Zümer suresi 44. Ayet Şefaat tümüyle Allah'ın yetkisindedir... Necm suresi 26 Ayet. Allah şefaat melekleriyle şefaat edeceğini bildirmektedir...Ayetler çok açık ve net
@sertancalk455410 ай бұрын
Başka bir rivayete göre Resûl-i Ekrem şöyle buyurdu: “Onlar da bana gelerek: «-Yâ Muhammed! Sen Allah’ın Rasûlü ve son peygambersin. Allah Teâlâ senin gelmiş geçmiş bütün günahlarını bağışlamıştır. Rabbinin huzurunda bize şefaat et! İçinde bulunduğumuz perişan hali görmüyor musun?» diyecekler. Ben de yürüyüp Arş’ın altına geleceğim, Rabbime secdeye kapanacağım. (Bu secde tam bir hafta sürecek.[2] Sonra Allah Teâlâ daha önce kimseye öğretmediği en güzel hamd ü senâyı bana ilham edecek. Sonra bana hitaben: «-Yâ Muhammed! Secdeden başını kaldır! İste! İstediğin sana verilecek. Şefaat et, şefaatin kabul edilecek!» buyuracak. Ben de başımı secdeden kaldıracağım ve: «-Yâ Rabbî! Ümmetimi bana bağışla! Yâ Rabbî! Ümmetimi kurtar! Yâ Rabbî! Ümmetimi bağışla!» diye yalvaracağım. O zaman bana: «-Yâ Muhammed! Ümmetinden hesaba çekilmeyecek olanları cennet kapılarının en sağındaki Bâbü’l-eymen’den içeri al! Onlar başkalarıyla beraber cennetin diğer kapılarından da gireceklerdir!» buyrulacak. Canımı kudretiyle yaşatan Allah’a yemin ederim ki, cennet kapılarının iki kanadı arasındaki mesafe, Mekke ile (Bahreyn’deki) Hecer veya Mekke ile (Suriye’deki) Busrâ arasındaki mesafe kadar geniştir.” (Buhârî, Enbiyâ 3, 9, Tefsîr, 17/5; Müslim, Îmân 327, 328. Ayrıca bk. Tirmizî, Kıyâmet 10) “…Rabbimden şefaat için izin isterim. Bana izin verilir. Rabbimin huzûrunda durup O’nu şimdi bilmediğim şekilde hamd ederim. Bu hamd cümlelerini o vakit Allah Teâlâ bana ilham eder. Sonra O’nun için secdeye kapanırım. Bana: «‒Ey Muhammed! Başını kaldır ve söyle, sözün dinlenecek; iste, arzun yerine getirilecek; şefaat et, şefaatin kabul edilecek!» buyrulur. Ben de: «‒Rabbim, ümmetim, ümmetim!» derim. Bana: «‒Git, kimin kalbinde buğday veya arpa tanesi ağırlığınca îman varsa onu cehennemden çıkar!» buyrulur. Ben de gider söyleneni yaparım. Sonra tekrar Rabbimin huzûruna dönüp O’na bu hamd cümleleri ile hamd ederim…” Efendimizin ikinci mürâcaatında kendisine kalbinde hardal tanesi ağırlığınca, üçüncü mürâcaatında ise hardaldan çok daha azın azın azı kadar îmân olan kimseleri cehennemden çıkarması söylenecektir. (Müslim, Îmân, 326) İnsanlar Peygamber Efendimiz’e o ânın dehşet ve korkularından kurtulmak için müracaat edeceklerdir. Allah Resûlü de onlara şefaat edip korkulardan kurtaracaktır. Ancak kendi ümmetine daha husûsî şefaatleri de olacaktır. Onların günahkârlarını Cehennemden kurtaracaktır. Hadisin son kısmında mevzu muhtasaran anlatıldığı için tafsilata girilmemiştir. Mahşerdeki o korkunç bekleyiş sahnesini burada kısaca tasvir eden Peygamber aleyhisselâm, dünyaya gelmiş ne kadar insan varsa hepsinin düz bir arazide toplanacağını söylemekte, ayrıca sahne düzeninden de söz ederek insanlara şöyle bir bakanın hepsini görebileceğini, onlara seslenen kimsenin hepsine birden sesini duyurabileceğini belirtmektedir. Bu hadiste, güneşin hararetinden beyinlerin kaynamaya başladığı sırada, mahşer halkının bir kurtarıcı aramaya çıkacakları anlatılmaktadır. Bu arayışın sonunda, uzandıkları bütün dalların birer birer ellerinde kaldığını hayretle ve dehşetle görecekler, ümitlerinin tükenmeye başladığı bir sırada, o korkunç meydanın yegâne hatırlı kişisinin, hadisimizde buyrulduğu üzere, kıyamet gününün efendisinin Peygamber-i Zîşân olduğunu anlayacaklardır. Mahşer meydanında, herkesin nefsinin derdine düştüğü bir zamanda, sözüne değer verilecek ve duası kabul edilecek yegâne Sultanın o olduğunu görecekler ve Süleyman Çelebi gibi ona: Merhabâ ey âsi ümmet melcei Merhaba ey çâresizler eşfai diye sarılacaklardır. Allah Teâlâ’nın, Resûlullah Efendimiz’e şefaat imkânı verdiği, “Rabbinin seni övgüye değer bir makama göndereceğini umabilirsin” (el-İsrâ, 79) âyetinde de görülmektedir. Bu makâm, Makâm-ı Mahmûd denilen büyük şefaat yetkisidir. O zaman Efendimiz’in elinde livâü’l-hamd (hamd sancağı) bulunacak, aralarında Hz. Âdem de olmak üzere bütün Peygamberler bu sancağın altında toplanacaklardır (Tirmizî, Tefsîr, 18; İbni Mâce, Zühd 37; Ahmed İbni Hanbel, Müsned, I, 281, 295, III, 2, 144) Şefaat sadece bundan ibaret değildir. Efendimiz’in daha başka şefaatleri de vardır. Ayrıca Allah Teâlâ şefaat yetkisini diğerpeygamberlere, meleklere, âlimlere, şehidlere, sâlih mü’minlere, çocuklara ve cennet ehlinden uygun gördüğü bazı kimselere de verecek, onlar da yakınlarına şefaat edeceklerdir. Bir hadîs-i şerîfte mü’minlerin ümidi Efendimiz: “Kimsenin zorlaması olmadan, kendiliğinden ve içinden gelerek iman eden kimselere” şefaat edeceğini söylemektedir. (Buhârî, Rikak 51) Öyleyse herkes Resûlullah Efendimiz’in şefaatini elde edebilmek için onun tebliğ ettiği güzel vasıflara sahip olmaya çalışmalıdır. Resûl-i Ekrem Efendimiz’den önce şefaat etmeleri için kendilerine başvurulan peygamberlerin, şahsî günahlarından söz ederek kendilerini şefaat etmeye lâyık görmemeleri, hem tevâzularının bir eseridir hem de şefaatin derece derece olduğunu, en büyük şefaat yetkisinin de Peygamber’de bulunduğunu göstermek içindir. Hâsılı: 1- Resûl-i Ekrem, mahşer gününde şefaate lâyık olan kimselere şefaat edecektir. 2- Hiçbir peygamberin şefaate cesaret edemeyip sadece Efendimiz’in bu konuda niyazda bulunması ve kendisine şefaat yetkisi verilmesi onun Allah Teâlâ’nın yanındaki değerini göstermektedir. 3- Cenâb-ı Hakk’ın, önce Resûl-i Ekrem’e değil de diğer peygamberlere başvurmayı ilhâm etmesi, Peygamber aleyhisselâm’ın şefaat yetkisini ve üstünlüğünü insanların daha iyi anlamaları içindir. 4- Mahşerin, kendisinden Allah’a sığınılacak kadar çetin ve dayanılamayacak kadar korkunç bir yer olduğu anlaşılmaktadır. ŞEFAATİN KISIMLARI a) Şefaat-i Uzmâ - Makâm-ı Mahmûd: Bu, Efendimiz’e has bir şefaattir ve bu hususta ona yaklaşabilen başka biri yoktur. Efendimiz hesabın bir an evvel başlaması için şefaat ederek mahşer meydanında uzun zamandır büyük sıkıntılar içerisinde bekleyen insanları rahata kavuşturacaktır. Bu şefaat, ilk insandan son insana kadar bütün insanlara şâmildir. Bu şefaati inkâr eden kimse yoktur. b) Yetmiş bin insanın hesapsız cennete girmesi: Bu da Efendimiz’e mahsus bir şefaat iznidir. Secdeye varıp uzun süre Allah’ı hamd ettikten sonra kendisine bu şefaat izni verilecektir. Cenâb-ı Hak o anda, daha evvel hiç bilmediği bir hamd öğretecek, Efendimiz de o şekilde hamd edecektir. c) Cehenneme gidecek bazı kişilerin Cenâb-ı Hakk’ın izin vermesi ile şefaat edilip kurtarılması: Burada Efendimiz ile birlikte Allah’ın dilediği başka kimseler de şefaat edeceklerdir. Ancak hiçbirinin şefaati Efendimiz’in şefaatinin hâricine çıkamaz. Zîrâ Efendimiz “Şefîu’ş-Şüfeâ: Şefaatçilerin Şefaatçisi”dir. d) Cehenneme atılan günahkârlara yapılan şefaat: Bu hususta Efendimiz ile birlikte diğer peygamberler, melekler, mü’minler de şefaat edeceklerdir. En son Cenâb-ı Hak, hiç ameli olmadığı halde sadece îmân eden kimseleri cehennemden çıkaracaktır. e) Bazı cehennem ehlinin azabının hafifletilmesi için şefaat. f) Cennet ehlinin derecelerini yükseltmek için şefaat. Dipnotlar: [1] İshâk bin Râhûye, Müsned, I, 84/10; Beyhakî, el-Baʻs ve’n-nüşûr, I, 336/609. [2] Ahmed bin Hanbel, Müsned, I, 4; İbn-i Hibbân, Sahîh, XIV, 394; Heysemî, X, 374. İslam ve İhsan
@mustafa.KLR.5712 ай бұрын
Emegine saglık kardeşim
@m.o.78857 ай бұрын
Şefaat vardır eger olmasaydi izin verdikleri hariç denmezdi
@ArıcanAyas6 ай бұрын
İzin verdikleri hariç nerede diyor? Ayetin dediği şu: Onun katında onun izni olmadan kim şefaat edebilir? Bu ayetin bir üst ayeti ise ey iman edenler dlye başlar ve şefaatin olmadığı gün gelmeden diye uyarır.
@spfearles66763 ай бұрын
Işine öylemi geliyor
@m.o.78853 ай бұрын
Ehli sünnet itikadinda şefaat vardır 1400 yıllık otorite ve mütehassıs alimler bunu nakletmişlerdir. Bizim için onlarin sözleri ve hayatları daha güvenilir ve takip edilmeye değerdir Elhamdülillah
@phoenix-ch5hv Жыл бұрын
Hep merak etmişimdir Arapçasını söylemeden direk Türkçesini söyleseniz olmuyor mu?
@furkanbaydemir1484 Жыл бұрын
Bakış açısı tabiki ama , arapça söylenmesindeki sebep, tercüme hatasında düzeltilebilir manasındadır , çünkü tercümede hata olabilir , hani tıp dilinde terimlerin latnce söylenmesi gibi bir durum...
@bilalkaplan935 Жыл бұрын
Yav ne hadisi, Ayet var,,Şefaat hükmü yanlicza Allah indir, DIYE AYET VAR.Aksi takdirde ayeti inkara gider
@MuratOzezer10 ай бұрын
@@furkanbaydemir1484ne manasi ZATEN tercune ediyorsun konusuyorken nasil KAFA VAR sizde
@abdullahozdemir35523 ай бұрын
Olurda havası olmaz. Arapça Ayn gayn patlatmaz ise millet dinlemiyor . Adam yerine de koymuyor.
@İrfanGüleryüzlüАй бұрын
Resullullah( savl) in şefaati inananların üzerine olsun.sefaate inanmayan bu canlıları kendi kendilerine bıraksın.
@sertancalk455410 ай бұрын
Allah’ın, kullarından faziletli birisinin diğer bir mü’min için hayır isteğine icabet ederek bundan bir zararı gidermesi, yahut onun günahlarını affetmesi, insanlara sonsuz nimet ve lütuflarının bir kısmıdır. Mü’minin, mü’min kardeşinin günahlarının affı için duası Allah katında ona şefâatı türündendir. Allah katında hayırlı bir kulun bu duası ister dünyada iken sağ olan mü’min için olsun, ister ölmüş mü’min için olsun yahud âhirette meydana gelsin aynıdır. Yüce Allah’ın kendi yanında mukarreb ve derecesi yüksek bir kulunun diğeri hakkında şefâatını -birine kendi katında itibarı olduğunu göstererek ikram için, ötekine zayıf ve muhtaç olduğundan rahmet olarak- kabul etmesine aklen hiçbir engel yoktur. Allah’ın âhirette, Peygamberlerine ve râzı olduğu bir takım zatlara şefâat etmeleri için müsaade etmesi, kendisinin bileceği adalet ve lütuf kanununa dâhil olan hikmetindendir. Uhdesinde kul hakları bulunanlar hariç, günahkâr mü’minleri Allah Teâlâ’nın, lütuf ve fazlıyla affetmesi caiz olunca, peygamberler, mukareb ve iyi kimselerden birinin şefâatına mazhariyetleri halinde bunların Allah’ın mağfiretine nail olmaları da mümkündür. ÂHİRETTE ŞEFAAT OLACAKTIR Yâni âhirette şefâatın olacağı Kitap ve sünnetle sabittir: Peygamber, velî, şehit ve bildikleri ile amel eden imanlı âlimler ve kâmil mü’minler gibi Allah’ın müsaade ettiği, rızasına mazhar olmuş, nezdinde bir değer ve yakınlığa erişmiş kimselere şefâat etme izni verilebilecektir. (Bakara, 255; Yûnus, 3; Meryem, 87; Tâhâ, 109; Zuhruf, 86; en-Necm, 26) Peygamberler ve diğer şefâatçıların şefâatları, Allah’ın râzı olacağı ve haklarında şefâat edilmeye izin verdiği kimseler hakkında olacaktır. (Enbiyâ, 27-28; Duhân, 41-42; Buharî, Cihad, 189; Müslim, İmare, 6) Kâfirler için şefâat kapıları kapalıdır. (el-Bakara, 48, 123, 254; en-Nisâ, 116; el-A’râf, 53; el-Mü’min, 18; es-Secde, 4; ez-Zümer, 44; el-Müddessir, 48; el-İnfitâr, 19) PEYGAMBERLER BİLE KÂFİRLERE ŞEFAAT EDEMEZ Peygamberler bile kâfirlere şefâat edemeyeceklerdir. Kâfirler layık oldukları cezâlarını çekeceklerdir. Hz. İbrahim’in -âhirette babası ile karşılaştığında- onun için hiçbir şefâatta bulunamaması, Allah’tan “Kâfirlere ben cenneti haram kıldım” cevabını alması da buna delâlet eder. (Buharî, Tefsir, Sûre 26, bkz. Buharî, Enbiya, 8; Tefsir, Sûre 6; Rikak, 45, 53; Müslim, Fadail, 9) Yalnız Hz. Peygamber bir hadisinde, şefâatı sebebiyle amcası Ebû Talib’in ateş çukurunun topuğuna kadar gelen yerinde bulunacağını söylemiştir. (Buharî, Meğazi, 73; Müslim, İman, 90) Bu da sadece Resûlullah’a tanınan bir şefâat hakkı olsa gerektir. Çünkü Ebû Talib, Resûlullah’a pek çok yardım ve iyiliklerde bulunmuştur. Allah Resûlü Ashâbına Şefaat İstemeyi Öğretirdi فَقُولُوا: إِنَّا نستشفع برسول الله إلى المسلمين والمسلمين إلى رسول الله (Ahmed, II, 184; Beyhakî, es-Sünenü’l-kübrâ, VI, 547; Heysemî, VI, 187) ASHÂB-I KİRÂM ŞEFAAT TALEP EDERLERDİ Bazı sahabîlerin, Resûlullah’tan şefaat istediği sâbittir. Allah Resûlü onlara: “‒Senin benden şefaat istemen şirktir. Şefaati Allah’tan taleb et! Rabbine kimseyi şirk koşma!” gibi bir şey buyurmamıştır! Enes bin Mâlik (r.a.) şöyle buyurur: “Nebiyy-i Ekrem Efendimiz’den kıyamet günü bana şefaat etmesini istedim: «‒Ederim!» buyurdular. Ben: «‒Ey Allah’ın Resûlü! Sizi nerede arayayım?» dedim. Efendimiz: «‒Beni ilk olarak Sırât üzerinde ara!» buyurdular. «‒Sırât üzerinde sizi bulamazsam?» dedim. «‒Mîzân’ın yanında ara!» buyurdular. «‒Sizi Mîzân’ın yanında bulamazsam!» dedim. «‒O zaman beni Havz’ın yanında ara! Mutlaka bu üç yerden birinde olurum.» buyurdular.” (Tirmizî, Kıyâmet, 9/2433; Ahmed, III, 178) Resûlullah, Sırat’ta ve Mizan’ın başında ümmetine şefaatte bulunacak, havzın başında da onlara ikrâm edecektir. Nitekim bir hadîs-i şerifinde şöyle buyurmuştur: “Kim bir kardeşinin ihtiyacını giderirse kıyamet günü onun mizanı önünde duracağım, mîzânı ağır gelirse ne âlâ, ağır gelmezse ona şefaat edeceğim.” (Ebû Nuaym, Hilye, VI, 353) ŞEFAAT HAKKINDA HADİS-İ ŞERİFLER Rabîa bin Kâʻb (r.a.) şöyle anlatır: Resûlullâh bir gün bana: “‒Benden iste, vereyim” buyurdu. Ben de: “‒Yâ Resûlallah! Müsâade buyurun, bir düşüneyim, durumuma bir bakayım” dedim. Efendimiz: “‒Peki, düşün, durumuna bak!” buyurdu. Düşündüm ve kendi kendime: “Dünyaya âit menfaatler çabuk bitip tükenir. Ben, kendim için, âhiretle alâkalı bir faydayı tercih etmekten daha hayırlı bir şey görmüyorum.” dedim. Efendimizin huzûr-i âlîlerine çıktım. Bana: “‒İhtiyacın nedir?” buyurdu. “‒Yâ Resûlallah! Benim için Rabbin -azze ve celle-’ye şefaat et de beni cehennemden âzâd eylesin!” dedim. Resûlullâh: “‒Böyle demeni sana kim söyledi?” buyurdu. “‒Hayır vallahi yâ Resûlallah, kimse söylemedi. Lâkin durumuma baktım ve gördüm ki dünya, ehlinin elinde durmuyor, hemen zeval buluyor. Bu sebeple âhiretim için bir şey almak bana daha sevimli geldi.” dedim. Resûlullâh: “‒O hâlde çok secde ederek kendin için bana yardımcı ol!” buyurdu. (Ahmed, IV, 59) “ÇOK SECDE EDEREK BANA YARDIM ET” Resûlullâh kendisine hizmet eden bir zâta sık sık: “-Bir ihtiyacın ve isteğin var mı?” diye sorardı. Bir gün yine ona böyle sorduğu zaman o sahâbî: “-Dileğim vardır yâ Resûlallah!” dedi. Allâh Resûlü: “-Nedir dileğin?” diye sordu. O zât: “-Kıyâmet günü bana şefaat etmendir!” deyince, Peygamber: “-Bunu istemeni sana kim öğretti?” diye sordu. Sahâbî: “-Rabbim!” dedi. Allâh Resûlü de: “-Öyleyse sen de çok secde ederek bu hususta bana yardımcı ol!” buyurdu. (Ahmed, III, 500) Sevâd bin Kârib (r.a), Resûlullah’ın huzûrunda şu şiiri söylemiştir: “…Sen Peygamberlerin Allah’a vesile kılınmaya en yakın olanısın, ey kerem sâhibi güzel insanların oğlu!.. Senden başka hiç kimsenin şefaatinin geçmediği gün Sevâd bin Kârib’e şefaat eyle!..” (Taberânî, Kebîr, VII, 92/6475; Beyhakî, Delâil, I, 106) Resûlullah onun şefaat talebini ikrar etmiş, sözlerine müdahale etmemiştir. Mâzin bin Gadûbe, Amman’dan gelip Müslüman olmuş ve Resûlullah’ın huzûrunda şu şiiri okumuştur: “…Ey kumlara ayak basanların en hayırlısı! Bana şefaat eyle! Rabbim beni bağışlasın da kurtuluşla döneyim yurduma.” (Taberânî, Kebîr, XX, 337/799; Beyhakî, Delâil, II, 131) PEYGAMBER EFENDİMİZ'DEN ŞEFAAT TALEP EDEBİLİRİZ Allah Resûlü, hayatta iken, ondan şefaat talep etmek caiz olduğuna göre, vefatından sonra talep etmenin de caiz olduğu kendiliğinden ortaya çıkar. Zira Ehli Sünnet ve’l-Cemaat âlimleri, peygamberlerin berzah hayatında da yaşadıklarını kabul etmektedirler. Eğer Peygamber Efendimiz’den şimdi şefaat talep edersek, hayatında yaptığı gibi vefatından sonra da Allah’a dua etmeye ve ondan istemeye güç yetirebilir. Sonra da vakti geldiği zaman o kimse Allah’ın izniyle şefaate nail olur. Tıpkı dünyada Cennetle müjdelenen birisinin vakti geldiği zaman Allah’ın izniyle cennete girmesi gibi.
@MuratOzezer10 ай бұрын
ALLAHTAN BASKA SEFAST EDEN YOK KIMSEYEDE YETKI VERMIYOR KARISTIRIP VERDIGI AYETLER VE MUSLIM TIRMIZI HADISLERI ILE KAFA BULANDIRMA......
@spfearles66763 ай бұрын
Biraz daha anlatabilirdin bu az olmuş
@sertancalk45543 ай бұрын
@@spfearles6676 Ülkemizdeki MANKAFALARIN ancak bu şekilde teferruatlı anlatınca jetonları düşüyor ! Yoksa, sen de rahatsız mı oldun ?
@CgfdtrrrFdhfhgh-md6dv5 ай бұрын
Ağzınıza sağlık hocam
@MuratOzezer10 ай бұрын
ALLAHTAN BASKA KMSE SEFAAT EDEMEZ. .....
@sevimsahin52452 ай бұрын
Şefaat allaha ayittrir verirse yapar serdarlarla ilgili meleklerden bahseder saf saf dizilirler rahman izin verirse yaparlar
@osmanaydn63165 ай бұрын
İşin ehli ehliyet
@MSnmz-hp8rk8 ай бұрын
Böyle tartışma olmaz, insan muhatabın sözünü kesmez, kesmemeli. Her konuşmacı belli bir sure konuşmalı, itirazi olan sirasi gelince ifade etmeli. Hakki olan konusmasini, hakki olan sure kadar kullanilmali. Oturumu yöneten belki saygısından müdahale edemiyor ama yanlış yapiyor. Cok nahoş bir durum sergilenmis. Her kafadan ses çıkmamalı. Kendilerine yakışmadığı gibi dinleyiciye faydayı da azaltıyor
@orhanayvali25228 ай бұрын
Bir söz vardır burası kadınlar hamamına döndü derlerya burasıda aynı öyle geyik muhabbeti
@yasinaltay64485 ай бұрын
Bunların yüzünden cihat meydanlari boş.
@mehmethadiunlu45055 ай бұрын
Vesiyle vardır haktir
@allahnsozcusumehdi7767 ай бұрын
ERENLER EVLİYALARDA SEFAAT EDEBİLIYOR
@FerhatYazgan-ol4xp8 ай бұрын
İnkar edenlere şefaat etmesin
@Kaliteliyasam324 ай бұрын
Once birbirinizi dinlemesini ogrenin
@MehmetParmak-te3jt4 ай бұрын
Kişinin zikri neyse fikride odur
@mustafakoser82569 ай бұрын
Ne şefaati !….
@ozcansancar59988 ай бұрын
Kitaba uygun mümin olabilmek şeriatın gelmesiyle olur. Gerisi boş laf, adamlar bile diyorki kuranı okuyup uygulamaktır diye, varmı yanlışlık.
@osmanaydn63165 ай бұрын
Fikir zikir meselesi alim insan
@nusretcepnioglu67552 ай бұрын
Ulan hepsi profesör unvanlı yazıklar olsun,adam yokluğunda konuşuyorlar!