Haber sorub eyitdi: ''Siz kimlersiz, size kim dierler?'' didi. Eyitdiler: ''Biz Kırklar'uz, bizeÇehelten dirler. Cümlemüz yek dil, yek cihetüz; birimiz ne ise varımız oldur.'' dediler. Resûl eyitdi: ''Neden mâlum?'' Eyitdiler: ''Birimizden kan aksa cümlemizden akar'' didiler. Resûl ''İsbât eylen sözünüzi!'' didi. Pes oldem Şâh-ı Merdân Ali mübârek kolın uzadıvirdi; ana bir neşter urıcak kan revân olub cümlesinden bile akdı. Bir kan dahî tâkadan gelüb meydâna döküldi. Meğer kim Kırklar'ın birisi taşra pârsaya çıkmış idi; Selmân- Fârsî dierlerdi; ol kan anun kolından idi. Hazreti Ali'nin kolın bağladılar, cümlesinin kanı turdı. Ol dem anı gördiler kim pârsadan Selmân-ı Fârsî dahî irişigildi. Bir dâne engür yani bir üzüm danesi getürdi, Seyyid'in önünde kodular. Eyitdiler ''Ey hâdimu'l-fukarâ! Hâdimlik idüb bu üzüm dânesin kısmet eyle!'' didiler. Seyyid çevre yana bakup fikre vardı; ''Bunlar kırk kişşidür, bu bir üzimi neçe kısmet ideyim? didi. Derhâl Hazret-i İzzet'den Cebrâ'il-, Emin aleyhisselâma emr oldı kim: ''Ya Cebrâil! Habîbim fikrde kaldı, tiz iriş Cennet'den bir nur tabak al, habîbime ilet! Ol engüri bu tabak içinde ezüb şerbet eylesün, kırklara bahş idüb içürün!'' didi. Cebrâ'il Aleyhisselâm Cennet'den bir nur tabak aldı, Resûl hazretine geldi. Hakk Teâlâ hazretinin selâmın arz kıldı, ol tabağı öninde kodu; ''Şerbet eyle ya Muhammet!'' didi. Pes Kırklar bir üzimi nice kısmet ider görelüm deyu bakub durırıken anı gördiler kim Seyyid'ün öninde bir nurdan tabak zâhir olub aşikâre gün gibi şu'le virdi. Seyyid ol tabağın içine su koyup şakku'l-kamer barmaklarıyla ol üzimi şerbet eyledi, Kırklar'ın öninde kodı. Hak Teâlâ Hazreti'nin bunda hikmeti var idi. Kudret zâhir olsa gerek idi. Kırklar olşerbetden içdiler, cümlesi mest-i elest oldılar, kendülerinden yâvi kıldılar. Bunlara bir hâlet el virdi kim oturdıkları yirden ayağa durdılar, bir kerre ''Ya Allah!'' deyub dest urdılar; 'uryân-buryân semâ'a girdiler. Seyyid dahî bunlarunla semâ' iderken mübârek başından imâmesi yire düşdi. Ol imâmeyi aldılar, kırk pâre kıldılar, bellerine bağlayub tennûre itdiler.