Рет қаралды 3,704
“İslam Ahlâk Düşüncesi Projesi” kapsamında düzenlenen “Ahlâkın Temeli Üzerine Konuşmalar” serisinin yedincisi “Ahlâkî Önermelerin Kaynağı Olarak Akıl” başlığıyla Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Felsefe Tarihi Bölümü’nden Yrd. Doç. Dr. Hümeyra Özturan’ın sunumuyla gerçekleştirildi.
Ahlâk alanının çok farklı disiplinlerden beslendiğini söyleyerek sunumuna başlayan Özturan, bunun söz konusu alan için bir zenginlik olmakla birlikte; aynı zamanda onun felsefî zeminden kayarak, ahlâk felsefesi dilinden uzak bir şekilde ele alınmasına sebep olduğu belirtti. Modern dönemde felsefenin dil analizine indirgendiğini, ahlâk felsefesi alanının da bu durumdan nasibini aldığını söyleyen Özturan, kendisinin felsefî ahlâk derken böyle bir anlamı kastetmediğinin özellikle altını çizdi. Günümüzde ahlâk felsefesinin analitik, normatif ve uygulamalı ahlâk olmak üzere üç temel alana ayrıldığını belirten konuşmacı, ahlâk nedir sorusu üzerinden ahlâkın kaynağı meselesi ele alınacağı zaman, normatif ahlâka bakılması gerektiğini, zira analitik/metaetik alanın böyle bir soruyla ilgilenmediğini ifade etti.
Günlük hayat içerisinde kullanılan önermelerin fizikî, mantıkî ve ahlâkî olmak üzere üçe ayrıldığını söyleyen Özturan’a göre, bunların büyük çoğunluğunu ahlâkî önermeler oluşturmaktadır. Dolayısıyla ahlâkın temeli soruşturmasında araştırılacak şey, bu tarz cümlelerin nereye dayandığı hususudur. Bunların da biri “hırsızlık kötüdür” gibi tümel; “Ali kötüdür” gibi tikel yargılar olarak ikiye ayrıldığını söyleyen Özturan, herhangi bir tikel yargıya ulaşmamız için öncelikle tümel yargıyı bulmamız gerektiğini ifade etti. Bu esasında şöyle bir soruda karşılık bulmaktadır: İnsanlık adaletin iyi; zulmün kötü olduğu sonucuna nasıl ulaştı?
Bu hususta kendi yaklaşımını ortaya koymadan önce, ahlâk felsefesinde daha önce verilen cevapları ve onları neden benimsemediğini anlatacağını söyleyen Özturan, ilk olarak faydacılığı ele aldı. Konuşmacıya göre ahlâkın kaynağına dair verilen bu cevapta bir hata bulunmaktadır. Kaynak olarak ifade edilen haz ve fayda, bir kaynaktan ziyade kriter olarak durmaktadır. Burada olgu-değer yanlışlığı bulunduğunu söyleyen Özturan, bir şeyin haz verici olmasının bizâtihî bir norm olarak sunulamayacağını ifade etti.