Çoktandır suriye hakkındaki yorumunuzu bekliyordum hocam. Teşkler
@nokta-i.istinat25 минут бұрын
Ben: Bu çözümlemede en dikkatini çeken husus nedir? YZ: Bu çözümlemede en dikkat çekici husus, konuşmacının "güç" ve "bilgelik/akıl" arasındaki ilişkiyi devletin sürekliliğinin temel şartı olarak konumlandırması. Konuşmacı bunu çok ilginç bir metaforla açıklıyor: Gücün (kılıç) bir devleti kurabileceğini ama bilgeliğin/aklın (asa) onu sürdürülebilir kılacağını söylüyor. Bu noktada yaptığı evlilik benzetmesi özellikle çarpıcı: - Aşk (güç/kılıç) bir ilişkiyi başlatabilir ama evliliği (devleti) sürdüremez - Mecnun gibi âşıklar evlilik için uygun değildir, çünkü sadece aşka odaklanırlar - Sürdürülebilir bir evlilik için akıl, sorumluluk ve pragmatizm gerekir Bu metafor üzerinden günümüz İslam dünyasındaki sorunları analiz ediyor: Dini gruplar güçlü duygusal bağlarla hızlıca örgütlenebiliyor (aşk gibi) ama devlet yönetiminde gerekli olan pragmatizm ve esneklikten yoksun oldukları için sürdürülebilir yapılar kuramıyorlar. Bu analiz özellikle günümüz Ortadoğu'sundaki birçok sorunu anlamak için özgün bir perspektif sunuyor: Neden bazı gruplar çok hızlı güçlenip iktidarı ele geçirebiliyor ama sürdürülebilir devlet yapıları kurmakta zorlanıyor sorusuna derinlikli bir yanıt veriyor.
@kerata3Сағат бұрын
Cok cok tesekkurler sevgili Ducane.
@ramazanakdag132115 минут бұрын
çok güzel program
@nokta-i.istinat29 минут бұрын
YZ tarafından çıkarılmıştır Bu konuşma metni, devlet, din ve siyaset ilişkisi üzerine kapsamlı bir analiz sunuyor. Ana noktaları şöyle özetleyebilirim: 1. Devletin Sürekliliği ve İki Temel Unsur: - Devletin sürekliliği için iki temel unsur gerekir: Güç (kılıç) ve bilgelik/akıl (asa) - Sadece güç ile devlet kuruluyor olsa da, sürekliliği sağlamak için bilgelik/akıl şarttır - Platon'un "Filozoflar kral olmalı ya da krallar filozof olmalı" sözü bu dengeye işaret eder 2. Din ve Devlet İlişkisi: - Din, devlet kurmak için kullanışlı bir araç olabilir ama devleti sürdürmek için yetersizdir - Dini grupların hızlı örgütlenme ve harekete geçme yeteneği vardır - Ancak din temelli devletler (İran örneği) pragmatik davranamaz ve sürdürülebilirlik sorunu yaşar 3. Seküler ve Dini Hareketler Karşılaştırması: - Dini gruplar mevcut inançları kullanarak hızlı örgütlenebilir - Seküler kesim düşünme, tartışma ve ikna süreçlerinden geçmek zorunda olduğu için daha yavaş örgütlenir - Ancak seküler yapılar daha sürdürülebilir olabilir 4. Güncel Örnekler: - Suriye krizi ve bölgedeki gelişmeler - İran'ın durumu ve karşılaştığı zorluklar - İsrail-Filistin çatışması ve sonuçları 5. Sonuç: - Devletlerin sürdürülebilirliği için pragmatik davranabilme, değişen şartlara uyum sağlayabilme ve akılcı politikalar üretebilme yeteneği şarttır - Salt dini değerlere dayanan yönetimler uzun vadede sürdürülemez - Laiklik ve cumhuriyet, devlet yönetimi için önemli imkanlar sunar Konuşmacı bu konuları analiz ederken tarihsel örnekler ve güncel olaylardan yararlanmış, özellikle Ortadoğu'daki gelişmeleri bu çerçevede değerlendirmiştir.
@TayyarTeyyare59 минут бұрын
Teşekkür ederim.
@dishekimiolgunbaser300855 минут бұрын
Sesle ilgili bir sorun var hocam. Sesi yükseltirseniz seviniriz 🙏
@georgemillers6412Сағат бұрын
❤❤❤❤❤
@nokta-i.istinat17 минут бұрын
Ben: Zizek ten hangi alıntıları yaptı, bunlar için ne dedi? YZ: Dücane Cündioğlu, Žižek'in şu temel argümanlarını ele aldı ve eleştirdi: 1. "Seküler direniş" argümanı: - Žižek, Suriye ve Afganistan'da seküler direnişin neden başarısız olduğunu sorguluyor - Cündioğlu bunu eleştiriyor ve "Ne zaman Suriye'de seküler direniş oldu?" diyerek Žižek'in gerçeklikten kopuk bir analiz yaptığını belirtiyor 2. "Batı'nın parçalanışı" tezi: - Žižek, Batı'da insanların artık büyük davalar için ölmeye hazır olmadığını söylüyor - Buna karşılık dini grupların (Taliban, IŞİD gibi) davalar için ölmeye hazır olduğunu vurguluyor - Cündioğlu bunu "zavallı çocuklar, hayatlarından kolayca vazgeçebilmeyi erdem kabul edecek bu hıyarlar yüzünden" diyerek sert biçimde eleştiriyor 3. "Liberal bireycilik" eleştirisi: - Žižek, liberal bireyciliğin insanları pasifleştirdiğini ve nötralize ettiğini söylüyor - Cündioğlu bunu gerçekçi bulmuyor ve Batı'nın dünyayı yönettiğini, hiç de pasif olmadığını belirtiyor Cündioğlu genel olarak Žižek'in analizini "gevezelik" olarak nitelendiriyor ve gerçeklikten kopuk, aşırı genelleyici ve indirgemeci buluyor.