Рет қаралды 4,424
ESHÂB-I KİRÂM
RUMEYSÂ HATUN
Hanım Sahâbîlerin meşhûrlarından. Peygamber efendimize on yıl devamlı hizmet etmekle şereflenen Enes bin Mâlik’in ( radıyallahü anh ) annesi ve Eshâb-ı kiramın meşhûrlarından Hazreti Ebû Talha’nın hanımıdır. Esas adının Sehle, Rümeysâ, Gumeyrâ, Rumeyle, Uneyfe veya Rumeyse isimlerinden birinin olduğu bildirilmektedir. Ümmü Süleym künyesi ile meşhûr olmuştur. Medine’deki Hazrec kabilesinin Necranoğullarından Milhan bin Hâlid’in kızıdır. Annesinin adı, Melike binti Mâlik’tir. Peygamberimizin uğrunda şehîd olan meşhûr Sahâbî Haram bin Milhan ( radıyallahü anh ) Onun erkek kardeşi ve Kıbrıs Adası’nın fethi sırasında şehîd olan Ümmü Hıram da kızkardeşiydi. Hazreti Ümmü Süleym’in Medine’de kaç târihinde doğduğu ve kaç yaşında vefât ettiği kesin olarak bilinememektedir.
Müslüman olmadan önce, kendi kabilesinden Mâlik bin Nadr ile evlenmiş ve O’ndan Enes isminde bir oğlu olmuştur. Eshâb-ı kiramın meşhûrlarından Enes bin Mâlik ( radıyallahü anh ) bu zâttır. Ümmü Süleym ( radıyallahü anha ), Medine’de İslâmiyet yayılmaya başladığı zaman ilk olarak imâna gelenlerdendir. Fakat kocası Mâlik müslüman olmamıştı.
Ümmü Süleym, müslümanlığı kabûl edip, Peygamberimize ( aleyhisselâm ) bîat ettiği sırada kocası Mâlik yanında yoktu. Eve gelip, hanımının müslüman olduğunu öğrenince ona: “Sen dininden çıktın mı? Sapıttın mı?” dedi. Ümmü Süleym: “Hayır, ben dinden çıkmadım ve sapıtmadım. Fakat şu şehrimize gelen zâta (Muhammed aleyhisselâma) îmân ettim” diye cevap verdi ve oğlu Enes’e de İslâm dinini telkin etmeye başladı. Yaşı küçük olan oğluna Kelime-i şehâdeti öğretiyor, Allahü teâlâdan başka ilâh olmadığına ve Muhammed aleyhisselâmın da O’nun Peygamberi olduğuna inanmasını telkin ediyordu. Kocası Mâlik, bunu görünce kızarak: “Benim çocuğumu dinsiz yapıyor, onu bozuyorsun. Vazgeç bundan!” dedi. O da: “Ben Onu bozmuyorum” dedi. Mâlik, Ümmü Süleym’in ( radıyallahü anha ) dîninden vazgeçmediğini anlayınca, kendisine darılıp Şam tarafına doğru çekip gitti. Yolda bir düşmanı ile karşılaşıp öldürüldü. Böylece Ümmü Süleym ( radıyallahü anha ) dul kalmış oldu. Kocası Mâlik’ten çok iyilik görmüştü. Oğlu Enes’i büyütüp, bülûğ çağına girip, meclislerde söz sahibi oluncaya kadar kimseyle evlenmeyeceğine dair kendi kendine söz verdi. Bir süre dul kaldı.
Hazreti Ümmü Süleym’in kocası ölünce, Medine’de kabilesinin reîsi olup, okçuluğu ile meşhûr olan Ebû Talha, kendisi ile evlenmek için teklifte bulundu. Ebû Talha zengin ve hatırı sayılır bir kimse olmakla beraber henüz müslüman değildi. O da, kabilesi gibi putlara tapıyordu. Bu yüzden, Hazreti Ümmü Süleym, Ona cevap olarak: “Ben, seni istememezlik etmem. Senin gibisi red olunmaz. Fakat sen müşriksin. Ben ise müslümanım, elhamdülillah! Ey Ebû Talha! Sen, bilmez misin ki, bu putların sana bir faydası ve zararı yoktur. Sana zararı ve faydası olmayan bir taşa tapmayı nasıl uygun görürsün? Senin, ilah diye taptığın bu ağaçlar, yerden biter, sonra onu bir marangoz yontar. Bu halde sen, bir tahta parçasına tapmaktan utanmıyor musun?” dedi. Hazreti Ümmü Süleym’in bu sözü, Ebû Talha’nın kalbine te’sîr etti. Hazreti Ümmü Süleym: “Eğer müslüman olup, Allahtan başka ilâh olmadığına ve Muhammed aleyhisselâmın da Onun kulu ve Peygamberi olduğuna şehâdet etsen de seninle evlensem olmaz mı? Bunun için bir mehir (karşılık, bedel) de istemiyorum” deyince, Ebû Talha, ondan mühlet istedi. Düşünüp karar vermek için yanından ayrıldı. İslâmiyetin gerçek bir din olduğunu ve putlara tapınmanın manasızlığını kavrıyarak müslüman olmaya karar verdi. Kısa bir zaman sonra geldi ve “Bana yaptığın teklifi kabûl ettim. Allahtan başka ilâh bulunmadığına ve Hazreti Muhammed’in de ( aleyhisselâm ) Onun Peygamberi olduğuna şehâdet ederim” dedi. Hazreti Ümmü Süleym kendisinin telkini ile müslüman olan Ebû Talha ( radıyallahü anh ) ile evlenmeyi kabûl ederek, yanında bulunan ve bülûğ çağına giren oğluna: “Kalk, ey Enes! Ebû Talha’yı benimle evlendirmek için gereğini yap!” dedi. Böylece Hazreti Ümmü Süleym ile Hazreti Ebû Talha nikahlandılar.