on bin kişi. on bin kişi, eğer yeterli mühimmatı ve bu soruları varsa, dünyada görülmemiş bir devrimi gerçekleştirebilir.
@mertcayirli6054 жыл бұрын
Korkunç derecede derin bir metin. Bu metni kapitalizm ve bireyin ŞEY haline gelmesi bağlamında anlamak gerekiyor. Nesnenin acınasılığına rağmen kendisine asla indirgenememesi sanatın ya da metafiziksel çatlağın ya da bir tür mahremin dışsallaşmasını bir Paradoks haline getiriyor. Bugün bana göre daha da çaresiziz. Derinleşmek için kendimizden ne seviyede taviz vermemeliyiz ki sözü geçen isimler gibi yitirilmez bir hak elde edebilelim. Üstelik sosyal medya üzerinden mahremimiz irademiz disinda yüzeysel bir bozuma uğrarken
@aslusta41022 жыл бұрын
Alan Sokal'ın eserlerine göz atabilirsiniz, Deleuze ve Guattari bir şarlatandı.Eserleri intihaller ile doludur. Siz de böyle bir yorum atarak zeka seviyenizi belli etmişsiniz.
@ephallus Жыл бұрын
@@aslusta4102 kitaplarında yazdıkları kavramları ilk kez kendileri kullandı. nasıl intihal olsun?
@adlazmdegil183 Жыл бұрын
Birey ‘şey’le oluşuyor zaten zorunlu olarak ve oluşturduğu ‘şey’lerle de bi paradoksa düşüyor; şeyin şeyden kopuşu gibi. yani bence asıl sorun kendi yapıtlarımız değil bu yapıtlara karşı nasıl tavır alacağımız. o çatlak zaten biz onu dolduracağımıza kesin gözle baktığı için var yoksa zaten çatlak olmaz
@haliseyorulmaz66545 жыл бұрын
Cisimsiz çatlağın yüzeydeki sessiz çiziminin gürültü patırtı koparan bir cismin kalınlığında derinleşmemesi mümkün mü? Yüzeydeki kesiğin derin bir Spaltung' a, yüzey anlamsızlığının derinliklerdeki bir anlamsızlığa dönüşmemesi mümkün mü? İstemek olayı istemek olduğuna göre, olayın cisimsel bir karışımda tamamen gerçekleşmesini istememek ve bütün yutmaları yöneten o trajik istencin etkisine girmemek mümkün mü? Yüzeyin düzeni kendiliğinden çatladığına göre, bu düzenin kendiliğinden kırılmaması mümkün mü, yüzeye bağlı bütün avantajları, dilin örgütlenişini, hatta yaşamı yitirmek pahasına onun yıkılışını hızlandırmaktan kendimizi alıkoymamız mümkün mü? Bir çeşit şizofrenik derinlikte, artık konuşamaz hale geldiğimiz, hecelemek ve çığlıklar atmaktan başka bir şey yapamadığımız noktaya varmamamız mümkün mü? Yüzeyde çatlak olduğuna göre, derindeki yaşamın bir çöküş girişimine dönüşmesinden, hem de ''kuşkusuz'' dönüşmesinden kaçınmak mümkün mü? Cisimsiz çatlağın içten-içe-oluşunu koruduğumuz halde, onu var-oluşa geçirmekten, cismin derinliğinde ete kemiğe büründürmekten uzak durmamız mümkün mü? Daha açık söylersek, bir olayın karşı gerçekleşmesiyle, aktörün ya da dansçın111 salt düzlem temsiliyle yetinerek, kurbanı ya da hakiki hastayı niteleyen tam gerçekleşmeden uzak durmak mümkün mü? Tüm bu sorular düşünürün gülünçlüğünü açığa çıkarıyor: evet, her zaman iki yön, iki süreç doğa bakımından farklılar. Ama Bousquet yaranın ebedi hakikatinden söz ederken, kendi bedeninde taşıdığı iğrenç, kişisel bir yara adına konuşuyordu. Fitzgerald ya da Lowry bu cisimsiz metafizik çatlaktan söz ederlerken, düşüncelerininortamını ve engelini, kaynağını ve tükenişini, anlamı ve anlamsızlığı onda bulurlarken, içtikleri bütün o litrelerce alkolle, çatlağı bedende gerçekleştirmiş olan alkolle konuşuyorlardı. Artaud düşüncenin aşınmasından hem özsel hem ilineksel bir şey olarak, radikal bir güçsüzlük ama yine de üstün bir güç olarak söz ederken, çoktan şizofreninin dibine varmıştı. Her biri bir şeyleri göze almıştı, göze alarak en uzağa gitmişti ve böylece yitirilmez bir hak elde etmişti. Bilgelik öğütleri verip ayrımlar yapan soyut düşünürün payına düşen ne öyleyse? Kenarda durarak Bousquet' nin yarasından, Fitzgerald' ın ve Lowry' nin alkolikliğinden, Nietzsche' nin ve Artaud' nun deliliğinden söz edip durmak mı? Bu tür sohbetlerin uzmanı haline gelmek mi? Darbeyi yemiş olanların çok fazla batmamasını dilemek mi sadece? Araştırmalar yapıp özel sayılar hazırlamak mı? Yoksa her şeyi birazcık da kendi gözüyle görmek, biraz alkolik, biraz deli, biraz intihara eğilimli, biraz gerilla olmak mı? Çatlağı uzatmaya yetecek kadar, ama onu geri dönüşsüz biçimde derinleştirecek kadar da değil. Nereye dönersek dönelim, her şey üzüncü veriyor. Asıl mesele şu: kenarda durmadan yüzeyde kalmak mümkün mü? Yüzeyi, dil ve yaşam da dahil bütün yüzey örgütlenmesini kurtararak kendini kurtarmak mümkün mü? Bu politikaya, bu eksiksiz gerillalığa nasıl ulaşmalı?
@1acecad4 ай бұрын
❤
@nociarev3 жыл бұрын
asıl soru şu, kenara eş düzlem olmayan bir yüzey bulmak ya da elde etmek mümkün mü?
@utku_bambu Жыл бұрын
umarım bi gün bulabilirim
@Maybe9502 ай бұрын
Müziği bulamıyorum asla
@AmirlerFilm2 ай бұрын
@@Maybe950 Damat Koğuşu film soundtrackleri için kaydedilmiş gitarlardan bir bölüm. Ayrı track olarak sadece burada yer alıyor. Müzisyen Uğur Ateş, gitarlar Mert Yıldız tarafından kaydedildi. Kullandığımız ses bütünlerinin geneli filmler için yaptığımız kayıtlardan geriye kalanlar.
@Maybe9502 ай бұрын
@@AmirlerFilm elinize emeğine sağlık ve saygılarımı sunuyorum. Çok teşekkür ederim bu detaylı bilgi için.
@AmirlerFilm2 ай бұрын
@@Maybe950 saygılar bizden. destek için teşekkürler
@yasinulupnar87004 жыл бұрын
Kardeşim neden düzgün okumuyorsun?
@Philosoph_Dionysos Жыл бұрын
Seslendirme berbat. Metin aşağıda yazılı olmasa hiçbir şey anlaşılmazdı.