hocam bu shortlar o kadar keyifli ki basic anlatım tarzınızla çerezlik oluyor.
@BodrumDijitalAjansАй бұрын
Sinan Hoca heralde tanınmış kişiler arasında benim hem en çok sevdiğim ve saygı duyduğum hem de yıkıcı şekilde kendisini eleştirmekten kendimi alı koyamadığım yegane insan. Beni engellemiş X’te ben olsam çok daha önce yapardım. Kendisine karşı hissettiğim polerize duyguların tam nedenini ben de bilmiyorum ancak belki de o gerçekten bu duyguları hissettiren biri. Futbol’da Oğuz Çetin gibi bilim de Newton gibi, felsefe de Aristo gibi, sinema da Zeki Demirkubuz gibi.
@Beyaz-w5bАй бұрын
“Nereden geldim ben buraya, kimim ben, bunlar da kim? ” Filmlerde görürüz ya hani, hafıza kaybına uğrayan insanlar gözlerini açtıklarında peşpeşe sorular sormaya başlarlar. Peki aynı şekilde bomboş bir hafızayla bu dünyaya geliriz de neden bu soruları sormayız? Bazı insanları gerçekten hiç anlayamıyorum... Aslında bazı insanları değil de çoğu insanı desem daha doğru olacak belki de... Nasıl olur da insan, nasıl var olduğunu; neden var olduğunu düşünmeden yaşayabilir? İnsanın cevap bulması gereken ya da merak etmesi gereken bundan daha önemli hangi soru olabilir? Az biraz düşünüp de kafasını çok yormak istemeyenleri hadi yine bir kenara bırakalım. Bunun dışında bu konuyu hiç umursamayıp hayatına devam eden o kadar çok insan var ki... “Yaşıyorum ya işte, neden nasıl farketmez” dercesine… Bu hayatın sonunda ölüm olmasa, sürekli etrafında bu dünyadan göçenleri görmüyor olsalar, keyiflerine baksınlar diyeceğim ama bu hayatın bir sonu olduğu da apaçık ortada ve yine de umurlarında bile değil. Herhangi bir yerde çalışan bir görevliyi düşünelim. Şirketten bir eleman gelip de “Al bunlar biletlerin, yarın Patagonya’ya gitmen gerekiyormuş” dese, adam Patagonya’ya sorgusuz sualsiz gidip de orada kafasına göre takılıp gelir mi? “Kim beni oraya gönderdi, neden gönderdi, orada ne yapmam gerekiyor, görevlerim neler, ne kadar kalacağım?” diye sormaz mı azıcık kafası çalışan bir insan? Ama insanlar kendilerine verilen hayata dair soru sorma gereği duymadan, sürekli bir gaflet halinde yaşayabiliyorlar. Küçük işleri kendilerine hedef edinip hayatlarını o küçük hedefler peşinde koşarak harcıyorlar. Hayvandan farksız bir şekilde yiyip, içip kendilerine verilen süreyi dolduruyorlar. Bu gaflet aynı zamanda çok büyük bir nankörlüğü de barındırıyor ama yazıyı çok da uzatmak istemiyorum. İnşallah bu yazımı okuyup da bu sorulara cevap aramaya başlayanlar olursa kendilerine kaynakların en güzeli Kuran-ı Kerim’i öneriyorum. Kerem Aydınlar