Рет қаралды 1,660
ONBİRİNCİ LEM‘A
Mirkātü’s-Sünne ve Tiryâk-ı Marazü’l-Bid‘a
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
لَقَدْ جَٓائَكُمْ رَسُولٌ مِنْ اَنْفُسِكُمْ عَز۪يزٌ عَلَيْهِ ilâ âhirihî Şu âyetin Birinci Makamı, “Minhâcü’s-Sünne”; İkinci Makamı, “Mirkātü’s-Sünne” dir. فَاِنْ تَوَلَّوْا فَقُلْ حَسْبِيَ اللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَهُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظ۪يمِ ٭ اِنْ كُنْتُمْ تُحِبُّونَ اللّٰهَ فَاتَّبِعُون۪ي يُحْبِبْكُمُ اللّٰهُ Bu iki âyet-i azîmenin yüzer nüktesinden “Onbir nükte” si icmâlen beyân edilecek.
Birinci Nükte: Resûl-ü Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ferman etmiş: مَنْ تَمَسَّكَ بِسُنَّت۪ي عِنْدَ فَسَادِ اُمَّت۪ي فَلَهُٓ اَجْرُ مِائَةِ شَه۪يدٍ Yani “Fesâd-ı ümmetim zamanında kim benim sünnetime temessük ederse, yüz şehîdin ecrini ve sevabını kazanabilir.” Evet sünnet-i seniyeye ittibâ‘etmek, mutlakā gāyet kıymetdardır. Hususan bid‘aların istîlâsı zamanında sünnet-i seniyeye ittibâ‘etmek, daha ziyâde kıymetdardır. Bilhassa fesâd-ı ümmet zamanında sünnet-i seniyenin küçük bir âdâbına mürâât etmek, ehemmiyetli bir takvâyı ve kuvvetli bir îmânı ihsâs ediyor. Doğrudan doğruya sünnet-i seniyeye ittibâ‘etmek, Resûl-ü Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’ı hâtıra getiriyor. O ihtârdan, o hâtıra, bir huzûr-u İlâhî hâtırasına inkılâb eder. Hatta en küçük bir muâmelede; hatta yemek, içmek ve yatmak âdâbında sünnet-i seniyeye mürâât ettiği dakikada, o âdî muâmele ve o fıtrî amel, sevablı bir ibâdet ve şer‘î bir hareket oluyor. Çünkü o âdî hareketiyle Resûl-ü Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’a ittibâı düşünür ve şerîatın bir edebi olduğunu tasavvur eder ve şerîatın sâhibi, o olduğu hâtırına gelir. Ve ondan Şâri‘-i Hakîkî olan Cenâb-ı Hakk’a kalbi müteveccih olur, bir nevi‘ huzûr ve ibâdet kazanır. İşte bu sırra binâen, sünnet-i seniyeye ittibâı kendine âdet eden, âdâtını ibâdete çevirir, bütün ömrünü semeredâr ve sevabdâr yapabilir.
İkinci Nükte: İmâm-ı Rabbânî Ahmed-i Fârûkî (ra) demiş ki: “Ben seyr-i rûhânîde kat‘-ı merâtib ederken, tabakāt-ı evliyâ içinde en parlağını ve en haşmetlisini ve en letâfetlisini ve en emniyetlisini, sünnet-i seniyeye ittibâı, esâs-ı tarîkat ittihâz edenleri gördüm. Hatta o tabakanın âmî evliyâları, sâir tabakātın hâs velîlerinden daha muhteşem görünüyordu!” Evet Müceddid-i Elf-i Sânîİmâm-ı Rabbânî (ra) hak söylüyor. Sünnet-i seniyeyi esas tutan, Habîbullâh’ın zılli altında makam-ı mahbûbiyete mazhardır.