Рет қаралды 1,603
"Türk hünerini ihya" gayesiyle başlatılan Türkpusat Kültür Araştırmaları’ndaki konuğumuz Dr. Murat ÖZVERİ. Türk Okçuluğu serüvenini ve okçuluk disiplinlerini kendisinden dinledik. Kendisi Anadolu coğrafyasında unutulmaya yüz tutmuş Geleneksel Türk Okçuluğu’nu yeniden hayata döndürmek amacıyla 2000'li yılların hemen başında yola çıkmış, sayısız tarihi ve çağdaş kaynakla kendisini donatıp, mümkün olduğunca farklı teknikteki saha uygulamasıyla verilerin sağlamasını yapıp, okçuluğa gönüllü insanları çevresinde toplayarak yurt içi ve yurt dışında ağlar örmüş, nihayetinde 10 yıldan kısa bir süre içerisinde şimdi gelinen yolda büyük emeği, maddi ve sosyal yatırımı; kısaca her türlü katkıyı ortaya koymuş bir kemankeş adayı. 2006 yılında kurulmasına vesile olduğu Tirandaz gurubu ile halen eğitimlerine devam etmektedir.
Spor okçuluğunun daha iyi belgelenmiş kısmı, Okmeydanı’ndaki Atıcılar Tekkesi bünyesinde yetiştirilen kemankeşlerin yaptığı okçuluktu. Tekkeye okçuluğu öğrenmeye gelen tâlip, kendisinin eğitimi için tahsis edilen bir “pîr” nezaretinde çalışır, “defterli kemankeş” olmak için gereken 900 gez (594 m) mesafeye ok atabilmek için yapması gereken idmanları günü gününe yapardı. Türk ve İran geleneğinde herhangi bir sanatın kendi kendine de öğrenilebileceğine, ama kaliteli eğitmini ancak bir usta rehberliğinde alınabileceğine inanılırdı. Dolayısıyla bir ustanın tedrisâtından geçmeyenlere iyi gözle bakılmazdı. Günümüz Türkçe’sinde hâlâ yaşayan “nursuz pîrsiz” sözü buradan gelmektedir. Kemankeşlikte, diğer Osmanlı sanatlarındaki gibi bir icâzetnâme (diploma) yoktu, ama okunu 900 geze yetiştiren tâlip, Tekke Sicil Defteri’ne kaydedilirdi. Çiçeği burnunda kemankeş bir törenle pîrinin elinden sembolik olarak bir yay alır. Bu törenle ustalığı tescil edilirdi. O artık “kabza sahibi” olurdu.
Kanalımızı takip ve tavsiye etmeyi unutmayın...
İyi Seyirler...