Рет қаралды 5,885
Ayrıcalıklardan yararlanmak için bu kanala katılın:
/ Önemli İnsanlar
Osmanlı son dönemi istanbul’unda doğup birçok zorlukla mücadele etmiş, hayatta kalmak ve evlatlarına bakabilmek için için birçok zor işlerle uğraşırken sosyalist düşünce ile tanışmış, ilk kez 1 mayıs’ın anlamına ve önemine vurgu yapan şiir yazmış, işçi örgütlenmelerine canla başla katılmış, yaptığı evliliklerden hayır görmemiş, evlat acısıyla sınanmış, yalnızca bir evladı hayatta kalabilmiş, cumhuriyet döneminde işçi eylemlerinden dolayı komünistlik suçlamasıyla tutuklanmış, nazım hikmet’in “abla” deyip elini öptüğü bir kadın şairin yani yaşar nezihe bükülmezdan bahsedeceğim bugün sizlere. Şiirleri şarkı olarak bestelenen, dillerden düşmeyen ancak kim olduğu pek bilinmeyen bir büyük kadın şairin, yaşar nezihe hanım‘ın acı dolu ama onurlu yaşam hikayesi bu.
Yıl 1882ydi. İstanbul'un silivrikapı ilçesinde 5 çocuklu bir ailenin 3. Çocuğu olarak dünyaya geldi... Annesi tatar asıllı kaya hanım, babası belediye kantarcısı kadir bey'dir. Kadri efendi’yi, yaşar nezihe : sarhoş, ailesine karşı daima anif ve zalim bir zevç, hissiz, merhametsiz bir baba diye tarif eder. “aydan aya aldığı iki yüz kuruş maaşı da götürür içkiye verir, evde çocuğu karısı bin bir azap ve ıstırap içinde kıvranarak açlık ve muhtaçlığın en acı, en ağlatıcı, en derin, en siyah elemlerini yaşarlar. Yoksul bir ailenin kızıydı. Ailesinin kendinden önceki çocukları yoksulluk ve bakımsızlıktan ötürü küçük yaşta ölmüşü. Aynı akıbete uğramasın diye kendisine yaşar zeliha adı verilmişti. Zeliha olan adını ilerde eşi değiştirecekti. Doğduğu ve çocukluğunu geçirdiği yılların zorluğunu anlatmaya gerek yok. Zor ve mutsuz bir hayat geçiren, eşi tarafından sürekli baskılanan kaya hanım, yaşar henüz altı yaşındayken verem ve bakımsızlıktan hayatını kaybetti. Dönemin şartları yetmezmiş gibi 6 yaşındayken annesiz kaldı. Alkl sorunu olan babası ve babasının teyze dediği yaşlı ve hasta bir kadın tarafından bakılıyordu artık. Annesinin ölümünün ardından yaşlılık ya da sakatlık dolayısıyla yürüyemeyen, kimi kaynaklarda “yarı deli” olarak tanımlanan ve gençlik aşkına sadakatinden dolayı hiç evlenmeyen teyzesi ilgileniyordu onunla. . Yaşı hayli geçkin olduğu için çocuğun bakımıyla yeteri kadar ilgilenemiyordu ancak bilmeden yaşar nezihe’nin şiire yönelmesinde büyük rol oynadı. Oyalamak için ona sürekli kerem ile aslı, tahir ile zühre gibi aşk hikâyelerini anlatan, üstelik bunları gençliğinde başından geçen büyük aşk macerasıyla harmanlayarak yeni hikâyeler yaratan teyzeden ağlayarak dinlediği bu hikâyeler yedi sekiz yaşlarındaki yaşar zeliha’nın hem hayâl gücünü geliştirdi hem de içinde önüne geçilemez bir okuma isteği uyandırdı.
Babası onu okula yazdırmayı kabul etmemişti. Ama o okumak istiyordu. Kapıağası ibrahim ağa iptidai mektebi’ne gidip muallimeye okumak istediğini söyleyerek öksüzlüğünden dem vurup sefaletini hikâye eder. Muallime de hayır diyemez ve hatta okul müdürü kendi rızasıyla okula gelen yaşar nezihe’ye kendi gelen adını koyar. Bu serüveni öğrenen baba kızını saçından sürükleyip tekme tokat evden kovar, günlerce komşularının evlerinde geceler, bir sığıntı hayatı yaşar.
Feryatlarım kitabında ise şair; yalvarmaları ve komşuların ısrarı üzerine babasının kendisini okula yazdırmayı kabul ettiğini, ancak okulun üçüncü ayında haftada iki kuruş olan mektep ücretini vermekten vazgeçtiğini anlatır. Hangisi gerçek bilinmez ama sonuçta okula girebilmiştir. Bir yıl kendi başına öğrenim görmeyi başarabilen yaşar nezihe, ikinci yıl destek görmemesi sebebiyle okulu bırakmak zorunda kalır.
Tabi bu bir yıl içinde okumayı sökmüştü. Hatta kuranı hatmetmişti. İstediği gibi eğitim alamadı ama bu onu yazmaktan alıkoyamayacaktı. Bir dergide gördüğü şiirle başlamıştı her şey.
Yaşadıklarını şöyle anlatmıştı yaşar nezihe: silivrikapı'da, baruthane yokuşu üzerindeki hünkâr imamı sokağı'ndaydı evimiz. Evimizin yakınındaki dere kenarlarından papatya, ısırgan otu, deve dikeni, ebegümeci tohumları toplayarak aktarlara satıp, kazandığımın kırk parasını mahalle mektebinin hocasına, kırk parasını da kalfaya vererek bir süre okuma isteğimi doyurmak için çabaladım. Fakat bu şekilde ancak bir yıl mahalle mektebine devam edebildim. Aldığım eğitim bu kadardır. Yaşamım süresince geçimimi sağlamamda büyük ölçüde yardımcı olacak dikiş, nakış bilgisini de yine bu dönemde komşu kızlarından edindim. Edebiyatı, aruzla şiir yazmayı da kendi kendime öğrendim.1896 yılında 14 yaşındayken ahmet rasim'in çıkardığı "hanımlara mahsus malûmat" adlı kadın gazetesinde leyla feride
#YaşarNezihe #YaşarNeziheBükülmez #1mayıs