Рет қаралды 3,999
Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tefsir Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Mustafa Öztürk Kalem suresi 13. ayeti anlatıyor. “Kur’an 23 sene Velid bin Mugire aşağı Asbil Vahil yukarı deyip bütün kadrajını Hicaz-Taif-Medine’ye sıkıştırmış. İnsanlığa son söyleyeceği sözün çapı oradaki 3-5 lavuk müşrik. Ve o müşriğe Kur’an’da öyle küfürler var ki. Hem ‘kel’ hem ‘fodul’ ve ‘piç’ ifadesi kullanılıyor. Bu Allah dili olabilir mi? İnsani dil olamaz mı? Olabilir. Yanmış canı. Feverandır. Olabilir”
Böyle konularda fikir beyan eden hemen linç edilir.
Tepkiler üzerine Prof. Mustafa Öztürk: "“…sonuçta ben de bir insanım kışkırtmalar karşısında ben de dil ve üslup muvazenemi kaybedebilirim. Her neyse, bu bahsi burada kapatıyorum ve “harç bitti yapı paydos” deyip sahneden çekiliyorum. Zira din alanındaki örgütlü mafyatik yapılarla tek başıma mücadele edecek gücüm yok benim. Ayrıca bu alandaki korkunç kirlilik ve müptezellik en azından ruhumda ve kalbimde kendi özgün saflığıyla muhafaza etmeye çalıştığım kutsallara da sirayet etmesin, istiyorum. Bu yüzden hem kurumsal din âlemini hem linç kampanyası düzenleyen din çetelerini ve hem de selden kütük kapmak istercesine bu çetelere destek veren akademisyenleri hafızamdan silmek ve geçmişe dair hiçbir şey hatırlamak dahi istemiyorum. Zira hem iç dünyamdaki maneviyata halel gelmesin ve hem de bundan sonra tez metinlerini düzeltmeye harcayacağım enerji belki bir süre yaşanacak kırgınlık döneminden sonra tekrar başlayacağım ilmî çalışmalara harcansın istiyorum. Badecilik, çocuk tecavüzcülüğü, yanmaz kefen satıcılığı, peygamber terlikçiliği gibi rezilliklerle gündeme gelen karikatür gibi tiplerin linçe uğramak şöyle dursun, sayısız insan tarafından kellifelli şeyh/mürşid muamelesi görüp sahih Ehl-i Sünnet akidesinin en güvenilir temsilcisi olarak takip edildiği bu memlekette yapılacak en doğru şey, ‘sağlığı, özellikle de ruh sağlığını korumak’tan başka bir şey değildir.” dedi.