İnanmak başarmanın yarısıdır yani ne kadar çok öz yeterlilik algımızı geliştirebilirsek o kadar çok güdülenmemiz artar ve başarıyı elde ederiz. Öğrenilmiş çaresizlikle çok karışır bu durum sadece aralarındaki en önemli nüans pygmalion'da 40 kere kalbim ağrıyor diyip kırkıncısında da hakikaten ağrıması gibi bir şeyi ne kadar çok kafamızda aşırı kurgulayıp totem yaparsak ve hiçbir davranışta bulunmazsak bir süre sonra hakikaten aklımıza gelen başımıza gelmesi gibi o durum karşısında olumlu ya da olumsuz neticeler alıyoruz. Öğrenilmiş çaresizlikte(seligman deneyi) ise bir şeyi yapmak için sürekli deneyip çabalayıp o işten istediğimizi elde edemeyince olmuyor işte yapamıyorum ne kadar denersem deniyeyim yapamayacağım diye gardımızı indirmemiz ve bir daha o denemeler neticesinde o davranışta bulunmamamız sonucudur yani basketbolda topu potaya atınca hiçbir atıştan isabet yakalayamayınca olmuyor işte basket atamıyorum ne kadar uğraşırsam uğraşayım asla basket atamayacağım başaramayacağım gibi düşüncelere girip basketboldan soğuma davranışında bulunmak gibi o yüzden ikisi arasındaki farkı iyi öğrenmek önemlidir. - öğrenme psikolojisi çalışan arkadaşlara selam- :)