Rabbimin kitab-i o kadar evrensel o kadar gerçek ki inanmayan ancak kâfirdir. Ben birçok ayeti kendime hayatıma miheng taşı yapmışımdır hele hucurat suresi muhteşem....binlerce yıl önce indirilmiş bir kitap ama içindekiler bugüne de yarına da rehber .çünkü dünkü insan bugünkü de insan
@mamudukmamuduk4584 Жыл бұрын
❤❤❤
@Hanifler59 Жыл бұрын
Es selamun aleykum ve Rahmetullahi ve berekatuhu hocam. Hakkınızı helal edin inşaAllah, Sadakallahül'l-azim, bidat diye biliyorum. Buradan sorma sebebim diğer kardeşlerinde bilgisi olması için biiznillahi teala.
@davetul_islam Жыл бұрын
Aleyküm selam kardeşim. Bid,at konusunda insanlar üçe ayrılmış durumdadırlar. 1.ifrat noktasında olanlar. Bunlar Allah rasulünün zamanında olmayan ve Allah rasulünün yapmadığı her şeye bid'at derler. 2. Tefrit noktasında olanlar. Bunlar da sonradan çıkan bir çok bid'atı "bid'atı hasene" diyerek kabul edip uygulayan ve yaygınlaştıranlar. 3. Mûtedil olanlar. Bunlar bid'atı, Allah rasûlü ve sahabe zamanında olmayan, başka bir ifâde ile Kur'an ve sünnette aslı olmayan, Kur'an ve sünnete muhalif, sonradan çıkıp ibadet kastı ile yapılan veya bir sünneti ortadan kaldıran şey, olarak tarif etmişlerdir. Bunlara aykırı olmayan, İslam âlimlerinin yapılmasını uygun veya müstehab veya eden olarak görüp kabul ettikleri şeyler ise bid'at değildirler. Nitekim Allah Rasulü zamanında yokken hulefâi Raşidîn döneminde bir çok şey yapılmıştır. Nitekim Kur'an'da olmasına rağmen Ebubekir radıyallahu anh döneminde muellefei kuluba zekat verilmesinin kaldırılmasını buna örnek gösterebiliriz. Eğer Ömer Radıyallahu anh sahabe olmasa idi bugünküler ona da bid'at derlerdi. Kur'an'ın toplanmasını da buna ekleyebiliriz. Eğer bir şeyin aslı sünnette ve Kur'an'da varsa ve onu İslam âlimleri uygun görmüşler, müstehab veya edebtir demişlerse ona bid'at denilmez. Misal verecek olursak ne Allah rasulü ne de sahabeler birbirlerinden bahsederlerken radıyallahu anh veya anhüm dememişlerdir. Hz. Ebubekir Ömer'den bahsederken Ömer Radıyallahu anh demediği gibi sahabeler de birbirlerinden bahsederken radıyallahu anh dememişlerdir. Onlar hiç bir ekleme yapmadan birbirlerini isimleri ile çağırmışlar veya anmışlardır. Fakat tâbiîn devrinden başlayarak mukaddes bilinen şeyler için ve İslam'a göre değerli kişilerden bahsedilirken bazı edep kuralları belirlemişlerdir. Bundan dolayı sahabelerden bahsederlerken isimlerinin sonunda radıyallahu anh diyerek onlara olan saygılarını göstermişlerdir. Peki bunun Kur'an'da bir aslı var mı? Elbette var. Allah ashabdan bahsederken "radıyallahu anhüm ve radû anh" buyuruyor. İşte sahabeden bahsederken radıyallahu anh demek Kur'andaki bu asla uygundur Hazreti kelimesi de böyledir. Ne Allah Rasulü ne de sahabeler birbirlerine hitap ederlerken Hazreti Ebûbekir veya Hazreti Osman dememişlerdir. Daha sonra gelen İslam âlimleri ise bir saygı ifadesi olarak onlardan bahsederken isimlerinden önce bir hazreti kelimesini kullanır olmuşlardır. Ve bunlar ibâdet kastı ile yapılmamakta sadece bir saygı ifâdesi olarak kullanılmaktadır. İşte sadekallâhülazîm de öyledir. Alimlerimiz, Kur’an’da geçen, "Gul: "SadakAllah"" (sen, Allah sözün doğrusunu söyledi. de) (Al-i İmran, 3/95) ve "Allah da, elçisi de elbette doğru söylemişlerdir." (Ahzab, 33/22) ifadelerinden hareketle, Kur’an okuduktan sonra "SadekAllahul azim", hadisleri okuduktan sonra da "Sadaka rasülüllah" demeyi uygun görmüşlerdir. İslam âlimlerinin uygun gördükleri bir şeye bid'at demek doğru değildir.