Selam-aleyküm Risale-i Nur u yazdırandan da yazandan da okuyandan da dinleyenden de ebeden daimen Allah razı olsun Güzel yürekli öğretmenim
@yasarcakici5862 Жыл бұрын
İstifademiz ziyade olsun. MaşaAllah.
@aysegulyurdaay75314 ай бұрын
MaşaAllah Barekallah
@osmancatak3509 Жыл бұрын
Risali nurlar bu necip milletin, gençliğin kurtuluş reçetesidir. Allah başta üstadımız Bediüzzaman hz lerinden olmak üzere tüm okuyan ve okutanlardan ebeden daima razı olsun. Muhammed Said abimize ve tüm hidayet mektebi okuyucularına da dünyada da ahirettede iyilik ve güzellikler ihsan etsin İnşaallah.
@hidayetmektebi2 жыл бұрын
Rabbimiz Muhammed Said Aslan abimizi râzı olduğu kullarından eylesin. Amin. 🤲
@hasanbingol8086 Жыл бұрын
Teşekkür ederiz…
@umidvarolunuz6989 Жыл бұрын
Allah cc ebedeb daimen razı olsun.
@senolsimsek56462 жыл бұрын
Rabbimiz ilmine ilim katsın bizlere de istifade etmek nasip olsun 🌹🌹🌹
Ve aleyküm SELAM Rahmettullahi Bereketihu... Maşallah Barikklla Elhamdülillah Allah Razı olsun kıymetli hocam İstifadeli Ders oldu Hayırlı sağlıklı huzurlu bereketli cumalar dilerim amin
@Hasan-hv5mi Жыл бұрын
Allah razı olsun.
@hidayetmektebi Жыл бұрын
🤲
@ARGETASMUHENDISLIK Жыл бұрын
Allah razı olsun
@nmtd195 Жыл бұрын
Allah Razi olsun
@olcaykorkmaz46882 жыл бұрын
M.Said Hocamızdan Allah razı olsun
@ismetkay5940 Жыл бұрын
Maşallah ,masaallah
@ismetkay5940 Жыл бұрын
Binlerce Masaallah
@Nergizka022 жыл бұрын
Cuma geceniz Hayırlara vesile olması duasıyla
@mustafacra9187 Жыл бұрын
🎄🌷🌷🌻🍒🍇🍇🐦🐦❣🌲🌳🍀 🤲🤲sağolun hocam evler medrese oldu.
@hidayetmektebi Жыл бұрын
🤲
@fatym1571 Жыл бұрын
Elhamdülilah Cok rahatatici geldi. Allah razı olsun Abi, ses tonunuz olsun tavrınız olsun çok iyi geldi… sohbetlerinizin devamını bekliyoruz
@hidayetmektebi Жыл бұрын
🤲
@filiztopal18362 жыл бұрын
Allah razı olsun aziz kardeşim
@hidayetmektebi2 жыл бұрын
amin , Allah cümlemizden de râzı olsun 🤲
@orhanaltuner3032 жыл бұрын
Allah razı olsun said abi çok güzel sohbet oldu Allah hizmetinizi daim etsin
@FatihTunc-rr1zk6 ай бұрын
Ya bu nasıl açıklama ya yemin ederim içimde fırtına kopuyordu bu soru hakkında iyi varsınız hocam Allah sizden razı olsun 😊
@hayrullahedizer9366 Жыл бұрын
Maşallah 🧿
@aslaputlaratapma90437 ай бұрын
Allah razî olsun. Çok iyi bir ders olmuş
@ubeydullahyldrm10432 жыл бұрын
Maşallah Allah daim eylesin
@mustafacra9187 Жыл бұрын
ağzına sağlık hocam
@cemerk22 Жыл бұрын
Allah razı olsun abi
@ummuhanatila43452 жыл бұрын
Allah razı olsun. Üstadımız elhamdülillah kader bahsini de kur'an'ın ışığında halleylemiş. Ancak malesef günümüzde bazı müslümanlar evet kader vardır iman ederiz,ama imanın şartlarından biri değildir diyorlar.
@munzevi63515 ай бұрын
Hocam evlilik ızdırari kader midir değil midir
@aliosmandemirci6918 Жыл бұрын
Sayın hocam sadece okumak değilde arada açıklama yaparak anlatırsanız daha neticeli olacak lugatce anlatımları herkez bu zamanda bilemiyor maalesef hizmenitleriniz daim olsun selamlar.
@hidayetmektebi11 ай бұрын
Devamında açıklama yapılıyor
@zeynepp...12 күн бұрын
hocam peki Allah isterse bir insana kötülük yaptıramaz mı yani kötülüğü yapmak sadece insan iradesine mi bağlıdır
@Nergizka022 жыл бұрын
Selamün aleyküm
@orhanaltuner3032 жыл бұрын
Ve Aleykum selam ve rahmetullahi ve berakatuhuu
@cemay36 Жыл бұрын
Rızık meselesi de kader meselesi gibimidir, şundan soruyorum ne kazanacağımızı bilmiyoruz, kader çabamıza bağlıysa rızık tayini de çabamıza mı bağlıdır, ama çok çalışan çok mu kazanıyor yoksa rızk çok çabalamayda değil de Allah’ın bize takdiri ile mi fazla geliyor, Allah’ın bazı kullarına çok vermesi onun takdirine mi bağlı insanın çabasına mı,o konuda açıklama yaparsanız sevinirim
@ismetyldrm3650 Жыл бұрын
rızık başka sermaye başkadır. rızık yemek içmek giyinmek ısınmak barınmak gibi şeylerdir . eğer bir engel olmasa mütemsiyen belir. engeller ise malisef bu zamanda çoktur. günahlardan dolayı kesilen rızık, ve buna benziyen günahlar. veya işte israilin filistine geien rızıklarını engellemesi gibi bunu çogalta biliriz .birde sermaye kazanmak buda senin çalışman karşilğiğmda Allahın sana acıması ile belki verir belki vermediği rızıktır ki bununlada alacagın ihtiyaç duyduğun şeyden mesülsün yani nereeye kullandın Allah içinmi nefis içinim kullandın buna dikkat etmelidir. yani sen sana verilene sahip çık :Hak şerleri hayreyler Zannetme ki gayreyler Ârif ânı seyreyler Mevlâ görelim n’eyler N’eylerse güzel eyler. Deme şu niçin şöyle Yerincedir o öyle Bak sonunu seyreyle Mevlâ görelim n’eyler N’eylerse güzel eyler. Hakk’ın olıcak işler Boşdur gâm u teşvişler Ol hikmetini işler Mevlâ görelim n’eyler N’eylerse güzel eyler. Bil elsine-i halkı Aklâm-ı Hak ey Hakkı Öğren edeb ü hulkı Mevlâ görelim n’eyler N’eylerse güzel eyler. (Erzurumlu İbrahim Hakkı k.s.) *** Bu ilahi, 18. asrın büyük âlim ve velîlerinden Erzurumlu İbrahim Hakkı k.s. hazretlerinin Tefviznâme’sinden bazı bölümlerin terennümünden ibaret. Tefviznâme, tefviz halini anlatan hayli uzun bir manzume. Her biri beşer mısradan müteşekkil otuz bir kıtadan oluşuyor. İlahi formunda farklı kıtalarının yine farklı bestelerle okunduğu pek çok örneği var. “Tefviz”, kâmil imanın muktezası bir hâl. “Kulun tam bir teslimiyetle Allah Tealâ’ya sığınması, rızkında ve işlerinde Allah’ı kefil bilip sadece O’na güvenmesi, her neticeye peşinen ve gönülden razı olması” demektir. İçinde tevekkülü de barındırdığından yahut tevekkül haline çok benzediğinden ekseriya bu manada kullanılsa da tefviz, tevekkülün fevkinde bir haldir. Nitekim tevekkülde, sebeplere sarılıp tedbir aldıktan sonra neticeyi Allah Tealâ’ya havale etmek esastır. Mâide suresi 23. ayet-i kerimesinin sonunda beyan buyurulan, “(Gerçekten) müminseniz Allah’a tevekkül ediniz!” mealindeki ilahî hitap mucibince bütün müminlere mahsustur. Tefvizde ise sebep ve tedbirden önce de Allah Tealâ’ya güven esastır ve bu hal tevhid ehline mahsustur. İbrahim Hakkı hazretleri, Tefviznâmesi’nin ikinci kıtasında aslında bu halin âdeta bütün hususiyetlerine şöyle işaret eder: “Sen Hakk’a tevekkül kıl / Tefvîz et ve rahat bul / Sabreyle ve razı ol / Mevlâ görelim n’eyler / N’eylerse güzel eyler.” Bu kıtada tefvizdeki tevekkül, sabır ve rızaya dikkat çekilerek sanki şöyle bir telkinde bulunuluyor: “Her işte, her hususta yegâne dayanağın Cenâb-ı Mevlâ olsun. O’na tam bir imanla itimat eyle. Şer’i Şerîf dairesinde üstüne düşeni yap, tedbirini al fakat ancak Kâdir-i Mutlak olan Cenâb-ı Hak neyi takdir buyurmuşsa onun olacağını bil. Hayırlısını dile, neticeyi Rabbine ısmarla; acele etmeden, telaşa ve hırsa kapılmadan sabırla bekle. Beklediğin yahut umduğun netice tahakkuk etmediğinde de ‘olanda hayır vardır’ deyip tam bir gönül rahatlığıyla takdire razı ol.” Tevhid ehli Allah dostları böyle yaparlar. Onlar tefviz eyledikleri için en olumsuz gelişmeler karşısında bile korkmaz, telaşlanmaz, hırçınlaşmazlar. Sükûnetlerini korur, itidallerini kaybetmezler. Kalplerindeki itminan ile her daim mütebessimdirler. Hadiselere ibret nazarıyla bakar, dünya derdini dert etmezler. Başkalarının çaresizlikle ümitsizliğe kapıldığı durumlarda onlar, “Mevlâ görelim n’eyler, n’eylerse güzel eyler” diyerek hikmet-i Hüdâ’nın tecellisini beklerler. Hak Tealâ’nın, Hudeybiye’de olduğu gibi, şerleri hayreyleyeceğinden emindirler. Çünkü Rabbimiz’in Talâk suresi 3. ayet-i kerimesindeki “Kim Allah’a güvenirse, O ona yeter.” vaadinden emindirler. İbrahim Hakkı hazretleri k.s. bizleri böyle bir hâle, tefviz hâline, yani sadece Mevlâmız’a güvenip dayanmaya davet eder ve Tefviznâme’si boyunca nasihat makamında, neler yapmamız yahut nelerden kaçınmamız gerektiğini sıralar. Cenâb-ı Erhamü’r-Râhimîn’in, Hallâk-ı Rahîm olarak her şeyi rahmetle yarattığını, Rezzâk-ı Kerîm olarak sonsuz nimetler ikrâm eylediğini, Fa’âl-i Hakîm olarak bütün işlere O’nun hükmettiğini ve yegâne Kâdî-i Hâcât’ın yani bütün ihtiyaçları karşılayanın sadece O olduğunu hatırlatır. Şu halde güvenilip sığınılacak tek varlık O’dur. Allah Tealâ kendisine tam bir teslimiyetle güvenip sığınan kulunu elbette mahzun eylemeyecektir. Kaldı ki şu üç günlük ömrümüzü eziyete dönüştürmekle kalmayıp, çoğu zaman sırat-ı müstakîmden ayağımızın kaymasına sebep olabilecek hırslardan, dünyalık korku ve kaygılardan, faydasız koşuşturmalardan kurtulmanın tek çaresi de budur. Öyleyse, takdire itiraz manasına gelecek şekilde “niye şu şöyle de böyle değil” vesvesesinden sakınmak lâzım. Allah Tealâ bir şeyi öyle yaratmış, öyle takdir buyurmuşsa, mutlaka bir hikmete mebni olarak, adl üzere ve yerli yerinde yaratmıştır. İtiraza yeltenmeden, hikmet nazarıyla ve sabırla meselenin sonu beklendiğinde Mevlâmız’ın aslında ne kadar güzel eylediği anlaşılacaktır. Bu tavır hiç kimseye hor bakmamayı, kimseyi incitmemeyi de gerektirir. Nitekim günahkâr bile olsalar insanları kınayıp onların gönüllerini yıkmak yerine, onlara muhabbet ve şefkatle yaklaşmanın verdiği güzel neticeler, Mevlâmız’ın n’eylerse güzel eylediğine misal değil midir? Aynı şekilde, “şu iş niye böyle oldu da şöyle olmadı, bu musibet yahut sıkıntı neden beni buldu” cinsinden yakınmalar da, dünyalık bir maksat için düşülen kaygı yahut telaşlar da yersiz ve faydasızdır. Bir kere Kur’an-ı Kerim’de “bizim hayır bildiğimizde şer, şer bildiğimizde hayır olabileceği; hakikatin ancak Allah katında olduğu” beyan buyurulmuştur. İkincisi, “Hakk’ın olıcak işler” mısraında ifade edildiği gibi bütün işler Allah Tealâ’nın iradesi altında, O’nun yaratması ile vuku bulmaktadır. Dolayısıyla bizim “gam u teşvişlerimiz”, yani neticeye dair korkularımız, endişe ve kuruntularımız boşunadır. Rabbimiz ne dilediyse o olur. Burada ince bir mesele var. Bazıları, “madem Rabbimiz neyi dilemişse o oluyor, öyleyse bizim çalışıp gayret göstermemize gerek yok” diye düşünebilir. Ulemanın Sünnetullah’a aykırı bularak şiddetle reddetmesine rağmen, geçmişte olduğu gibi bugün de tevekkül ve tefvizi böyle anlayanlar çıkacaktır. İbrahim Hakkı k.s. hazretlerinin bu Tefviznâme’sindeki, “Bir işi murâd etme / Olduysa inâd etme / Hakk’tandır o reddetme” yahut “Kalbin O’na berk eyle / Tedbîrini terk eyle / Takdîrini derk eyle” gibi mısralar da yanlış anlaşılabilir. Tefviz halinde terk edilen istekler, meşru bile olsa dünyevî taleplerdir. Allah dostları Cenâb-ı Mevlâ’dan kendileri hakkında hayırlı olanı ister; adını koyarak dünyalık bir talepte bulunmayı küstahlık sayarlar. Zira kul hakkında hayırlı olanı kulun kendisi değil Mevlâmız bilmektedir. Sünnetullah’a uyarak meşru sebeplere tevessülü ve tedbiri ihmal etmezler ama bütün sebeplerin ve tedbirlerin üstünde belirleyici irade ve gücün Allah Tealâ’ya ait olduğunu asla unutmazlar. Bunun içindir ki “tedbirini veya sebepleri terk eyle” ikazını, “hâsıl olan neticeyi sadece tevessül ettiğin sebeplere, aldığın tedbirlere bağlama” manasına anlamalıdır. Ancak böyle bir kavrayış tarzı, kulun nefsini, imkânlarını, sebepleri putlaştırmasına mani olur. Kaldı ki bazen bütün yolları, bütün imkânları, bütün çareleri tükettiğimiz bir anda, hiçbir çaba, tedbir ve sebebe bağlı olmaksızın Cenâb-ı Hak tarafından bize bir hacet kapısının açıldığı, derdimize derman verildiği de vakidir. “Muradını, sebepleri, tedbirini terk eyle” ikazı, meşru dairedeki bütün çabalara rağmen, istenmeyen bir neticenin ortaya çıkması durumunda ısrarla ve inatla o neticeyi değiştirmeye çalışmakla da alakalıdır. Bu tutum hem takdire itiraz, hem de o neticenin şer olduğuna hükmetme hadsizliğidir. Mümin zaferle değil, seferle mükelleftir. Zaferi, neticeyi, başarıyı olmazsa olmaz bir gaye haline getirmek, hafazanallah, insanı gayri meşru yollara sapmaya kadar götürebilir. Bu tehlikeye dikkat çekmek için olmalı, İbrahim Hakkı hazretleri manzumesinin sonunda “Bil elsine-i halkı / Aklâm-ı Hak ey Hakkı / Öğren edeb ü hulkı” diyor. Yani güneşin, ayın, ağaçların, kuşların, hülâsa bilcümle mahlukatın lisanını anla; onların hâl dili ile Cenâb-ı Hakk’ı nasıl zikrettiklerini, nasıl O’na tâbi olduklarını, hiçbir talepte bulunmadan yazgılarına nasıl boyun eğdiklerini gör. Onların bu teslimiyet ve itimatlarından ibret al. Onlardan takdire itiraz etmeme edebini, yaradılış maksadına uygun davranmayı gerektiren ahlâkı öğren. Zira kul, ancak tefviz edeb ve ahlâkını kuşandığı takdirde Cenâb-ı Mevlâ’nın n’eylerse güzel eylediğini görebilecek, dünyanın bütün dertlerinden azâde olacaktır. selametle
@zeynepp...12 күн бұрын
Ama hocam hep deniyor ki Allah seni namaza çağırdı Allah istemese namaza da gidemezsin o zaman namaz kılmayanları Allah çağırmamış olmuyor mu