Рет қаралды 1,679
"ZİNCİRLER
Zincirlerle bağlıydı şehrine, muhitine, hem de ne kavî zincirlerle… Uzakta çok uzakta bir yerin yahut varlığın hayali ve arayıp da bulamamanın ıztırabıyla geçmişti koca bir ömür…
Neyi özlediğini bilmeden çekilen hasret, ezâların en büyüğüydü. Sürekli yanmak ve yanılmakla geçiyordu hayat. Kâh bir sevgili zannetti aradığını, kâh bir dost, kâh bir mürşit… Ah bir el uzansa da onu çekip özlemiyle tutuştuğu âleme götürüverseydi, bir ışık yansa da zihninin koridorlarındaki zifirî karanlığı aydınlatıverse ve huzur bırakmayan cümle sorularına cevap bulduğu bir gizli levha önüne çıkıverseydi…
Merak sarmadığı sanat dalı kalmadı, kitaplara sığındı, en çok da edebî eserlere… Bütün derdi kendinden kaçmaktı, dinmeyen hararetinden, karanlığından, devamlı büyüyen boşluğundan… Nereye giderse gitsin demirden zinciri ardınca sürüklerdi, üstelik boynuna değil ruhuna geçirilmişti. Halkaların her biri, geçmişin keşkeleri, yarının kaygıları, ye’sler, hayâl kırıklıkları, hafakanlar ve el âlem ne der Tanrısının buyruklarıyla haddelenmişti.
Onları koparıp kaçınca özgür olacağını düşünürdü ve bir gün kırıp zincirlerini kaçmayı başardı. Hür ufuklara doğru koştukça koştu. Bütün diyarlar, bütün gökler, bütün ırmaklar ve denizler onundu artık. Az gitti, uz gitti, dere tepe düz gitti. Peşinde hep o korkunç şıngırtıyla oradan oraya savrulup durdu. Savrulurken bazen ayaklarının altında zemin sarsıldı; düştü, kalktı, bir daha düştü, bir daha kalktı. Kafasının içinde mütemadiyen bir uğultu… Fırtınalar, âfetler eksik olmadı; girdaplarda helâk oldu. Nice tekinsiz limana sığındı, nice yankesiciye aldanıp nice kan emiciyi dost sandı.
Yıllar yılları kovaladı böylece. Derken öyle bir yorgunluk çöktü ki üzerine ansızın duruverdi. Şıngırtı kesildi, uğultu dindi. Zemin durdu, fırtına durdu, kâinat durdu. İşte o zaman anladı kopardığı zincirleri nereye giderse gitsin peşinde sürüklediğini ve yurdundan kaçmakla kendinden kaçamadığını. Asıl hürriyetin biricik kendini, ruhunu zincirlerinden kurtarmak, bütün bağlarından âzad etmek olduğunu…
Durunca Simurg’un aynada gördüğünü gördü. Aradığı mürşit ve cevapların, beklediğin ışık ve huzurun, özlediğin ruh ve âlemin; hâsılı hasretini çektiği her ne varsa hepsinin zaten özünde mevcut olduğunu gördü. Selâmet ve sükûneti dışında aramayı bırakıp özlediğine özünde kavuştu."
Metin: Reyhan Çınar
Müzik: İbrahim Metin Uğur
Reyhan Çınar, yirmi yıldır resmî ve özel programlarda sunuculuk yapmakta; belgesel, eğitim ve sanat videoları seslendirmektedir. TRT'de yapımcı, sunucu; diksiyon, hitabet ve edebiyat hocasıdır.
İstanbul Türkçesi, 2022 yılında Reyhan Çınar tarafından kurulan bir sosyal girişimdir. Türkiye Türkçesinde ölçünlü dilde esas kabul edilen İstanbul ağzına atfen böyle bir isim seçilmiştir. Diksiyon eğitimleri verir, seminer/atölyelerde yer alır ve içerik üretir.
Kurumsal ve bireysel diksiyon eğitimlerimiz ile ilgili bilgi almak için: iletisim@istanbulturkcesi.net
Websitesi: istanbulturkcesi.net
Instagram: / istanbulturkcesi