Рет қаралды 5,139
#sinema #train #trainmovie
Hazırlayan & Sunan: Orkan Varan
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
bugün sinemanın başlangıcına döneceğiz. orada çok kalmayacağız. çünkü sinemanın 100 yıldır vazgeçemediği birşey var. sinema ve tren. ne alaka diyebilirsiniz. manyak bi bölüm bizleri bekliyor.
1800lerin ortası itibariyle sanayi devrimi dünyayı değiştirdi. arkadaşlar fransız devrimi, dünya savaşları, sanayi devrimi, aya ayak basılması, 11 eylül saldırıları bu olaylara kısaca vikipediden baktığınızda, bugün yaşadığımız hayatın nasıl bu noktaya geldiğini anlayabiliyorsunuz. hepsine tek tek girmeyeceğim. bilmeyenler baksın azıcık araştırsın, çok keyifli konular, öneririm.
. isim tanıdık geldi mi? godfather, apocalypse now gibi başyapıtların yönetmeni francis ford coppolanın yapım şirketinin ismi de american zoetrope. çünkü sinema bu alete çok şey borçlu. hatta yahşi batı filmindeki şu sahneden de zoetrope aletini hatırlarsınız. bu aletin film makinasından farkı çizimleri hareketlendirmesiydi. yani bi nevi ilkel çizgi film makinasıydı.
neyse trene dönelim. başta bahsettiğim sanayi devriminin dinamolarından biri, demir yolları ve trenlerdi. buharlı motorları devasa yapıları ile bu yaratıklar yeni dünyanın şehirleri ve ülkeleri arasında yük ve yolcu taşıyorlardı. yani taş bile taşıyabiliyordunuz. eskiden köyünüzün etrafındaki taşla ev yaparken. tren sayesinde yüzler km öteye gidebiliyor, oradan taş, tahta falan filan alabiliyordunuz. buharlı motor gemilerde de mevcuttu ve kıtalar arası ticari taşımacılık da böylece ortaya çıkmıştı. sinemanın çok yönlü yapısı, diğer tüm sanatları içerebilmesi onu farklı bir noktaya koyuyor. kendisi gibi sanayi devriminin dinamosu olan treni gösterebiliyor, onun filmini yapabiliyordu. treni nerede görmedik ki. şöyle hafızaları bi tazeleyelim. ilk aklıma gelen geleceğe dönüş, tren o filmin merkeziydi. buster keaton’ın the generali. o trenin önündeki fotoğrafını hatırlarsınız heralde. doğu ekspresinde cinayet. o da efsanelerden biri, hatta yanlış bilmiyorsam istanbul-paris treninde geçiyor. bizimle de bi alakası var yani. 2000lerde oyuncuların vücuduna sensör yerleştirip yapay zeka ile gerçeği birleştirme, yine sinemada bambaşka bir dönem başlatma çabası vardı. gollum filan da böyle bi karakterdi biliyosunuz. bunun ilk örneklerinden biri de polar express yani bir tren filmiydi. sinema tarihinde tren filmi diyebileceğimiz onlarca film yapıldı. bu içeriği podcast olarak dinliyorsanız bu sahneyi göremeyeceksiniz ama, sizi youtube kanalıma da beklerim. evet gördüğünüz bu filmler içinde tren geçen yada trende geçen filmler. ya nolacak uçakta geçen film de bin tane var diyebilirsiniz. o zaman size birkaç örnek vereyim de, sinemacılar treni nasıl kullandılar, nerelere götürdüler bi görelim. mevzu sadece tren değil arkadaşlar. metafor. bu kelimeyi ilk kez duyanlar, kulübe hoş geldiniz.
harry potter’ın arafta kaldığı sahne hatırlarsanız bir tren istasyonuydu. zaten muggle dünyası ile büyücü dünyasını birbirine bağlayan şey de bir tren yolculuğuydu. peron 9 3 çeyrek miydi neydi. 90lara damgasını vuran ghost filminde metronun büyük payı vardı. ruhlar dünyasının insan dünyasına müdahale edebildiği ilk o tren bölümünde farkediliyordu. eternal sunshine of the spotless mind, herşeyin başlangıcı bir tren sekansıydı. o da aynı şekilde bellek üzerine bir filmdi ve herhangi bir hikaye değildi. ilk spiderman serisinin en vurucu sahnelerinden biri treni durduran peter parkerdı. o sekansın sonunda ilk kez maskeli kahramanın maskesi düşüyordu. halk onu sahipleniyordu. büyük bi kırılmaydı hatırlarsanız. fight clubda da tren vardı. inceptionda vurucu sahnelerden birinde tren trafiğin içine dalıyordu. sherlock holmesda trenli ve su gibi akan bir sekans vardı. pianistin trenli bölümü unutulmazdı. 1978 yapımı superman’in trenli sahnesi yine unutulmazlar arasındaydı. matrixde de tren vardı. o efsane ajan simith neo dövüşü, mermi durdurmalar, yani filmin can alıcı sahnesi, tren istastonunda geçiyordu. yakın zamanda ortalığı kasıp kavuran joker filmi. en olaylı bölümlerinden biri trende geçiyordu. jokerin joker olduğu twist, baht dönümü bu sahneydi.
yılan hikayesi dizisinde kürşatın metro sahnesi, bize kadar bu işin ucu uzandı görüyosunuz. yok şaka yapıyorum. aslında şaka yapmıyorum. trense tren yani.
sonuç olarak sevgili dostlar. sinema etkisini keşfettiği trenle hep yanyana omuz omuzaydı. tren bazen uzay aracı olarak bir bilim kurgu filminde karşımıza çıktı. bazen de başlı başına bir metafordu. snowpiercer filminde, sonradan dizisi de yapıldı sanırım. tren dünyayı temsil ediyordu. hepimiz aynı trendeydik, lokomotifin başında dünyayı yönetenkler vardı ama ona yakıt sağlayan çektiği vagonlardı ve raydan çıkarsak hepimiz yok olacaktık.
hugoda da tren var