Рет қаралды 24,094
ÖLÜM VE SONRASI 1. BÖLÜM PROF. DR. ETHEM CEBECİOĞLU ANLATIYOR
İstisnâsız her hayat seyyâhının başına gelecek olan ölüm, idrâk sahibi bütün varlıkların çözmeye mecbur olduğu bir muammâdır.
Mülk Sûresi’nin 2. âyetinde:
“O ki, hanginizin (ihsan duygusu içinde) daha güzel amel işleyeceğini denemek için ölüm ve hayâtı yaratmıştır.” buyrulur.
Enbiyâ Sûresi’nin 35. âyetinde de:
“Her canlı ölümü tadar. Bir imtihân olarak sizi hayırla da şerle de deniyoruz. Ve siz ancak bize döndürüleceksiniz…” buyrulmaktadır.
Dünya, ilâhî bir imtihan dershânesi, ölüm ise zarûrî bir intikâl kanunudur. Hazret-i Mevlânâ:
“Dirilmek için ölünüz!” buyurur.
abristanlar, fânî hayatlarını tüketen ana-baba, çoluk-çocuk, hısım, akraba, dost ve arkadaş adresleri ile doludur. Dünya hayâtı ister sarayda isterse samanlıkta yaşansın, bütün yolların ve kıvrımların mecbûrî çıkış noktası kabirdir. Ondan kaçıp kurtulacak ne bir zaman, ne de bir mekân vardır.
Âyet-i kerîmede buyrulur:
“De ki, doğrusu kendisinden kaçmakta olduğunuz ölüm, sizi mutlaka yakalayacaktır. Sonra gizliyi de âşikârı da bilen (Allâh’a) döndürüleceksiniz. O size neler yaptığınızı tek tek haber verecektir.” (el-Cum’a, 8)
“Ölüm sarhoşluğu gerçekten gelir de, «Ey insan! İşte bu, senin öteden beri kaçtığın şeydir.» denir.” (Kaf, 19)
Enes bin Mâlik radıyallâhu anh der ki:
“Yer, her gün şu on öğüt ile insana seslenir:
Ey Âdemoğlu!
Üzerimde gezinip durursun; hâlbuki dönüşün banadır.
Üzerimde türlü günah işlersin; hâlbuki içimde azap göreceksin.
Üzerimde gülüp eğlenirsin; hâlbuki içimde ağlayacaksın.
Üzerimde sevinirsin; hâlbuki içimde üzüleceksin.
Üzerimde mal toplayıp durursun; hâlbuki içimde pişman olacaksın.
Üzerimde haram yersin; hâlbuki içimde kurtlar seni yiyecek.
Üzerimde böbürlenirsin; hâlbuki içimde hor ve hakir olacaksın.
Üzerimde neşe ile yürüyorsun; hâlbuki içimde hüzne boğulacaksın.
Üzerimde aydınlıkta gezinirsin; hâlbuki içimde karanlıkta kalacaksın.
Üzerimde topluluklar içinde dolaşırsın; hâlbuki içime tek başına gireceksin.” (İbn-i Hacer el-Askalânî, Münebbihât, 37)