Mükemmel, harika bir hikaye ve harika bir okuma 👏👏👏👏
@Cemile19059 ай бұрын
Sonunu karmaşık geldi bana ama seslendirme güzeldi.
@rukiyeakcay76339 ай бұрын
Teşekkürler❤
@astral.dreaming8 ай бұрын
Cok güzel bir okuma tarzı ve ses tonu, teşekkürler, daha çok Stephen king hikayesi ya da Romani bekliyoruz🎉🎉🎉
@aysunf55958 ай бұрын
Teşekkürler 🥰
@gulcanyanik11239 ай бұрын
Teşekkürler 😊
@esrabicer.9 ай бұрын
Gerçekten çok iyi bir seslendirmeydi teşekkürler
@figofi20239 ай бұрын
Sizi seviyoruz ❤
@fisunokudan69209 ай бұрын
Seslendirme çok iyi.Güzeldi.👍
@aliyildiz6057Ай бұрын
Bölüm 1: Çilek Baharının Gölgesi İstanbul’un boğucu yaz akşamlarından birinde, tüm şehri saran sıcaklık ve nemin içinden bir serinlik süzüldü. Bahçelerde çileklerin olgunlaştığı, dalgaların kıyıya vuruşunun ve kuşların sabah şarkılarının duyulduğu o dönemde, her şey olağandışı bir şekilde değişmeye başlamıştı. Sadece bir bahar günüydü, ama o günden sonra hiçbiri bir daha eskisi gibi olmayacaktı. Konağın etrafında esen rüzgar, çileklerin kokusunu içeriye taşıyor, ama evin içindeki tedirginlik, dışarıdaki doğanın huzurunu gölgeliyordu. Bihter, bu dönemde her şeyin değişeceğini hissetmişti. O, aradığı huzuru bulabilmek için bir çıkış yolu ararken, başına gelenlerden habersizdi. Aşkı ve ihaneti arayan bir kadının ruhunda taşıdığı çatışmalar, bir çilek baharına benziyordu: tatlı, ama içinde bir şeylerin çürümeye başlamasıyla acı bir hal alıyordu. Konağın baş köşesinde, Adnan Bey ve Behlül arasında bir gerginlik vardı. Adnan Bey, evin işlerini ve düzenini kontrol ederken, Behlül, her zaman olduğu gibi etrafındaki kadınlarla ilgileniyor, gölgesindeki sırları gizlemeye çalışıyordu. Ama Bihter’in değişen hali, her şeyin başka bir boyuta taşındığını gösteriyordu. Artık yalnızca evin neşesi değil, karanlık bir şey vardı. Her adımda hissedilen bir gizem vardı. Bir akşamüstü, Adnan Bey’in en yakın arkadaşı, psikiyatrist Dr. Yavuz konakta misafirliğe geldi. Dr. Yavuz, Adnan Bey’in ruhsal durumunu gözlemlemek için gelmişti. Ancak o, yalnızca Adnan’ın değil, tüm konak sakinlerinin ruh hallerini incelemeye başladı. Özellikle Bihter’in davranışları onu şüphelendirmişti. Bihter’in gözlerindeki derin boşluk, sürekli bir tedirginlik hissi veriyordu. Dr. Yavuz, bunun sadece bir tesadüf olmadığına karar verdi. Bir sabah, Dr. Yavuz Bihter’i yalnız yakaladığında, ona, "Bihter Hanım, son zamanlarda bir şeyler değişmiş gibi hissediyorum. Baharda çileklerin olgunlaşması gibi, siz de içsel bir değişim geçiriyorsunuz. Söyleseniz, kendinizi nasıl hissediyorsunuz?" diye sordu. Bihter, gözlerini sabah güneşinden kaçırarak, "Çilekler gibi," dedi, "Dışarıdan tatlı, içimse acı. Hiçbir şey kontrolümde değil." O an, Bihter’in söyledikleri Dr. Yavuz’u daha da derinleştirdi. Çünkü o, bir kadının acı ve tutkularının ötesinde bir şeyler olduğunu hissediyordu. Bu bahar, sadece doğayı değil, insan ruhunu da yeniden şekillendirecek gibiydi. Ama Dr. Yavuz, Bihter’in bu değişiminin sadece baharla ilgili olmadığını, derinlerde bir travmanın izlerini taşıdığını fark etti. Bihter’in zihin ve kalbinde esen rüzgarlar, bir çilek baharının altındaki karanlık gibi, her şeyin dışarıdan güzel görünse de içinde başka bir şeyler barındırdığını gösteriyordu. Bir akşam, Bihter ve Adnan Bey, çileklerin en güzel olduğu bahçede yürüyüş yapıyorlardı. Her şey sessizdi, sadece rüzgarın ve doğanın melodisi vardı. Ama Bihter’in içindeki fırtına, sessizliği bozan bir tehlike gibiydi. Adnan Bey’in sesi, "Bihter, bu yaz her şeyin daha iyi olacağını biliyorum. Birlikte huzuru bulacağız," dedi. Bihter’in gözlerinde bir parıltı belirdi, ama bu parıltı bir umut değil, bir korkuydu. "Huzur?" dedi Bihter, "Huzur bazen, yaşadığımız acıların derinliklerinde gizlidir. Ve bazen, huzuru bulabilmek için en büyük bedeli ödemek gerekir." Çilek baharı, gerçekten tatlıydı. Ama her geçen gün, Bihter'in ruhunda bir şeyler daha fazla kararmaya başlıyordu. Bir baharın neşesi ile, karanlık bir yazın kokusu iç içe geçmişti. Ve bir gün, çileklerin kokusu, herkesin başına gelecek felaketi işaret ediyordu. Devamı geliyor...
@aliyildiz6057Ай бұрын
Bölüm 2: Karanlık Bahar Konağın içinde bir huzursuzluk daha da derinleşiyordu. Her sabah, çileklerin tatlı kokusu, bir yandan içeriye ferahlık getiriyor, diğer yandan Bihter’in içinde karanlık bir şeylerin büyüdüğünü hissettiriyordu. O yaz, normalde olgunlaşan meyveler gibi tatlı değil, acıydı. Havanın nemi, bir yandan taze çileklerin kokusuyla boğuşuyor, bir yandan da çürüyen bir şeyin izlerini taşıyordu. Her şey Bihter’in içinde şekillenen bir felaketin habercisiydi. Dr. Yavuz, Bihter’in ruh halindeki değişiklikleri izlemeye devam ediyordu. Onun bir kayıp yaşadığını hissediyordu, ancak kayıp sadece geçmişin bir hatırası değildi. Bihter, geçmişinde bir travmanın yankılarıyla yaşarken, Dr. Yavuz daha derinlere inmeyi, Bihter’in geçmişini keşfetmeyi karar verdi. Ama o keşif, herkes için tehlikeli olabilirdi. Bir akşam, Adnan Bey ve Dr. Yavuz, konağın dışına doğru yürüyüşe çıktılar. O sırada, Adnan Bey’in düşünceleri hâlâ Bihter’in ruh haliyle meşguldü. "Yavuz, bir şeyler yanlış. Bihter son zamanlarda o kadar değişti ki, onu tanıyamıyorum. Ne olduğunu anlamıyorum." Dr. Yavuz, Adnan Bey’in söylediklerini dinlerken, gözlerinde bir aydınlanma beliriverdi. "Adnan, onun içindeki acıyı anlamak gerekiyor. Bihter, seni seviyor, ama bu sevgi onun ruhunu parçalıyor. Ve bu parçalara karşı koyabilmek için bir bedel ödemek zorunda kalacak." O sırada, Adnan Bey bir adım daha atarak, "Bihter’in geçmişine dair bir şeyler öğrenmen gerekebilir," dedi. "Onun içsel dünyasına girmeyi dene, belki de bu felaketi engellemenin tek yolu budur." Adnan Bey’in söyledikleri, Dr. Yavuz’u daha da derin bir araştırmaya yöneltti. Bihter’in geçmişindeki sırları açığa çıkarmak, belki de bu kasvetli baharın sonunu getirebilirdi. O gece, Dr. Yavuz, Bihter’in en yakın arkadaşı Nihal’e ulaşarak, onun geçmişine dair bilgiler toplamaya başladı. Nihal, Bihter’in geçmişinde kaybolmuş bir hikayeyi anlattı: "Bihter, çok gençken, bir yaz gecesi, eski bir köydeki bir çiftlikte yaşamıştı. Orada, çilek tarlalarında çalışırken, kaybolan bir sevgilisi olmuştu. O sevgili, Bihter’in hayatındaki ilk aşkıydı, ama ne yazık ki bir gün kayboldu ve bir daha asla geri dönmedi. Bihter, o kaybolan sevgilisini hep bekledi, ama zamanla o bekleyiş, içindeki acıyı büyüttü." Bu hikaye, Dr. Yavuz için bir aydınlanma oldu. Bihter’in içindeki boşluk, kaybolan bir aşkın izlerini taşıyordu. Çileklerin, baharın taze başlangıçlarıyla ilgili olması gibi, Bihter’in kalbi de geçmişin acılarına takılı kalmıştı. Kaybolan sevgili, Bihter’in içinde çözülmemiş bir sırrı temsil ediyordu. O gece, Bihter ve Adnan Bey yine bahçeye çıktılar. Çileklerin olgunlaşmaya başlamasıyla birlikte, tüm bahçe bir nevi tuhaf bir şekilde büyülü bir hale bürünmüştü. Bihter, Adnan Bey’e dönerek, "Bazen hayat, bize en güzel zamanlarda en acılarını da getirir. Ne kadar kaçmaya çalışsak da, geçmişimiz her zaman peşimizden gelir," dedi. Adnan Bey, Bihter’in sözlerinden bir şeyler çıkaramadan, sadece sessizce onun gözlerinde derinleşen boşluğu izledi. Bihter, zamanın, kişilerin ve duyguların bir araya gelerek ona şekil veren karanlık bir güç olduğunu biliyordu. Bu çilek baharının, geçmişin o kaybolan sevgilisiyle olan bağlantısı, Bihter’in içindeki boşluğu daha da büyütmüştü. Aşk, acı ve kayıp, tüm bunlar birbirine geçmişti. Bir gün, bahçede çilekleri toplarken, Bihter bir tanesinin içinde bir şey fark etti. O çileğin içinde, küçük bir eski yüzük vardı. Yüzüğün tanıdık bir deseni vardı. Bu, kaybolan sevgilisinin yüzüğüydü. Bihter’in elleri titredi ve bir an için her şey durdu. O yüzük, onun hayatındaki kaybolmuş parçayı geri getirecek miydi? Yavaşça, Bihter yüzüğü parmaklarına takarken, geçmişin zincirleri tekrar bağlanmaya başladı. O an, bir şekilde, kaybolan sevgilinin geri dönüşü gerçek olmamıştı ama onun hayali Bihter’in karanlık ruhunda bir hayalet gibi dolaşmaya başlamıştı. Ve o an, her şeyin başka bir yönde gideceği belliydi. Son.