Рет қаралды 32
"İstanbul'un Baharatları"
[Birinci Kıta]
Hikâyelerle dolu hava anlatılmayı bekler,
Kızıl ve altın çarşılarda İstanbul güler.
Tarçın fısıldar, safran iç çeker,
Eski dünyanın dokunduğu yer.
Kakule denizle dans eder gibi,
Muskat eski ezgiler fısıldar belli belirsiz.
Gölgelerin oyun oynadığı dar sokaklarda,
Baharat kokusu kalbimi uzaklara taşır da.
[Nakarat]
Ah, İstanbul, adımı çağırırsın,
Baharatlarla, dumanla, ateşle yanarsın.
Her koku bir anı, her nefes bir şarkı,
Kokulu kollarında bulurum sığınak.
[İkinci Kıta]
Bir tüccar gülümser, tartarken ağırlığı,
Karabiberle karanfil, kaderin tadı.
Nar taneleri döker ışıkla yakutları,
Boğaz düşler kurar alacakaranlıkla.
Zerdeçal parlar sabah güneşi gibi,
Anason fısıldar kazanılmış zaferleri.
Her baharatta bir dünya uçar,
Geçmişi bu geceye bağlar.
[Nakarat]
Ah, İstanbul, adımı çağırırsın,
Baharatlarla, dumanla, ateşle yanarsın.
Her koku bir anı, her nefes bir şarkı,
Kokulu kollarında bulurum sığınak.
[Köprü]
Baharat kokusu bir dil, bir öpücüktür,
Dünyaları bağlar, bir mutluluk anıdır.
Giden yolcuların seslerini taşır,
Hâlâ süren ipek yolu rüyalarını taşır.
[Çıkış]
Minarelerin üzerine alacakaranlık çökerken,
Dualar yankılanır, herkesi sararken.
İstanbul baharat kokulu havayı solur,
Eşi benzeri olmayan bir şehir, hikâyelerle dolu.