♥️
@Nurkan_363 жыл бұрын
Allah'ım sen bana bütün müslüman kardeşlerime cennette senin rahman suresini okuyacağın peygamber efendimizin yasin suresini okuyacağı zamanı bizlere nasip et Yarabbi 🤲
@RichtigePerson3 жыл бұрын
Allah (c.c.) razı olsun
@yokyok50033 жыл бұрын
ALLAH CELLE CELALÜHÜ razı olsun hocam
@veyselkutbay67763 жыл бұрын
RABBIM CELLE CELALAHU sizden ebeden razı olsun hocam..
@turalmemmedzade52162 жыл бұрын
Allah Razı Olsun Hocam
@orxanaslanov61973 жыл бұрын
ALLAH bizi şeytanın fitnəsindən qorusun.
@emrahoruc15633 жыл бұрын
ALLAH razı olsun hocam
@misafircocugugibiydin43753 жыл бұрын
Allah Razı Olsun Hocam ...
@NihatAliyev-m6p4 ай бұрын
❤ALLAH❤
@yavuzturk83413 жыл бұрын
“Bir kimse günde yüz defa sübhânallâhi ve bi-hamdihî derse, onun günahları deniz köpüğü kadar bile olsa hepsi bağışlanır.” (Buhârî, Bed’ü’l-halk 11; Daavât 64, 65; Müslim, Zikir 28. Ayrıca bk. Tirmizî, Daavât 59, 62; İbni Mâce, Duâ 14.)
@koreanworld42783 жыл бұрын
Allah razı olsun insanda böyle işte rabbim hatalarımızdan bolca tövbe edip tövbesi kabul olanlardan eylesin cümlemizi
@umut5573 Жыл бұрын
Amin
@TheShelby203 жыл бұрын
ALLAHIN SELAMI ÜZERİNİZE OLSUN HOCAM AMİN 🤲🏻🇦🇿♥️🇹🇷
@abdullahfurkanteke063 жыл бұрын
kalbim ferahladı Allah razı olsun...
@aczins85683 жыл бұрын
Allah Celle celalühu sizden razı olsun hocam 🌹🌹🌹🌹
@sefa77923 жыл бұрын
Amin
@neromero30723 жыл бұрын
Bu Arnavut ne güzel insan
@ozgursayan42823 жыл бұрын
Allah Celle Celaluhu sizden ebeden razı olsun hocam bu videoyu paylaşalım arkadaşlar herkes ilim öğrensin arkadaslar
@enderpasa20043 жыл бұрын
Allah'ım sen bu yorumu yazan ve okuyan tüm müslüman kullarında şeytana karşı gelmesinde kolaylık sağla(Amin)
@ehlisunnet66833 жыл бұрын
ALLAHUMME AMİN.
@davutberkeliyev57103 жыл бұрын
Amin
@hayattircandirislam74703 жыл бұрын
kalp kırmak kabeyi yikmaktir( Hz muhammed sav
@ehlisunnet66833 жыл бұрын
قُلْ اِنْ كُنْتُمْ تُحِبُّونَ اللّهَ فَاتَّبِعُونِي يُحْبِبْكُمُ اللهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَاللهُ غَفُورٌ رَحِيمٌ Bismillahirrahmanirrahim [Rahman ve rahman Allah’ın adıyla] „(Resulüm) de ki: Eğer Allahı seviyorsanız bana uyunuz ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah son derece esirgeyici ve bağışlayıcıdır.” [Al-i İmran suresi, ayet 31]
@hayattircandirislam74703 жыл бұрын
Ölümden sonraki hayat 100bin değil 100milyon değil 100milyar değil ilelebettir hepinize tafsiyem bu sözü Unutmayın ahir zamandayiz kendinizi ve sevdiklerinizi kurtarin
@hayattircandirislam74703 жыл бұрын
Allaha ve ahiret gunune inanan komşusunu eziyet etmesin (Hz muhammed sav
@mehmetcanl43683 жыл бұрын
Gul hüvellahü ehad Ellahüs samed lem yelid ve lem yüled ve lem yekul lehu kufuven ehad
@hayattircandirislam74703 жыл бұрын
Yemeyin bereketi yemekten önce ve sonra elleri ve agzi yikamaktir( hadisi şerıf
@hayattircandirislam74703 жыл бұрын
Günde 20 defa ölümden sonraki hayati düşünen sehitlerle birlikte haşır olunacaktır( hadisi şerıf
Söz konusu hadis, sahihtir. Musab bin Sad bin Ebu Vakkas’dan rivayet edildiğine göre şöyle dedi: “Bir gün Rasulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem yanında bulunurken Rasulullah şöyle dedi: "Sizden biriniz her gün bin sevap kazanmaktan aciz midir?" diye sordu. Yanında oturanlardan biri, "Ya Rasûlullah bir kimse günde bin sevabı nasıl kazanabilir?" diye sordu. Bunun üzerine Rasulullah: "Yüz defa sübhanallah derse o kimseye bin sevap yazılır veya bin günahı bağışlanır."
@mustafacan36463 жыл бұрын
,,,🌹
@mehmetcanl43683 жыл бұрын
İnne eğ tayne kel kev ser Fesalli li rabbike ven her İnne şenieke hüvel ebter
@Anti_rafizi3 жыл бұрын
Əşhədu Ən La İlahə İllallah Və Əşhədu Ən Na Muhəmmədən Əbduhu Və Rəsulühü(Kəlmeyi-Şəhadət)Səsli Şəkildə Təkrarlayın İmanınız Yenilənsin
@infinity_xa19633 жыл бұрын
👍🇹🇷
@koylukoylu13123 жыл бұрын
Son yüzyılın alimidir Kerem hocam , Belagat ve Zeka üst düzey maşallah, Genç yaşta büyük evliyalar arasında olduğu sürekli söylenir Ehli sünnet camialarında ,Allah sizi başımızdan eksik etmesin inşallah
@haceganyolu24243 жыл бұрын
Hanefi mezhepli olan Trablus’lu Ebul‑Mehâsin Muhammed El‑Kâvûkcî (Kavukcu) ‘İtikat’ta İtimad (güvence)’ adlı kitabında şöyle demiştir: Bil ki! Eğer birisi sana: “Kime ibâdet ediyorsun?” diye sorarsa, ona de ki: “Kendisinden başka İlâh olmayan, yeryüzünde ve gökte yer tutmayan Allâh’a ibâdet ediyorum. O mekândan ve zamandan önce vardı şimdi de olduğu gibidir.” Eğer sana: “Allâh nedir?“ diye sorarsa, ona de ki: “Eğer ismi hakkında sorarsan! Allâh Rahmân ve Rahîm’dir, O’nun güzel isimleri vardır. Ve Sıfatları hakkında sorarsan! O’nun Hayatı zatiyyedir ezelîdir, İlmi her şeyi kuşatmıştır, Kudreti kâmildir, Hikmeti açıktır. Görmesi ve İşitmesi de herşeyi kuşatmıştır. Eğer Fiili hakkında sorarsan! O mahlukatı yaratıp herşeyi yerli yerince kılmıştır. Eğer Zatı hakkında sorarsan! O cisim de değildir araz da değildir birleşik de değildir ve her ne aklına gelmişse Allâh öyle değildir. O’nun Zatı mevcuttur ve Mevcudiyeti zorunludur. O doğmamıştır ve doğurmamıştır. O’nun benzerinde hiçkimse yoktur, hiçbir şey O’nun benzeri değildir. O Gören ve İşitendir. ‘Sıfatlarla vasıflanan Zata ibadet ediyorum’ diyen kimse kurtulacak mümindir.” Eğer sana: “Allâh’ın var olduğuna delilin nedir?” diye sorarsa, ona de ki: “Gezegenleri ve felekleri ile bu semâ (gök), nehirleri ve suları ile bu yeryüzü, türlü türlü ağaçları ve meyveleri ile bu nebâtler (bitkiler) ve birbirinden farklı şekilleri ve eylemleri ile bu hayvanlar. İşte bunların hepsi bunları Yaratana ve O’nun Vahdaniyeti’ne Ezeliyeti’ne ve Kudreti’ne delâlet (işaret) etmektedir.” Eğer sana: “Allâh nerededir?” sorarsa, ona de ki: “Zatı ile değil, İlmi ile her birinden haberdardır ve Kudreti ile her birinden üstündür. Her şeyde sıfatlarının eserleriyle zâhirdir ve Zatı’nın hakikatiyle bâtındır, yani kişinin O’nu kendinde tasavvur etmesi mümkün değildir. O yön ve cisimlikten münezzehtir. O hâlde O’nun sağı, solu, arkası ve önü olduğu veya Arş’ın üstünde, altında, sağında ya da solunda olduğu veya kâinatın içerisinde ya da onun haricinde olduğu denilemez. ‘O’nun mekânını O’ndan başkası bilmez.’ ” Kim şöyle derse: “Allâh gökte mi yoksa yerde mi bulunuyor, bilmiyorum!” o küfre girmiş olur. Çünkü bunlardan birini, O’na (Allâh’a) mekân olarak kılmış olur. Bunun üzerine sana: ‘Buna dair delilin nedir?’ diye sorarsa, ona de ki: “Zira bir yönü olmuş veya bir yönde bulunmuş olsa, bir mekânı kaplamış olur. Mekânı kaplayan her şey ise hâdistir (yokken var olmuştur). Hâdislik ise O’nun hakkında imkânsızdır.” Eş-Şeyh Fahruddin Bin Asekir ( Allâh rahmet etsin) şöyle buyuruyor: Allâh bizleri ve seni irşad (hidayet) etsin. Bil ki; Allâh-u Teâlâ’nin mülkünde bir olduğunu her mükellefin bilmesi farzdır. Allâh,alemin tümünü, ulvi alemi (semalar ve üstündekileri), süfli alemi (yerleri ve altındakileri), Arş’ı ve Kürsi’yi, semaları ve yerleri ve içindekileri ve aralarında bulunan herşeyi yaratandır. Bütün yaratıklar Allâh’ın kudretine boyun eğmiştir( mağlup olmuştur).O’nun izni olmadan bir zerre bile kımıldamaz, yaratma hususunda ortağı yoktur, mülkünde de ortağı yoktur. O diridir, fani olmaz, uykudan ve uyuklamaktan münezzehtir.Gizliyi ve aşikarı bilendir, yerde ve gökte hiçbir şey ondan gizlenemez, karada ve denizdeki her şeyi bilir, düşen her yaprağı da muhakkakki bilir, yerin karanlığındaki taneleri, kuru ve yaş olan her şeyi bilir,bunlarin hepsi apaçık bir kitaptadır.( Levh-i Mahfuzdadır). İlmiyle her şeyi bilir, her şeyin miktar ve sayısını bilir, dilediği her şeyi yapar, mahlukatında dilediğine göre hükmeder.Onlardan menfaat beklemez,onların zararından korkmaz, O’na vacip olan bir hak yoktur ve O’nun üzerine hüküm (emir veya yasak) yoktur.O’nun her bir nimeti ihsandır ve her musibet adalettir.Yaptıklarından sual (itiraz) edilmez, onlar (yaratıklar) sual sorulurlar. O, Mahlukattan önce vardı, O’nun öncesi ve sonrası yoktur, altı ve üstü de yoktur, sağı ve solu da yoktur, önü ve arkası da yoktur. Parçalardan ve cisimlerden münezzehtir. O’na ne zaman, nerede ve nasıl vardı denmez.O, mekan yokken vardı, kâinatı ve zamanı yaratandır. Zamanla vasfedilmez ve O’na mekan tahsis edilmez. Bir şey onu diğer şeyden meşgul etmez. Hayal ile O’na ulaşılamaz, akıl ile idrak edilmez, zihinde tahsis edilmez, nefislerde misillenmez, hayalde tasavvur edilmez, akılda zatı bir şeye benzetilmez, düşünce ve hayalle erişilmez Allâh-u Teâlâ “Eş-Şurâ” Sűresinin 11. âyetinde şöyle buyuruyor: لَيْسَ كَمِثْلِهِ شَىءٌ Anlamı : “Hiç bir şey O’na (Allâh) benzemez. O (Allâh), işiten ve görendir”
@mehmetcanl43683 жыл бұрын
Veccehtü vechiye lillezi fetaras semeveti vel erda henifen müslimen ve me enne minel müşrikin inne saleti ve nusiki mehyaye ve memeti lillehi rabbil alemin le şerike lehu ve bizelike ümirtu ve enne minel müslimin
@muhammedemin10043 жыл бұрын
Şeytan üzeri Ayetler : Bakara Suresi, 34. ayet: Ve meleklere: "Adem'e secde edin" dedik. İblis hariç (hepsi) secde ettiler. O ise, diretti ve kibirlendi, (böylece) kafirlerden oldu. Araf Suresi, 11. ayet: Andolsun, Biz sizi yarattık, sonra size suret (biçim-şekil) verdik, sonra meleklere: "Adem'e secde edin" dedik. Onlar da İblis'in dışında secde ettiler; o, secde edenlerden olmadı. Araf Suresi, 12. ayet: (Allah) Dedi: "Sana emrettiğimde, seni secde etmekten alıkoyan neydi?" (İblis) Dedi ki: "Ben ondan hayırlıyım; beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın." Araf Suresi, 13. ayet: (Allah:) "Öyleyse oradan in, orda büyüklenmen senin (hakkın) olmaz. Hemen çık. Gerçekten sen, küçük düşenlerdensin." Araf Suresi, 14. ayet: O da: "(İnsanların) dirilecekleri güne kadar beni gözle(yip ertele.)" dedi. Araf Suresi, 15. ayet: (Allah:) "Sen gözlenip-ertelenenlerdensin" dedi. Araf Suresi, 16. ayet: Dedi ki: "Madem öyle, beni azdırdığından dolayı onlar(ı insanları saptırmak) için mutlaka Senin dosdoğru yolunda (pusu kurup) oturacağım." Araf Suresi, 17. ayet: "Sonra muhakkak önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım. Onların çoğunu şükredici bulmayacaksın." Araf Suresi, 18. ayet: (Allah) Dedi: "Kınanıp alçaltılmış ve kovulmuş olarak oradan çık. Andolsun, onlardan kim seni izlerse, cehennemi sizlerle dolduracağım." Araf Suresi, 19. ayet: Ve ey Adem, sen ve eşin cennete yerleş. İkiniz dilediğiniz yerden yiyin; ama şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa zalimlerden olursunuz. Araf Suresi, 20. ayet: Şeytan, kendilerinden 'örtülüp gizlenen çirkin yerlerini' açığa çıkarmak için onlara vesvese verdi ve dedi ki: "Rabbinizin size bu ağacı yasaklaması, yalnızca, sizin iki melek olmamanız veya ebedi yaşayanlardan kılınmamanız içindir." Araf Suresi, 21. ayet: Ve: "Gerçekten ben size öğüt verenlerdenim" diye yemin de etti. Araf Suresi, 22. ayet: Böylece onları aldatarak düşürdü. Ağacı tattıkları anda ise, ayıp yerleri kendilerine beliriverdi ve üzerlerini cennet yapraklarından örtmeye başladılar. (O zaman) Rableri kendilerine seslendi: "Ben sizi bu ağaçtan menetmemiş miydim? Ve şeytanın sizin gerçekten apaçık bir düşmanınız olduğunu söylememiş miydim?" Araf Suresi, 27. ayet: Ey Ademoğulları, şeytan, anne ve babanızın çirkin yerlerini kendilerine göstermek için, elbiselerini sıyırtarak, onları cennetten çıkardığı gibi sakın sizi de bir belaya uğratmasın. Çünkü o ve taraftarları, (kendilerini göremeyeceğiniz yerden) sizleri görmektedir. Biz gerçekten şeytanları, inanmayacakların dostları kıldık. Bakara Suresi, 36. ayet: Fakat şeytan, oradan ikisinin ayağını kaydırdı ve böylece onları içinde bulundukları (durum)dan çıkardı. Biz de: "Kiminiz kiminize düşman olarak inin, sizin için yeryüzünde belli bir vakte kadar bir yerleşim ve meta vardır" dedik. Bakara Suresi, 102. ayet: Ve onlar, Süleyman'ın mülkü (nübüvveti) hakkında şeytanların anlattıklarına uydular. Süleyman inkar etmedi; ancak şeytanlar inkar etti. Onlar, insanlara sihri ve Babil'deki iki meleğe Harut'a ve Marut'a indirileni öğretiyorlardı. Oysa o ikisi: "Biz, yalnızca bir fitneyiz, sakın inkar etme" demedikçe hiç kimseye (bir şey) öğretmezlerdi. Fakat onlardan erkekle karısının arasını açan şeyi öğreniyorlardı. Oysa onunla Allah'ın izni olmadıkça hiç kimseye zarar veremezlerdi. Buna rağmen kendilerine zarar verecek ve yarar sağlamayacak şeyi öğreniyorlardı. Andolsun onlar, bunu satın alanın, ahiretten hiçbir payı olmadığını bildiler; kendi nefislerini karşılığında sattıkları şey ne kötü; bir bilselerdi. Bakara Suresi, 168. ayet: Ey insanlar, yeryüzünde olan şeyleri helal ve temiz olarak yiyin ve şeytanın adımlarını izlemeyin. Gerçekte o, sizin için apaçık bir düşmandır. Bakara Suresi, 208. ayet: Ey iman edenler, hepiniz topluca "barış ve güvenliğe (Silm'e, İslam'a) girin ve şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o, size apaçık bir düşmandır. Bakara Suresi, 268. ayet: Şeytan, sizi fakirlikle korkutuyor ve size çirkin -hayasızlığı emrediyor. Allah ise, size Kendisi'nden bağışlama ve bol ihsan (fazl) vadediyor. Allah (rahmetiyle) geniş olandır, bilendir. Bakara Suresi, 275. ayet: Faiz (riba) yiyenler, ancak şeytan çarpmış olanın kalkışı gibi, çarpılmış olmaktan başka (bir tarzda) kalkmazlar. Bu, onların: "Alım-satım da ancak faiz gibidir" demelerinden dolayıdır. Oysa Allah, alış-verişi helal, faizi haram kılmıştır. Kime Rabbinden bir öğüt gelir de (faize) bir son verirse, artık geçmişi kendisine, işi de Allah'a aittir. Kim (faize) geri dönerse, artık onlar ateşin halkıdır, orada sürekli kalacaklardır. Al-i İmran Suresi, 155. ayet: İki topluluğun karşı karşıya geldikleri gün, sizden geri dönenleri, kazandıkları bazı şeyler dolayısıyla şeytan onların ayağını kaydırmak istemişti. Ama andolsun ki, Allah onları affetti. Şüphesiz Allah, bağışlayandır, yumuşak olandır. Al-i İmran Suresi, 175. ayet: İşte bu şeytan, ancak kendi dostlarını korkutur. Siz onlardan korkmayın, eğer mü'minlerseniz, Benden korkun. Nisa Suresi, 38. ayet: Ve onlar, mallarını insanlara gösteriş olsun diye infak ederler, Allah'a ve ahiret gününe de inanmazlar. Şeytan, kime arkadaş olursa, artık ne kötü bir arkadaştır o. Nisa Suresi, 60. ayet: Sana indirilene ve senden önce indirilene gerçekten inandıklarını öne sürenleri görmedin mi? Bunlar, tağutun önünde muhakeme olmayı istemektedirler; oysa onlar onu reddetmekle emrolunmuşlardır. Şeytan da onları uzak bir sapıklıkla sapıtmak ister. Nisa Suresi, 76. ayet: İman edenler Allah yolunda savaşırlar; inkar edenler ise tağut yolunda savaşırlar öyleyse şeytanın dostlarıyla savaşın. Hiç şüphesiz, şeytanın hileli-düzeni pek zayıftır. Nisa Suresi, 117. ayet: Onlar, O'nu bırakıp da (birtakım) dişilere taparlar. Onlar o her türlü hayırla ilişkisi kesilmiş şeytandan başkasına tapmazlar. Nisa Suresi, 119. ayet: Onları -ne olursa olsun- şaşırtıp-saptıracağım, en olmadık kuruntulara düşüreceğim ve onlara kesin olarak davarların kulaklarını kesmelerini emredeceğim ve Allah'ın yarattıklarını değiştirmelerini emredeceğim." Kim Allah'ı bırakıp da şeytanı dost (veli) edinirse, kuşkusuz o, apaçık bir hüsrana uğramıştır. Nisa Suresi, 120. ayet: (Şeytan) Onlara vaadler ediyor, onları en olmadık kuruntulara düşürüyor. Oysa şeytan, onlara bir aldanıştan başka bir şey va'detmez. Maide Suresi, 90. ayet: Ey iman edenler, içki, kumar, dikili taşlar ve fal okları ancak şeytanın işlerinden olan pisliklerdir. Öyleyse bun(lar)dan kaçının; umulur ki kurtuluşa erersiniz. Maide Suresi, 91. ayet: Gerçekten şeytan, içki ve kumarla aranıza düşmanlık ve kin düşürmek, sizi, Allah'ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçtiniz değil mi? En'am Suresi, 43. ayet: Onlara, zorlu azabımız geldiği zaman yalvarmaları gerekmez miydi? Ama onların kalpleri katılaştı ve şeytan onlara yapmakta olduklarını çekici (süslü) gösterdi En'am Suresi, 68. ayet: Ayetlerimiz konusunda 'alaylı tartışmalara dalanlar:' -onlar bir başka söze geçinceye kadar- onlardan yüz çevir. Şeytan sana unutturacak olursa, bu durumda hatırlamadan sonra, artık zulmeden toplulukla beraber oturma. En'am Suresi, 112. ayet: Böylece her peygambere, insan ve cin şeytanlarından bir düşman kıldık. Onlardan bazısı bazısını aldatmak için yaldızlı sözler fısıldarlar. Rabbin dileseydi bunu yapmazlardı. Öyleyse onları yalan olarak düzmekte olduklarıyla baş başa bırak. En'am Suresi, 121. ayet: Üzerinde Allah'ın isminin anılmadığı şeyi yemeyin; çünkü bu fısk'tır (yoldan çıkıştır). Gerçekten şeytanlar, sizinle mücadele etmeleri için kendi dostlarına gizli-çağrılarda bulunurlar. Onlarla itaat ederseniz şüphesiz siz de müşriklersiniz. Araf Suresi, 202. ayet: (Şeytan'ın) Kardeşleri ise, onları sapıklığa sürüklerler, sonra peşlerini bırakmazlar. Yusuf Suresi, 5. ayet: (Babası) Demişti ki: "Oğlum, rüyanı kardeşlerine anlatma, yoksa sana bir tuzak kurarlar. Çünkü şeytan, insan için apaçık bir düşmandır."
@hayattircandirislam74703 жыл бұрын
Kardeşlerim hepinize uyarim şirk iceren sarkilara turkulere şiirlere cook dikkat edin birkerede bütün sevabinizi bütün kazanciniz gider sizi sirke sokar kendinizide sevdiklerinizede uyarin ahir zamandayiz
@mehmetcayr38473 жыл бұрын
Hocam yarın bize Allahın aslanı Hz Hamzayı anlatırmısın
@goodjob72673 жыл бұрын
Değerli Büyüklerim ben henüz 13 yaşındayım her gün Allahtan yardim istiyorum sizde dua eder misiniz ,sivilce problemim var bazen arkadaşlarım sivilcelerime laf ediyor çok ağrıma gidiyor:( bi duayı fazla görmeyin lutfen (:
@hakansezer44683 жыл бұрын
Kardeşim ben öok çektim sivilcelerden ama geçti kesinlikle elleme geçtikten sonra izi kalıyo ve cildiyeye git krem veya losyon işe yaramazsa hap versin ben hapla geçti 6 veya 7 ay tedavi gördüm sadece biraz izi kaldı
@emirhanucuncu43283 жыл бұрын
Rabbim sifa ihsan etsin
@goodjob72673 жыл бұрын
@@emirhanucuncu4328 çok teşekkürler
@user-jz6ws4el9y3 жыл бұрын
Ablacım bende 16 yaşındayım inan bana kafaya takılacak bir konu değil. Sivilcelerinin çıkması kadar doğal bir şey yok. Çevrendekiler dalga geçiyorsa onlara üzüldüğünü açıkca belli et gülersen daha fazla tepene çıkarlar. İstersen bi cildiyeciye görün bana bir sabun vermişti yüzüm ozmaandan beri daha az sivilce çıkarıyor.
@hilmigemicioglu4552Ай бұрын
Hocam bir sorum var inşaallah cevap yazarsınız şeytan kalpten geçenleri bilirmi ve kaynak varmı
@haceganyolu24243 жыл бұрын
Zekeriyya el-Ensarî’nin talebesi, hicrî 974 yılında vefat etmiş olan İmam Şihabuddin İbn Hacer el-Heytemî eş-Şafiî, Minhacu’l-Kavîm isimli eserinin 224. sahifesinde buyuruyor ki: Biliniz ki el-Karafî ve başkaları eş-Şafi, Malik, Ahmed ve Ebu Hanife’den rivayet etmiştir ki, Allah onlardan razı olsun, her kim Allahu tealaya bir yön izafe eder yahut cisim isnad ederse, o küfre düşer. Ve onlar (bu ulema) böyle söylemekte haklıydı. Eğer denilse ki, gerçek din olarak Allahü Teâlâ’ya mekân ve cihet olmadığı için, niçin semavî kitaplar ile hadîs-i nebevilerin çoğunda sayılamayacak kadar tahayyüz ve cihete işaret edilmiş; hiçbirisinde açıkça bunların olmadıklarına değinilmemiştir? Nitekim, Allah’ın varlığına, birliğine, ilmine, kudretine, kıyametin hakikatına ve cisimlerin haşrolacaklarından birçok yerde tekrar tekrar bahsedip gayet te’kit etmişlerdir. Halbuki Allah’a cihet ve mekân olmadığına dair tahkik ve te’kit ile bahsetmeleri daha lâyıktır. Çünkü, muhtelif din ve görüşler olduğu hâlde, akıllı kimselerin yaradılışında olduğu gibi duâ edilirken semaya (göğe) doğru teveccüh edilir (yönelir) ve eller göğe doğru yükselir. Bu itiraza şöyle cevap verilmiş: Avam tabakasının akılları, Allah’ı cihetten tenzih etmeye ermediği, hattâ bir cihette olmayan herhangi bir şeyin olmadığına cezm ettikleri için, zahiren teşbihe ve Sânî’in (Allah’ın) en şerefli cihette bulunmasına delâlet eden sözlerle onlara hitab edilmesi daha münasip, ıslahlarına daha yakın, onları doğru yola çağırmaya daha lâyıktır. Bununla birlikte, Allah’ın, hâdis olan,şeylerin alâmetinden kesin olarak münezzeh olduğuna dair, (Kur’ân’da ve hadîs-i şeriflerde) dikkatli uyarı ve işaretler vardır. Akıllı kimselerin duâ esnasıda yüzlerini göğe karşı kaldırmaları, Allah’ın gökte olduğunu itikad ettikleri için olmayıp belki gök, duânm kıblesi olduğu içindir. Çünkü hayırların, bereketlerin, nurların ve yağmurların yukarıdan inmeleri beklenilmektedir. Burada Îmamu’l-Harameyn’in dedikleri sona erdi. Bazı âlimler, bu itiraza cevaben demişler ki: Yukarıya doğru el ve baş kaldırmakta, Allahü Teâlâ’nın bir cihette olduğuna dair hiçbir delil yoktur. Bu sabit bir hakikattir. Çünkü, Müslümanlar namazda Kabe’ye yönelmekle emrolunmuşlar; halbuki Allah, Kâbe cihetinde değildir, namaz esnasında, secde edecekleri yere bakmakla emrolunmuşlar; halbuki Allah yerde de değildir. Keza… Secdeye kapanmalarında alınlarını, yüzlerini yere koymak emrolunmuş; halbuki o yer altında değildir. Belki bu hareketler, mücerred bir şekilde Allah’a ibâdet etmek ve O’ndan korkmak içindir. İşte duada ellerin yukarıya kaldırılması ve göğe doğru yönelmesinin sebebi de budur. [Ebu Hamid bin Merzuk, Bera’atü’l-Eş’ariyyîn, s. 113-117]İstivâ” Arap kelâmında birçok manaya gelir. Onlardan (Bir) tanesi: “Adamın gençlik yıllarının son bulması ve kuvvetlenmesi” manasıdır. İnsan böyle olduğu zaman, إِسْتَوَئ الرَّجُلُ=/”adam İstiva etti” denilir. (İki): İstiva kelimesinin manalarından bir tanesi de bulunmuş olduğu hususda doğru hâle gelmesi ve düzelmesi demektir. Bir adamın işi eğri ve yamuk yumuk olduktan sonra düzelirse, إِسْتَوَي لِفُلَان أَمْرُهُ=/“işi falancıya istiva etti” denilir. “İstivâ” kelimesinin manalarından bir tanesi de “bir şeye bir iş ile yönelmek” demektir. Nitekim şöyle denilir: Bir insan bir insana iyilik ve ihsanda bulunduktan sonra, إِسْتَوَي فُلَانٌ عَلَي فُلَان بِمَا يَكْرَهُهُ وَ يَسُوئُهُ بَعْدَ الْاِحْسَانِ إِلَيْهِ “İstevâ fülanün ala fülanın bima yekrahuhu ve yesûühu ba’de’l-ihsâni ileyhi”/ “falancı falancıya hoşlanmadığı, kendisini kötü edecek bir şeyle, ona ihsanda bulunduktan sonra ikbal etti, yöneldi” demektir. (Üç): İstivâ kelimesinin manalarından bir tanesi de “İhtiyâz” yani hayyizine/”içine almak”, yani “kaplamak” demektir. Nitekim, إِسْتَوَي فُلَانٌ عَلَي الْمَمْلَكَةِ = /”falancı memlekete istiva etti” yani onu ihtiva etti içine aldı ve zabtetti. (Dört): İstivâ kelimesinin manalarından bir tanesi de عُلُوٌّ=/”Uluvv” ve اِرْتِفَاعٌ=/”İrtifa’”/”yüksekte olmak, yücelmek ve yükselmek” demektir. Bir insanın إِسْتَوَي فُلَانٌ عَلَي سَرِيرِهِ= /”falancı divanının üzerine çıktı” denilir. Bu ayeti celîleye bu manaların hangisi daha çok yakışıyor?. Yani bunların en evlâsı, ثُمَّ اسْتَوَى إِلَى السَّمَاءِ فَسَوَّاهُنَّ= ayeti celilesindeki İstivâ عَلَي عَلَيْهِنَّ واَرْتَفَعَ= /”üzerine çıktı ve yükseldi, kudretiyle onları tedbir etti; yani “on-ları yedi kat sema olarak yarattı” demektir. Arap kelamında, ثُمَّ اسْتَوَى إِلَى السَّمَاءِ = ayeti celîlesindeki İstivâ’nın “Uluvv” ve “İrtifa'” olduğunun anlaşılacağını inkar eden kimselere şaşılır, “Allah Teâla semanın üzerine yükseldi” demek, “önceden altındaydı da sonra üstüne yükseldi” manasına gelebilileceği endişesiyle böyle bir yanlış manadan kaçınmak için, buradaki İstivâ’nın İrtifa’/yükselme manasında olduğundan kaçınan kimselere şaşılır. Bu kimse şu mahzurdan kaçar ama onu bilinmeyen ve hoş olmayan bir şekilde te’vîll eder. Sonra da bu kaçtığı şeye/mahzûra kendisi tutulur. Ona, sen, “İstevâ” akbele/ikbâl etti demektir. Allah Teâla, daha önce “İdbâr” mı etmişti?. Yani, önceden semaya arkasını mı dönmüştü de şimdi önünü döndü, ona yöneldi; bunu mu iddia ediyorsun? denilir. Eğer iddia ederse ki, “bu İkbâl, fiili bir İkbâl değildir. Fakat bu tedbiriyle yöneldi manasında bir ikbaldir” derse, ona şöyle denilir: Aynı şekilde de ki, “O’nun YÜKESLEMESI MÜLK VE SULTAN YÜKSELMESIDIR. BIR YERDEN BIR YERE INTIKAL VE BIR YERDEN AYRILMA YÜKSELMESI DEĞILDIR, MANEVI BIR YÜKSELMEDI.” O bu husuta ne şey söylerse, onun gibi bir şeyle ilzam edilir…” [Tefsîr-i Taberî:1/428 Görüyorsun ki, İbnü Cerîr “Arşın üzerine istivâyı orada oturmak ve yerleşmek manasında tefsir etmedi; aksine onun “mülkiyet ve sultanlık”/”hükümrânlık manasında bir yükselmek,” “mâlik olmak hükümranlığı altına almak manasında bir yükselmek” demek olduğunu anlattı.
@mehmetcanl43683 жыл бұрын
Bismillehirrahmenirrahim El hamdü lillehi rabbil alemin Errahmenirrahim Meliki yevmiddin iyyeke neabüdü ve iyyeke nesteın ihdines sıratal müstegım sıratallezine en amte aleyhim ğayril meğduubi aleyhim veled da l lin emin
@Jess_23k3 жыл бұрын
e
@merhabadostum83773 жыл бұрын
Hocam eşimle büyük bi kavga ettik ve 2 gündür ayrıyız ailesinin yanına gitti giderken 2 gün sonra gelecem dedi ama 2 gündür teli kapalı büyük ihtimalle babası ve annesi denen şeytan kılıklilar salmiyorlar mi teli actirmiyorlar mi anlamadım hatta annesi bu olay olmadan öncesinde zengin birini bulmuş onu iletmiş eşime zengin biri var aklını kullan gel falan diye 2 gündür eşimden haber alamıyorum daraliyorum bunaldım iyice ne yapacam hiç bilmiyorum çaresiz ve acı içinde kaldım zaman geçmiyor ne yapmalıyım yardım edin 😫😫
@asdhdjxdnjsjsj3 жыл бұрын
1.28 de bir söz söylüyorsunuz azrail (as) hakkında bir söz kıtır kıtır yapıyor o ben bu sözünüzün azrail (as) ile alay etmek için söylediğinizi düşünmüyorum ama bilinmesini lazım ki Allahın dini ile ayetleri ile alay eden kâfir olur ve eğer tövbe etmeden ölürse sonsuza kadar cehennemde kalır şu iki ayete bir bakalım Tevbe suresi 65 66 65. Andolsun onlara soracak olsan elbette şöyle diyeceklerdir: "Biz sadece şakalaşıp eğleniyorduk" De ki: "Allah İle, O'nun âyetleri İle ve Rasûlü ile mi alay ediyordunuz?" 66. Özür dilemeyin. Siz iman ettikten sonra gerçekten kâfir oldunuz. İçinizden bir grubu affetsek bile, günahkâr kimseler oldukları İçin diğer bir grubu azaplandıracağız. Din ile alay etmek çok büyük bir nankörlüktür inandığımız din ile kesinlikle alay etmemeliyiz ve din ile ilgili şaka espiri yapmamalıyız ve söylemek istiyorum ki ben kerem öndere düşman değilim kendisinin bir çok videosunu da izliyorum kendimce bir uyarı yapmak istedim bütün müslümanların ve hocaların bu konuyu iyice bilmesi lazım
@satapra3 жыл бұрын
Sondaki iğrenç bitiş sesinden bi kurtulamadınız gitti neresi hoşunuza gidiyor saçma sapan şey ses yükseliyor birde iyice tiksinti başlıyor