umarım severek beğenerek okursunuz, hikaye nereye gitçek en ufak bir fikrim yok:) HİKAYE içime sonbahar havasını çekerken okulun merdivenlerinden inmiştim. Eve gitmek için özellikle diğer sınıfların çıkmasını beklemiştim. Kalabalıktan çok hoşlanmıyordum. Okulun çıkışına geldiğimde duvara yaslanmış bir beden dikkatimi çekmişti. iki parmağının arasındaki sigarayı içine çeken taehyung ile şaşkınlığımı gizleyememiştim. Beni görmesiyle doğrulmuş elindeki sigarayı yere fırlatmıştı. y/n: sigara içtiğini bilmiyordum. Yanıma gelmiş ve beni beklemeden yürümeye devam etmişti. Eve gitmek için beni burada beklemiş olamazdı herhalde değil mi? Ne alaka yani TAEDEN Neden onu beklediğim hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Öylece yürürken yanıma gelmesi için resmen içten içe dualar ediyordum. Dünden beri gözleri aklımdan çıkmamıştı ve bu kız beni deli ediyordu. Bu kadar kısa sürede üzerimde bu kadar etki bırakması çok sinirlerimi bozmuştu. Adım sesleri bana yaklaşmış ve yanımda yürümeye başlamıştı. Tae: benim hakkımda hiçbir şey bilmiyorsun. Y/N DEN Derin bir nefes almış yanında yürümeye devam etmiştim. Beni beklediği düşüncesi içten içe beni bir çocukmuş gibi sevindiriyordu. Ona karşı bir şeyler hissettiğim kesindi ve onun hakkında daha hiçbir şey bilmeden böyle şeyler hissetmem beni sinirlendiriyordu. Daha nasıl bir insan olduğunu bile bilmiyordum ve içimden bir ses onu tanımaktan korktuğumu fısıldıyordu. Adımlarımı ona yetişmek için hızlandırıp yanında yürümeye devam ettim. Y/n: beni mi bekledin? Birden dudaklarımdan çıkan sözler onun gibi beni de şaşırtmıştı. Bu aralar damarlarımda dolaşan bu cesaret umarım başıma bela açmazdı. Ne diyeceğini bilmiyor gibi etrafına bakındı. Tae: hayır sadece okuldan sonra biraz hava almak istemiştim. Başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Aptal kafam beni beklediğini düşünmüştü. Hayır yani neden durduk yere seni beklesin y/n neden. Bütün yüzümün ısındığını hissetmeye başladım ve görmemesi için yüzümü ondan başka bir yere çevirdim. Tae: tek çocuk musun? Sorduğu soruya karşın başımı olumlu anlamda sallamış ama yüzüne bakmamaya özen göstermiştim. Tae: belli. Kaşlarımı çatmış ona dönmüştüm. y/n: ne demeye çalışıyorsun. Oda bana dönmüş gözlerini üzerimde gezdirmişti. Saçlarımda ve kıyafetlerimde gezinen gözlerini sabırla beklemiş öylece suratına bakmıştım. Tae: belli işte. Konuşmandan gülümsemeden. y/n: ne varmış gülümsememde Tae: özgüven. Ailenin biricik prensesi olarak yetişmişsin. Sanki herkes seni el üstünde tutarak büyütmüş. Keşke. Keşke ailenin biricik prensesi olarak doğsaydım. Onun yerine babamın psikolojik fiziksel şiddetiyle büyümüştüm. Bu zamana kadar ne kadar anneme bağlı kalsam da tek başımaydım. Yanımda beni koruyacak bana yardım edecek kimsem yoktu ve olmayacaktı da. y/n: ne kadar da doğru. Yüzüme sahte bir gülümseme yerleştirmiş yürümeye devam etmiştim. Arkamdan geldiğini duyuyordum fakat ne yavaşlamak ne de durmak istiyordum. Öylece yürümeye devam ettim. y/n: sende sanki sana sunulan hiçbir şeyi kullanmayı bilmiyor gibisin. Sende abartılı bir alçakgönüllülük seziyordum. Arkamdan ruhum fakir dediğini duydum ama duymazdan geldim. Ve konuşmaya devam ettim. y/n: biraz olgunlaşmamış erkek kokusu aldım. Kolumu tutmuş beni ona bakmaya zorlamıştı. Beni gözü maddiyatla bürünmüş biri olarak görmesi sinirlerimi bozmuştu. Tae: sen insanları sadece malikanelerin şatafatlı yemeklerin parçası olmak istemedikleri için olgunlaşmamış adı altında mı yargılıyorsun. Derin bir nefes almış aşina olduğum gözlerine bakmıştım. y/n: sence de sana verilen maddi imkanları kullanmayı ve şükretmeyi bilmediğin için böyle düşünmem normal değil mi? Tabi ki de “şatafatlı yemeklerin” bir parçası olmak zorunda değilsin ama abartılı alçak gönüllülük ile etrafta bu halde dolaşman bana bunu düşünme hakkı sunuyor. Tae: ne varmış halimde? y/n: onu da sen söyle. Bu sefer o bana bakamayıp yürümeye başlamıştı. Çok geride kalmadan arkasından gidiyordum. Tae: herkes senin gibi gününü kendine bakımlar yapmaya ya da alışverişe ayırmak zorunda değil ister maddi imkanı olsun ister olmasın tamamen karakter meselesi. y/n: herkes senin gibi de öyle dünya umurumda değil fareler kulağımı kemirse bile düşük bütçeyle hayatta kalmak zorundayım kafasında olmak zorunda değil. Dediğin gibi karakter meselesi. Ayrıca günümü tamamını alışverişe ve bakımlara harcamıyorum. Yavaşlamış yanımda yürümeye başlamıştı. Tae: ona bakılırsa ben de kulaklarımı farelere kemirtmiyorum. Sesindeki sırıtmayı sezmiş yüzüne bakmıştım. Sesindeki sırtışın aksine yüzünde en ufak bir mimik dahi kımıldamıyordu. Kaşlarımı çatmış önüme dönmüştüm. Beni bu kadar kolay etkisi altına alması normal değildi. Yolumuz ayrılacağı zaman ona dönmüş elimi sallamıştım. y/n: sonra görüşürüz Tae: görüşürüz. TAEDEN Karavan parkına girdiğimde yüzümde gereksiz bir sırıtış vardı. Fareler mi. Gerçekten bunu söylediğinde nasıl yüz ifademi koruyabildim en ufak bir fikrim yoktu. Zorla da olsa kendimi toparlayıp yürümeye devam ettim. Karavanımın önünde oturan bir beden görmemle bütün yaşam enerjimin çekildiğini hissettim. Yunjini öyle ağlayarak her gördüğümde ebeveynlerime lanet okuyordum. Yavaşça yanına oturdum ve benimkiyle aynı kaderi yaşayan kardeşimi kollarımın arasına aldım. Yj: abi lütfen barıştır onları. Elimden bir şey gelmiyordu. Birbirlerini sevdiklerini bilmiyordum fakat anlaşamıyorlardı. Sevgi bir yere kadar yetiyordu ve onlar bununla asla yetinemiyorlar. Yıllarca kavga etmiş boşanmamaya ant içmişlerdi. Onların bağırışlarıyla büyümüştüm ve yunjininde bu kaderle büyümesi beni deli ediyordu. Tae: üzgünüm güzelim elimden bir şey gelmiyor. Daha şiddetli ağlamaya başlamasıyla onu sıkıca sardım. En azından onu teselli edecek bir abisi vardı. Ben kendi kendimi teselli etmek zorunda kalmıştım. O akşam bu hayatta değer verdim tek gerçek, kardeşim kollarımdayken güneşin batışını izlemiştim. nasıll olmuşşş? DEVAM EDECEK