Рет қаралды 1,068
İbrahim Fakazlı | Kastamonu - İnebolu | 1912-2003
Üstad Hazretlerinin, "Küçük İbrahim, Nazif’e ikinci bir Salâhaddin hükmüne geçip; çoluk çocuğuyla, kardeşiyle ve refikasıyla Nura ve makineye pek ciddi çalışması.. bizleri çok mesrûr ettikleri gibi, bu memleketi de ileride çok minnettar edecekler.." iltifatına mazhar olmuş Küçük İbrahim ve İkinci Selahaddin..
İbrahim Fakazlı ağabey anlatıyor; "Risale-i Nur’un, talebelerine verdiği ders üçtür: Birisi: Allah’ın emirlerini, farzlarını; son derece dikkatle, vaktinde ifa etmek.. İkincisi: haramdan, şiddetle kaçınmak.. Üçüncüsü de: Risale-i Nur’la meşgul olmak; onları tahsil etmek ve kendi imanını kurtarmak, başkalarının imanının kurtulmasına da vesile olmaktır.. Risale-i Nur dairesine girenlerin, bu üç büyük vazifesi vardır; başka da bir vazife yoktur..!
Üstad Hazretleri, matbaalarda 'Asa-yı Musa' mecmuasının basım işinin yapılmamasından dolayı şiddetle kızarak; 'Bu hizmet, nasip olmayacak bunlara.. Bu mes'ele Risale-i Nur’un Tahir elleriyle tahakkuk edecek.. Herkes, bir Asa-yı Mûsa yazsın.. Herkes, bir Asa-yı Mûsa yazarsa; ondan ahir ömrüne kadar vazife sorulmayacak.. Bu hizmet, onun şahadetnamesi olacak; sınıfı geçecek.. Yalnız, bu Asa-yı Mûsa’yı yazsın..'
Bir seferinde, mahkeme yolunda Üstad’a; 'Efendim müsaade eder misiniz? Tahtakurusu gidiyor boynumuza doğru...' deyince, Üstadımız; 'Sakın dokunma..! sakın dokunma..! O kurnazdır; ısırır, hemen saklanır ve sen onun ısırdığını birkaç saniye sonra duyarsın.. Bu sefer, sen onu öldürürsün.. Hâlbuki o ısırmadı.. Sen, birini haksız yere öldürdüğün için; onun intikamını almak üzere, bire on hücum ederler..' Üstad, bunu lâtife olarak ders halinde anlatıyordu.. Üstad hazretleri, sonra birden ciddileşerek buyurdu ki; 'Bak, bir arkadaşlarının intikamını almak için; on tanesi birden hücum ediyorlar.. Biz burada, bu davayı; Abdülkadir Geylani, Ahmed-i Farukî, Muhammed Gazali’den teslim aldık.. Bir tahtakurusu, bir kardeşinin ölümüne on tane fedai olarak gittiğine göre; biz daha ziyade fedakârlık yapmamız lazım..!'
Üstad Hazretleri Denizli hapsinde iken, dışarıya çıkma hadiseleri bir, iki, üç.. çok olmuş; 'Cenab-ı Hak, ehl-i imana; üç yüz, müekkel melaike tayin etmiştir.. Bu melaikeler, o mü’min kul için; müteaddid yerlerde, aynı zamanda, aynı kıyafette.. mesela; Mekke’de, Medine’de görünür.. Aynı saatte, müteaddid yerlerde ibadet yapar; o mü’mine sevabını, bağışlarlar.. Bunun böyle olmak ihtimali vardır.. Bu benim şahsıma aid değildir.. Her mü'min için olur…' şeklinde, bize bir pusula yazmıştı Üstadımız.."