ZİLLET DEĞİL BU! / İKİNDİ YAĞMURLARI

  Рет қаралды 16,301

Raindrops TV

Raindrops TV

Күн бұрын

“Cebrî hicret” ile gidenlerin, gayr-ı müslim şahıs veya devletlere sığınmaları, zillet midir?
Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) de Mekke-i Mükerreme’den Medine-i Münevvere’ye hicret buyurdu. O gün Medine’nin çevresi, Yahudiler ile muhât idi; Kaynuka, Kureyza, Nadır Yahudileri ve yanı başlarında Hayber saltanatları vardı. Orada o Evs ve Hazrec’den çokları da henüz iman etmemişlerdi. Yetmiş, seksen veya yüz insanın iman etmesiyle, orayı bir güven yeri sayarak, onlar tarafından himaye göreceğine inanarak, Allah Rasûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem) maskat-ı re’si (doğum yeri) olan, tev’emi (ikizi) Kâbe’den ayrıldı; oraya gitti. Hicran duyarak ayrıldı.
Bilirsiniz, Mekke’den ayrılırken döndü, Beytullâh’a karşı baktı: “Eğer kavmim beni senden uzaklaştırmasaydı, ben uzaklaşmazdım!” dedi. Canım çıksın; gözyaşları şakır şakır akmaya başladı. İnsan idi… Sabırlı idi, mukavemetli idi, immün sistemi çok güçlü idi, yani “iman-ı billah”ı, “marifetullah”ı, “muhabbetullah”ı, “zevk-i rûhânî”si aşkındı ama bir yönüyle O da insandı. Doğduğu yer, maskat-ı re’si, annesinin evi, kardeşlerinin-dostlarının bulunduğu yer… Orada O’na (sallallâhu aleyhi ve sellem) suikast yapmayı planlıyorlardı; O da ayrılma mecburiyetinde kalıyordu.
Bu, zillet değildi; bu, bir yönüyle her yerde Ruh-i Revân-i Muhammedî’nin şehbal açmasına bir yolculuk idi, bir seyahat idi. Şöyle-böyle Kendisine kucak açanları değerlendirerek, Allah’ın izni ve inayetiyle, düşündüğü gibi de olmuştu. Gün geldi, Mekke’ye göre sadece onda bir sayılan o Medine, âdetâ cihanın pâyitahtı haline geldi. O güne kadar adı “Yesrib” idi, silindi; birden bire “medeniyet merkezi” manasına “Medine” dendi. Medine dendi; ad, değişti. İnsanlar da duygu-düşünce değişikliği yaşadı. Her şey değişti orada, her şey güllük-gülistanlığa döndü.
O (sallallâhu aleyhi ve sellem) da cebrî bir hicret yapmıştı. Gayr-ı müslim şahıs ve devletlere sığınma… Hayır, O, bir izzet peşinde idi esasen; Cenâb-ı Hakk’ın emriyle öyle yapmıştı. Biz de öyle yapılacağı mülahazasıyla O’nun yaptığı gibi yapıyoruz; zâlimin işini kolaylaştırmama, bize zulmetmelerine fırsat vermeme, onları şaşırtma mülahazasıyla. Bir tabya idi bunlar; farklı bir mevzilenme idi bunlar; farklı bir müdafaa tarzıydı bunlar. Dolasıyla farklı oluşumlara sebebiyet verecekti.
Bu açıdan, günümüzde de şuradaki bilmem radikal, taşkın, insanları öldürmekle televizyon kameraları karşısında insanları kesmekle kendilerini ifade etmeye çalışan, vahşî ruhların İslam’ın çehresini karartmasına karşılık, bir yerde o aydın çehreyi kendi aydınlığı ile gösterecek insanlara ihtiyaç vardı. Allah, sizi saçtı-savurdu tohumlar gibi, dünyanın dört bir yanına, tâ İslamiyet’in o güzel çehresini gösteresiniz. İster ülke-devlet olarak, ister sergerdanlar olarak, isterse serkârlar olarak, o gaddarların dünyasından başka taraflara tohumlar gibi saçtı, fideler gibi dikti; mevsimi gelince o tohum başağa yürüyecekti. İhlasın derinliğine göre, bire yedi başak, on başak verecekti; her başak, yüz dâne verecekti; birden bire sizin kendi ülkenizdeki “bir”, yedi yüz olacaktı, Allah’ın izni ve inayetiyle.
Şimdi cebrî hicret de bir yönüyle bu mülahazaya bağlı bir göç. Bir yüksek gâye-i hayal demek bu. Ha bunu biz düşünemedik; zamanında gönüllü gerektiği ölçüde gidemedik!.. Dâussıla duygusu, burnumuzun kemiklerini sızlatıyor. İzzet Molla’nın çok iyi bildiğiniz sözü: “Ben usanmam gözümün nuru cefadan ama / Ne de olmasa cefadan usanır, candır bu!” Normal; dâussıla, burnumuzun kemiklerini sızlatabilir. Fakat o, Cenâb-ı Hakk’ın istihdamı alanında hizmet etme nimeti ve hele onun gelecek adına vadettiği şeyler açısından bakınca… Biraz evvelki “sofralar” mülahazasını, rica ederim, nazardan dûr etmeyin!.. “Kardeşim, kardeşlerim!” dediği insanlardan olma iştiyakını nazardan dûr etmeyin!..
O seviyeye gelecekseniz, muvakkaten böyle bir ızdırap ve böyle bir sancı, annenin çocuğunu doğurmadaki sancısı gibi bir şeydir. O doğum tahakkuk ettikten sonra, her şey unutuluyor; o yavru bağra basılıyor âdeta. Bir yönüyle anne yeniden kendisinin var olması gibi bir duyguya kendini salıyor. Muvakkaten, öyle bir doğum sancısı gibi bir şey!.. Evet, muvakkat bir sancı vardır; fakat sonunda işte öyle bir netice olacaksa, bence, buna “eyvallah!” denir zannediyorum. İnşaallah yakın gelecekte onu görürsünüz. Bir; meseleye öyle bakmalı.
12 Kasım 2017 tarihli Bamteli sohbetinden derlenmiştir.

Пікірлер: 35
ÜLKEYİ ŞİKAYET Mİ ? / İKİNDİ YAĞMURLARI
9:28
Raindrops TV
Рет қаралды 10 М.
Bend The Impossible Bar Win $1,000
00:57
Stokes Twins
Рет қаралды 44 МЛН
EFENDİMİZ (SAS) HİCRET YOLUNDA - DR. REŞİT HAYLAMAZ
14:11
Raindrops TV
Рет қаралды 2,7 М.
GÜNÜMÜZDE EN AZ BİLİNEN ŞEY / İKİNDİ YAĞMURLARI
10:01
Raindrops TV
Рет қаралды 14 М.
O KAMYONCUYA NE OLDU ? - RENKLER KUŞAĞI - MEHMET YILDIZ
12:45
Raindrops TV
Рет қаралды 10 М.
NASIL OLSA GİDECEKLER / İKİNDİ YAĞMURLARI
11:01
Raindrops TV
Рет қаралды 63 М.
TAKILIP KALMAYA DEĞER Mİ ?
8:49
Raindrops TV
Рет қаралды 28 М.
Mümince Duruş ve Yol Mülahazaları
9:25
HerkulNagme
Рет қаралды 77 М.
NE KAPILAR AÇILACAK / İKİNDİ YAĞMURLARI
9:59
Raindrops TV
Рет қаралды 42 М.