Emre Kongar'ın "1950-1960 arası için karanlık dönem" tespiti doğruymuş o zaman. Türk modernleşmesi tamamlanmadan "post-modernizm" Türkiye'de norm olarak kabul edilmedi. Modernleşme tamamlanmadığı için de hızla Cumhuriyet öncesi dönemin belirsiz, kuşkucu ve deneysel toplumuna dönüldü. Kendi içlerinde bir inşa hareketi mücadelesi veren aydınları da anlıyorum, denemeden bilemezlerdi... Fakat Cemal Süreya'nın kitabının 2. baskısını yıllar sonra yapabiliyor olması zaten bir "kayıp aydınlanma" değil midir? Muhatabını bulamamış mı yoksa muhatabı olacak kişiler o seviyede henüz değil mi? Görünen o ki, toplumsal tabanda "poetika" fikri bile karşılık bulmuyor. Müzisyenler şarkı-şarkı, şairler şiir-şiir takip ediliyor, muhattap arıyor. Avrupa'daki gibi bir kültür inşası gerçekleşemedi maalesef.