Рет қаралды 12,667
Geri alım hakkı, kişinin bir taşınmaz üzerindeki mülkiyet hakkını başkasına devredip kararlaştırılan belirli şartlar gerçekleştikten sonra taşınmazı tek taraflı irade beyanı ile satın alma hakkı veren yenilik doğurucu bir haktır.
Geri alım sözleşmesi, bir taşınmazın alıcısının, satıcısından taşınmazı sözleşmede kararlaştırılan şartlarla tekrardan satmayı taahhüt ettiği sözleşmedir. Genellikle geri alım sözleşmesi, ekonomik olarak sıkıntı içerisinde olan tarafın başvurduğu bir yoldur. Şöyle ki taşınmaz maliki geri alım sözleşmesi ile birlikte, taşınmazını satıp daha sonrasında sözleşmede öngörülen koşullar altında taşınmazı tekrardan kazanma imkanı bulur veya borçlu olan taşınmaz maliki taşınmazı alacaklıya borç bedeli karşılığında satar ve daha sonrasında borç bedelini ödeyerek geri alım hakkı ile taşınmazın mülkiyetini geri kazanır.
İfanın sağlanmadığı durumlarda geri alım hakkı sahibi geri alım hakkını kullanamaması ve mülkiyet muhatap üzerine geçeceğine dair Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 2019/ 4149 E. , 2020 / 565 K. Sayılı kararında şe şekildedir: “Her ne kadar Türk Borçlar Kanununun 237. maddesine göre, vefa sözleşmesinin resmi şekilde yapılması zorunlu ise de, tapu kayıtlarına şerh verilmekle resmi şekil şartı da yerine getirilmiştir.
Somut olaya gelince, davacı vefa sözleşmesi gereği edimlerini yerine getirmediğinden vefa hakkı tapudan terkin edilmiş ve artık mülkiyet davalı bankaya geçmiştir.
Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken hukuki nitelemede yanılgıya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.”
Geri alım hakkı tek başına sözleşme ile belirlenebileceği gibi sözleşmenin eki niteliğinde anlaşma şeklinde veya taşınmaz satış sözleşmesinin düzenlendiği belgede yan bir anlaşma şeklinde düzenlenebilir.
Geri alım sözleşmesinin esaslı noktaları, tarafların kimliği ve satışa konu taşınmazın belirli olmasıdır. Taşınmazı geri alma süresi belirlenmemiş olabilir bu durumda hangi şartlar gerçekleştiğinin belirlenmesi geri alım hakkının kullanılabilmesi için yeterlidir. Aynı zamanda sözleşmede geri alım bedelinin karşılaştırılmasına da gerek yoktur. Sözleşmede geri alım bedelinin belirlenmemesi durumunda geri alım hakkı sahibi bu hakkını satış sözleşmesinde kendisine ödenen bedel üzerinden geri alarak kullanabilir.
Taraflar arasında geri alım bedelinin belirlenmemesi durumunda geri alım bedelinin satış bedeli olarak belirleneceğine ilişkin Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 1999/ 5733 E. , 1999 / 5930 K. Sayılı 01.07.1999 tarihli kararı şu şekildedir:“Vefa hakkı 1.3.1989 tarihinde tapuya şerh verilmiş ve bedel olarak 100.000.-TL gösterilmiştir. Hernekadar aradan uzuncu bir süre geçtikten sonra dava açılmışsa da taraflar kendi iradeleri ile bedeli belirlemiş olduklarından ve vefa ile ilgili yukarıda anılan yasa maddesinde ayrıca bu hakkın kullanılmasında hangi bedelin nazara alınacağı konusunda açıklık bulunmadığına göre tarafların kabul ettikleri satış bedelinin vefa hakkı bedeli olarak kabul edilmesi gerekir.”
Geri alım hakkının kullanılmasıyla birlikte satış ilişkisi kendiliğinden doğar ve karşı taraf taşınmazı devretme borcu altına girerken geri alım hakkını kullanan hak sahibi satış bedelini ödeme borcu altına girer. Geri alım hakkı sahibi, hakkını kullanmasıyla birlikte karşı taraf yeni bir satış sözleşmesi imzalanmadan tapu sicil müdürlüklerinde tek taraflı bir tescil talebi ile mülkiyetin devrini sağlar.
Geri alım hakkının kullanılması için kararlaştırılabilen süre, Türk Borçlar Kanunu’nun 238. Maddesine göre en çok on yıldır.
Geri alım hakkının ne şekilde kullanılacağı hakkında kanunda bir hüküm bulunmamaktadır. Dolayısıyla, yenilik doğuran niteliği itibariyle vefa hakkı dava açılarak kullanılabileceği gibi mektup, telgraf ve ihtar göndermek suretiyle de kullanılabilir. Bu konuda irade açıklamasının karşı tarafa ulaşması yeterlidir.