Merhaba ağzına yüreğine sağlık beni Erzuruma götürdünüz
@sekeresra10 ай бұрын
Merhabalar, çok teşekkürler, ne mutlu meğer böyleyse.🙌
@yucelaysal Жыл бұрын
❤
@Alan_Zar Жыл бұрын
Bir yıldan fazla bir süre bu eserin tarihini inceledim. Şahsi kanaatim eserin çok derin tarihi kökleri olduğu, 18-19. yüzyıla kadar uzandığı yönündedir.Bu eserin menşe coğrafyası, bugün elimizde bulunan tüm yazılı ve sözlü veriler dikkate alındığında, sınırları içerisinde yer almaktadır. Erzurum şehrinden Türkiye'nin doğusundaki Kars şehrine, Kars'tan Erivan şehrine (Surmalu). 18. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar olan bu dönemde bu coğrafi üçgende, Türkler, Azeriler, Ermeniler, Kürtler, Yezidiler, Süryaniler, Pontus Rumları gibi çok sayıda milletten oluşan belirli bir “karışım” vardı. 1913 yılına dayanan ilk müzik örneği, Ermeni besteci ve folklorcu Komitas'ın eline aittir. Notlar, Erivan ilinin Surmalinsky ilçesinde, Aştarak şehrinin güneyindeki köylerden birinde yazılmıştır. 1913'ün başlarında Surmalu'da çok sayıda Azerbaycanlı yaşadığına göre, müziğin yazarının kendisi olduğu bir gerçek değil. Müziğin yazarının ünlü şair Şirvanzade (Ermeni kökenli Azerbaycanlı şair veya tam tersi) gibi belli bir kişi olması muhtemeldir. Yani bana öyle geliyor ki, bu harika eseri belirli bir kişiye atfetmek en azından ahlaka aykırı. Komitas'ın versiyonu oldukça tuhaftır, çünkü şarkının sözleri Ermenice ve Türkçe kelimelerin (Ahçik mered merela) bir tür simbiyozunu içermektedir. Bu çok da şaşırtıcı bir “şema” değil, çünkü 19. yüzyılın sonu ve 20. yüzyılın başlarında Osmanlı İmparatorluğu'nun varlığı sırasında Türkçe bir nevi “açık dil”di, tüm halklar tarafından konuşuluyordu. imparatorluğun topraklarında yaşıyor. Yani özgünlükleriyle Ermeni ve Kürt yazarlar eserlerinde Türkçe kelimeleri oldukça sık kullanmışlardır. Bu nedenle bugün bu eserin hangi kişilere ait olduğunu incelemek, Bayat ve Şur'daki benzer icra tarzlarından bahsetmek bile son derece zordur. Eserin asıl vatanının Erzurum şehrinin eteklerinde olduğuna şüphe yoktur, çünkü “Erzurum Çarşı Pazarı”nın Türkçe versiyonunda Palandöken Dağı da dahil olmak üzere bu bölgenin tüm coğrafi konumları açıkça görülmektedir. Bu eserin “SARI GYALIN / Dağlardan Gelen Gelin” Batı Ermenice versiyonu muhtemelen oradan geliyor, dolayısıyla Türkçe ve Batı Ermenice versiyonlarında metinde pek çok benzer nokta var, özellikle Türkçe versiyonda “Suna” satırı var. yar im”, Batı Ermenice versiyonunda “Dardod yar im”. Doğrusunu söylemek gerekirse, Doğu Ermeni versiyonu daha sonra, 1900'den sonra ortaya çıktı diyebilirim, çünkü zulüm nedeniyle imparatorluğun doğu vilayetlerini Sovyet Ermenistan topraklarına bırakmak zorunda kalan Ermeniler, aslında bu Ermeni versiyonunu dinlemek istemediler. Ermenice şarkının Türkçe sözlerle değiştirildiği ve şarkının birçok satırının değiştirildiği, örneğin “neinim\leylim” yerine “dle yaman”, şarkının başlığı ise “SARI GYALIN / Dağlardan Gelen Gelin” olarak değiştirildi. SARI AHÇİK\ Dağların Kızı”. “SARI GELIN\Sarı Gelin”in Azerice versiyonunu seviyorum çünkü Türkçe ve Ermenice versiyonlarının aksine oldukça zengin bir lirik anlam taşıyor.
@sekeresra Жыл бұрын
Merhabalar Alan Bey, teşekkür ederim böylesi bir araştırmaya yönelik emekleriniz ve bunu burada paylaşmakta olduğunuz için.💐 Bu kıymetli katkınız, tam da kendimce olan türkülerimize yönelik kayıt paylaşımlarımın amacıyla örtüşmekte; daima saygı çerçevesinde ve kültürel aktarıma katkı sağlamak üzere olması kaydıyla elbette. Var olunuz. Dediğiniz gibi; birbirine kavuşamayan Ermeni bir kız ve Türk bir oğlana, yani iki maşuğa yakılan bu ağıt öyle derun ki; göle atılan taş misali halka halka duyulmuş ve duyumsanmış Erzurum'dan yankılanan öz feryad, dört bir yana. Sevda acısı, dünyanın her yerinde aynı hissiyattayken, bu kadar birbirine yakın coğrafyalarda farklı can acıtması bence de tahmin edilemezdi. Her koşulda ifade etmek isterim ki bu kayıt, kısmi bir kayıttır. Türkiye & Azerbaycan candaşlığına yönelik bir akademik etkinlikteki sunumumdandır. Esenlik dilerim tüm türküseverlere.