abi ders için hazırlanıyorum, iki özet izler kaparım dedim , oturdum biramı fıstığımı aldım hepsini izledim. Absürd tarafı eleştiren arkadaşa katılmıyorum, kara mizah budur baba. saygılar kolay gelsin abiler.
@atknbhcc05 жыл бұрын
açık yüreklilikle söylemek istiyorum ki oyununuzu hiç beğenmedim. oyunculuğunuzu çok beğeniyorum ama nedense absürt ve büyük bir derdi olan bu oyunu nasıl güldürebilirim şeklinde oynamışsınız. gelişigüzel replik atıp bi kaç doğaçlamayla harmanlamışsınız. karakterin söylediği cümlelerin fiiline nasıl reaksiyon yüklediğini düşünmemişsiniz. bu oyunu okumamış ama tiyatroyla gerçek anlamda uğraşan biri karakterin neden durduk yere örneğin tüm yiyecekleri göndermeyi kabul ettiğine anlam biçemez. sizin bu oyunu oynamadan önce nasıl bir dramaturji yaptığınızı merak ediyorum. oyunun adı neden gitgel dolap sorusunu şayet sorduysanız nasıl yanıt bulduğunuzu da merak ediyorum. ya da hiç, sonda neden böyle bir şeyin gerçekleştiğini soran seyircinin olup olmadığını da merak ediyorum.
@ismailkaragoz5 жыл бұрын
Yorumlarınız için teşekkürler. Sevgiler.
@atknbhcc05 жыл бұрын
@@ismailkaragoz rica ederim hocam ama merak ettiklerimi yanıtlamayacak mısınız? çünkü ben de "ben" karakterine hazırlanıyorum. sizin bakış açınız da önemli. belki yanlış düşünüyorumdur.
@ismailkaragoz5 жыл бұрын
@@atknbhcc0 Tekrar merhaba sevgili Atakan. Doğrusu, sorduğunuz soruların tamamını muhtemelen bu oyunu çalışan hemen her tiyatro ekibi sormuştur ve kendi birikimleri, dünya görüşleri ve dramaturji yöntemleri çerçevesinde yanıtlar bulmuşlardır. Bu yanıtları ben pek de merak etmiyorum doğrusu. Siz mutlaka kendi yanıtlarınızı bulacaksınız. Kimi yanıtlar iktisat politikaları içinden, kimileri sistem eleştirileri düzleminden, kimileri bireyin dünya üzerindeki "hâl"inden, kimileri iletişimin yoksunluğundan ve kimi yanıtlar da siz nereden isterseniz oralardan bulunacak. Bin tane dramaturji yöntemi yok, ancak onlarca farklı yaklaşım olacak. Ve siz de kendi tiyatro anlayışınızı, özellikle başkalarının oyun performanslarına uluorta kızmadan oluşturacaksınız. Bizim tiyatrocularımız her şeyi doğru anladıklarını düşünürler. Hatta en iyi kendilerinin anladığını düşünürler. Brecht sahnelerler, oyunun başından sonuna kadar anlamsız yabancılaştırma efektleri yapmaya çalışırlar. (Rezillik. Kapıya yakınsan, hemen kaç. Kötü ürüne maruz kalma. Zihnini kirletme.) Fakat bir türlü şunu anlamazlar: İllüzyon olmadan yabancılaştırma yapamazsın. Brecht'in dediğini yapıyor olmazsın en azından. Sonra Berliner Ensemble turneye gelir, Arturo Ui'de koca oyun boyunca biz Türklerin anladığı türden tek, biricik yabancılaştırma efekti yapar, sarsılırsın. Absürd oyun sahneler bizim tiyatrocularımız. Oyunun öyle "dertleri" vardır ki onlara göre; sırf absürd kelimesinden hareketle saçma sapan oynarlar/sahnelerler. Oysa ki şunu anlamazlar: Bu kadar saçmalığın içinde senin de "saçma sapan" oynaman oyunun etkisini arttırmaz, aksine etki bırakmaz. "Normal" oynamadan "absürd" olanı ortaya çıkaramazsın. Yani o kadar doğal, o kadar "normal" oynayacaksın ki, metindeki absürd ögeler / durumlar ortaya çıkabilsin. Ben başka türlüsünü bilmiyorum. Ortada insan yoksa, hikaye anlatılamıyorsa, yönetmenin "reji"si hikayenin önüne geçiyorsa, hatta "reji kokuyorsa", "rejimsi" bir şeyler varsa; bana göre kapıya yakın oturmak büyük şans olur. Özellikle sorduğunuz için söylüyorum. Ben "cümlenin fiiline nasıl reaksiyon yüklenir" gibi bir şey bilmiyorum. Siz karakterin içinde bulunduğu durumu doğru kavrayın, çevreyi ve olasılıkları doğru anlayın ve mümkün olduğunca doğallaştırın yeter. Yani bana şunu yapamayacağınızı mı söylüyorsunuz: "Ben Atakan adlı oyuncu olarak, Ben'in yukarıya neden bir şeyler yollamaya karar verdiğini bilmeden bu durumu oynayamam." Umarım böyle söylemiyorsunuzdur, yoksa işin içinden çıkamazsınız. Sizin asıl sormanız gereken şu: Ben karakteri (oyun kişisi), yukarıya neden bir şeyler yolladığını biliyor mu bilmiyor mu? Size göre biliyorsa öyle oynayın, bilmiyorsa tersini yapın. Ama seyirciye, Ben karakterinin bu durumun anlamını bir tiyatrocu ya da dramaturg gibi sorguladığını göstermeyin. Bu seyirciyi ilgilendirmez, irrite eder. Bu sizi ilgilendirir ve dramaturjik tespit olarak orada durur. Dramaturjik tespitler yemeğin baharatları gibi olsun. Bilgi bombardımanı olmasın. Böyle yapan oyuncu arkadaşlarımız bende hep kafası çok karışmış izlenimi bırakırlar ve oyunları lezzet vermez. İlerleyen yaşlarla anlarsınız ki, tiyatroda hikaye ve bilhassa oyunculuk lezzeti çok önemlidir. Kapıya yakın oturmayı da ilerleyen yaşlarda öğrenirsiniz. Lafı uzattım belki ama size naçizane tavsiyelerim şunlar: Bir kere kafanızı bir boşaltın. Kafanız bu kadar doluyken seyirciye lezzetle bir hikaye anlatmanız zor. Siz her şeyden önce bir hikaye anlatacaksınız, keyfiniz yerinde olsun. Bırakın bu soruları yönetmeniniz düşünsün ve rejisine yansıtsın (gözümüze sokmadan. Bakınız: "rejimsi"). Dramaturjideki veriler elinizde olsun, onları bilin, ama sahneye çıktığınızda atın aklınızdan lütfen. Durumu kavrayın, olayın içinde olun, bir sonraki repliği düşünmeyin, gözünüz provayı izleyenlerde olmasın, Gus'tan başkasını görmeyin. Kendinizi oyuna verin ve eğlenmeye bakın. İlk siz rahatlayacaksınız sonra da seyirci. Kafa karışlıklığını hiç kaldırmaz oyunculuk. Daha sakin ve sindire sindire. Tadını çıkarın, şımarın. Fazla bulduğunu yönetmen kessin, atsın. Demem o ki bu oyunun, Pinter denen adamın, bu oyun üzerine yazıp çizmiş bir sürü kişinin dertlerini bir kenara bırakıp, sadece Ben ve Gus o bir saat içinde neler yaşıyorlar bunu anlamak için sakince oyunu yeniden okuyun (ezberden değil). Sonra bana da bir davetiye ayarlayın, İstanbul olursanız gelip izlemek isterim. Ama kapıya yakın olacağım haberiniz olsun. Sevgiler.
@ismailkaragoz5 жыл бұрын
Pinter’a sormuşlar (toprağı bol olsun) neden Git-Gel Dolap diye. “Nerem doğru ki?” demiş 🖖
@atknbhcc05 жыл бұрын
@@ismailkaragoz çok teşekkür ederim hocam faydalı bir yazı gerçekten. bazı konularda farklı bakış açısı kazandırdınız. ama lütfen bana kızmayın. çünkü sorgulamak, araştırmak ve kendi doğru bildiklerimi siz gibilerinin tecrübesine sunmak zorundayım. ancak böyle ilerleyebileceğimi düşünüyorum. 3 kişi sırtladık bu oyunu hocam. bulunduğumuz şehirde (Van) ilk defa biz oynayacağız. yolum birgün kurtlar sofrası İstanbul'a düşerse sizi ziyaret etmek de isterim. eğer birgün oyunumuz İstanbul'a gelirse o zaman da sizi davet etmekten şeref duyarım hocam. saygılarımla... :)