Murat Öztuna hocamıza bu ders için çok teşekkür ederim. Hocamızın bu dersini elimde kağıt kalemle 3 defa izledim. Gerçekten çok bilgilendirici ve Çin’e bakışımızı doğru bir temele oturtacak bilgiler öğrendim. Dersin çeşitli bölümleri ile ilgili bazı sorularım ve değerlendirmelerim olacak: 1) Zhang Qian’in Hunlardan kaçırdığı “At Ehlileştirme” teknolojisi ile daha sonra Batı Han Hanedanlığı’nın Hunları yıkmasını, geçtiğimiz 30-35 yılda kurulan Çinli şirketlerin, önce batılı şirketlerden teknolojik gelişmeleri parayla satın aldığı, daha sonra da bu teknolojileri kendi şirketlerinin Ar-Ge departmanlarında geliştirip dünyaya pazarlamasına benzetebilir miyiz? Örneğin hızlı tren teknolojisinin Siemens, SNCF gibi Batılı firmalara Çin içerisindeki ilk hızlı tren kurulum projelerinde teknolojinin Çinli uygulayıcı şirketlere geçecek şekilde ihale edilmesi, Çinli firmaların da 10 sene gibi kısa bir süre içerisinde dünyadaki bütün hızlı tren yapımı projelerinde yurtdışında boy göstermesine sebep olması gibi. Çin konusunda yapılacak ekonomi-politik analizlerde, Çinli belediyelerin/eyaletlerin kurmuş olduğu, bugün Fortune Global 500 listesine girmiş olan Lenovo, Sinopec, Alibaba, State Grid, ICBC, Bank of China, Baowu Steel, JD.com, Sinochem, China Mobile, CITIC, SAIC, COFCO, FAW, Tencent, BYD, Aviation Ind. Corp of China, Ansteel, Chery, Xiaomi, Huawei, Jardine Matheson gibi 128 şirketten hiç bahsedilmemesi, Çin’i anlamaya çalışırken konunun ortasında Büyük Kanyon kadar büyük bir eksiklik gibi durmuyor mu? Bu firmaların 2001 yılından sonra devlet-özel sektör konusunda eşsiz “Çin’e Özgü Kapitalizm”in temelini oluşturduğu ve bu şirketlerin hisselerini satın alan Çin vatandaşlarının zenginleşmesi ile refaha kavuştuklarından bahsedilmesi, bunun tüm akademisyenler tarafından iyi anlaşılması gerekmez mi? Benim düşünceme göre ekonomi-politik bir analiz yapılacaksa son 500 yıldaki ekonomik gelişmenin motoru olan şirketlerin ilk planda analizi yapılmaldır. Çin’de ekonomik gelişme oldu demek konunun anlaşılması için bize bir anlayış vermez, bunun nasıl olduğu bireysel, şirketsel, bölgesel ve global olarak derin araştırmalarla planlı bir şekilde çalışılmalıdır diye düşünüyorum. Bugün yatağından kalkan her dünya vatandaşı ekonomik refahı ve dolayısıyla siyasi geleceği konusunda Çin’i anlamalı, taklit etmeli, örnek almalıdır. 2)Talas Savaşı’nda kağıdın Müslümanlara geçişi ile İslam Rönesans’ının başlaması çok enterasan, iki bilgiyi de ayrı ayrı biliyordum ancak birleştirip bir anlam kazanmasını Murat Hocamızın bu dersine borçluyum. Kağıdı çabuk kabul eden Müslümanların matbaayı çok geç kabul etmesini de Arap-Türk ayrımı ile düşünebilir miyiz merak ettim açıkçası. Ah şu el yazmacılar yok mu : ) 3) Ahlaki bir tutum göstererek kimlik seçimi açısından Komunistliği tercih eden Çin yönetimi, kâr peşinde koşmanın ahlaksızsızlığını benimsememişti ve gelir eşitsizliğini olabildiğince ortadan kaldırmak için bu konuya önem vermesini de Murat Hocamızın bu dersinden öğrendim, teşekkür ederim. 4)Trump’ın 2001’de Dünya Ticaret Örgütüne kabul edilen Çin hakkında söylediği en büyük hatamızdı sözünü de bu derste hocamızdan öğrendim. Gerçekten de Trump bu sözünde bence haklı. %51’inin devletin belediyelerine, %49’u bireysel ve kurumsal özel sektör ile yabancı yatırımcılara ait olan Çin şirketlerini durdurmak geldiğimiz 2025 yılında bence imkansızdır. Çin ABD ve diğer ülkelerle çatışmadan zaman içerisinde ekonomik olarak çok öne geçeceğini bildiği için, Huawei, Tiktok, Suriye, ABD’nin Çinli şirketlere uyguladığı ek vergilerden oluşan Ticaret Savaşları konularında Amerikalılara boyun eğmiş gibi gözükerek bu küçük sataşma girişimlerini başarılı bir ekonomik diplomasi izleyerek savuşturmaktadır. Önümüzdeki yıllar içerisinde Çin dünya ekonomisinde tüm ülkelere fark attığı zaman ABD ve diğer ülkeler bu türden sataşmalarda da bulunma cesaretini kendilerinde bulamayacaklardır. Çin’e bu ekonomik gücünü veren Çin’li şirketler ve bu şirketlerin Ar-Ge departmanlarıdır. Ancak bu sadece görünen sonuçtur. Çinli yöneticilerin ülkelerini gerçekten sevmeleri ve Büyük Çin ideali bilince sahip bir şekilde yolsuzlukları genel toplamda rahatsız edici olmayan bir seviyeye çekmiş olmaları, ülkenin hukuki olarak düzgün yönetilmesi ve Komunist sistemin alışkanlıklarından dolayı vatandaşların suç işleme eğiliminde olmamaları, yine yönetimin ekonomik gelişmeyi sağlayacak altyapı yatırımlarını hem Çin’in bütün şehirlerinde, hem Kuşak-Yol Projesi ile çevre ülkelerde oturtması, eğitim, sağlık, savunma gibi konularda Batılı ülkelerin seviyesine ulaşması ile “Her Parametrede Topyekün Gelişme” sağlayarak çok sağlam adımlarla ekonomik ve askeri gücünü artırarak yoluna devam etmektedir. Benim tek anlayamadığım nokta, ülkede demokrasi, insan hakları gibi konular çok geri iken özgür düşünceye sahip olması gereken bilim adamları ve Arge departmanlarında çalışan kaşiflerin bu sistemi nasıl devam ettirdikleridir. Bu arada hayır Maocu ya da Komunist vs. bir anlayışa sahip değilim, her gün McDonalds KFC yiyorum Çinli belediyelere ait yüz milyarlarca dolar ciro yapan ve her sene cirolarını yüzde 10-15 bazı durumlarda yüzde 50 artıran bu devasa şirketlerin, ülkemizde akademisyelerin çalışması gereken en önemli konu olduğunu düşünüyorum. Kültür açısından olaya bakma sadece zorlama bir zaman kaybı olacaktır. Şirketlerin ve ülke yönetiminin yapısı incelenmeden Çin ya da başka bir devlet anlaşılamaz. Dünya üzerindeki her bireyin nefes aldığı her ânı etkileyen ve ileride ekonomik gücün getirdiği askeri güç ile büyük bir tehdit olacağı anlaşılan Çin bu şekilde çalışılmalıdır. Ekonomi kimde ise Zülfikar ondadır. Ekonomi-Askeri Güç-Adalet-Ekonomi döngüsü iyi anlaşılmalıdır. 5)Derste bir soruda kopyalama ve teknolojik ilerleme ile ilgili bir soru geldi. 18.yüzyıldan itibaren sırasıyla İngiltere-ABD-Almanya-Japonya-AB-G.Kore-Çin ekonomik mucizelerinin gelişimine baktığımız zaman hepsinin taklitçilikle ile teknolojik gelişmelerin benimsenip inovasyon yapılarak ileri taşınması, daha sonra Serendipty etkisi ile planlanmamış ileri atılımlar yapılmasıdır, örneğin bir fizikçi olan Marie Curie’nin X-Ray ışınlarını bularak sağlık alanında devrim olacak bir icadı gerçekleştirmesi gibi. Çin şu anda taklitçilik aşamasını geçmekte olup, keşifler aşamasına bir adımını atmıştır bence. Bu keşifleri Çinli firmaların ürünlerinde, özellikle endüstriyel ürünlerde gözlemlemekteyiz. Ölçek ve Kapsam ekonomilerini çözmeden yeni keşiflerin gelmesi, Anadolulu ustalarımızın yaptıkları, gelişme imkanı bulamayan keşiflere benzer, bunların tek istinası olarak Antepli makine ustasını gösterebiliriz, o da şirketinin arge departmanı bünyesinde şirketini ürünleri ile birlikte büyütebilmiştir. Çin’in büyük nüfusu ve ekonomisini göz önüne alırsak, taklitçilik ile geçen son 30 yılda ölçek ve kapsam ekonomisini gerçekleştirdiklerini, önümüzdeki yıllarda da ölçek ve kapsam ekonomisine sahip şirketlerinin gelirleri ile keşifleri ardı ardına sıralayacaklarını düşünmekteyim, belki yanılırım. Çin’in devasa şirketleri, hocamızın ve Jeremy Ding’in de bahsettiği gibi patentlerin ve keşiflerin mobilizasyon gücünü ortaya çıkartacakların ekonomide ve siyasette öne geçeceği gerçeğine ben de katılıyorum. Burada görülmesi gereken önemli nokta bu mobilizasyonun gerçekte “firmaların ürettiği ürünler” ve bu ürünlerden elde edilen gelirler dolayısıyla elde edilen ekonomik güç olduğu gerçeğidir. Hocamızın Aşağılanma Yüzyılı ile ilgili görüşlerine tamamen katılıyorum, 100 yıllık bir aradan sonra Çin kendi milenyumunu başlatıyor olabilir. Hayır yine söylüyorum Maocu ya da Komunist değilim, zaten Çin’in Mao öldükten sonra geliştiğini görmek çok da zor değil.