Рет қаралды 157
Merhaba, gitmeye cesaret edemediğim.
Seviyorum diye başlayıp, gidiyorum deyi biten bir cümleydi bizim hikâyemiz. Hep yan yanaydık aslında ama aramızda uçurumlar büyüttüğümüzün farkına varamıyorduk bir türlü. Bu yüzden biz seninle, hep iki kişi olduk ama asla bir çift olamadık. Sen hep öldürme beni dedin, sen öldürerek istedin. Oysa gözlerinden payıma düşecek küçücük bir ışık için nice derin karanlıklar borçlanmıştım ben. İşte sevmek böyledir katilim... Küçücük bir esinti için fırtınalar feda edersin. Yine de düşünür insan değdi mi diye. Ve cevabı koca bir soruya dönüştürür hayat. Anlarsın ki uğruna ödediğin bedeller mutluluğuna gölge düşürüyorsa hakettiğin mutluluk sana biraz pahalıya malolmustuş. Gözüm kördü senden ve görmüyordu başkasını. Senin nezrinde ben küçültmüş, seni büyütmüştü bu durum. Çok sevilmenin şımarıklığı oturmuştu dudaklarının kenarına. Sonra gittin; önce gözümdeki yaşda tüttün , sonra dilimdeki küfürde. Gitmiş olsan da bir gün, geri döneceğini bilirdim. Dönmesen bile onunla başedebilirdim. Kısa sürdü zaten gidişin, pişmanlığını hiç belli etmeden geri döndün. Belki de her yeni başlangıç yepyeni bir kaçıştı bunu da öğrendim. Sahte aşk ustası oldun sen, hayatını yazsan yalan olurdu. Pişmanlık duvarların yıkıldı mı katilim , ben hazırdım tamamlamaya yarım kalmış ne varsa ama ne ben gururumu çiğneyebildim, ne sen içimi anlayabildin. Şimdi bana yüreğinin kapılarını ardına kadar açsan ne çıkar;ben senin arka bahçeni öğrendim. Anladım ki en güzel diye beklediklerim meğer dünde kalanlarımmış. Bak kirlenmiş gözlerinden kalbime düşen ışık giderek bastırıyor. Senin gözlerin, benim hayatım kararıyor. Hiç bir hüznüm kalmadı mutluluğuma kastetmeyen. Ah katilim, ah yâr bildiğim ben mutluluğun peşinde koşarken yandım ; dilerim seni de yaksın mutluluk . . .