müjdelerin tillahı geldi Nevzat Hoca kitap yazıyormuş. hocam o kadar sevindim ki anlatamam merakla bekleyeceğim. 🙂 bir de yaşamda kattığınız bakış için teşekkür etmek istiyorum hocam. sizi tecrübe ettikten sonra yaşam bilginiz bana yepyeni olanaklar açtı. mesela konuşmanızda bahsettiğiniz St. Antonius'un bireyselliğinin Tanrı'nın ölümünün tohumunu atması. bu bilgiyi hayatıma entegre ettiğimde en farkında olmayan insanın bile tam da zirvesindeyken, kendi düşüşünü başlatacak şeyi yaptığını görüyorum. hübrisin getirdiği bu yıkımı gözüm artık çok kolay alımlıyor ve hayret ediyor. bunlar sayenizdedir hocam, var olun🙏
@incifisenk99458 ай бұрын
Sevgili Nevzat Hocamız “kitap yazıyorum” dedi, ben bir hoş oldum; içimde bir kıvılcım, bir sevinç ışığı, çocuksu bir neşe parladı🤩😍
@fehmibors430810 ай бұрын
Merhaba Nevzat Hocam. Sosyal medyadan sizi yakınen takip ediyordum. Sizi yüzyüze dinlemek ayrı bir keyifti. Konferanslarınızın daha da artarak devam etmesi dileyimle. Sevgi ve saygılarımla...
@kennroxx10 ай бұрын
16:15 (bu arada nevzat öğretmenimiz kendini aşıyor bizi de açıyor :) süper :)) Flaubert ve Dali'de Arayış Paradoksu: Aziz Anthony'den Tanrısallığın Parçalanmasına Giriş Sanat ve edebiyatın tefekkür dünyasında, ilahi arayış genellikle alegori ve metafor yoluyla şekillenir; bu yolculuk, daha yüksek bir gücün peşinde olduğu kadar kendini keşfetmeyle de ilgilidir. Dr. Nevzat Kaya'nın konuşması, Gustave Flaubert'in "Aziz Anthony'nin Günahı" adlı eserinin tematik özü ve Nietzsche'nin "Tanrı'nın Ölümü" ilanıyla felsefi akrabalığı ile derin bir yankı uyandıran görsel bir keşif olan Salvador Dalí'nin unutulmaz Aziz Anthony tasviri gibi çarpıcı bir imgeyi bizlere sunuyor. Dalí'nin Sürrealist Vizyonu Salvador Dalí'nin ikonik tablosu, Aziz Anthony'yi ilahi bir lütuf halinde değil, gerçeküstü ve kaotik bir meclisin, doğal düzenin saçmalığa dönüştüğü bir dünyanın ortasında tasvir eder. Burada Aziz Anthony haçıyla birlikte bir fetih sembolü olarak değil, gerçekliğin çarpıtılmasının ortasında bir dayanıklılık asası olarak durmaktadır; ağır dikilitaşları dengeleyen leylek bacaklı filler ve doğal olmayan manzarayla tuhaf bir şekilde birleşen geçici insan formları. Dali'nin dünyasında, et ve kumaş, insan ve habitat, kutsallık ve günah, hepsi varoluşsal bir bozulma dansında birleşir. Biçim ve İnancın Parçalanması Dali'nin sürrealist yaklaşımı, Kaya'nın da vurguladığı gibi, sadece görsel bir şok değil, Tanrı arayışının parçalanmasına dair dokunaklı bir anlatıdır. Biçimsiz formlar ve çarpık yapılar daha derin bir çözülmeyi, teolojik kesinliğin kalıntılarının parçalanmasını ve Batılı bireyin ilahi olanın geleneksel yapılarından giderek uzaklaşmasının açığa çıkmasını sembolize eder. Paradoksal Arayış Kaya, Dali tarafından aydınlatılan ve Flaubert tarafından kaleme alınan Aziz Anthony'nin yolculuğunun doğası gereği paradoksal olduğunu öne sürüyor. Anthony, Tanrı'yı ararken beklentilerini altüst eden ve ilahi düzene meydan okuyan bir dünyayla karşılaşır. İleriye doğru attığı her adım onu göksel olandan uzaklaştırıp kaotik olana yaklaştırırken, kararlılığı dokunaklı bir ironiye dönüşür. Nietzsche ile Nexus Konuşma, Nietzsche'nin "Tanrı öldü" şeklindeki radikal iddiasıyla paralellik kurarak Flaubert'in edebi iç gözlemi ile Dali'nin görsel yıkımı arasında derin bir bağlantı tanımlıyor. Kaya, Flaubert'in Nietzsche'nin Batı kültürünün ruhsal rahatsızlığına koyduğu teşhisi önceden haber verdiğini ileri sürmektedir; bu kriz, sembolizmin metafizik mutlakların erozyonunun keskin bir kanıtı haline geldiği Dali'nin tuvaline dökülmektedir. Sonuç: Kargaşanın Ortasında İnatçı Arayış Hem Flaubert'in metnini hem de Dali'nin resmini yorumlarken Kaya bize, kolektif insanlık durumunu yorumlamak için bireysel eserleri aşan bir anti-kahraman anlatısının tezahürlerini sunar. Bu durum, belirsizliğin inancı gasp ettiği ve ilahi olanın, eğer varsa, artık ortodoks bir ikonografiye uymadığı bir dünyada Tanrı'ya yönelik inatçı bir arayışın damgasını vurduğu bir durumdur. Bu keşiflerin canlı simbiyozu sayesinde, dindar bir geçmişin kalıntıları ile modern şüpheciliğin akıl almaz genişliği arasındaki çekim gücüne kapılan bir bireyin -ve dolayısıyla bir medeniyetin- kırılan mücadelesine tanık oluyoruz. Aziz Anthony, Flaubert ve Dali'nin elinde sadece kanonik bir figür değil, insanlığın giderek soyutlaşan ve anlaşılması zorlaşan manevi evrende anlam arayışının çok yönlü doğasını yansıtan bir aynadır.