Рет қаралды 2,262,891
Bizim gibilerin seveni olmuyor, sevdiği oluyor..
Senaryo: Hasan Karakuş
Oyuncular
Hasan Karakuş
Nil Özkul
Yoksa sen hala Onedio KZbin kanalına abone olmadın mı?
bit.ly/OnedioYo...
Hatta KZbin kanalımıza abone olmakla yetinmeyip, üstüne bir de sitemizi ziyaret edip, video bölümünde zevkine göre binlerce video bulabilirsin:
onedio.com/vid...
En yeni videoları diğer Onedio Video sosyal medya hesaplarından da takip edebilirsin:
Facebook: / onediovideolar
Twitter: / onediovideo
Oyuncular:
Hasan Karakuş
Nil Özkul
Platonik aşk adını ünlü düşünür Platon'dan alır. Platonik aşk, sekülerlikten çıkarak tinsele dönüşen aşk anlamına gelmektedir.
Bizde genelde karşılığı olmayan, karşılığı sorgulanmayan aşk anlamında kullanılmaktadır. Platonik kelimesi sözlükte "Gerçekte var olmayan, düşte kalan, hep öyle kalması istenilen" anlamında olduğu belirtilmektedir. Platonik aşkta, herşey duygusal ve ruhsal düzlemde olur.
Platon'a göre gerçek sevgidir. Fiziksel doyum için değil, yani ilişkide olunan kişiyle gezmek, dolaşmak, öpüşmek vb. yapılabilir ama bu sayılanların yanında seks şart değildir. Kişinin kendisinin kendi olduğu için ona aşık olma durumudur. Eskiçağ filozoflarının çoğu aşkı sadece bedensel bir istek olarak tanımlamışlardır. Ama Eflatun, Aristoteles, Plutarkhos, Sokrates aşkın en ince ve en yüce duygu olduğunu ileri sürmüşlerdir.
Eflatunun Şölen adlı diyalogunda belirlediği aşk kuramı oldukça ünlüdür. Buna göre, aşk güzelliğin doğurduğu bir çekiciliktir. Gerçek güzellik ise düşünce ile kavranan güzelliktir. Duyu yoluyle algılanan güzellikler gerçek güzelliğin bulanık bir taslağı, solgun bir yansımasıdır. Descartes ve Spinoza gibi klasik filozoflara göre aşk bir tutkudur ve kişi bu tutkuya akliyle egemen olmaya çalışmalı, onu duru ve temiz bir duygu haline getirmelidir.
Platonik aşkta, insan bir kişiye aşık olurken, önce onun güzelliğine aşık olur, sonra bu güzelliğin tanrıdan geldiğini anlar ve artık herkes güzel görünmeye başlar çünkü herkes tanrının verdiği o güzelliğe sahiptir. Son aşamada kişi tanrıya aşık olduğunu farkeder. Yani bu kişinin aşkı artık seküler değil, tamamen tinseldir. Tasavvufta buna "müşahhas" tan "mücerret"e ulaşma denirki,divan şiirinde çokça işlenen bir konudur.
Romantik akımla birlikte aşk anlayışı da değişmiştir. Nietzsche ve Schopenhauer aşkı insan soyunu sürdürmek için insana kurulan bir tuzak olarak tanımlamışlardır. Herbert Spencer ise aşk duygusunu büyük bir ustalıkla çözümlemiştir. Spencer cinsel sevgide yer alan öğeleri "duygulanma; hayranlık; beğenilme sevinci; kendine değer verme; sahip olma duygusu ve zevki; büyük bir eylem özgürlüğünün doğurduğu zevk; yakınlık duygusunun verdiği coşkunluk" olarak sıralamıştır.