Рет қаралды 3,462
#godfather #baba #alpacino
Bahsi geçen link : seyler.eksisozluk.com/the-god...
Hazırlayan & Sunan: Orkan Varan
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
Bunu hep söylüyorum. Sinemada birçok efsane yazarla başlıyor. Mario puzonun baba romanı bestseller olunca, filmi çekilmesi de konuşulmaya başlandı. 3-4 sene sonra baba vizyona girecek, yer yerinden oynayacaktı.
Paramount pictures romanın haklarını satın aldı ve yönetmen aramaya başladı. Coppola daha toydu gençti. coppoladan önce sergio leoneye teklif götürüldü. Usta yönetmen teklifi geri çevirdi. Italyan yönetmen dünya tarafından mafya olarak tanınmaktan rahatsızdı. Yıllar sonra kendi perspektifinden bir gangster filmi yapacaktı ki, o da en az godfather kadar iyidir.
Godfather çok iyi bir film olmasına rağmen, yani naçizane fikrim bence çok güzel, yapım süreci çok sancılıydı. Paramount pictures ile coppola saç saça baş başaydı. Adamın istediği gibi film çekmesine izin vermiyorlar, bütçeyi düşük tutuyorlardı. Ya 40larda 50lerde geçen düşük bütçeli mafya filmi yap bize ya diyorlardı. Fakat coppola gürbüz ve idealistti. Marlon brando da gençti. Sadece 47 yaşındaydı. Ama rolü çok istiyordu. Ağızlık takarım bilmem naparım oynarım diyordu. Al pacinonun ilk parladığı film. 32 yaşındaymış ya. Ama işte bu idealizm arkadaşlar. Deneme çekimlerinde milletin aklını alan bu genç oyuncu tarihe geçmek için ilk sıçramasını yapmaya hazırda. Projeye dört elle sarılmışlardı. Yapımcı coppolayı kovmaya çalışıyor marlon brando arka çıkıyordu. Parasızlıktan coppolanın anası babası dıdısı filmde oynuyordu. Küçük rollerde gördüğünüz herkes coppola ailesinin birer ferdi arkadaşlar. Talia shire hatırlarsanız o da coppolanın yeğeniymiş.
Baba rolünü sinemacıların şahı orson welles coppoladan açıkça istemişti. Kitabı bildikleri için birçok oyuncu baba filminde oynamak için yanıp tutuşuyordu. Marlon brando sette ezber unutup büyük kartlardan okuyordu belki, ama ikonik kediyi filme ekleyen oydu. Rolü ele alışı, hali tavırları milyonlarca insanı etkileyecekti.
Sony corleone için robert de niro seçmelere girmiş ve rolü alamamıştı. Carlo rizzi için stallone seçmelere girdi. Belki bu projede olmadıkları için üzüldüler. Ama noldu? De niro ikinci filmde vito corleonenin gençliğini oynadı, stallone de rocky’i yaptı. Bu işlerde umudunu kaybetmemek de bi meziyet arkadaşlar.
Filmin içerik ve biçiminden de genel hatlarıyla bahsetmek isterim. Görüntü yönetmeni gordon willis, o güne kadar denenmemiş sert gölgeleri kullandı. Başta yapımcıdan tepki görse de bu cesur hareketi sinema ortamlarında çok beğenildi. Öyle ki gölgelerin efendisi lakabını alacaktı.
Godfather akdeniz sineması özellikleri içeriyordu. Portakal gördüğümüzde birileri vuruluyordu. Hatırlarsanız marlon brando portakal satın alınca suikaste uğramıştı. Şölenle açılıyor, yeme içme filmin her tarafını çevreliyordu. Sürekli mancaare takılıyorlardı. Coppola istemeye istemeye bu işe girmiş olsa da, şiirsel bir film ortaya çıkmıştı. Görkemli bir yapıttı. Baskıyla sindirmeyle kısa sürede çekilse de, ortaya çıkan iş muhteşemdi. Belki de başta sorduğum sorunun cevabı budur bilemiyorum. Çağlar boyu insanlık güzelin yani sanatsal anlamda güzelin peşinden koştu. Güzel kimine göre doğa kimine göre karmaşaydı. Sinema yani 7. Sanat, sonradan ortaya çıkıp bugüne kadarki herşeyin bir karmasını bizlere sundu. Godfather’ı bu açıdan ele alalım. Içerikte kötü iyi tartışması, aile, insanın aşağılık yönleri, bune getirilen eleştiri ve dahası var mı var. Zaten filmin ünlü godfather sekansını hatırlayalım. Üstüste cinayetler işlenirken, michael bir arınma seansına liderlik ediyordu. Vaftiz babalık yapıyordu. Ama arka planda olanlar korkunçtu. Içerikte resim var mı var. Tablo gibi çekimler, komposizyonlar, az önce bahsettiğim ışık oyunları var. Fotoğraf var. Müzik var. Unutulmaz soundtrack’i var.