Amin kardeşim, cümlemizden. Evet, ders yapılan eserler Hayrat Neşriyat baskısı, Osmanlıca orijinal eserler.

Değerli kardeşim, Sadece başka gezegenler değil, şu uçsuz bucaksız evrenin her tarafı akıl, şuur ve hayat sahibi varlıklarla doludur. Ve sadece cin ve ins değil, umum melaike, ruhaniyat ve hayvanat ta camidata varana kadar bütün varlıklar hesap gününde bir araya gelecekler. Öyle ki rivayetlerde geçtiği üzere o gün boynuzsuz koyun boynuzludan, hatta altta kalan taş üsttekinden hakkını alacak. Bunda bir hilâf yok. Ancak bir imtihana medar mahlukat Kur’an-ı Azimüşşan’ın ve hadis-i şeriflerin açık beyanıyla ins ü candan ibarettir. Hadislerde ifade edildiği gibi şu kainatın iğne ucu kadar bile bir köşesi yoktur ki melaike ve ruhaniyatla dolu olmasın. Hatta Efendimiz asm bu hakikati tarif ederken kainatın bu ağırlıkla gıcırdadığından bahseder. Şura 29 da aynı hakikati ifade ediyor. Dabbe demek hareket sahibi canlı varlık demektir. Kıpırdanma ve hareketi referans alacaksak biz hareketli yeryüzü canlıları olarak, bir kanat çırpışında arştan ferşe yetişen o ruhanilerin yanında pek hımbıl kalırız. O ifade insan gibi bir varlık demek değildir. Çünkü muhtelifu’l-cins olan melaike ve ruhâniyâtın sayısının ve envaının havsalamızın alamayacağı mahiyette olduğu rivayetlerde ifade edilmiştir. Hz Üstad 14.Lem’a’da “Hamele-i Arş ve Semâvât denilen melâikenin birinin ismi ‘Nesr’(kartal) diğerinin ismi ‘Sevr’ (öküz) olarak dört melâikeyi, Cenâb-ı Hakk arş ve semâvâta saltanat-ı rubûbiyetine nezâret etmek için ta‘yîn ettiği gibi, semâvâtın bir küçük kardeşi ve seyyârelerin bir arkadaşı olan küre-i arza dahi iki melek, nâzır ve hamele olarak ta‘yîn etmiştir.” diyor. Fahreddin-i Râzî ise bu dördüncü meleğin ismini Âdem olarak veriyor. Ama bakınız bu nakil ismi dahi Adem olan o melek dahil hiçbir rivayette o mahlukatın hiçbirinin insana benzer bir mahiyette yaratıldığından söz edilmemiştir. Bakınız Hz Üstad 29.Söz’de o semavat ehlini nasıl açıklıyor: “Uzaklık sebebiyle veyahud gözünün kābiliyetsizliği veya onların gizlenmekliği ile görünmemeleri, onların olmamalarına hiçbir vakit delil olamaz. Adem-i rü’yet, adem-i vücûda delâlet etmez. Görünmemek, olmamaya huccet olamaz. İşte şu temsîl gibi, ecrâm-ı ulviye ve ecsâm-ı seyyâre içinde küre-i arzın hakāret ve kesâfeti ile beraber, bu kadar hadsiz zîruhların, zîşuûrların vatanı olması; ve en hasîs ve en müteaffin cüz’leri dahi birer menba‘-ı hayat kesilmesi, birer mahşer-i huveynât olması, bizzarûre ve bilbedâhe ve bittarîku’l-evlâ ve bilhadsi’s-sâdık ve bilyakîni’l-kat‘î delâlet eder, şehâdet eyler, i‘lân eder ki, şu nihâyetsiz fezâ-yı âlem ve şu muhteşem semâvât, burçlarıyla, yıldızlarıyla zîşuûr, zîhayat, zîruhlar ile doludur. Nârdan, nûrdan, ateşten, ışıktan, zulmetten, havadan, savttan, râyihadan, kelimâttan esîrden ve hatta elektrikten ve sâir seyyâlât-ı latîfeden halk olunan o zîhayat ve o zîruhlara ve o zîşuûrlara şerîat-ı garrâ-yı Muhammediye Aleyhissalâtü Vesselâm, Kur’ân-ı Mu‘cizü’l-Beyân, “Melâike ve can ve rûhâniyâttır” der, tesmiye eder.” İçinde yaşadığımız küre-i arzın hakāret ve kesâfeti ile beraber koca semâvâta denk tutularak birçok ayetteخلق السموات والأرض buyurulması ise bu noktaya başka bir cihetle ışık tutuyor. Allahu a’lemü bi’s-savab. Fî emanillah.

As kardeşim, Müslümanlığı kabul ettikleri günden itibaren takındıkları siyasî tavır cihetiyle İslam dünyasının başına problem olan şia-i hilafetin maalesef en kötü örneklerinden birini şu andaki İran teşkil ediyor. Şia-i velayet ise, Şah-ı velayet Hz Ali Efendimize muhabbetleri noktasında ifrat etmeyen hiçbir hak tarikat yoktur. Alevîlik Hz Ali’ye muhabbetin adı ise en büyük Alevî biziz elhamdülillah. “Hadîsçe Hazret-i Ali’nin (ra) şîası hakkındaki senâ-yı Nebevî, Ehl-i Sünnet’e âittir. Çünkü istikametli muhabbetle, Hazret-i Ali’nin (ra) şîaları, ehl-i hak olan Ehl-i Sünnet Velcemâat’dir.” (4.Lem’a)

Kardeşim, Esasat-ı umumiyeye muhalif olmadıkça şahsî kanaatlere itiraz edilmez diyor Üstadımız. Farklı fikirlere saygı duymakla birlikte bu konuda ben sizinle aynı fikirde değilim. Gerekçelerini bu derste kısmen açıklamakla birlikte sonraki derslerde daha farklı cihetlerden de yine Risale-i Nur’dan iktibaslarla izah etmeye ve muhtemel suallere açıklık getirmeye çalışacağım. Bununla birlikte kabul edelim ki 2.Dal zaten değişik nazarların esbabını ve hikmetini beyan eden bir ders olması cihetiyle özellikle böyle bir meselede farklı fikirlerin olması çok normal. Hem bu emsal farklı nazarlar samimi olmak kaydıyla konunun daha iyi anlaşılmasına hizmet eder kanaatindeyim. Tek tavsiyem böyle ihtilaflı mesailin önyargı ve önkabulle dinlenmemesi. Fî emanillah.

Bu platformdan hiçbir karşılık almadığımız ve talep de etmediğimiz halde bu durum maalesef bizim elimizde değil.

Sen öptürmesende ben ellerinden öperim hocam allah senden ebeden razı olsun seni en değerli kullarıyla haşreylesin. Ben şahsım adına daima takipte olacağım hocam sende dua et bize 😊😌