Nietzsche Tragedya'nın Doğuşu (2/15)

[@ilhamsenerdem726]

⭐️ paylaşımlar için candan teşekkür ederiz

[@kemalakbulut8359]

Tesekürler

[@cemkara5700]

1:23:00 "... Ahlakın kendisi - nasıl? Ahlak "yaşamın olumsuzlanması isteği", gizli bir yok etme içgüdüsü, bir bozulma, küçültme, kara çalma ilkesi, sonun başlangıcı olmamalı mıydı?..." ********* Az önce bir arada yaşayabilmek için kurallara ihtiyaç duyduğumuzu söylemiştim. Tabi bu kuralların içeriğinin ne olacağı da bize bağlı. Neden kuralları belirlerken böylesini katı olduk? Sanırım öylesine acılar çektik ki yüzyıllarca, öylesine korktuk ki ölmekten, tecavüze uğramaktan, malımızın çalınmasından bir şekilde bunları durdurmaya çalıştık. Şuna kesinlikle karşı çıkıyorum, insanlar mutlu ve mesut değillerdi, sanki semavi dinlerden önce yani bizler paganken çok iyi yaşıyorduk gibi bir yanlış anlama var? Ya da ben böyle zannedildiğini zannediyorum. Eğer böyle bir ima yoksa şu anda yazdıklarım boş ama ben doğru anladığımı düşünüyorum. Nietszhe hristiyanlık öncesine, diyonisos'a methiyeler düzerken her halde başka türlüsünü kast etmiyordur diye düşünüyorum. Fizikteki etki tepki yasasını bu ahlak konusuna yansıtabiliriz. O kadar zor, korkutucu, acı bir hayatımız vardı ki bunun ber taraf edebilmek için aynı sertlikte karşı kurallar getirmek zorunda kaldık. Özellikle kadınlar konusunda. Sanırım en büyük acıyı da onlar çekiyordu. Erkek güçlü, kuvvetli, savaşçı, vahşi, kadın ise narin, zayıf, uysal. Fakat ne tüm erkekler yukarıdaki tarife tam olarak uyuyordu ne de tüm kadınlar. Bazı erkekler de savaşçı değildi, vahşi değildi, kuvvetli değildi. Ama onun da eşi vardı. Beri ki erkek bu ikinci erkeğin karısına göz koyduğunda ne yapacaktı. Savaşsa yeniliyor, dövüşse öldürülüyor... kadı ise tecavüze uğramaya açık, kaçırılabilir, öldürülebilir çocuklarından, evinde her ana koparılabilirdi. Bu durum mutlaka yaşanmış olmalı. 10 emiri hatırlayın, öldürme, çalma, zina yapma vs... Nietszche bu yazdıklarımı bilmiyor mu? O da farkında ama o ne istiyor? İnsanlar sanatla meşgul olsun, insanlar gelişsin, über olsun. Yoooo, öyle değiliz. Kötüyüz, vahşiyiz... Ne olacak şimdi? Güdülere kaldıysa işimiz devam edemeyeceğiz. Güdülerimiz sakat, onu dizginleyecek bir şeyler icat etmek zorundayız. Aslında evrimsel olarak en uygun olanın hayatta kalması ilkesi gereği dini icat ederek yolumuza devam edebilmişiz. Ahlak bu şekilde yorumlanmayabilir miydi? Hayır, olamazdı. Aynı derecede sert bir karşı önlem olarak ortaya çıktı ahlak (din). Şimdilerde artık medeni kanunlara evrilmiş durumdayız. Bu da bir gelişmedir. Logos evresinin içindeyiz ve bu da bir başka şeye evrilecek. Belki 300 yıl sürecek belki bin yıl ama evrilmeye devam edeceğiz. Bundan bin yıl sonra bambaşka ahlak kuralları ile yolumuza devam edeceğiz. Ama bu günlerde bunları yaşamak zorundayız.

[@gunesorsal7748]

Doğunun batıdan farklı olan etik anlayışı belki de dinden kaynaklanmıyor. Tam tersi dinden bağımsız olan bu etik anlayışı ve dünyaya bakış açıları sonradan dine dönüşüyor. Yehova bir ahlak polisi olarak tasarlanırken ya da hayal edilirken , Antik Yunanda Zeus çapkınlık peşinde koşan ihtiyar bir delikanlı olarak hayal ediliyordu. İnsanların panteist olduğu dönemlerde ozanların müziği eşliğinde dans ediyor, şamanların hazırladığı halüsinojen bitki çayları içiyor, hayvan kurban edip kanıyla toprağı bereketlendiriyor , toplu olarak sevişiyorlardı. Din anlayışları, varoluşçuluk anlayışları buydu. Baharda tabiatın yeniden canlanmasını ve yeni yılı böyle ritüellerle kutluyorlardı. Din ve sanat içiçe bir vecd kaynağıydı. Ve işlevi buydu. Bedensel hazlarla aşkınlığı yaşamak Hindistan'daki Vişnu' ya adanmış Virupaksha Tapınağı sevişme temalı kabartmalarla doludur. Etiğin dinle bir ilgisi yoktu. Etik, politikanın konusudur. Seküler bir konudur. Toplumsal hayatın düzeni ve karşılıklı insan ilişkileri ile alakalıdır. Toplumu yönetmek isteyen kişiler oluşturdukları kuralların Tanrıdan geldiğini söyleyerek etiğe kutsallık atfetmişler ve dinin içine katmışlardır. Ve dinin nasıl yaşanacağına bir sınırlama bir standartizasyon getirmişlerdir. Eksen Çağı dediğimiz M. Ö 700 - 200 yıllarında da bir paradigma değişikliği yaşanmıştır. Zerdüşt'ün, Konfiçyüs'ün ve Platon'un etik- politik felsefe yaptığı yıllar. Ortadoğuda Yahudilikten de öncesine gidersek Sümer yaratılış destanı Enuma Eliş'te baş ve baba tanrının , genç tanrıların eğlencelerinden ve neşelerinden rahatsızlık duyduğu ve bu yüzden onları öldürmek istediği yazılı. Büyük ihtimalle tanrının eğlence ilgili bu tavrı diğer dinlere de geçmiştir. Bu tanrının değil bu topraklarda yaşayan insanların hayat anlayışıdır aslında. Din onları değil, onlar yaşamak istedikleri dini istedikleri gibi şekillendirmişlerdir. Hayata bakış açısı olarak dünyanın doğusu ile batısı arasında bir uçurum vardır. Belki de bu yüzden avrupadan hiç ermişler, keşişler, evliyalar budalar, yogiler ve peygamberler çıkmamıştır.

[@onderkonuk5425]

Bence çok mantıklı🤔🤔🤔

[@murathacat6305]

bu yazınızda, daha heyecanlı, bütün bildiklerini anlatmaya çalışırcasına, yazmışsınız, nice fikirler, nice tespitler, nietzsce. tebrik ederim, bilen ve bildiğini doğru yazmaya çalışıp, kendini ifade etmeye çalışan insanı, severim, anlaşılan insanı severim, anlaşılan insan, iyi anlatmayı bildiği için anlaşılıyor, kendini iyi anlatmayı öğrenen insan ve iyi anlatabilen insan aynı olduğu zaman........................

[@murathacat6305]

12.20 yada nietzsche nin bize anlatmak istediği, bir doğrumu ortaya çıkıyor, yada nietzche nin doğrusunu farkedelim ve değerlendirelim

[@gunesorsal7748]

Bir süre sonra marjinallikler bile standartlaşır. Standartlaşan şeylerin ise yıkılıp yerine yenisinin gelmesi gerekir. Biri daha iyi diğeri daha kötü olduğu için değil ; yenilenmek, tazelenmek , ilerlemek, yol almak için. Mısır- Yunan Denge- Dengezlik Ortadoğu'da önemli olan geleneğin ve düzenin korunmasıdır.Batıda ise önemli olan fırsatların ve alternatiflerin denenmesidir, daha iyisini aramaktır. Bu yüzden doğuda gençlerden itaat beklenir batıda ise girişimcilik beklenir. Bu yüzden doğuda gençler takipçidir, batıda ise öncüdür. Doğuda gençler yaşlıların izinden giderken, batıda gençler yeni yollar açar. Doğu , gerçeği bildiğine ve onun sonsuza kadar geçerli olduğuna inandığı için bunun korunmasını ve devam ettirilmesini hayatın en büyük başarısı olarak görüyor. Batı ise daha materyalist , daha dünyevi olduğu için sürekli gelişmeye ve ilerlemeye odaklıdır. Değişmeyi bir başarı olarak görür. Batı Mars'a gitmeye hazırlanıyor. Aynı para bir ortadoğu ülkesinde olsa o parayla çöle otel yada göl yaptırırlar. Vizyonları yoktur çünkü. Batı maneviyata, maddi olandan feragat ederek gitmez, maddi olanı deneyimleyerek maneviyatı hisseder. Hayatın ve varoluşun özü dünyevi hayattan kopuk birşey değildir. Hayatın anlamını dünyevi hayatın içinde aradıkları için dünyevi hayatı sürekli sanatla , felsefeyle, bilimle, mimariyle geliştirmek, ve ileriye taşımak isterler.

[@murathacat6305]

tebrik ederim, yüksek isabetli tespitler, alıntı ise kimin tespiti? sizin ise önemli, değerli bir bakış açısı, bende batının fizik, doğununda metafizik alanında daha gelişmiş olduğu izlenimindeyim