Bende bu müthiş şiirin çevirisini kimin yaptığını merak ediyordum.şiirin çevirisi böyle ise,kim bilir özü nasıl? Yorum da efsane...
@fakatsuzanbu44943 жыл бұрын
Uyumadan bi doz alalım yine. Ne güzel ses, ne güzel yorum ne muhteşem şiir.
@mehmetcelebi27132 жыл бұрын
fakatbu
@jixwe5603 жыл бұрын
"Biliyorum ki ben, Ruhumdan akıp gelmek isteyen düşünceler dışında hiçbir şeye sahip değilim. Biliyorum ki ben, Tatlı bir sevgiyi, küçük bir sevinci tattığım anlar dışında, hiçbir şeye sahip değilim." Bu da o anlardan birisi :) Roj baş Êvarhat :))
@mehmetcan97812 жыл бұрын
Hîç in em
@jixwe5603 жыл бұрын
Silav û rêz ji bo dostê ji dil û can Êvarhat re.🌾 21/11/20
Kendimi hüzünlü hissetiğim günlerden ve hüznüme ortak olsun diye dinlemeye geldiğim şiir. 13/06/2024
@dilanfrat70333 жыл бұрын
Kalbimin çok kırıldığı bi gün kalbimi kıran kişi bana açmıştı bu şiiri. Bu kadar güzel bir şiirin kirletilmesine izin vermeyeceğim.
@melekmelek959117 күн бұрын
Bu şiir senindir, hakkını verenin, hakkını bilenin, hak edenindir. Bu şiir senindir...
@mehmeteminsayar57643 жыл бұрын
Babam öldüğü zaman bekçilerin hepsi şairdi.
@lorayalandunya84602 жыл бұрын
Nerde olursam olayım gökyüzü benimdir.Sen de burda yadediyorsun beni zaman zaman. Keşke hiç suya bir adım olmasaydı.
@melekgunhan21373 жыл бұрын
Bir şair gördüm konuşurken, zambağa ‘siz’ diyordu..🌼💜
@1meczup9133 жыл бұрын
Şiir zaten güzel ama seslendirmek ve o sesle yüreğe geçmek çok ayrı bi sızı umarım bu ses hak ettiği değeri bulur ❤️
@Musiccarclub473 жыл бұрын
katılıyorum sana tüm şiirleri cok güzel yorumluyor
@selahattinguler679 Жыл бұрын
Bu şiiri her dinlediğimde ayrı bir anlam katıyor bana.
@nasidecakan950510 ай бұрын
Yalnız değilsiniz 🙂
@VBurke3 жыл бұрын
Kaşan şehrindenim Fena sayılmaz halim, Bir lokma ekmeğim var, biraz aklım, İğne ucu kadar da zevkim. Annem var, ağaç yaprağından daha güzel, Dostlar, akan sudan daha iyiVe Allah, burada yakındadır, Şebboylar arasında, uzun çamın altında Suyun bilincinde, Bitkilerin kanununda.Ben müslümanım. Kıblem bir kırmızı güldür, Namazlığım bir pınar, Mührüm ışıktır, Ova seccadem. Penceremi titreştiren ışık ile abdest alırım. Namazımın içinden ay geçer, tayf geçer, Namazımın bütün zerreleri billurlaşır, Namaz kaybolur taş görünür, Rüzgâr, selvilerin üstünde ezan okuduğunda, Namaz kılarım ben. Otların tekbirinden sonra, Denizdeki dalganın kamedinden sonra Namaz kılarım.Kâbem su kıyısında, Kâbem akasyaların altındadır. Kâbem bir esinti gibi bahçeden bahçeye, Şehirden şehre gider.Hacerülesvetim bahçenin aydınlığıdır.Kaşan şehrindenim. İşim resim yapmaktır. Bazen bir kafas boyar, Size satarım. Orda mahpus çayırkuşu, sesiyle Yalnız gönlünüzü tazelesin diye. Bu bir hayal, bu bir hayal, … Biliyorum, Tuvalim cansızdır, İyi biliyorum, Çizdiğim havuz balıksızdır.Kaşan şehrindenim. Soyum belki Hint’de bir bitkiden gelir, Belki “Sialk” toprağından yapılmış bir çömlekten, Soyum belki de Buharalı bir fahişeden gelir.Babam, kırlangıçların iki kere gelmelerinden önce, İki kardan önce Babam terastaki iki uykudan önce, Babam zamanlar önce ölmüştü. Babam öldüğü zaman, gökyüzü maviydi. Annem birden kalktı uykudan, kızkardeşim güzelleşti Babam öldüğü zaman, bekçilerin hepsi şairdi. Kaç kilo kavun istiyorsun? Diye sordu manav bana. Sordum: Gönül hoşluğunun gramı kaça?Babam ressamdı Saz yapar, saz çalardı. Üstelik iyi bir hattattı.Bahçemiz bilginin gölgesindeydi. Bahçemiz duyguyla bitkinin karıştığı yerdi. Bahçemiz bakışın, aynanın ve kafesin kesiştiği noktaydı. Bahçemiz belki de yeşil saadet çemberinin bir parçasıydı. Tanrının ham meyvasını çiğniyordum o gün uykuda, Suyu felsefesiz içiyor, Dutu, bilgisiz topluyordum.Nar dalında yarıldığında, Elim tutkudan bir şadırvan olurdu. Çayırkuşu şakıdığında, Gönlüm dinleme hazzıyla yanardı. Kâh yalnızlık, yüzünü camın arkasına dayar, Kâh heyecan, elini duygunun boynuna dolardı. Düşünce oyun oynardı. Bayram yağmuru gibi bir şeydi yaşam, Sığırcıklarla dolu bir çınar. Işık ve taşbebek alayıydı yaşam, Bir kucak özgürlük idi, Yaşam, musıki havuzuydu o zaman.Çocuk yavaş yavaş uzaklaştı yusufçuklar sokağından. Kendi yükümü bağlayıp, Hafif hayallerin şehrinden çıktım, Yüreğim yusufçuk gurbetiyle dolu.Ben dünya misafirliğine gittim. Ben sıkıntı ovasına, Ben irfan bağına, Ben bilim ışığının balkonuna gittim. Dinin basamaklarını çıktım.Şüphe sokağının sonuna kadar, Gönül doygunluğunun serin havasına, Islak sevda akşamına kadar. Ben birini görmeye gittim, Aşkın öbür ucuna Gittim, gittim kadına kadar, Lezzet ışığına kadar, Tutkunun sessizliğine, Yalnızlığın kanat sesine kadar.Yer üstünde neler gördüm: Bir çocuk gördüm ay kokluyordu. Kapısız bir kafes gördüm, İçinde, aydınlık kanat çırpıyordu. Bir merdiven gördüm, Üzerinde aşk melekler âlemine çıkıyordu. Bir kadın gördüm, havanda ışık dövüyordu. Öğle, onların sofrasında ekmekti, Sebzeydi, şebnem tepsisiydi, Sıcak sevda kâsesiydi.Bir dilenci gördüm, çayırkuşundan bir şarkı için, Kapı kapı dolaşıp, dileniyordu. Bir çöpçü, kavun kabuğuna secde ediyordu.Bir kuzu gördüm, uçurtmayı yiyordu. Bir eşek gördüm yoncayı anlıyordu. “Nasihat” otlağında bir inek gördüm, doymuştu.Bir şair gördüm, konuşurken bir zambağa “siz” diyordu.Bir kitap gördüm, kelimeleri billurdan. Bir kâğıt gördüm, ilkbahardan. Müze gördüm yeşillikten uzak, Cami gördüm sudan uzak. Umutsuz bir fakih gördüm, Başucunda sorularla dolu bir testi vardı.Bir katır gördüm yazı ile yüklü. Bir deve gördüm, “nasihat ve misal”in boş sepetiyle yüklü. Bir arif gördüm “ya hu” ile yüklü.Aydınlık götüren bir tren gördüm, Fıkıh götüren bir tren gördüm, Nasıl da yavaş gidiyordu. Siyaset götüren bir tren gördüm, (ne de boş gidiyordu) Nilüfer tohumları ve kanarya şarkıları götüren bir tren gördüm, ve bir uçak, binlerce metre yüksekteyken Penceresinden toprak göründü; Hüthüt kuşunun tepeliği, Kelebek kanatlarının benekleri, Kurbağanın havuzdaki aksi, Ve yalnızlık sokağından bir sineğin geçişi.Bir serçenin çınardan yere indiğindeki arayış.Ve güneşin ergenliği, Ve oyuncak bebeğin sabah ile kucaklaşmasıBasamaklar şehvet serasına gidiyordu. Basamaklar içki mahzenine iniyordu. Basamaklar kırmızı gülün fesat kanununa Ve hayat matematiğinin anlamına Basamaklar aydınlanmanın damına, Basamaklar tecelli kürsüsüne gidiyordu.Aşağıda, annem, Nehrin hatırasında çay bardaklarını yıkıyordu.Şehir görünüyordu: Büyüyen çimento, demir, taş geometrisi, Güvercin taşımayan yüzlerce otobüs. Çiçekçi çiçeklerini mezata götürüyordu. İki yasemin ağacı arasına, Salıncak kuruyordu bir şair, Çocuğun biri okul duvarına taş atıyordu. Bir diğeri erik çekirdeğini, Babasının renksiz seccadesine tükürüyordu Ve bir keçi haritadaki “Hazar”dan su içiyordu.Çamaşır ipi göründü, sallanan bir sutyen.Bir at arabasının tekerleği, atın durmasına hasret, At, arabacının uykusuna hasret, Arabacı ölüme hasret.Aşk göründü, dalga göründü. Kar göründü, dostluk göründü. Kelime göründü. Su göründü, eşyaların sudaki aksi… Kanın sıcaklığında, hücrelerin serin gölgeleri. Hayatın rutubetli tarafı. Sıkıntılı Doğu insanının yaratılışı. Kadın sokağında serserilik mevsimi. Mevsim sokağında yalnızlık kokusu.Yazın eli bir yelpaze gibi göründü.Tohumun çiçeğe, Sarmaşığın evden eve, Ayın, havuza yolculuğu, Hasret çiçeğinin topraktan fışkırışı. Körpe asmanın duvardan dökülüşü. Şebnemin uyku köprüsü üstüne yağışı. Neşenin ölüm hendeğinden atlayışı. Sözün ardında geçen hadise.Bir pencere ile ışığın savaşı. Bir basamak ile güneşin büyük ayağının savaşı. Yalnızlık ile bir şarkının savaşı. Armutlar ile boş bir sepetin güzel savaşı. Nar ile dişlerin kanlı savaşı. “Naziler” ile naz çiçeğinin sapının savaşı. Papağan ile güzel konuşmanın savaşı. Alın ile soğuk mührün savaşı.Camideki çinilerin secdeye saldırışı. Sabun köpüğünün yükselmesine rüzgârın saldırışı. Kelebek ordusunun “ilaçlama” programına Yusufçuk alayının kanal işçilerine saldırışı. Kamış kalem taburunun kurşun harflere saldırışı. Kelimenin şairin çenesine saldırışı.Bir devrin fethi, bir şiir eliyle, Bir bahçenin fethi, bir sığırcık eliyle, Bir sokağın fethi, iki selam eliyle, Bir şehrin fethi, üç dört tahta süvari eliyle, Bir bayramın fethi, iki oyuncak bebek ve bir top eliyle.Bir çıngırağın katli, ikindi yatağının başında, Bir hikâyenin katli, uyku sokağının başında, Bir hüznün katli, bir şarkı emriyle, Ayışığının katli, neonların emriyle, Bir söğüdün katli, devlet eliyle, Bir umutsuz şairin katli, bir kar çiçeği eliyle.Yeryüzü tümüyle belirdi: Yunan sokağında düzen gidiyordu. Başkuş “Babil bahçelerinde” ötüyor, Rüzgâr, Hayber yamacından, doğuya Tarihin çer çöpünü sürüklüyordu. Durgun “Negin” gölünde bir kayık çiçek götürüyor, Benares’te her sokağın başında ebedi ışık yanıyordu.Halklar gördüm. Şehirler gördüm. Ovalar, dağlar gördüm. Suyu gördüm, toprağı gördüm. Işık ve karanlık gördüm. Bitkileri ışıkta ve bitkileri karanlıkta gördüm. Hayvanları ışıkta ve hayvanları karanlıkta gördüm. Ve insanı ışıkta ve insanı karanlıkta gördüm.Kaşan şehrindenim Ama, benim şehrim değil Kaşan. Benim şehrim kayboldu. Telaşla ve pür heyecan, Gecenin öbür tarafına bir ev yaptım.Ben bu evde, Kimsenin adını bilmediği nemli otlara yakınım. Bahçenin nefesini duyuyorum. Ve karanlığın sesini bir yapraktan düştüğünde. Ağacın arkasında aydınlığın öksürük sesini.
@VBurke3 жыл бұрын
Her taşın deliğinde suyun aksırığını. Baharın çatısında kırlangıcın sesini. Ve açıp kapanan yalnızlık penceresinin saf sesini. Ve müphem aşkın deri değiştirmesinin temiz sesini. Kanatta uçmak zevkinin toplanmasını, Ruhun kendi kendini tutarken çatlamasını.Ben tutkunun adımlarını duyuyorum. Ve damardaki kan kanununun Ayak sesini duyuyorum. Güvercinler kuyusunda seher çırpıntısı Cuma gecesinin kalp çarpıntısı, Düşüncede karanfil çiçeğinin akışı Hakikatin, uzaktan saf kişnemesi. Ben uçuşan maddenin sesini duuyorum. Ve coşku sokağında inanç ayakkabısının sesini. Ve aşkın ıslak gözkapakları üstündeki, Ergenliğin hüzünlü musıkisi üstündeki, Nar bahçelerinin türküsü üstündeki yağmurun sesini. Ve gece içinde neşe şişesinin kırılmasının, Güzelliğin kâğıt gibi parçalanmasının Gurbet kâsesinin rüzgârdan dolup boşalmasının sesini.Ben dünyanın başlangıcına yakınım. Çiçeklerin nabzını tutuyorum. Suyun ıslak kaderine, Ağacın yeşil olma adetine aşinayım.Ruhum nesnelerin tazeliklerine akar, Benim ruhum, gençtir. Ruhum bazen heyecandan kekeler, Benim ruhum, işsizdir: Yağmur damlalarını, duvardaki tuğlaları sayar, Ruhum bazen yol ağzında duran bir taş gibi gerçektir.Ben birbirine düşman iki çam görmedim, Gölgesini yere satan bir söğüt de görmedim Karaağaç kovuğunu bağışlar kargaya. Nerde bir yaprak varsa, içim açılır. Afyon çiçeği yıkadı beni varoluşun selinde.Bir böcek kanadı gibi, seherin ağırlığını biliyorum. Bir saksı gibi,yeşermenin musıkîsini dinliyorum. Bir sepet dolusu meyva gibi, Olgunlaşmak için sabırsızlanıyorum. Uyuşukluk sınırında bir meyhane gibiyim. Deniz kenarında bir bina gibi, Ebedi dalgalardan endişeliyim.İstediğin kadar güneş, istediğin kadar bağlılık, İstediğin kadar çoğalma.Ben bir elmayla hoşnutum, Ve bir papatyanın kokusundan. Ben bir ayna, bir saf bağlılıkla yetiniyorum. Bir balon patlasa, gülmüyorum, Bir felsefe ay’ı ikiye bölerse, gülmüyorum. Ben bıldırcın tüylerinin sesini tanıyorum, Toy kuşunun karnındaki renkleri, Dağ keçisinin ayak izlerini. Nerde ravent yetişir, iyi biliyorum. Sığırcık ne zaman gelir, keklik ne zaman öter, Şahin ne zaman ölür, Çölün uykusunda ay nedir, Tutku sapındaki ölüm. Ve sevişmenin ağızda bıraktığı ahududu lezzeti.Yaşam hoş bir adettir, Yaşamın ölüm genişliğinde kanatları vardır, Aşk kadar sıçrayabilir, Yaşam, alışkanlık rafına kaldırıp Unutulacak bir şey değildir. Yaşam elin çiçek koparma isteğidir. Yaşam turfanda siyah incirdir, Yazın ağzında buruk bir tat. Yaşam böceğin gözünde ağacın boyutudur. Yaşam yarasanın karanlıktaki tecrübesidir. Yaşam bir göçmen kuşun gariplik duygusudur. Yaşam uykunun dönemecinde bir tren düdüğüdür, Yaşam uçak penceresinden bir bahçeyi görmektir. Füzenin uzaya fırlatıldığı haberi, Ayın yalnızlığına dokunuş, Başka bir gezegende çiçek koklamak fikri.Yaşam bir tabak yıkamaktır.Yaşam sokakta bir metelik bulmaktır. Yaşam aynanın “karesi”dir. Yaşam çiçek “üstü” sonsuzdur. Yaşam yer “çarpı” yüreğimizin çarpıntısıdır. Yaşam basit ve eşit nefesler geometrisidir.Nerede olursam olayım Gökyüzü benimdir. Pencere, fikir, hava, aşk, yeryüzü benimdir. Ne önemi var Bazen büyürse Gurbetin mantarları?Bilmiyorum, neden “At soylu hayvandır, güvercin güzeldir.” derler? Ve neden hiç kimse yarasayı kafese koymuyor. Yoncanın ne eksiği var kırmızı laleden. Gözleri yıkamalı, başka türlü görmeli. Kelimeleri yıkamalı. Kelime rüzgâr olmalı, yağmur olmalı.Şemsiyeleri kapatmalı. Yağmur altında yürümeli. Düşünceleri, hatıraları yağmur altına getirmeli. Şehir bütün halkıyla yağmur altına gitmeli. Dostu yağmur altında görmeli. Aşkı yağmur altında aramalı. Yağmur altında bir kadınla sevişmeli. Yağmur altında oyun oynamalı. Yağmur altında yazmalı, konuşmalı, nilüfer dikmeli. Yaşam sürekli ıslanmaktır. Yaşam “şimdi” havuzunda suya girmektir.Çıkaralım giysileri: Suya bir adım var.Aydınlığı tadalım. Bir köy gecesini, ahunun uykusunu tartalım. Leylek yuvasının sıcaklığını hissedelim. Çimenlerin kanununu çiğnemeyelim. Bağbozumunu tadalım. Ve eğer ay çıkarsa ağzımızı açalım Ve gecenin uğursuz olduğunu söylemeyelim. Ateş böceğinin bahçenin bilgeliğinden Yoksun olduğunu sanmayalım.Sepeti getirelim Biraz kırmızı biraz yeşil toplayalım.Sabahları ekmekle ebegümeci yiyelim. Her sözün başında bir fidan, İki hecenin arasında sessizlik tohumu ekelim.İçinde rüzgâr esmeyen kitabı okumayalım, Ve içinde ıslak şebnem yüzeyi olmayan kitabı Hücreleri canlı olmayan kitabı okumayalım ve Sineğin tabiatın parmağından uçmasını istemeyelim. Ve panterin yaratılış kapısından dışarı çıkmasını. Ve eğer solucanlar öldüyse, Yaşamda bir şeyin eksildiğini bilelim. Eğer ağaçbiti yoksa, ağaç kanunları zarar görmüştür. Ve eğer ölüm olmasaydı, neyin peşine koşacaktık. Ve eğer ışık olmasaydı, uçuşun mantığı değişecekti. Ve mercandan önce Denizlerin düşüncelerinde boşluk vardı.Ve nerdeyiz diye sormayalım, Hastahanenin taze çiçeklerini koklayalım.Ve geleceğin fıskiyesi nerde diye sormayalım, Ve neden hakikatın kalbi mavidir diye Ve dedelerimizin esintileri nasıl, geceleri nasıldı Diye sormayalım.Geçmiş artık canlı değil. Geçmişte kuş şakımıyor. Geçmişte rüzgâr esmiyor. Geçmişte çamın yeşil penceresi kapalı. Geçmişte bütün kâğıt fırıldakların yüzü tozlu. Geçmişte tarihin yorgunluğu kaldı. Geçmiş dalganın hatırasında, Sahile vurmuş hareketsiz soğuk sedeflerdir.Deniz kıyısına gidelim, Sulara ağ atalım, Suların tazeliğini çekelim.Yerden bir çakıl taşı alıp, Varolmanın ağırlığını hissedelim.Eğer ateşimiz çıkarsa ayışığına söylenmeyelim. (Bazen ateşim varken ay’ın aşağı indiğini görürüm, Elimin melekler katına eriştiğini, İspinozun daha iyi öttüğünü. Ayağımdaki yara, Yerin inişli çıkışlı olduğunu öğretti bana. Çiçeğin hacmi kaç misline çıktı, hasta yatağımda, Daha da büyüdü turuncun çapı, fenerin ışığı) Ve ölümden korkmayalım, (ölüm güvercinin sonu değildir.) Bir cırcır böceğinin ters dönmesi ölüm değildir. Ölüm akasyanın aklından geçer. Ölüm düşüncenin güzel ikliminde yaşar. Ölüm köy gecesi derinliğinde sabahı anlatır. Ölüm üzüm salkımı ile gelir ağzımıza. Ölüm gırtlağın kızıl hançeresinde fısıldaşır. Ölüm kelebek kanatlarındaki güzellikten sorumludur. Ölüm bazen reyhan koparır. Ölüm bazen votka içer. Bazen gölgede oturur ve bize bakar. Ve hepimiz lezzetin ciğerinin, Ölüm oksijeni ile dolu olduğunu biliriz.Çitlerin arkasında yaşayan sesi var kaderin Yüzüne kapıyı kapatmayalım.Perdeyi açalım: Bırakalım duygular soluk alsın. Bırakalım ergenlik her ağacın altında yuva kursun. Bırakalım içgüdü oyun oynasın. Yalınayak mevsimlerin peşinde, Çiçeklerin üstünde uçsun. Bırakalım yalnızlık, Türkü söylesin, Birşeyler yazsın, Sokaklara çıksın.İçten olalım. İçten olalım, Bankada da bir ağacın altında da içten olalım.Bizim işimiz değil kırmızı gülün sırrını anlamak. Bizim işimiz belki de: Kırmızı gülün büyüsünde yüzmektir. Bilimin ötesine çadır kuralım, Bir yaprağın cezbesiyle elimizi yıkayıp Sofraya oturalım, Sabah güneş doğarken doğalım, Heyecanları serbest bırakalım, Uzayın, rengin, sesin, pencerenin Anlamını tazeleyelim, Varlığın iki hecesi arasına, gökyüzünü yerleştirelim, İçimizi ebediyetle doldurup boşaltalım, Bilimin yükünü kırlangıçların sırtından alıp yere koyalım, Bulutların, çınarın, sivrisineğin, yazın ismini geri alalım, Sevdayı yağmurun ıslak basamaklarından Yükseltelim, Kapıyı insana ve ışığa ve bitkiye ve böceğe açalım.Bizim işimiz belki de, Nilüfer çiçeği ve çağımız arasında, Hakikat şarkısının peşinde koşmaktır.
@Zzzeynep6112 ай бұрын
Kıpkrallll
@burakacar89902 жыл бұрын
Farkındalığın farkını en sade ve en anlamlı kelimeleri ustalıkla bir araya getirerek anlatan fevkin fevki anlatımıdır....... Çözümlemek için dinlemek değil anlamak gerekir her saniyesinde
@estergon2553 жыл бұрын
Yaşam, yer "çarpı" yüreğimizin çarpıntısıdır...
@yasemin86292 жыл бұрын
Yıkılma sakın kendime dediğim gibi atıyorum kendimi buraya iyi geliyorsun çünkü.
@muromachi57393 жыл бұрын
ve ben siir yurekli biri olarak siir dinlemeyi siirde ses ve duyguyu icimdr hissetigim iki sese saygilar sunuyorum..ibrahim sadri ve siz eser gokay bey iyiki varsiniz
@emrahcelik16903 жыл бұрын
Mütemadiyen dinliyoruz,en iyisi çıkana kadar en iyisi bu👍
@hyeya810 ай бұрын
Ne güzel bir şiir yorumu 🥹 En sevdiğim şairin şiirini sizden dinlemek ruhumu iyileştirdi❤
@evarhat15073 жыл бұрын
Sîmûrg ! Min pirsî, gelo gramên dilxweşahî çiqasî ye..
@jixwe5603 жыл бұрын
Dilê hevalan û rêzikên helbestvan besin ji kesan.. :)
@esenaksoy86642 жыл бұрын
@@jixwe560 Google pir xweşik verger kirye 😊
@mazhardemirel75043 жыл бұрын
Bu şairi anadiliyle okumak isterdim, verdiği hazzı yüze katlayacağına eminim.
@kafiyelimavi Жыл бұрын
Sırf bu şiir için öğrenilir dil
@mazhardemirel7504 Жыл бұрын
@@kafiyelimavi sabahın bu saatinde dinliyorsan öğrenirsin
@kafiyelimavi Жыл бұрын
@@mazhardemirel7504 güzel cevap :)
@mazhardemirel7504 Жыл бұрын
@@kafiyelimavi asıl güzel olan bence, en son bir yıldan fazla zaman önce dinlediğim bir şiiri tekrar aklıma getirmen ;) baştan sona güzel ama en çok beğendiğim; bazı dizeleri bir ömrün sonunda fark edilen, hayatın özüne dair bilgeliği vakit henüz geçmemişken önüme seriyor olması.
@kafiyelimavi Жыл бұрын
Bu şiir hakikaten başka... Hatırlatmış olmaktan memnuniyet duydum.
@altarerdag4504 Жыл бұрын
“Bizim işimiz değil kırmızı gülün sırrını anlamak. Bizim işimiz belki de: Kırmızı gülün büyüsünde yüzmektir. ... Bizim işimiz belki de, Nilüfer çiçeği ve çağımız arasında, Hakikat şarkısının peşinde koşmaktır.”🌹
@havvae.47652 ай бұрын
Şüphe sokağının sonuna kadar gittim halbuki şüphe inkara sebepti, ben ise senden gayrı herşeyi inkar ettim zira herşey sensin.
@aysungunay77063 жыл бұрын
Yaşam alışkanlık rafına kaldırılıp unutulacak bir şey değildir Yaşam sürekli ıslanmaktır. Yaşam şimdi havuzunda suya girmektir. 👏👏👏👍🎼🚙🎶📖Harika Müthiş duru ve lezzetli.
@emrahcelik16903 жыл бұрын
Sohrap muazzam bir şair,Farsça siir kitabını İran’dan aldığımda o kadar mutlu olmustum ki yazdığı dille şiirini okumak!!😍😍
@Korkusuz_Korkak13 жыл бұрын
Hocam merhaba bu şairin Türkçeye çevrilmiş şiir kitabı var mı ve şu kitabını oku diyebileceğiniz. Saygılar selamlar
@emrahcelik16903 жыл бұрын
Merhaba hocam Farsça eserleri var fakat Türkçeye çevrilmemiş ben kitapçılarda bulamadım Türkçesini,Türkiye’de çok da tanınmıyor sanırım,suyun ayak sesi kitabı var,bulunur muhtemelen lakin başka kitabı yok diye biliyorum🤷♂️
@Korkusuz_Korkak13 жыл бұрын
@@emrahcelik1690 eyvallah hocam teşekkür ederim
@metink78963 жыл бұрын
Bir şair gördüm zambağa 'siz' diyordu.🍁🌼 27.03.2021
2 жыл бұрын
Ağzına yüreğine sağlık... hem şiir hem okuyan güzel.... hayatı iyi özetlemiş... teşekkürler....
@ayseakkl71454 жыл бұрын
İnsan şiirlerin götürdüğü yerde yaşamalı...
@sami838763 жыл бұрын
Ne güzel tercüme etmis
@behesdi90983 жыл бұрын
Yaşam hoş bir adettir...
@Arassfatma0008 ай бұрын
Sohrap Sepehri 🤍🤍
@feyzapusti8881 Жыл бұрын
Bu şiir, bu yorumlama hayatım boyunca aramışım sanki şu videoyu. Keşfettirenden ve bu işe niyetlenen herkesten Allah razı olsun 🍀
@yasamplkg12513 жыл бұрын
huzur verdiğin için minnettarım.
@hakancalskan81663 жыл бұрын
neden hiç kimse yarasayı kafese koymuyor diye soracağına bülbülleri , kafeslerden hürriyete salıyoruz diyen şiirlere doğru
@Hll.1410 ай бұрын
….
@nurayzonuz36424 жыл бұрын
Şiir güzel, çeviri mükemmel, yoyum güzel👏👏👏
@samedbehrengi91083 жыл бұрын
Bir kitap gördüm kelimeleri billurdan. Aydınlık götüren bir tren gördüm.
@evarhat15073 жыл бұрын
Bu günler hatırlatılacak !
@arzudenizkartal36803 жыл бұрын
13.11.2020 cuma... Yes kankiiiiiii🐸
@evarhat15073 жыл бұрын
Arzu deniz KARTAL ahahah beq
@arzudenizkartal36803 жыл бұрын
@@evarhat1507 her yerde beq🐸🐸
@jixwe5603 жыл бұрын
Hatırlanacak dünler..
@evarhat15073 жыл бұрын
Ji'xwe :)
@acimatriyarka Жыл бұрын
"Yaşam basit ve eşit nefesler geometrisidir." Sesinize, emeğinize sağlık :') Okurken de çok sevmiştim bu şiiri ama dinlemek başka bir his.
@ceylanylmaz6414 жыл бұрын
Ağzınıza sağlıkk mükemmel yorumlamışsınız🙇
@arzudenizkartal36803 жыл бұрын
Çok güzel...🎈
@gultenkartal47243 жыл бұрын
Ne güzel yorumuna denk gelmek
@مشرکی3 жыл бұрын
kanununda.Ben müslümanım. Kıblem bir kırmızı güldür, Namazlığım bir pınar, Mührüm ışıktır, Ova seccadem. Penceremi titreştiren ışık ile abdest alırım. Namazımın içinden ay geçer, tayf geçer, Namazımın bütün zerreleri billurlaşır, Namaz kaybolur taş görünür, Rüzgâr, selvilerin üstünde ezan okuduğunda, Namaz kılarım ben. Otların tekbirinden sonra, Denizdeki dalganın kamedinden sonra Namaz kılarım.Kâbem su kıyısında, Kâbem akasyaların altındadır. Kâbem bir esinti gibi bahçeden bahçeye, Şehirden şehre gider.Hacerülesvetim bahçenin aydınlığıdır.Kaşan şehrindenim. İşim resim yapmaktır. Bazen bir kafas boyar, Size satarım. Orda mahpus çayırkuşu, sesiyle Yalnız gönlünüzü tazelesin diye. Bu bir hayal, bu bir hayal, … Biliyorum, Tuvalim cansızdır, İyi biliyorum, Çizdiğim havuz balıksızdır.Kaşan şehrindenim. Soyum belki Hint’de bir bitkiden gelir, Belki “Sialk” toprağından yapılmış bir çömlekten, Soyum belki de Buharalı bir fahişeden gelir.Babam, kırlangıçların iki kere gelmelerinden önce, İki kardan önce Babam terastaki iki uykudan önce, Babam zamanlar önce ölmüştü. Babam öldüğü zaman, gökyüzü maviydi. Annem birden kalktı uykudan, kızkardeşim güzelleşti Babam öldüğü zaman, bekçilerin hepsi şairdi. Kaç kilo kavun istiyorsun? Diye sordu manav bana. Sordum: Gönül hoşluğunun gramı kaça?Babam ressamdı Saz yapar, saz çalardı. Üstelik iyi bir hattattı.Bahçemiz bilginin gölgesindeydi. Bahçemiz duyguyla bitkinin karıştığı yerdi. Bahçemiz bakışın, aynanın ve kafesin kesiştiği noktaydı. Bahçemiz belki de yeşil saadet çemberinin bir parçasıydı. Tanrının ham meyvasını çiğniyordum o gün uykuda, Suyu felsefesiz içiyor, Dutu, bilgisiz topluyordum.Nar dalında yarıldığında, Elim tutkudan bir şadırvan olurdu. Çayırkuşu şakıdığında, Gönlüm dinleme hazzıyla yanardı. Kâh yalnızlık, yüzünü camın arkasına dayar, Kâh heyecan, elini duygunun boynuna dolardı. Düşünce oyun oynardı. Bayram yağmuru gibi bir şeydi yaşam, Sığırcıklarla dolu bir çınar. Işık ve taşbebek alayıydı yaşam, Bir kucak özgürlük idi, Yaşam, musıki havuzuydu o zaman.Çocuk yavaş yavaş uzaklaştı yusufçuklar sokağından. Kendi yükümü bağlayıp, Hafif hayallerin şehrinden çıktım, Yüreğim yusufçuk gurbetiyle dolu.Ben dünya misafirliğine gittim. Ben sıkıntı ovasına, Ben irfan bağına, Ben bilim ışığının balkonuna gittim. Dinin basamaklarını çıktım.Şüphe sokağının sonuna kadar, Gönül doygunluğunun serin havasına, Islak sevda akşamına kadar. Ben birini görmeye gittim, Aşkın öbür ucuna Gittim, gittim kadına kadar, Lezzet ışığına kadar, Tutkunun sessizliğine, Yalnızlığın kanat sesine kadar.Yer üstünde neler gördüm: Bir çocuk gördüm ay kokluyordu. Kapısız bir kafes gördüm, İçinde, aydınlık kanat çırpıyordu. Bir merdiven gördüm, Üzerinde aşk melekler âlemine çıkıyordu. Bir kadın gördüm, havanda ışık dövüyordu. Öğle, onların sofrasında ekmekti, Sebzeydi, şebnem tepsisiydi, Sıcak sevda kâsesiydi.Bir dilenci gördüm, çayırkuşundan bir şarkı için, Kapı kapı dolaşıp, dileniyordu. Bir çöpçü, kavun kabuğuna secde ediyordu.Bir kuzu gördüm, uçurtmayı yiyordu. Bir eşek gördüm yoncayı anlıyordu. “Nasihat” otlağında bir inek gördüm, doymuştu.Bir şair gördüm, konuşurken bir zambağa “siz” diyordu.Bir kitap gördüm, kelimeleri billurdan. Bir kâğıt gördüm, ilkbahardan. Müze gördüm yeşillikten uzak, Cami gördüm sudan uzak. Umutsuz bir fakih gördüm, Başucunda sorularla dolu bir testi vardı.Bir katır gördüm yazı ile yüklü. Bir deve gördüm, “nasihat ve misal”in boş sepetiyle yüklü. Bir arif gördüm “ya hu” ile yüklü.Aydınlık götüren bir tren gördüm, Fıkıh götüren bir tren gördüm, Nasıl da yavaş gidiyordu. Siyaset götüren bir tren gördüm, (ne de boş gidiyordu) Nilüfer tohumları ve kanarya şarkıları götüren bir tren gördüm, ve bir uçak, binlerce metre yüksekteyken Penceresinden toprak göründü; Hüthüt kuşunun tepeliği, Kelebek kanatlarının benekleri, Kurbağanın havuzdaki aksi, Ve yalnızlık sokağından bir sineğin geçişi.Bir serçenin çınardan yere indiğindeki arayış.Ve güneşin ergenliği, Ve oyuncak bebeğin sabah ile kucaklaşmasıBasamaklar şehvet serasına gidiyordu. Basamaklar içki mahzenine iniyordu. Basamaklar kırmızı gülün fesat kanununa Ve hayat matematiğinin anlamına Basamaklar aydınlanmanın damına, Basamaklar tecelli kürsüsüne gidiyordu.Aşağıda, annem, Nehrin hatırasında çay bardaklarını yıkıyordu.Şehir görünüyordu: Büyüyen çimento, demir, taş geometrisi, Güvercin taşımayan yüzlerce otobüs. Çiçekçi çiçeklerini mezata götürüyordu. İki yasemin ağacı arasına, Salıncak kuruyordu bir şair, Çocuğun biri okul duvarına taş atıyordu. Bir diğeri erik çekirdeğini, Babasının renksiz seccadesine tükürüyordu Ve bir keçi haritadaki “Hazar”dan su içiyordu.Çamaşır ipi göründü, sallanan bir sutyen.Bir at arabasının tekerleği, atın durmasına hasret, At, arabacının uykusuna hasret, Arabacı ölüme hasret.Aşk göründü, dalga göründü. Kar göründü, dostluk göründü. Kelime göründü. Su göründü, eşyaların sudaki aksi… Kanın sıcaklığında, hücrelerin serin gölgeleri. Hayatın rutubetli tarafı. Sıkıntılı Doğu insanının yaratılışı. Kadın sokağında serserilik mevsimi. Mevsim sokağında yalnızlık kokusu.Yazın eli bir yelpaze gibi göründü.Tohumun çiçeğe, Sarmaşığın evden eve, Ayın, havuza yolculuğu, Hasret çiçeğinin topraktan fışkırışı. Körpe asmanın duvardan dökülüşü. Şebnemin uyku köprüsü üstüne yağışı. Neşenin ölüm hendeğinden atlayışı. Sözün ardında geçen hadise.Bir pencere ile ışığın savaşı. Bir basamak ile güneşin büyük ayağının savaşı. Yalnızlık ile bir şarkının savaşı. Armutlar ile boş bir sepetin güzel savaşı. Nar ile dişlerin kanlı savaşı. “Naziler” ile naz çiçeğinin sapının savaşı. Papağan ile güzel konuşmanın savaşı. Alın ile soğuk mührün savaşı.Camideki çinilerin secdeye saldırışı. Sabun köpüğünün yükselmesine rüzgârın saldırışı. Kelebek ordusunun “ilaçlama” programına Yusufçuk alayının kanal işçilerine saldırışı. Kamış kalem taburunun kurşun harflere saldırışı. Kelimenin şairin çenesine saldırışı.Bir devrin fethi, bir şiir eliyle, Bir bahçenin fethi, bir sığırcık eliyle, Bir sokağın fethi, iki selam eliyle, Bir şehrin fethi, üç dört tahta süvari eliyle, Bir bayramın fethi, iki oyuncak bebek ve bir top eliyle.Bir çıngırağın katli, ikindi yatağının başında, Unutulacak bir şey değildir. Yaşam elin çiçek koparma isteğidir. Yaşam turfanda siyah incirdir, Yazın ağzında buruk bir tat. Yaşam böceğin gözünde ağacın boyutudur. Yaşam yarasanın karanlıktaki tecrübesidir. Yaşam bir göçmen kuşun gariplik duygusudur. Yaşam uykunun dönemecinde bir tren düdüğüdür, Yaşam uçak penceresinden bir bahçeyi görmektir. Füzenin uzaya fırlatıldığı haberi, Ayın yalnızlığına dokunuş, Başka bir gezegende çiçek koklamak fikri.Yaşam bir tabak yıkamaktır.Yaşam sokakta bir metelik bulmaktır. Yaşam aynanın “karesi”dir. Yaşam çiçek “üstü” sonsuzdur. Yaşam yer “çarpı” yüreğimizin çarpıntısıdır. Yaşam basit ve eşit nefesler geometrisidir.Nerede olursam olayım Gökyüzü benimdir. Pencere, fikir, hava, aşk, yeryüzü benimdir. Ne önemi var Bazen büyürse Gurbetin mantarları?Bilmiyorum, neden “At soylu hayvandır, güvercin güzeldir.” derler? Ve neden hiç kimse yarasayı kafese koymuyor. Yoncanın ne eksiği var kırmızı laleden. Gözleri yıkamalı, başka türlü görmeli. Kelimeleri yıkamalı. Kelime rüzgâr olmalı, yağmur olmalı.Şemsiyeleri kapatmalı. Yağmur altında yürümeli. Düşünceleri, hatıraları yağmur altına getirmeli. Şehir bütün halkıyla yağmur altına gitmeli. Dostu yağmur altında görmeli. Aşkı yağmur altında aramalı. Yağmur altında bir kadınla sevişmeli. Yağmur altında oyun oynamalı. Yağmur altında yazmalı, konuşmalı, nilüfer dikmeli. Yaşam sürekli ıslanmaktır. Yaşam “şimdi” havuzunda suya girmektir.Çıkaralım giysileri: Suya bir adım var.Aydınlığı tadalım. Bir köy gecesini, ahunun uykusunu tartalım. Leylek yuvasının sıcaklığını hissedelim. Çimenlerin kanununu çiğnemeyelim. Bağbozumunu tadalım. Ve eğer ay çıkarsa ağzımızı açalım Ve gecenin uğursuz olduğunu söylemeyelim. Ateş böceğinin bahçenin bilgeliğinden Yoksun olduğunu sanmayalım.Sepeti getirelim Biraz kırmızı biraz yeşil toplayalım.Sabahları ekmekle ebegümeci yiyelim.
@mizgin66844 жыл бұрын
♥️güzel öğretmenimden en güzel hediye . Teşekkür ederim Yasemin Hocam🥰😘😍
@lamekan193 жыл бұрын
Mizgin arkadaşımdan güzel bir hediye...Teşekkürler💙
@mizgin66843 жыл бұрын
@@lamekan19 🤍 umarım beğenmişsindir, kardeşim.😇
@lamekan193 жыл бұрын
@@mizgin6684 Çok güzeldi...😍
@nesibeyldrm269211 ай бұрын
RTEÜ'den mi :)❤
@mizgin668411 ай бұрын
@@nesibeyldrm2692 yok, lise yıllarımdan☺️
@yklmasakn79673 жыл бұрын
Büyük şair, büyük şiir...
@gulsumsomer39703 жыл бұрын
Gözleri yıkamalı, başka türlü görmeli ..
@menduhkassar29153 жыл бұрын
Muhteşem
@ayseduran46064 жыл бұрын
Beni burdan görebilirsin gönül ...
@nusretyldz34634 жыл бұрын
Mükemmel ✌️
@zumrehayat77813 жыл бұрын
Sordum Gönül hoşluğunun gramı kaça🤍🪞
@menekse31943 жыл бұрын
Ah...
@Kediliblok3 жыл бұрын
Ne hissettigimi anlatamiyorum ya da bilmiyorum belki, kararsizliklar ve caresizliklerle dolu bir gecedeyim yine kafamda intihar senaryolari kendimi bir siirde kaybetmek istiyorum
@amirkoc9813 Жыл бұрын
Çok güzel tercumanlık yapılmısş aynı zaman harika ses tonu
@gulayyardimcii6 ай бұрын
Gönül hoşluğunun gramı kaça?
@mustafailbasms91053 жыл бұрын
Yaşam alışkanlık rafına kaldırılıp unutulacak birşey değildir.
@tanrzeus1219 Жыл бұрын
Babam öldüğü zaman gökyüzü mavi idi..
@sadiyeengin78347 ай бұрын
Bizleri bu şiirde buluşturan neydi acaba?
@pskubra3 жыл бұрын
Ayın 14'üne...
@mehmetevli46702 жыл бұрын
müthiş şiir derinden sarsan bi şiir
@estergon2553 жыл бұрын
Gözleri yıkamalı başka türlü görmeli Kelimeleri yıkamalı Kelime rüzgar olmalı yağmur olmalı
@esraelbir30023 жыл бұрын
"Yer üstünde neler gördüm."
@tolgahanbolukbas61643 жыл бұрын
Çölün uykusunda "ay" nedir 👏
@nubaharakburak19303 жыл бұрын
❤
@cegerxwin39004 жыл бұрын
Yer üstünde neler gördüm ..
@beyzaamatanmazsn777 Жыл бұрын
Bir şair gördüm Bir zambağa siz diyordu...
@suntuzo71886 ай бұрын
Yaşam , aşkın sıçrayışı kadardır
@mihenk55453 жыл бұрын
Sana bır soru neden bazen hıc yokken aglamak ıstersın sn freud hayaletı 👻♥️☀️
@busrasimsek58163 жыл бұрын
Ustam , sevgilim
@Handeninvideolari3 жыл бұрын
Babam terastaki iki uykudan önce , babam zamanlar önce ölmüştü...