Podcast tamam da KZbin'u biraz ihmal ediyorsunuz bence "kuzum"... 😁
@gamma40536 ай бұрын
podcastler nerede?
@bugrayazar8 ай бұрын
İzlerken derin düşüncelere daldığımız çarpıcı bir eser olmuş üstad
@shark99058 ай бұрын
Teşekkür ederim.
@1907ender8 ай бұрын
Hocam podcast’te 11 ile 13. dakikalar arasında, trafikte gürültü yapan şehir eşkiyalarını yumuşatarak öyle güzel anlatmışsınız ki. Her denk geldiğimde hepsine küfür ederim. Hislerime birebir tercüman olmuşsunuz. Toplumsal kurallara, insanlara zerre saygı duymayan evinde hasta, yaşlı, bebeği olanı düşünmeyen varlıkları zarar insan müsveddeleri. Tüm içerikler için teşekkürler.
@mehmetoksuzz8 ай бұрын
İzlerken kendimdeki eksikliklere hayıflanıp, keyifle takip ettiğim yegane insan. daha aktif,daha içerik furyasına boğduğunuz günleri bekliyoruz 🎉
@huseyinyilmaz1238 ай бұрын
podcast ler iyoutube da yayınlamızı bekliyorum diğerlerine gelmem büyük ihtimalle hayırlı işler
@kubilaykaragoz75568 ай бұрын
"Sessizlikle derdimiz var, gürültüden ayrı şikayetçiyiz. " Çok haklı
@turkishfifa348 ай бұрын
Espirili anlatım tarzınız yine yerli yerinde hocam
@barswest72418 ай бұрын
daha çok podcast!!
@Ciddiyetle8 ай бұрын
sessizlik çok önemli
@cemkllck8 ай бұрын
Abi inşallah şarkı yüzünden telif yemezsin 😲
@mervebozkurt22538 ай бұрын
İnsanoğlu için optimum bir denge var mı biz bunu ararken ömür bitecek galiba diye düşünüp taşınıp kaşınıyorum..😊 Mezarda aradığımız dengeyi ve huzuru bulacağız sanırsam.. 😅
@yuzaf28 ай бұрын
Bu sessizlik fikri aslinda John Cage'in 4'33" adli bestesinde(?) var. 1950'lerde bunu cok daha farkli sekilde dusunmus ve gercekten sahnelerde yerini almistir
@fatihyavuz5018 ай бұрын
Üstad nerelerdesin sen ya?
@Rousseau-YalnizGezgin8 ай бұрын
Ne yazık ki savaş, soykırım ve kitlesel öldürmeler “normal insan davranışı”dır; çünkü hepsi de düzenli bir şekilde meydana gelir. Tarihe ister savaş, çekişme ve şiddet ile ara verilen barış dönemleri ya da barışla ara verilen savaş, çekişme, şiddet dönemleri olarak bakabilirsiniz. Bir tarihçi olarak, insan agresyonunu, kabalığını, şiddeti ve çekişmelerini insan tarihinin tam da merkezinde olduğunu düşünüyorum. Çoğumuzun kabul etmek isteyebileceğinden daha fazla “normal”lik söz konusu; çünkü biz insanlar kendimizle alakalı bazı ilüzyonlardan vazgeçmekte zorlanıyoruz. Kim olduğumuz ve ne yaptığımız gerçeğini doğrudan görmekten çekiniyoruz; çünkü gerçeğin bizi üzmesinden korkuyoruz.[1] Tarihin bize verdiği kanıt, insanların zalim ve canavarca eylemleri yapabilme kapasitesine sahip olduğunu gösteriyor, hem bireysel olarak hem de bir gruba dahil olarak. Soykırımı “bir grup güçlü bireyin akıldışı bir davranışı” olarak göremememin sebebi bu. Tam tersine soykırım, bizim neleri yapabileceğimizin çok net bir ispatıdır. Soykırımsal boyutlardaki mega suçlar, insan tarihinin görünen yüzünün hemen arkasında meydana gelmeyi bekliyor; çünkü kurbanlaştırdığımız hayvanların başına daima bu olay geliyor. Yahudi yazar Isaac Bashevis Singer söz konusu hayvanlar olunca bütün insanların birer Nazi olduğunu söylemiştir. Hayvanların yaşadığı şey, “Sonsuz Treblinka”’dır. Masum canlıların kitlesel olarak öldürülmesine 1945’te son verilmedi ki; sadece hayvanların “sonsuza dek” sömürülmesi ve katledilmesine doğru bir rota değişikliği yaşandı; bu da insan baskısı ve şiddetinin bir modeli ve itici gücü olmaya yaradı. Mezbahalar olduğu sürece Treblinka ve Auschwitz daima var olacak. Yahudi Alman düşünür Theodor Adorno’nun söylediği gibi, “ Auschwitz, birisi bir mezbahaya bakıp, “ama onlar hayvan” diye düşündüğünde başlar”.[1] Hayvanların katledilmesini güçlünün güçsüzleri sömürmeye hakkı olduğu şeklinde onayladığımız sürece birbirimize karşı şiddet uygulamaya ve yıkıcı davranışlarda bulunmaya devam edeceğiz. Adolf Hitler, “gücü olmayan, hayatta kalmış şansını hakkını kaybeder” diyor. Savaşı kaybettiyse de onun faşist görüşü başarılı oldu, ne kadar ironik. İnsan uygarlığı da bu faşist görüşle yapıyor yapacağını; inekler, domuzlar, koyunlar, tavuklar ve diğer hayvanlar kendilerini savunamadığı için, hayatta kalma haklarını kaybediyorlar. Bundan dolayı onlara ne istersek yapmakta özgürüz sanıyoruz. Elbette hayvanlara yardım etmenin en önemli yolu, onları yememektir. Herkes en azından bunu yapabilir: Mezbahaları ağzınızdan uzak tutun. Yirminci yüzyılın kanıtlayacağı gibi Amerika’daki mezbahaların endüstriyel itlafı ile Nazi Almanyası’nın montaj hattı seri itlafı arasında sadece bir adım vardı.[2] Her şeye hükmeden tür olma yolunda yükselişimizin tarihi boyunca hayvanları kurban etmemiz birbirimizi kurban haline getirmemizin hem temelini atmış hem de bir modelini oluşturmuştur. İnsan tarihinin incelenmesi buradaki örüntüyü açıkça ortaya koyar: öncelikle insanlar hayvanları sömürür ve katleder; ardından insanlar diğer insanlara hayvan gibi davranır ve onlara da aynısını yaparlar.[2] İnsanların kendi kontrolü altına giren hayvanlara davranış biçimini nitelendiren baskı, kontrol ve manipülasyon, aynı zamanda insanların birbirine davranma biçimi anlamında bir model oluşturdu. Hayvanların köleleştirilmesi/evcilleştirilmesi insan köleliğine giden yolu araladı. Karl Jacoby’nin söylediği gibi, kölelik “evcilleştirme sürecinin insanlara doğru genişletilmesi” idi. Avustralya’daki Hartheim ötenazi merkezinde 2 sene geçirmeden önce Bruno Bruckner, Linz mezbahasında kapı görevlisi olarak çalışmıştı. Treblinka’daki sadist gardiyan Willi Mentz iki T4 imha merkezi olan Grafeneck ve Hadamar’daki ineklerden ve domuzlardan sorumluydu. Treblinka’nın son kumandanı Kurt Franz, SS’e katılmadan önce kasap olarak eğitim almıştı. Sobibor ölüm kampında görevlendirilmeden önce Hadamar’da imha fırınında çalışan Karl Frenzel de aslında kasaptı. Polanya’ya Yahudileri imha etmek için gönderilen Alman personel için hayvan sömürüsü ve hayvan öldürmede tecrübe sahibi olmanın mükemmel bir eğitim anlamına geldiği ortaya çıkıyordu. Hayvan sömürüsü ve hayvanların öldürülmesi insanların kitlesel olarak öldürülmesi için bir emsâl oluşturuyor, ve bunu daha mümkün kılıyor; çünkü bizi bizden farklı olan ötekilere empati, şefkat ve hürmetle yaklaşmamaya şartlandırıyor Yemek seçimleri ne olursa olsun Hitler, Almanya'daki vejetaryen akımına karşı az bir sempati duymuştu. 1933'te iktidara geldiğinde Almanya'daki tüm vejetaryen derneklerini yasaklamış, önde gelen isimlerini tutuklamış ve Frankfurt'ta basımı yapılan ana vejetaryen dergisini kapatmıştı. Nazi zulmü, karnivor bir ulus içerisinde sadece küçük bir azınlık olan Alman vejetaryenlerini ya ülkeden kaçmaya ya da kendilerini saklamaya zorlamıştı. Almanyalı barış yanlısı ve vejetaryen Edgar Kupfer-Koberwitz önce Paris'e, sonra da Gestapo'nun kendisi yakalayıp oradan da Dachau Nazi kampına geri gönderdiği İtalya'ya kaçmıştı. Vejetaryen beslenmenin savaş zamanında yaşanan gıda kıtlığı sorununu hafifletmede yardımcı olacak olmasına rağmen Nazi Almanyası savaş süresince işgal ettiği tüm bölgelerdeki vejetaryen derneklerini yasaklamıştı. Charles Patterson
@atolyederuzgar8 ай бұрын
Amirim🎉
@arduh8 ай бұрын
ahahahahaha çok güzel olmuş
@withclever8 ай бұрын
İlk yorumu atmaktan gurur duyarım çatal bıçak setimi hemen istiyorum Mehmet Serdar Kuzuloğlu!
@ayosdiyos8 ай бұрын
🫣
@Tlyrc8 ай бұрын
Tiktok kullanıcıları için geçmek bilmedi sanırım. Bende sıkıntı olmadı.
@serdarozden8 ай бұрын
O değil de ben bi ara cidden söyleyecek sandım
@montana10638 ай бұрын
❤
@tutankhom8 ай бұрын
joker gibi olmuşsun hacı. yeni arayüz çok iyi oldu.
@ahmetolken8 ай бұрын
Baba neden bu kadar zayıfladın?
@user-t1t78 ай бұрын
ferrari tarzı bişe geliyo sandım
@alperenctk13988 ай бұрын
Serdar yat zıbar sadıç
@tameryaman91588 ай бұрын
Kadir Çöpdemir🤪
@evetefendimsepetefendim8 ай бұрын
Oyunculuk yapma abi :)
@Gunes-ve-Han-SoHee8 ай бұрын
ya sen maanyağın tekisin be olmm
@agnostigo8 ай бұрын
Musluğu çevirip de su akmadığını görünce derin felsefe yapıyor muyuz, yapmıyoruz di mi. Burada rahatsız edici olan sessizlik değil, bir beklentinin gerçekleşmemesi. Yoksa biz de seviyoruz sessizliği.