Рет қаралды 1,415
#stevenspielberg
Hazırlayan & Sunan: Orkan Varan
Araştırma: Ege Göksu
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
jurassic parkla devam edelim. Her şey Spielberg'in filmdeki dinazorların koşmasını istemesi ve yapımcı Kathleen Kennedy’nin bunu mümkün kılacak yollar aramasıyla başladı. Özel efektçi Dennis Muren’den gelen bir telefonla ise her şey değişti. Sadece film değil, tüm sinema tarihi! Dennis Muren, bilgisayar yardımıyla koşabilen dinazorlar yapabildiklerini ekibe gösterince, Spielberg kafasındaki her şeyi yapmanın mümkün olduğunu ikna olur. Tamamı amerikada ve stüdyoda çekildi. rekor bütçeyle çekildi. ama 1 milyar dolardan fazla gişe getirdi. Fakat Spielberg için o sene kendini esas adadığı proje kesinlikle Schindler’in Listesiydi. Alman işgalindeki ikinci dünya savaşı Polonya’sında, Oskar Schindler’in bir grup yahudiyi öldürülmekten kurtarmaya çalışmasına odaklanan film, aynı zamanda Spielberg’in ailesi ve geçmişine karşı hissettiği bir borçtu. Filmin Polonya’da, hatta direk Auschwitz kampı gibi gerçek mekanlarda yapılan çekimlerinde, yönetmen bir çeşit ibadet sessizliğinde çalıştıklarını anlatıyor. Bulundukları yerin kutsallığına tüm ekip saygılı davranıyordu. yönetmen o güne kadar hiç çalışmadığı bir tarzla filme yaklaşmıştı. bir de alın bu bilgiyle nn: görüntü yönetmeni Janusz Kaminski ile çalışmaya başladıkları ilk olarak schindlerin listesinde çalışmaya başladılar. arkadaşlar görüntü yönetmeni ve yönetmen ikilisi çok çok önemli bir faktör birgün bunun için ayrı bölüm bile yaparız. bahsi geçen görüntü yönetmeni de Spielberg için ikinci bir John Williams olacaktır. Bu arada değinmedik ama oscar delisi besteci John Williams’ın Spielberg ile yirmiden fazla filmi vardır, ikili taa ilk filmi the sugarland expressten beri birlikte çalışmaktadır. Kurgucu Michael Kahn ile ise üçüncü türden yakınlaşmalardan beri. yani spielberg’ü yücelten şeyler arasında, doğru kişilerle yıllarca istikrarlı biçimde çalışmasıdır diyebiliriz. Devam!
Schindler’in Listesi’ne dönersek, çoğunlukla omuz kamerasıyla çekilen, sert gölgelerin hakim olduğu bu siyah beyaz film, daha önce yedi adaylığı olan akademi ödüllerinden de, en iyi film ve yönetmen heykelcikleri ile dönmesini sağladı. Spielberg artık her anlamda kabul görmüş bir ustaydı. Sinemanın hem gişe hem sanatsal yönünün lideriydi. Hakkında oyunlar yapılıyor (Steven Spielberg's Director's Chair), tüm televizyon programları ve haberler ondan bahsediyordu. Artık geriye tek bir şey kalmıştı; yeni yetişecek nesile destek verebilmek için bir stüdyo kurmak. DreamWorks Pictures’ı bu amaçla 94 yılında kurdu. Şirket sayısız filmin gerçekleşebilmesine olanak sağladı.
1997 yılına yine iki filmle girdi.
The Lost World, Jurassic Park adasına, dinazorları incelemek için geri dönen bir genetik ekibine odaklanıyordu. Sonra da tahmin ettiğiniz gibi olaylar gelişiyordu. Film önceki kadar olamasa da yine gişeyi salladı. 97’deki ikinci filmi Amistad, bir grup köleyi taşıyan gemide çıkan isyanda ve ardından kölelerin esir mi özgür mü kalacakları sorunsalına odaklanıyordu. Film Spielberg’in toplumsal konularda yaptığı filmlerden biri olarak algılandı, gişede çok büyük ses getirmese de genel olarak beğenildi. Toplumsal konularda sanatsal yönü ağır basan filmler, gişede izleyenleri delirten filmler.. Spielberg’in kariyeri, genel olarak bu ikilemde gidip geldi. Bir sonraki filminde ikisini de bir arada yapmaya hazırdı, ama acaba dünya en iyi savaş filmini izlemeye hazır mıydı?