Рет қаралды 40,112
Sallanı sallanı adım atarsın
Güzel bu çalımı kime satarsın
Benden ayrılalı nasıl yatarsın
Yattığın yerlerde daş olsun güzel ile başlayıp
Kapıya oturmuş kurar araba
Ne kadar söylesem gönül haraba
Kitap getirin yemin edeyim ,yardan başkasına demem merhaba ile devam eden eski bir türküye benzer Elazığ!
Hiç ummadık bir zamanda gelir insanin aklına…
Bazen Sürsürü tarafında ki kale arkasında memleketin takimini desteklediğin günleri düşünürsün,bazen de ''GAKGOŞLAR’’
arasında ağır halaya eşlik edip, mendil çırparken kendini…!
İşte o anda birden şalterler atar ve Haraba olsa da değer dünya malına ‘’HARPUT!’’
Ane ben gelim, haberin ola diye telefon açar‘’NEHLET GELE SAHAN GURBET, BEN ÖSKEDİĞİM MEMLEKETİM ELAZİZE GİDİM’’deyip atlarsın otobosa…
Ora senin bura benim derken ‘’KÖMÜRHAN’’ köprüsünde bulursun, memleket hasretiyle kavrulmuş bedenini.
Hankövü jandarma karakoluna vardığında ise,Gakgo beni burda indür hele gözen heyran, gidem kokusu burnumda tüten anamı görem dersin şöför Memede…!
Önce uzun zamandır görmediğin için iki elinle kapanıp toprağa yüzen sürter ‘’Kutsal Torpağlara sağ selim kavuştuğun için de Allah’ına şükredersin…’’
Daha sonra Mamo gakgo gilin bağın öğünden geçiken,bi salkım üzüm koparır ‘’Hey mubarek, dersin zar yürek savutan,
Kurban olam seni verene dersin…
İki katlı sıvası dökülmüş kerpiç damların arasından süzülürken ‘’CEKET’’ omuzda baba yadigarı fakirhaneye, yüreğin bi kırtik olur,sankim buz tutar…Dayanamaz gözyaşlarına boğulursun.
Elin varmaz tokmağı çalmaya.
Rahmetli babanın küçükken kulağını çektiği günlerdeki gibi
Eşikte oturup doyasıya ağlarsın…
Tamda ‘’Bu dağlar kömürdendir,geçen gün ömürdendir…
Feleğin bir kuşu var pençesi demirdendir türküsü gelmişken aklına, sufrası yerde serili olan Ananın boynuna sarılmış halde bulursun kendini…!
Kederler son bulup,yanan bağrın ferahlar…
Yüzen kurban yüzen kurban
Terlemiş yüzen kurban ane
Ne zahmet etmişsin ‘’ÖLEM’’der,Elazığ'sız geçen günlerin heppiiii boş olduğuna şahadet eder, bir daha da etmezsin terki diyar!
Saygı ve sevgilerimle.